"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 7. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 7. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi:
4. Davacılar vekili; müvekkilleri aleyhine ... 26. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/189 E. sayılı dosyası ile vasiyetnamenin tenfizi davası açıldığını, anılan davada resmi vasiyetnamenin beşinci maddesi ile müvekkillerine tanınmış olan seçimlik haklarının kullanılmasının sağlanması ve olmadığı taktirde seçimlik haklarını nakit ödeme şeklinde kullanmış sayılmaları talebinde bulunulduğunu, söz konusu davada davacının talebinin hukuka, usule ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkillerinin bu aşamada seçimlik haklarını kullanmasının mümkün olmadığını, öncelikle müvekkilleri tarafından maktu harç ile açılan davanın nispi harca tabi olduğu ve eksik harcın yatırılması gerektiği yönünde itirazda bulunulduğunu, ancak mahkeme hâkimi tarafından müvekkillerinin itirazın reddedildiğini, ayrıca aynı celsede verilen ara karar ile müvekkillerinin seçimlik haklarını kullanmaları için bir sonraki celseye kadar kesin süre verildiğini, bu ara kararın hukuka aykırı olduğunu, zira bu davalarda tereke tespiti yapılmadan ve tüm mirasçıların saklı paylarının parasal olarak miktarı belirlenmeden müvekkillerinin seçimlik haklarını kullanmalarının imkansız olduğunu, mahkemenin ara karardan dönmesi için hukuki mütalaa alındığını ve bazı masraflar yapıldığını, mahkemenin ara kararından dönmediğini ve davanın halen derdest olduğunu, mahkeme hâkiminin ara karardan dönmeyerek açıkça kanuna aykırı davrandığını ve müvekkillerini zarara uğrattığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 57.080TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 28.06.2022 tarihli ve 2021/7 E., 2022/6 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, hâkimlerin hukuki sorumluluğu nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Hâkimlerin hukuki sorumluluğu Hukuk Muhakemeleri Kanununun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Kanunda gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Davacılar vekili, vasiyetnamenin tenfizi talebiyle ... 26. Asliye Hukuk Mahkemesine dava açtıklarını, davanın nispi harca tabi olduğunu ve harç yatırılmasının zorunlu olduğunu beyan etmelerine rağmen mahkeme hâkiminin harcı tamamlatmadan davaya devam ettiğini, yerel mahkeme hâkiminin yargılama faaliyetinden dolayı uğradıkları zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dava konusu olayda HMK’nun 46’ncı maddesinde yer alan nedenler bulunmamaktadır.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil de bulunmamaktadır.
Dava edilen talebin konusu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda sınırlı sayıda yazılı sorumluluk gerektiren hususlardan olmadığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49 ncu maddesinde "...Dava esastan reddedilirse davacı 500,00 TL'den 5.000,00 TL'sine kadar disiplin para cezasına mahkum edilir..." hükmünü düzenlemiştir.
Davacının davası esastan reddedildiğinden Hukuk Muhakemeleri Kanununun 49 ncu maddesi gereğince takdiren 500,00 TL disiplin para cezasına mahkum edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1- Davanın REDDİNE,
2- 6100 sayılı HMK'nun 49. maddesi gereğince takdiren 500,00 TL disiplin para cezasının davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye verilmesine,
3- Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 124,00-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 91,10- TL'nin mahsubu ile bakiye 32,90-TL'nin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
4- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 7.425,00 TL maktu vekalet ücretinin, davacılardan müştereken ve müteselsilen alınıp kendisini vekil ile temsil eden davalıya verilmesine,
5- Yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, 6100 sayılı HMK'nun 333.maddesi uyarınca hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avanstan kullanılmayan kısmın davacılara iadesine,
6- Davalı Maliye Hazinesi ve ihbar olunan tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacının temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.
III. GEREKÇE
Ön sorun yönünden:
9. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.
10. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin 1. fıkrasında: "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır.
11. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre, “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.
12. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin 1. fıkrası: “Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir” şeklindedir.
13. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. "Duruşmalı yargılama hakkı" her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.9.2013, § 32).
14. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte AİHS’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Anayasa Mahkemesi, Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016, § 44). Yargılamada, tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin, açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukukî ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Adnan Altın kararı, § 46). (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Blom/İsveç, B. No:28338/95, 14.3.2000; Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San ve Tic. Ltd. Şti/Türkiye ve diğer 7 başvuru, B. No:40988/06, 2.7.2013).
15. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (Adnan Altın, kararı, § 47).
16. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay, istinaf mahkemesi gibi, bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı incelenerek, hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.
17. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016; Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016; Kırmızı GAA İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.09.2013 kararlarında, başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlali niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
18. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında, duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlali olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.
19. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 18.05.2021 tarihli ve 2017/12-2540 E., 2021/571 K.; 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 E., 2019/879 K.; 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 E., 2017/1398 K. ve 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 E., 2017/1399 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
20. Somut olayda dava, HMK'nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmış, temyiz dilekçesinin bir örneği cevap hakkı için karşı tarafa tebliğ edilmiştir.
21. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan HMK’nın 46 ve devamı maddeleri gereğince, Dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.
22. Şu durumda, Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dahi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken, diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.
23. Bu nedenle davacının duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Esas Yönünden:
24. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
25. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
26. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
27. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
IV. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 27.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.