Logo

Hukuk Genel Kurulu2021/998 E. 2022/96 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bölge adliye mahkemeleri kurulduktan sonra verdiği bir karara karşı karar düzeltme yoluna başvurulup başvurulamayacağı.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge adliye mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte HMK’nın yürürlüğe girdiği ve HMK’da Yargıtay’ın temyiz incelemesi sonucu verdiği kararlara karşı karar düzeltme yolunun düzenlenmediği, kanun yoluna başvuruda karar tarihinin esas alındığı ve uyuşmazlık konusu kararın da bölge adliye mahkemeleri kurulduktan sonra verildiği gözetilerek karar düzeltme talebinin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Yargıtay 3. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı, Yargıtay 3. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen 26.09.2017 tarihli ve 2016/1 E., 2017/3 K. sayılı karara karşı asıl ve birleşen dosya davacıları vekilinin temyiz istemi üzerine, asıl ve birleşen dosya davacısı ... Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden temyiz itirazlarının reddi ile hükmün onanmasına, asıl dosya davacısı ... yönünden hükmün bozulmasına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 20.05.2021 tarihli ve 2018/3-254 E., 2021/591 K. sayılı kararının, karar düzeltme yoluyla incelenmesi asıl ve birleşen dosya davacıları vekili tarafından verilen dilekçe ile istenilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca karar düzeltme dilekçesi, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

3. Dava, yargısal faaliyet nedeniyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

4. Özel Dairece; asıl dava yönünden davacı ... bakımından dava ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden, davacı şirketin açtığı asıl ve birleşen davanın ise esastan reddine karar verilmiştir.

5. Davacılar vekilinin temyiz istemi üzerine Hukuk Genel Kurulunca; “…A- Asıl ve birleşen dosya davacısı ...vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

8. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.

(…)

10. Somut olayda söz konusu sorumluluk şartları oluşmadığından Özel Dairece davacı ... Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi yerindedir.

11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre asıl ve birleşen davada usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın davacı ... Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden onanması gerekir.

B- Asıl dosya davacısı ...’in temyiz itirazları yönünden yapılan inceleme:

12. Özel Dairece, asıl dosya davacısı ...’in davacı sıfatının bulunmadığı değerlendirmesi gerekçede açıklanmış ise de hüküm fıkrasında bu davacı yönünden “dava ehliyetine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle” davanın usulden reddine karar verildiği belirtilmiştir.

13. Bu noktada dava ehliyeti kavramına değinmekte fayda vardır.

14. Bilindiği üzere dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci (vekil) aracılığı ile bir davayı takip etme ve usul işlemlerini yapabilme yeteneğidir (HMK, m. 71). Medeni hakları kullanma (fiil) ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir. Yani dava ehliyeti medeni hakları kullanma ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Tarafların, dava ehliyetine sahip olmaları HMK’nın 114/1. maddesi gereğince dava şartıdır ve mahkemece yargılamanın her aşamasında kendiliğinden gözetilir. Bu yöne ilişkin dava şartının yokluğu davanın esasına girilmesine engel teşkil eder ve davanın usulden reddedilmesi sonucunu doğurur (HMK, m.115/2).

15. Somut olayda asıl dosya davacılarından ...'in fiil ehliyetine ve bu sebeple de açtığı davada dava ehliyetine sahip olmadığından bahsedilemeyeceğinden Özel Dairece bu yöne ilişkin dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.

16. Hâl böyle olunca asıl dosyada davacı ... yönünden işin esasına girilerek oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir…” şeklindeki gerekçeyle asıl ve birleşen dosya davacısı ... Mühendislik İnş. ve Tic. Ltd. Şti.'nin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği hükmün bu davacı yönünden onanmasına, asıl dosya davacısı ... yönünden verilen kararın bozulmasına karar vermiştir.

6. Bu karara karşı davacılar vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.

7. Hukuk Genel Kurulunda davacı tarafından verilen karar düzeltme dilekçesinin görüşülmesi sırasında öncelikle; bölge adliye mahkemelerinin 20.07.2016 tarihinde faaliyete geçtiği, bu tarihten itibaren HMK’nın istinaf ve temyiz hükümlerinin uygulanmaya başlandığı, Özel Dairece ilk derece mahkemesi sıfatıyla 15.09.2020 tarihinde karar verildiği ve HMK’da Yargıtayın temyiz incelemesi sonucu verdiği kararlara karşı karar düzeltme kanun yolu düzenlenmediği dikkate alındığında davacının karar düzeltme dilekçesinin incelenip incelenemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

8. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un Geçici 2/1. maddesinde, “…Bölge adliye mahkemelerinin kuruluşları, yargı çevreleri ve tüm yurtta göreve başlayacakları tarih, Resmî Gazetede ilân edilir” düzenlemesine yer verilmiş ve 07.11.2015 tarihli ve 29525 sayılı Resmî Gazete’de ilan edilerek bölge adliye mahkemeleri 20.07.2016 tarihi itibariyle fiilî olarak göreve başlamıştır.

9. Diğer taraftan, HMK’nın Geçici 3. maddesinde “(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.). Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.

(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır” hükmünü içermekle birlikte, 28.07.2020 tarihli ve 31199 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 47. maddesi ile Geçici 3. maddenin 2. fıkrasındaki “454” ibaresi “444” şeklinde değiştirilerek yeniden düzenlenmiştir.

10. Yukarıdaki madde metninden açıkça anlaşılacağı üzere kanun yoluna başvuruda, karar tarihi esas alınmıştır. Diğer bir deyişle bir karara karşı gidilebilecek kanun yolunu belirlemek için bu kararın verildiği tarihe bakılacaktır.

11. Somut olayda, Özel Dairece karar düzeltmeye konu esasa ilişkin karar da bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden sonra verildiğinden HMK’nın istinaf ve temyiz yoluna ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekmektedir.

12. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341 ilâ 381. maddelerinde istinaf yolu, temyiz yolu ve yargılamanın iadesi kanun yollarına yer verilmiş, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK) döneminde tanınmış olan karar düzeltme yoluna yer verilmemiştir. Bu nedenle bölge adliye mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen Özel Daire kararının temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca verilen karar aleyhine karar düzeltme yoluna gidilmesi mümkün olmadığından karar düzeltme dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Asıl ve birleşen dosya davacıları vekilinin karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, 08.02.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.