Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/138 E. 2023/82 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının Türk vatandaşlığından çıkmasına rağmen vefat eden eşinin yurt dışında geçen çalışma sürelerini borçlanma hakkının olup olmadığı ve mahkeme kararının HMK 297’ye uygunluğu.

Gerekçe ve Sonuç: Hüküm fıkrasında hangi sürelerin borçlanılabileceği hususunda açıklık bulunmaması ve tarih aralığı belirtilmemesi nedeniyle hükmün HMK'nın 297. maddesinde öngörülen "açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde" düzenlenme şartına uygun olmadığı gözetilerek direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

SAYISI : 2021/193 E., 2021/252 K.

KARAR : Davanın kabulü

Taraflar arasındaki tespit davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davalı ... vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Almanya'da yaşadığını, eşinin ve kendisinin Türk vatandaşı iken izin almak suretiyle Alman vatandaşlığına geçtiğini, 12.03.2017 tarihinde vefat eden eşi İskender Doğan’ın 13.02.1979 tarihinden itibaren Almanya'da sigortalı olarak çalıştığını, müvekkilinin 22.09.2017 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumuna başvurarak eşinin yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen 1800 gün çalışma süresini borçlanma ve buna bağlı olarak ölüm aylığı bağlanmasını talep ettiğini, ancak Kurum tarafından talep tarihi itibariyle Türk vatandaşı olmadığından bahisle istemin reddedildiğini ileri sürerek 02.11.2017 tarihli Kurum işleminin iptali ile davacının müteveffa eşinin yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen çalışma süreleri ve bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan süreleri için borçlanma talep etme hakkı olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; Kurum işleminin hukuka aykırı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 15.01.2019 tarihli ve 2017/425 Esas, 2019/26

Karar sayılı kararı ile 3201 sayılı Kanun’un 6552 sayılı Kanun ile değişik 1 inci maddesi ile yurt dışında Türk vatandaşı olarak gerçekleşen hizmetlerin borçlanılması için müracaat tarihinde Türk vatandaşı olma şartının kaldırıldığı, hak sahipleri yönünden aynı Kanun’un 3 üncü maddesinde Türk vatandaşı olma koşulu öngürülmüş ise de 403 sayılı Vatandaşlık Kanunu’nun 29 uncu maddesinde vatandaşlıktan çıkma izni alanların sosyal güvenliğe ilişkin kazanılmış hakları saklı kalmak ve bu hakların kullanımında ilgili kanunlardaki hükümlere tabi olmak şartıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan aynen yararlanmaya devam edeceklerinin düzenlendiği, Türk vatandaşlığından izinle çıkan davacının başvuru tarihinde Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın vefat eden eşinin Türk vatandaşlığında geçen yurt dışı hizmetlerini borçlanabileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının vefat eden eşi İskender Doğan’ın 18 yaşını ikmal ettiği tarihten itibaren Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik sürelerini talep tarihinde davacının Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın dava tarihindeki prim üzerinden 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hakkı olduğunun tespitine, aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2020 tarihli ve 2019/1484 Esas, 2020/1302 Karar sayılı kararı ile ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;

"...6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde "Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir", hükmü öngörülmüştür. Hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması kamu düzeniyle ilgilidir.

Belirtilen açıklama ışığında somut olaya dönüldüğünde, her ne kadar mahkemece “davanın kabulü ile, 1-a)Davacının vefat eden eşi İskender Doğan'ın 18 yaşını ikmal ettiği tarihten itibaren Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri talep tarihinde davacının Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın dava tarihindeki prim üzerinden 3201 sayılı yasa kapsamında borçlanma hakkı olduğunun tespitine,

b)Aksine Kurum işleminin iptaline…” şeklinde hüküm kurulmuş ise de; söz konusu hükmün yukarıda belirtilen yasal mevzuata aykırı olduğu belirgindir. Mahkemece dava konusu talep ve Kurum işlemi dikkate alınarak, hangi sürelerin borçlanılabileceği konusunda tarih aralığı belirtilmek suretiyle hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir..." gerekçesiyle sair hususlar incelenmeksizin karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; verilen kararın tereddüte neden olacak ve infazı engelleyecek nitelikte olmadığı, benzer uyuşmazlıklara ilişkin olarak verilen kararların Yargıtay 10. Hukuk Dairesince düzeltilerek onandığı belirtilerek önceki gerekçe de tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerinin mevzuata uygun olduğunu, ileri sürerek resen gözetilecek nedenlerle de kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda Hukuk Muhakameleri Kanunu’nun 297 nci maddesi kapsamında infaza elverişli hüküm kurulup kurulmadığı; buradan varılacak sonuca dava konusu talep dikkate alınarak hangi sürelerin borçlanılabileceği konusunda tarih aralığı da belirtilmek suretiyle hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı Kanun/HMK)'nun 297 nci maddesi ile 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun (3201 sayılı Kanun)'un 1 inci maddesi.

2. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297 nci maddesi şöyledir:

"(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:

a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.

b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.

ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.

d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.

e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. "

2. 3201 sayılı Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun'un 1 inci maddesi şöyledir;

"Türk vatandaşları ile doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybedenlerin on sekiz yaşını doldurduktan sonra Türk vatandaşı olarak yurt dışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri ile yurt dışında ev kadını olarak geçen süreleri, bu Kanunda belirtilen sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödenmemiş olması ve istekleri hâlinde, bu Kanun hükümlerine göre sosyal güvenlikleri bakımından değerlendirilir."

2. Değerlendirme

1. Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı HMK'nın 297 nci maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi ve infaza elverişli olması gerekir.

2. Anılan düzenlemeye göre bir mahkeme kararında, tarafların iddia ve savunmalarının özetlerinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli olup bu kısım hükmün gerekçe bölümüdür.

3. Kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.

4. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.

5. Mahkeme, kararını özellikle dava dilekçesindeki taleplere göre verir. HMK'nın 297 nci uyarınca talep sonucu olarak gösterilen hususların tek tek karara bağlanması zorunludur.

6. Hüküm sonucu, somut talep hakkında mahkemenin nihai kanaatini oluşturan, duruma göre kesin hüküm teşkil edecek ve (eda hükümleri bakımından) zorla yerine getirilecek (cebri icraya konu teşkil edecek) olan kısmını oluşturmaktadır. Bu nedenle hüküm sonucunun açık olarak yazılması gerekir. Hüküm sonucu, hüküm fıkrası olarak da ifade edilmektedir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait bir söz tekrar edilmeksizin istem sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. (Murat Atalı, Pekcanıtez Usûl, C.III, ..., Onbeşinci Bası, 2017, s. 1988).

7. Somut olayda davacının İçişleri Bakanlığının 29.03.2013 tarihli ve 2013/6 sayılı kararı ile Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verilmesi üzerine Türk vatandaşlığından çıkma belgesini teslim aldığı 04.07.2013; müteveffa eşi İskender Doğan'ın ise Bakanlar Kurulunun 12.02.1999 gün ve 99/12379 sayılı kararı ile Türk vatandaşlığından çıkma izni verilmesine üzerine 22.07.1999 tarihinde Türk vatandaşlığını kaybettikleri, davacının 28.09.2017 tarihinde müteveffa eşinin yurt dışında geçen çalışma sürelerine ilişkin borçlanma talebinde bulunması üzerine Kurumun 02.11.2017 tarihli yazısı ile Türk vatandaşı olmadığından 3201 sayılı Kanun'a göre borçlanma işlemi yapılamayacağının bildirilmesi üzerine Kurum işleminin iptali ve müteveffa eşinin yurt dışında Türk vatandaşı olarak geçen çalışma süreleri ve bu süreler arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan süreleri için borçlanma talep etme hakkı olduğunun tespitine karar verilmesi talebiyle eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

8. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında uyuşmazlık değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne, davacının vefat eden eşinin 18 yaşını ikmal ettiği tarihten itibaren Türk vatandaşı olarak yurtdışında geçen ve belgelendirilen sigortalılık süreleri ve bu süreleri arasında veya sonunda her birinde bir yıla kadar olan işsizlik süreleri talep tarihinde davacının Türk vatandaşı olma şartı aranmaksızın dava tarihindeki prim üzerinden 3201 sayılı Kanun kapsamında borçlanma hakkı olduğunun tespitine karar verilmiş olmakla birlikte hükmün HMK'nın 297 nci maddesine uygun olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu nedenle dava konusu talep ve Kurum işlemi dikkate alınarak, hangi sürelerin borçlanılabileceği konusunda tarih aralığı belirtilmek suretiyle infaza elverişli, açık, tereddüt uyandırmayacak hüküm kurulması gerekmektedir.

9. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında eldeki davanın Kurum işleminin iptaline yönelik bir dava olduğu, Kurumun borçlanma talep dilekçesinin esasına yönelik inceleme yapmadığı, sadece Türk vatandaşı olmadığı gerekçesi ile talebi reddettiğini bu nedenle direnme kararının yerinde olduğu ileri sürülmüşse de bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

10. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

11. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesine, karardan bir örneğin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,15.02.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.