Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/144 E. 2022/408 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Boşanma davasında bölge adliye mahkemesince takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarına ilişkin temyiz incelemesinde, Yargıtay'ın kararı bozma yetkisinin bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Hâkimin tazminat miktarını takdir yetkisinin hukuki bir konu olduğu ve Yargıtay'ın hukuk denetimi kapsamında bulunduğu, bu nedenle bölge adliye mahkemesince hükmedilen tazminat miktarlarının çok bulunması üzerine Özel Dairenin bozma kararının yerinde olduğu gözetilerek direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “karşılıklı boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar, davacı-karşı davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı-Karşı Davalı İstemi:

4. Davacı-karşı davalı vekili dava dilekçesinde; tarafların 09.09.2011 tarihinde evlendiklerini, kadının eşine karşı ilgisiz ve sevgisiz davrandığını, ruhsal olarak rahatsız olduğunu, geçmiş yaşantısını davacıdan gizlediğini, evlendikten sonra müvekkiline “seni istemiyorum, keşke önceki eşimle evli kalsaydım” gibi ifadeler kullandığını, davacıyı intihar etmekle tehdit ederek intihar yönünde girişimlerinin bulunduğunu, ortak çocuğu belli bir süre emzirmediğini, çocuğa psikolojik şiddet uyguladığını ileri sürerek tarafların boşanmalarına ve velâyetlerin babaya verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı-Karşı Davacı İstemi:

5. Davalı-karşı davacı vekili cevap ve karşı dava dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, erkeğin eşini aldattığını, sürekli hakaret ettiğini, hor gördüğünü, tehdit ettiğini, eşine fiziksel şiddet uyguladığını, “ölde kurtulayım, seni istemiyorum, babanın evine git” gibi ifadeler kullandığını, ... isimli bir kadınla birlikte olduğunu, eve geç geldiğini, bazen hiç gelmediğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına, velâyetlerin babaya verilmesine, kadın eş yararına 500TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30,000TL maddi ve 30,000TL manevi tazminat ödenmesine ve 17 gram 2 adet bilezik, 15 gram 2 adet bilezik, 10 gram 3 adet bilezik, 20 gram 5 adet bilezik, 22 ayar takı seti, 25 adet çeyrek altın karşılığı olan toplam 26,213TL bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. İstanbul Anadolu 14. Aile Mahkemesinin 30.01.2018 tarihli ve 2015/368 E., 2018/110 K. sayılı kararı ile; erkeğin eşini ... isimli kadınla duygusal birliktelik yaşamak suretiyle aldattığı, eşine karşı “seni istemiyorum, senden soğudum, ölde kurtulayım” şeklinde ifadeler kullandığını, buna karşılık kadının da eşine “seni istemiyorum” şeklinde söylemlerde bulunduğu, intihar etmeye çalıştığı böylece boşanmaya sebep olan olaylarda her iki tarafın da kusurlu olduğu ancak aldatma eylemi nedeniyle erkeğin kadına göre ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocukların fiilen babayla kalıyor oluşu ve annenin velâyet hakkına yönelik talebinin olmaması nedeniyle velâyetlerin babaya verilmesine, kadın yararına 250TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 15,000TL maddi, 15.000TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet eşyası alacağı yönünden yapılan yargılama sonucunda ise 23 adet çeyrek altın bedeli 2.016,24TL, 1 adet 14 ayar takı seti 2.047,78TL, 5 adet 22 ayar bilezik 9.407,50TL, 5 Adet 22 ayar muhtelif model bilezik 5.644,50TL, 2 adet 22 ayar muhtelif model bilezik 1.881,50TL değerindeki ziynet eşyasının aynen iadesine, olmadığı takdirde 22.845,74TL bedelin erkekten alınarak kadına ödenmesine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde taraflarca istinaf isteminde bulunulmuştur.

8. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 29.09.2020 tarihli ve 2019/1659 E., 2020/1012 K. sayılı kararı ile; gerçekleşen olaylar karşısında başka bir kadınla duygusal ilişki yaşayan, hasta olan çocuğunu hastaneye götürmeyen, eşi hakkında “ölecekse ölsün” diyen erkeğin ağır, eşinin babasına “keşke önceki eşimden ayrılmasaydım” diyen, intihara kalkışan kadının ise az kusurlu olduğu gerekçesiyle erkeğin kusur tespiti, kadın yararına hükmedilen tazminatlar ve nafakaya ilişkin istinaf talebi ile kadının kusur tespiti ve nafakalara yönelik istinaf başvurularının esastan reddine, kadının tazminat ve eşya alacağına ilişkin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının tazminatlara ilişkin 4. ve eşya alacağı talebinin reddine ilişkin 6. maddesi ile bu alacağa ilişkin yargılama giderleri-vekâlet ücreti ile ilgili bentlerinin kaldırılmasına, usul ekonomisi ve yargılamanın geldiği evre dikkate alınarak kadının eşya alacağı talebinin tefrikine, erkeğin ziynet alacağına yönelik istinaf talebinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının ziynet alacağına ilişkin 7. maddesi ile bu alacakla ilgili yargılama gideri ve vekâlet ücretine dair bentlerin kaldırılmasına, yerine kadın yararına 25.000TL maddi, 20.000TL manevi tazminat ödenmesine, ziynet alacağı yönünden 11 adet çeyrek altın bedeli 964,28TL , 1 adet 14 ayar takı seti 2.047,78TL, 5 adet 22 ayar bilezik 9.407,50TL, 5 Adet 22 ayar muhtelif model bilezik 5.644,50TL, 2 adet 22 ayar muhtelif model bilezik 1.881,50TL değerindeki ziynet eşyasının aynen iadesine, olmadığı takdirde toplam 19.945,56TL bedelin erkekten alınarak kadına verilmesine, ziynet alacağı yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 362/1-a, eşya alacağı yönünden ise HMK’nın 353/1-a maddesi uyarınca kesin, boşanma kararı ve fer'îleri yönünden HMK'nın temyiz yolu açık olmak üzerek karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

9. Bölge adliye mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı yasal süresi içinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.03.2021 tarihli ve 2021/880 E. ve 2021/2359 K. sayılı kararı ile;

“…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı-karşı davalı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2- Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çoktur. Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile Türk Borçlar Kanununun 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alınarak daha uygun miktarda maddi (TMK m. 174/1) ve manevi (TMK m. 174/2) tazminat takdiri gerekir. Bu yönler gözetilmeden hüküm tesisi doğru bulunmamıştır,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

11. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 29.06.2021 tarihli ve 2021/696 E., 2021/1040 K. sayılı kararı ile; HMK ile benimsenen istinaf kanun yolu incelemesi sonrasında artık Yargıtayın tamamen bir hukukî denetim ve içtihat mercii olduğu, temyiz incelemesinde maddi vakıa ve delil değerlendirilmesine girilemeyeceği, sadece hukukî denetim yapılması gerektiği, HMK’nın 371. maddesi ile temyiz incelemesi kapsamının belirlendiği, bozma sebebi nispi nitelikte ise tespit edilen bozma sebebinin hükmü etkilemesi gerektiği, nitekim karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin mevcut olması hâlinde bunların bozma sebebi sayılabilmesi için ayrıca hüküm sonucunu etkilemiş olmaları gerektiği, buna karşılık dava şartlarının bulunmaması veya taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin yasal bir sebep olmadan kabul edilmemesi hâllerinin ise mutlak bozma sebebi olduğu, somut olaya gelindiğinde ise Yargıtayca temyiz incelemesi sonucunda 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 174. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile düzenleme altına alınan maddi-manevi tazminat koşullarının oluşup oluşmadığına ilişkin hukukî denetimin yapıldığı, buna göre davalının kusurlu eylemeleri nedeniyle davacı yararına maddi-manevi tazminat ödenmesine karar verilmesinin doğru olduğunun Yargıtayın hukukî denetiminden geçerek kesinleştiği, bunun ötesinde tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumları, tazminata esas fiillerin ağırlığı da değerlendirilerek TMK’nın 4. maddesi uyarınca takdir edilen tazminatların miktarlarına yönelik bozma yapılamayacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı yasal süresi içerisinde davacı-karşı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bölge adliye mahkemelerince takdir edilen maddi-manevi tazminat miktarlarına ilişkin temyiz talepleri hakkında, Yargıtayca yapılacak incelemenin; niteliği ve tazminat miktarları yönünden Yargıtayın temyiz olunan kararı bozup bozamayacağı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

14. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.

15. Bilindiği üzere ülkemizde iki dereceli yargı sistemi uygulanmakta iken, 2004 yılında kabul edilen 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ve HMK ile istinaf kanun yolu hükümlerinin düzenlenmesi, bu düzenlemeye uygun olarak 20.07.2016 tarihinde bölge adliye mahkemelerinin faaliyete başlaması ile üç dereceli yargı sistemine geçilmiş bulunmaktadır.

16. Kural olarak, HMK’nın 361. maddesinde de kabul edildiği üzere; bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilir. Aynı Kanun’un 362. maddesinde temyiz yoluna başvurulması mümkün olmayan kararlar düzenlenmiştir. Öncelikle eldeki davanın temyizi kabil kararlar kapsamında olduğu açıktır.

17. Yargıtayın bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinin ve ilk derece mahkemelerinin vermiş olduğu temyizi kabil kararların temyiz inceleme kapsamı HMK’nın 369. maddesinin 1. fıkrasında; “Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre Yargıtay, bölge adliye mahkemesi gibi istinaf sebepleri ve kamu düzeni ile sınırlı bir inceleme yetkisinden ziyade tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleri ile bağlı olmaksızın kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü hususları inceleyebilir.

18. “Bozma sebepleri” HMK’nın 371. maddesinde;

“(1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar,

a) Hukukun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.

b) Dava şartlarına aykırılık bulunması.

c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi.

ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksikliklerin bulunması” şeklinde düzenlenmiştir. Bu sebeplerin bulunması durumunda Yargıtay bölge adliye mahkemesinin kararlarını gerekçesini göstererek bozabilecektir.” şeklindeki hüküm ile düzenleme altına alınmıştır.

19. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesinde “Hukukun ve taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması” bozma sebebi olarak gösterilmiştir. Temyiz yolunda, istinaf mahkemesi kararı hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılır. Temyiz, istinaf mahkemesi kararının hukuka aykırı olması nedenine dayanır. Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Bu hâliyle hukukumuzda en önemli temyiz sebebi bir maddi veya usul hukuk kuralının olaya hiç uygulanmaması veya yanlış uygulanmış olmasıdır (HMK m. 371/a). Zira hâkim Türk Hukukunu re'sen uygular (HMK m. 33). Hukuk deyimi Anayasayı, kanunları, kanunlara aykırı olmayan yönetmelik ve bunlara aykırı olmayan tüzükleri, örf ve adet hukukunu hatta olaya uygulanması gerekli bulunan yabancı mahkeme kararlarını da kapsamaktadır (Kuru, Baki; İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, s. 706, 707, 708 vd).

20. Davanın temelini vakıalar oluşturur. Vakıa tarafların iddia ve savunmasını dayandırdığı olaylardır. HMK’nın 194, 119/e, f ve 129/d, e maddelerine göre taraflar dava ve cevap dilekçelerinde dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar. Ayrıca tarafların dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur. HMK’nın 25. maddesine göre, kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz. Ayrıca kanunla belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz. HMK’nın 187. maddesine göre, ispatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Aynı Kanun’un 189/4 maddesine göre ise bir vakıanın ispatı için gösterilen delilin caiz olup olmadığına mahkemece karar verilir. Yargıtay bu usul kurallarına aykırılık olması durumunda HMK’nın 371/c maddesinde düzenlenen “Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi” sebebine göre bölge adliye mahkemesinin kararını bozabilecektir.

21. İlk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri derece mahkemesi olup, Yargıtay ise denetim mahkemesidir ve derece mahkemelerince verilen ve temyizen önüne gelen kararların hukuka uygunluğunu denetlemekle görevlidir. Yargıtay hukukî denetim ve içtihat mercii olup, yasal süresi içerisinde ileri sürülmeyen yeni vakıalar ve deliller Yargıtay tarafından inceleme konusu yapılamaz, delil toplanamaz, temyizen gelen dosya ve içerisinde bulunan bilgi ve belgelerle karar verir. Bununla birlikte mahkemenin vakıayı tespit ederken kanuna aykırı davranmış olması, örneğin taraflarca ileri sürülmeyen bir vakıanın re'sen dikkate alınarak hüküm verilmesi, vakıa tespitinin dosyada ki delillerle çelişik bulunması, dosyada bulunan bir delilin gözden kaçırılarak karar verilmiş olması, maddi vakıa tespitinin akla aykırı bir konuya ilişkin bulunması, hâkimin mantık kurallarına aykırı bir maddi vakıa tespiti yapması ve bunun sonucunda da yanlış bir hukukî sonuca varması hâlinde pek tabi Yargıtay bu hatalı tespit ile bağlı olmayacak ve hatalı kararı denetleyecektir. Bunların yanı sıra Yargıtay maddi vakıalara bağlanan sonuçları da denetleyecektir. Bu kapsamda Yargıtay taraflar lehine veya aleyhine hükmedilen tazminatların miktarlarını da hukukun uygulanmasında hata olduğundan denetlemekte HMK’nın 371 maddesi birinci fıkranın a bendi gereği kanundan kaynaklanan nedenle yükümlüdür.

22. Yargıtayın asıl görevi, hukukun ülke içinde içtihat birlikteliğini temin edecek şekilde uygulanmasını sağlamaktır. Yargıtayın kuruluş ve vücut sebebi olan bu önemli görevi dolayısıyla bütün mahkeme hükümlerini hukukun uygulanması bakımından kontrol edebileceğini ve bu kontrol yetkisinin mutlak olduğunu kabul zarureti vardır.

23. Hâkim önüne gelen bir uyuşmazlıkla ilgili maddi vakıaları tespit ettikten sonra hukuk alanındaki faaliyetine geçer. Bu faaliyet dört aşamadan oluşur ve her aşama hukukî niteliği haiz olduğundan Yargıtayın mutlak denetimine tabidir. Hâkim ilk önce usul hükümlerine uygun olarak tespit ettiği somut olaya ilişkin vakıalara uygulanacak hukuk kuralını tespit eder. Hâkim, tespit ettiği vakıalara uygulayacağı hukuk kuralının belirlemesinde yanılmışsa, buna dayanarak vereceği hükmün de yanlış olması kaçınılmazdır. İkinci aşamada hâkim, tespit ettiği hukuk kuralının gerçek ve doğru anlamını açıklar. Hâkim hukuk kuralının açıklanmasında (tefsirinde) hataya düşerse yapacağı hukuk uygulaması da yanlış olacaktır. Üçüncü aşamada hâkim bulduğu ve açıklayarak elle tutulur hâle getirdiği hukuk kuralında yer alan soyut vakıa ile davada tespit ettiği somut vakıayı karşılaştırarak vakıanın hukukî nitelendirmesini yapar (tavsif). Burada hâkimin yaptığı nitelendirme hukukun uygulanmasına ilişkindir. Hâkim, hukukun uygulanması alanında ilk üç aşamayı doğru olarak yürüttüğü takdirde nihayet mantıken varılan hukukî sonuç ortaya çıkar. Burada özellikle üzerinde durulması gereken husus; hâkimin “hukuki sonuca yönelik olarak kullandığı takdir hakkının bir hukuk meselesi” olduğu hususudur. Hâkim somut olaydaki hukuksal faaliyetin ilk üç aşamasını doğru olarak tamamladıktan sonra dördüncü aşamada vardığı hukukî sonucun “takdir hakkının” kullanılmış olduğu gerekçesiyle Yargıtay denetimine tabi olmadığı sonucuna varılamaz. Zira Yargıtayın maddi hukukun doğru olarak uygulanıp uygulanmadığı yönünden mutlak denetim yetkisi vardır. Takdir hak ve yetkisinin denetlenmesi de bir hukukîlik denetimi olup Yargıtayın yetki alanında bulunduğu da muhakkaktır.

24. Yukarıda anlatılanlarla birlikte somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; eldeki davada, tarafların boşanması sonucu ilk derece mahkemesince kadın yararına 15.000TL maddi ve 15.000TL manevi tazminata hükmedildiği, bölge adliye mahkemesince yapılan yargılamada kadın yararına 25.000TL maddi ve 20.000TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği, Özel Dairece tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat, TMK’nın 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi ile 6100 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 50 ve 51. maddesi hükmü dikkate alındığında davalı-karşı davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat miktarlarının çok olduğu gerekçesi ile kararın bozulduğu anlaşılmıştır. Bölge adliye mahkemesi ise, Yargıtayın temyiz incelemesinde sadece hukukî denetim yapacağı, maddi vakıa ve delil değerlendirmesi yapma yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle direnmiştir.

25. Boşanma nedeni ile oluşan maddi ve manevi tazminatın TMK’nın 174. maddesinde “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir” şeklinde düzenleme altına alınmıştır. Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda erkeğin ağır kusurlu olduğu, boşanmaya sebebiyet veren olayların aynı zamanda kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte bulunduğu, kadın yararına TMK’nın 174/1 ve 174/2. maddelerinin koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Hâkim, TMK’nın 4. maddesi, TBK’nın 50 ve 51. maddeleri gereği gerçekleşen kusurun ağırlığı, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ve hakkaniyet ilkesi gereği uygun bir maddi ve manevi tazminata hükmetme yetkisine sahiptir. Burada hâkime tanınan takdir hakkının maddi hukuktan kaynaklanan ve hukukî sonuca yönelik olarak kullanılan bir hukuka uygunluk sorunu olduğu tartışmasızdır.

26. Belirtilen bu nedenlerle bölge adliye mahkemesi maddi vakıa ve delilleri doğru belirlemesine rağmen bunlarla varılacak hukukî sonucu yanlış değerlendirmiş bir başka ifade ile hata yapmıştır. Özel Dairenin bu hususa değinen bozma kararı ise Yargıtayın denetimi kapsamında ve yerinde bir sonuçtur.

27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında somut olayda hâkime tanınan takdir hakkının maddi hukuktan kaynaklanan ve hukukî sonuca yönelik olarak kullanılan takdir hakkı olduğu, dolayısıyla Yargıtayın mutlak denetim yetkisinin bulunduğu ne var ki bölge adliye mahkemesince kadın eş yararına hükmedilen maddi-manevi tazminat miktarlarının, tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları ve ayrıca hakkaniyet ilkesi gözetildiğinde isabetli olduğu, hâl böyle olunca mahkemece verilen direnme kararının bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

28. O hâlde, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararının bozulması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davacı-karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın HMK’nın 373/2. maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 29.03.2022 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.