"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "nüfus kaydının düzeltilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı ... müdürlüğünün temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı ... temsilcisi ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalılar ... ve ...'un müvekkili olan ... ve eşinin çocukları olmadığını, yurt dışına götürülmek amacıyla mükerrer olarak nüfusa ortak çocuklarıymış gibi kaydedildiklerini, ... ’ın gerçekte ... olduğunu, ...'ın da gerçekte ... olduğunu ileri sürerek müvekkilinin nüfus kaydında ... ve ... ’ın kayıtlarının silinerek, resmî işlemlerinin gerçek hanelerine aktarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin Birinci Kararı:
6. Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.06.2014 tarihli ve 2013/518 E., 2014/189 K. sayılı kararı ile; davaya bakmakla görevli mahkemenin aile mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin 24.03.2016 tarihli ve 2016/682 E., 2016/4953 K. sayılı kararı ile; davanın gerçeğe aykırı oluşturulan davacı ve eşi hanesindeki ... ve ... kaydının iptali istemine ilişkin olduğu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi ile nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiğinin hüküm altına alındığı gerekçesiyle işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi yönünden karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
9. Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.05.2017 tarihli ve 2016/486 E., 2017/417 K. sayılı kararı ile bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda; ...'ın yurt dışına çıkabilmek amacıyla davacının nüfusuna kaydedildiği, gerçekte adının ..., anne-babasının ise ... ve ... olduğu, ...’unda aynı sebeple davacının nüfusuna kaydedildiği, bu davalının da gerçekte adının ... olduğu, anne-babasının ise ... ve ... olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davalı ... tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
11. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli ve 2018/13017 E., 2019/6955 K. sayılı kararı ile;
“...Dava mükerrer kaydın iptali istemine ilişkindir.
Nüfus kayıtlarındaki düzeltme istemine ilişkin davalarda, mahkemelerin hiç bir kuşku ve duraksamaya neden olmaksızın doğru sicil oluşturmak zorunluluğu bulunduğu gözetilerek, somut olayda Mahkemece salt taraflar ve tanık beyanları ile yetinilmeyip bu iddia ile ilgili olarak kaydının iptali istenen ... ve ... ile bu kişilerin kayden anne ve babası görünen ... ve ... arasında ve yine gerçek anne ve babaları olduğu iddia edilen kişiler arasında DNA testi yaptırılıp alınacak rapor da gözetilerek karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 24.11.2020 tarihli ve 2020/396 E., 2020/430 K. sayılı kararı ile davalıların yurt dışına çıkabilmek amacıyla davacının nüfusuna kaydedildiği, gerçekte her iki davalının da anne ve babalarının farklı kişiler olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı ... temsilcisi ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mükerrer nüfus kaydının iptali istemli eldeki davada; mahkemece davanın kabulüne ilişkin kurulan hükmün yeterli nitelikte inceleme ve araştırmayı kapsayıp kapsamadığı, buradan varılacak sonuca göre davalıların kayden anne ve babaları olarak görünen kişiler ve ayrıca gerçekte anne ve babaları olduğu belirtilen kişiler ile aralarında DNA incelemesi yapılmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; mahkemece kurulan ara karar ile bozmaya uyulmasına karar verildikten sonra hüküm kısmında direnme kararı verildiğinin anlaşılması karşısında, direnme adı altında verilen bu kararın usule uygun olup olmadığı hususu ön sorun olarak ele alınıp tartışılmıştır.
IV. GEREKÇE
16. Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümler, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
17. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 294. maddesinin 3. bendinde ise “Hükmün tefhimi herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar, hükmün hedefine ulaşılmasını engeller, kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
18. Öte yandan, direnme kararları yapıları gereği, kanunun hukuka uygunluk denetimi yapmakla görevli kıldığı Yargıtay dairesinin denetimi sonucunda hukuka aykırı bularak, gerekçesini açıklamak suretiyle bozduğu bir yerel mahkeme kararının aslında hukuka uygun bulunduğuna, dolayısıyla bozmanın yerinde olmadığına ilişkin iddiaları içerdiklerinden, o iddiayı yasal ve mantıksal gerekçeleriyle birlikte ortaya koymak zorunda olduğu gibi, direnilen ve uyulan kısımları da kalem kalem net ve birbirine uygun bir biçimde içermelidir.
19. Nitekim, aynı ilkeler Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.05.2014 tarihli ve 2013/4-1121 E., 2014/626 K.; 14.10.2020 tarihli ve 2017/2-2708 E., 2020/768 K.; 25.11.2020 tarihli ve 2017/2-2298 E., 2020/946 K.; 19.10.2021 tarihli ve 2017/2-3068 E. 2021/1259 K. sayılı kararlarında da vurgulanmıştır.
20. Somut olaya gelince; mahkemece bozma sonrası yapılan 24.11.2020 tarihli duruşmada kurulan ara kararda “Usul ve yasaya uygun olan Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli ve 2018/13017 E., 2019/6955 K. sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildi, tefhim ile açık yargılamaya devam olundu” denilmişken, hüküm kısmında “Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 04.07.2019 tarihli ve 2018/13017 E., 2019/6955 K. sayılı bozma ilamına direnilmesine” denilerek açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz kısa karar kurulmadığı anlaşılmıştır.
21. Bu durumda, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde usulün öngördüğü anlamda oluşturulmuş bir hüküm bulunmadığı gibi, direnme kararlarını denetleyen Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenebilecek nitelikte teknik anlamda bir direnme hükmünün de bulunmadığı her türlü duraksamadan uzaktır.
22. Şu durumda mahkemece yapılacak iş; dosya kapsamı dikkate alınarak Yargıtay bozma ilamına uyulup uyulmadığı hakkında açık, infazda şüphe ve tereddüt uyandırmayacak biçimde, usulün aradığı niteliklere haiz usule uygun karar oluşturulmasıdır.
23. Mahkemenin, yukarıda ayrıntılarıyla açıklanan biçimde usulün öngördüğü niteliklere haiz bulunmayan kısa kararı usule uygun karar değildir.
24. Direnme kararının bu nedenle bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı ... temsilcisi ve davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının davalı ...'a geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 01.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.