Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/167 E. 2022/1504 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacıların çiftlik tapusu kayıtlarına dayanarak açtıkları davada, davalı tarafından ileri sürülen zilyetliğin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi'nin 20. ve 78. maddeleri uyarınca tapu kaydının hukuki değerini kaybettirip kaybettirmediği noktasında ihtilaf bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı ve önceki zilyetlerin dava konusu taşınmazı bir insan ömrünü aşan süreden beri malik sıfatıyla kullandıkları, bu zilyetliğin Medeni Kanun'un yürürlük tarihinden önce en az 10 yıllık süreyi kapsadığı ve davacıların tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi'nin 20. maddesi gereğince dava konusu taşınmaz bakımından hukuki değerini yitirdiği gözetilerek direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Kadastro Mahkemesince davacıların davasının reddine ilişkin olarak verilen karar birleştirilen davalarda davacılar vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı asıl davada davacılar vekili ile birleştirilen davalarda davacılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Asıl Davada Davacı İstemi:

4. Asıl davada davacılar ... ve arkadaşları (Şerefli Ailesi) vekili ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu dava dilekçesinde; davalı ...’ın senetsizden açtığı tescil davası neticesinde ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.1977 tarihli ve 1977/9 E., 1977/97 K. sayılı kararı ile Tapu Müdürlüğünün cilt no 40, sayfa 37, sıra 20’de kayıtlı mükerrer tapu kaydını aldığını, dava konusu taşınmazın müvekkilleri ve murislerine ait 21.7.1969 tarih 63, 64 sıra ve 7.2.1962 tarih, 1-4 sıra ve Eylül 1340 tarih 3 sıra numaralı kadim ve sahih tapu kayıtları ile geldi kayıtları kapsamında kaldığını, davalının çekişmeli taşınmazı mükerrer tapu alan kişilerden satın alma yolu ile yolsuz edindiğini ileri sürerek anılan tapu kaydının iptali ile davalının müdahalesinin men’ine karar verilmesini istemiştir.

5. Bir kısım davacılar ..., ... , ..., ... , ... , ... , ... , ... , ... ve ... vekili 30.10.2009 havale tarihli dilekçesiyle; vekâletnamesindeki feragat yetkisine dayalı olarak davadan feragat ettiğini mahkemeye bildirmiş ve dava konusu taşınmazın davalı ... adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

6. Asıl davada müdahil davacılar ... ve ... vekili harçlandırdığı 09.08.1995 tarihli dilekçesiyle; ...’nin murisleri ..., ... ve ... ...’nin vekili ... tarafından ... maa Söğüt ve Ergöz çiftliklerinin tamamının dava dışı ... ’a satış vaadi sözleşmesi ile satıldığını, Mustafa tarafından da değişik tarihlerde müvekkillerine satışlar yapıldığını, davanın kendilerine satılan taşınmazlarla ilgili olduğunu ileri sürerek davacılar yanında asli müdahil olmalarına ve mirasçı ... adına tescil edilecek payın müvekkilleri Ali ve Hamza adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Asıl Davada Davalı Cevabı:

7. Davalı ... vekili asıl davaya sunduğu cevap dilekçesinde; davacılar ve murislerinin dava konusu taşınmazda hiçbir zaman zilyet olmadıklarını, tescil davası sırasında herhangi bir hak iddiasında bulunmadıklarını, davacıların tutundukları tapu kayıtlarının yolsuz işlemlerle oluşturulduğunu, tapu kayıtları kapsamında özel mülkiyete konu olamayacak yerlerin bulunduğunu, bu kayıtlara dayalı hak kazanılamayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Birleştirilen Davalarda Davacı İstemi:

8. Davaya konu parsel hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5. ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.

9. Birleştirilen ... Kadastro Mahkemesinin 2009/836 Esas sayılı dava dosyasında davacı ... vekili 28.01.2009 havale tarihli dava dilekçesinde; dava konusu 310 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 275 hektar 7907 m2 yüzölçümündeki ... Çiftliği kapsamında kaldığını, müvekkilinin anılan tapudan 94/384000 payı Mustafa İzci isimli kişiden 13.09.2000 tarihinde resmî şekilde satın aldığını, çiftlik tapularının düzenli tedavül gören ve hukuken geçerli kayıtlar olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına yapılan kadastro tespitinin iptali ile payı oranında müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

10. Birleştirilen ... Kadastro Mahkemesinin 2009/106 E., 2009/107 E. ve 2009/108 E. sayılı dava dosyalarında davacılar ..., ... ve ... vekili 20.01.2009 havale tarihli dava dilekçelerinde; dava konusu 310 ada 6 parsel sayılı taşınmazın müvekkilleri ve seleflerine ait geldisi Mart 1290 tarih defter 9 varak 18 ve 19 numaralı, gittisi Şubat 1962 tarih 4 ve 5 sıra numaralı tapu kayıtları kapsamında kaldığını, tapu kayıtlarının düzenli tedavül gören ve hukuken geçerli kayıtlar olduğunu, kadastro çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı adına tespit görmüş ise de tapulu taşınmazın bu yolla kazanılamayacağını, müvekkilleri ve seleflerinin asli zilyetliklerinin çiftlik tapularının ilk tesisinden bu güne kadar devam ettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına yapılan kadastro tespitinin iptali ile müvekkilleri adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

11. Birleştirilen ... Kadastro Mahkemesinin 2009/539 E. sayılı dava dosyasında davacı ... vekili 27.01.2009 havale tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin, dava konusu 310 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 188/384000 payını iyi niyetli olarak 13.04.1999 tarihinde ...’dan bedelini ödeyerek satın aldığını, müvekkilinin elinde tapu kaydı bulunduğunu, ne var ki kadastro çalışmaları neticesinde dava konusu taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı adına tespit gördüğünü, çekişmeli taşınmazın müvekkili tarafından imar ve ihya edilerek, malik sıfatıyla, çekişmesiz ve aralıksız tarım arazisi olarak kullanıldığını, müvekkilinin kazanılmış hakkı bulunduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın davalı adına yapılan kadastro tespitinin iptali ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen Davalarda Davalı Cevabı:

12. Davalı ... vekili birleştirilen davalara sunduğu cevap dilekçelerinde; müvekkilinin dava konusu taşınmazı Medeni Kanun’un yürürlüğünden önceki 10 yıldan fazla bir zamandan beri atalarından tevarüsen (miras kalma) malik sıfatıyla, çekişmesiz ve aralıksız olarak ekonomik yarar sağlamak üzere zilyet bulunanlardan zilyetliğin devri ve taşınmazın teslimi suretiyle satın aldığını, davacıların dayandığı çiftlik tapu kayıtlarının hukuken geçerli olmadığını, bu nedenle tedavül gören kayıtların da geçersiz olduğunu, 1858 tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri uyarınca çiftlik tapu kayıtlarının müvekkili lehine hukukî kıymetini kaybettiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

13. ... Kadastro Mahkemesinin 29.11.2010 tarihli ve 2009/106 E., 2010/853 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı ... Hanım’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki ...efendinin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte meri olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ... ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması karşısında dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve mirasbırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, diğer davacılar ile müdahiller ... ve ...’ın iddialarının dinlenme olanağı bulunmadığı; davacılar ... ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı kapsadığı kabul edilse dâhi davalı tarafın 743 sayılı Medeni Kanun’un meriyetinden evvel 10 yılı aşkın bir süre taşınmazda zilyet olduğu, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un meriyet kazanmasından sonra da kadastro tespit tarihine kadar malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız devam ettiği, davacıların bu duruma müdahale edip varlığını iddia ettikleri haklarını korumak için herhangi bir çekişme yaratmadıkları, davalı tarafın bir insan ömrünü aşar zilyetliğinin te’ban ve kiracılık sıfatı ile devam ettiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı, hâlen yürürlükte olan 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının davalı lehine hukukî kıymetini yitirdiği, davalı lehine iktisap koşullarının oluştuğu; davalının tutunduğu tapu kaydının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.1977 tarih ve 1977/9 E. 1977/97 K. sayılı kararına istinaden dava dışı ... adına oluştuğu, ... tarafından da davalıya devredildiği, tescil tapu kaydının dava konusu 310 ada 6 parsel sayılı taşınmaza sınırları ve miktarı itibarı ile uyduğu, keşif sırasında yapılan uygulama ile bu durumun saptandığı, bir an için davalının tutunduğu tapu kaydının olmadığı varsayılsa bile yukarıda açıklanan nedenlerle davaya konu taşınmazda bir insan ömrünü aşan eklemeli zilyetliğe dayalı iktisap koşullarının davalı lehine orman tahdidi dışından kalan kısım (fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen kısım) yönünden oluştuğu, ancak taşınmazın orman tahdidi içerisinde kalan kısmı (fen bilirkişi raporunda B harfi ile gösterilen kısım) yönünden davalının selefi adına yapılan tescilin yolsuz olduğu, yolsuz tescilin davalı lehine hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, şartları varsa tazminat talep edebileceği, öte yandan bir kısım davacılar vekilinin vekâletnamesindeki yetkisine dayalı olarak davadan feragat ettiği, bu nedenle onlar yönünden kesin hükmün sonuçlarını doğuran feragat nedeniyle davanın reddi gerektiği gerekçesiyle davacıların davasının reddine, dava konusu 310 ada 6 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 15.217,52 m2’lik kısmının kadastro tespit tutanağındaki vasfıyla tespit ve davalı adına tapuya tesciline, B harfi ile gösterilen 680,97 m2’lik kısmının ise orman tahdidi içerisinde kaldığı anlaşılmakla tescil harici bırakılmasına karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

14. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davalarda davacılar ..., ..., ... ve ... vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

15. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2013 tarihli ve 2012/8560 E., 2013/4305 K. sayılı kararı ile; ‘’... Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce bir idari birim sınır gözetilmeden orman serisi bazında 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra 1981 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yıllarında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ve 6831 sayılı Kanunun 2896 ve 3302 sayılı Kanunlar ile değişik 2/B uygulaması vardır.

Davacılar ..., ..., ..., ... Eylül 1340 tarih 3 numaralı sicilden gelen Şubat 1962 tarih 1 ve 4, Temmuz 1969 tarih 63 ve 64 sıra numaralı sicillerden tapu kaydı kapsamındaki çiftliklerden pay satın aldıkları, bu payların 310 ada 6 sayılı parsel içinde kaldığı, parselin paylarına göre adlarına tescilini istemişlerdir. ..., Karaca ve ... Köyünde bulunan ve aynı gün temyiz incelemesi yapılan dava dosyalarında dava konusu edilen parsellere ilişkin dava, savunma, araştırma ve mahkeme kararları birbirinin aynı ya da benzeridir.

YAPILAN ARAŞTIRMA VE İNCELEME HÜKME YETERLİ DEĞİLDİR :

Mahkemece, dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının aynı tarihte ve birbirini takip eden sıra numarasıyla AYNI ŞEKİLDE OLUŞTUĞU, bir kısım sınırların ortak olduğu, birinin varlığının ve sıhhatinin diğerini de etkileyeceği gözetilerek, ... Köyü için sunulmasa da, çiftlik tapusuna dayananlar tarafından, tapu kaydı kapsamındaki taşınmazların tapuya dayanılarak zilyet edildiğine ilişkin ... ya da Karaca Köyleri için sunulan belge, rapor ve kararların asılları ya da onaylı suretleri ilgili kurumlardan getirtilmesi için bir çaba gösterilmemiş, bu delillerden çoğuna, fotokopi olarak sunulması nedeniyle, özelikle bir başka köye ilişkin olduğu için değer verilmemiş, bazıları hiç tartışılmamış, bu delillere niçin değer verilmediği gerekçede açıklanmadan, delillerden bazılarının toptan reddi yoluna gidilmiş, özellikle zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların bir insan ömrünü aşan zilyetliklerini haber veren yerel bilirkişi ve tanık beyanları teknik bilirkişi raporları ile denetlenmemiş, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esasına kayıtlı dava dosyasında yapılan tapu uygulaması ve bu dosyada alınan bilirkişi raporlarının, bu dosyada taraf olmayan Hazine, Orman Yönetimi ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişileri bağlamayacağı, çiftlik tapu kayıtları değişebilir nitelikte sınır içerdiğinden, kapsamının 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarına değer verilerek saptanacağı gözetilmemiş, kayıt fazlasının niteliği, zilyetliğin başlangıcı, süresi ve şekli konusunda soyut ifadeler ile yetinilmiştir.

Eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak karar verilemez.

Diğer taraftan; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819 Esas 1978/13674 sayılı ilamı ile 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 tarih, 2001/418-2033 sayılı ilamlarında değinildiği gibi, 864 sayılı Uygulama Kanunu’nun 43. maddesinde “MECELLE” açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, Arazi Kanunu’nun kaldırılan kanunlar arasında sayılmaması, Medeni Kanun’un kabulünden sonra, ancak yürürlüğünden önce kabul edilen 2.5.1926 tarih 87 sayılı Kanunla Arazi Kanunu’nun 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. Maddeleri yürürlükten kaldırıldığı halde diğer maddelerinin yürürlükte bırakılması, 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mer’a Kanunu’nun 36. maddesi ile Arazi Kanunu’nun 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. Maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve diğer maddelerine değinilmemesi nedeniyle, davaya konu parselin tespit ve dava tarihi itibariyle, Medeni Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin bu arada Arazi 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte bulunduğu,

... Kadastro Mahkemesinin 08.03.2003 gün ve 1991/363-231 kararını temyiz yoluyla inceleyen 16. Hukuk Dairesinin 14.07.2006 günlü 2005/13657-5526 sayılı ve 7. Hukuk Dairesi kararlarında da kabul edildiği gibi, Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapu maliki ... Hanımın, nüfus kayıtlarına göre baba adının Mustafa Fevzi olduğu, tapu kayıtlarında “...Kızı” olarak geçtiği, Hacı (Mustafa) Fevzi’nin kızı ve Şerif Efendi'nin de karısı olması nedeniyle, ... Hanımın, tapu maliki Hacı Fevzi’nin kızı ve mirasçısı olduğu, çiftlik tapu kayıtlarına dayan davacılar adına tapuda yapılan intikallerin kanunî olduğu kabul edilmelidir.

Kadastro tesbitine esas alınan Ekim 1987 tarih 5 sıra numaralı, 15840 m² yüzölçümlü tapu kaydı, ... tarafından Medeni Kanunun 713. maddesi (mülga Medeni Kanunun 639. maddesi )gereğince sınırlarını tarif ettiği ... Köyündeki taşınmazın tapuya tescili istemiyle Hazine, Köy Tüzel Kişiliği ve Orman Yönetimi aleyhine açtığı davanın kabulüne ve 15840 m2 yüzölçümündeki taşınmazın ... adına tapuya tesciline ilişkin ... 1. Asliye Hukuk mahkemesinin 13.07.1977 gün ve 9/97 sayılı kararı 28.10.1977 tarihinde kesinleşmiştir. Bu karar davanın tarafları için kesin hükmü olsa da, çiftlik tapu kayıtlarına tutunan davacılar için kesin hüküm değildir.

MAHKEMECE YAPILMASI GEREKENLER:

O halde, mahkemece; taraflar arasında genel mahkemede görülen davalar nedeniyle çekişmeli parselin tesbit tutanaklarının, 3402 sayılı Kanunun 27 ve 5. maddeleri hükümlerine göre malik haneleri açık bırakılmak suretiyle düzenlendiği, bu halde, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince parselin niteliği ve malikinin mahkemece re'sen yapılacak araştırmayla belirleneceği, bir birine sınır ..., Karaca ve ... Köylerinde, aynı çiftlik tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesinin, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, yukarıda sözü edilen delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;

a) Tapu kayıtlarında geçen ..., Gelibolu(Karaca-Söğüt, ...), Kırvasil (Orhaniye), Löngöz, Gölenya (İçmeler) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idarî sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, Mihrişah Valide Sultan Vakfıyesi'ne ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12 Ramazan 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 Örköz (Ergöz) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, Gelibolu ve Söğüt Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı Örköz (Örgöz) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı Gelibolu - Söğüt Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, ... Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları, davacılar Şirin Kolakan, ..., ..., ...'ın tutunduğu tapu kayıtları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,

b) Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemelerdeki derdest dosyalar ve Tapu Sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,

c) Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,

d) Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç harita mühendisi bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,

e) Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; Mihrişah Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ... sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı Derya Cibucak ve bir tarafı Karavasil Beli ve Mermeran Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, Örköz Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve Gelibolu Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile, bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tedavüllerinde yönlendirilmiş sınırları ve Eylül 1340 tarihli tedavülleri ile Mayıs 1969 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan Gelibolu maa Söğüt Çiftliği, ... Çiftliği ve Örköz Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), Gölenya (içmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırı olup olmadığı irdelenerek, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olması ve bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunması, bir kısım sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olması , bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle, değişebilir nitelikte sınır içerdiği, 3402 SAYILI KANUNUN 20/C MADDESİ GEREĞİNCE KAYIT KAPSAMININ YÜZÖLÇÜMÜNE DEĞER VERİLEREK SAPTANACAĞI, ... Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parselle uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, Gelibolu maa Söğüt Çiftliği tapusunun ... Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da, gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtları yöntemince uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkilerin yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve Gölenya (İçmeler) köyleri (ya da çiftlikleri) ile memleket haritasında Löngöz Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, kayıtlar 3402 SAYILI KANUNUN 20 VE 21. MADDELERİ HÜKMÜNE GÖRE SABİT SINIRLARLA BAĞLANTISI KESİLMEMEK SURETİYLE, BU SINIRLARDAN BAŞLANARAK, GENEL KADASTRODA REVİZYON GÖRDÜĞÜ, ÇİFTLİK TAPU SAHİPLERİ ADINA KESİNLEŞEN PARSELLER DE DİKKATE ALINMAK SURETİYLE UYGULANARAK, KAYITLARIN YÜZÖLÇÜMÜYLE KAPSADIĞI ALANLAR TEREDDÜTE YER BIRAKMAYACAK BİÇİMDE BELİRLENMELİ, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli; düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.

f) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı belirlendiği taktirde; Medeni Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından en az 10 yıl önce den başlanarak, malik sıfatıyla, iyi niyetle, çekişmesiz ve aralıksız zilyet edilip edilmediği yöntemince araştırılmalıdır.

Bu cümleden, çekişmeli taşınmazda ziraat uzmanı bilirkişiler ve jeolog bilirkişilere inceleme yaptırılmak suretiyle, özellikle eski tarihli ve yakın tarihli hava fotoğraflarındaki görüntüleri dikkate alınarak çekişmeli parsel(ler)in imar ve ihya görüp görmediği, gördü ise tarihi ve imar ve ihyanın şekli, ne zaman bittiği, kaç yıl süreyle ne şeklide zilyet edildiği, kimden kime geçtiği, bu kullanımın şeklinin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı konularında, ziraat uzmanı ve jeolog bilirkişilere bilimsel verileri içeren raporlar düzenlettirilmeli, aynı konularda, özellikle zilyetliğin başlangıcının ve süresinin ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı yönünde somut olgulara somut olaylara dayalı yerel bilirkişi ve tanık beyanları alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan çiftlik tapu kayıtlarına tutunan davacı tarafın sunduğu deliller ile ilgi bilgileri de sorulmalı, teknik bilirkişi raporları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının yöreye ait eski ve yeni tarihli memleket haritaları ile hava fotoğraflarındaki görüntüleri ile bağdaşıp bağdaşmadığı saptanmalı, 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlayan zilyetliğin tanıkla ispatlanma imkansızlığı karşısında, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları ve teknik bilirkişi raporları ile bir insan ömrünü aşan zilyet edildiğinin belirlenmesi halinde, 1926 yılından en az 10 yıl önce başlayan zilyetlik olgusunun ispat edildiği kabul edilmeli,

g) Oluşacak sonuca göre, çekişmeli parselin dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümleri ile geçerli kapsamı içinde kaldığı, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların Medeni Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunmadığı saptanması halinde, tapu malikleri adına,

h) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı ancak, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların, Medeni Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunduğu, ya da çekişmeli parselin tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığı belirlendiği taktirde ise, orman sınırları içinde kaldığı belirlenen ve krokide (B) harfi ile gösterilen 680,97 m2 yüzölçümündeki bölümünün orman niteliğiyle Hazine, orman sınırları dışında kalan ve krokide (A) harfi ile gösterilen 15.127,52 m² yüzölçümündeki bölümünün şimdi olduğu gibi davalı gerçek kişi adına tapuya tesciline karar verilmelidir.

Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik incelemeyle hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.’’ gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

16. ... Kadastro Mahkemesinin 13.04.2016 tarihli ve 2013/97 E., 2016/22 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

17. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davacılar ... ve arkadaşları vekili ile birleştirilen davalarda davacılar ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

18. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; asıl ve birleştirilen davalarda davacıların (Şerefli ailesi ve onlardan pay satın aldığını iddia edenler) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, davalı tarafın zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

19. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... ili ... ilçesi ... köyü Değirmenyanı mevkiinde kain 310 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 02.09.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tek katlı kargir ev ve ahır ve tarlası niteliğinde, 15.898,50 m2 olarak 27.10.1987 tarih ve 5 sıra numaralı tapu kaydı (15.840 m2’lik tarla) ile Abdullah oğlu ... adına kayıtlı olduğu, uygulanan tapu kaydının bu parseli mevki ve hudutları itibarı ile kapsadığı ve bu yeri hâlen zilyet ve tasarruf ettiği, ancak ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/456 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve 3402 sayılı Kanun’un 5. ve 13. maddeleri gereğince mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı, dava konusu taşınmaza uyduğu belirtilen tescil tapu kaydının dava dışı ... tarafından Hazine, Orman idaresi ve ... köyü tüzel kişiliğine husumet yöneltilerek açılan tescil davası sonucunda ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.07.1977 tarihli ve 1977/9 E., 1977/97 K. sayılı kararına istinaden ... adına oluştuğu, ... ’in satış yoluyla temliki üzerine 27.10.1987 tarih ve 5 sıra numarasında davalı ... adına tescil edildiği kayda dayalı tespit edilmiştir.

20. Davacılar ... ve arkadaşları ile onlardan pay satın aldıklarını iddia eden diğer davacıların, Mihrişah Valide Sultan Vakfı’na ait olan Mart 1290/Safer 1291 tarih, 18 numaralı (4000 dönüm), 19 numaralı (3000 dönüm) ve 20 numaralı (7000 dönüm) maliki ...Efendi adına kayıtlı çiftlik tapu kayıtlarına dayandıkları, anılan tapu kayıtlarının Mustafa Fevzi (Hacı Fevzi) kızı ... Hanım’a intikal ederek Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapulara gittiği, ... Hanım’ın da çocukları Kamil Bey, Celal, Mahmut ve Necip’e ölünceye dek bakıp gözetmeleri karşılığında verdiği ve Eylül 1340 tarih 3, 4 ve 5 numaralı kayıtların oluştuğu, bu kayıtların da 7.2.1962 tarih 1, 4 ve 5 numaralı tapulara tedavül gördüğü; 18 numaralı kök tapu kaydının 23.05.1969 tarih 10 ve 11 numaralı tapulara, oradan da 21.07.1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapulara gittiği, bu kayıtların da ... köyü 1 ilâ 169 numaralı parsellere revizyon gördüğü; 19 numaralı kök tapu kaydının revizyon görmediği; 20 numaralı kök tapu kaydının ise ... köyü 373 ilâ 633 numaralı parsellere revizyon gördüğünün belirtildiği, ancak tespitlere itiraz edildiği; tapu kayıtlarının ... Çiftliğine ait ... köyü 1 ilâ 169 sayılı parsellere revizyon gören sınırlarının; D: Mezar Gediği, B: Dikili Taş, K: Löngöz, G: Kırvasil Beli ve bu yerden müfrez çiftlik; Gelibolu-Söğüt Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 1 sıra numarada 639 hektar 5240 m2 yüzölçümündeki (7000 dönüm) kadastro sırasında ... köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gören sınırları; D: Kocalan ve Balan Dağı, B: Taşbük ve Löngöz, K: Çilecik Gediği, G: Gökbel ve Karadağ ve Mezar Gediği ile çevrili olan ve Örköz (Ergöz) Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 4 sıra numarada 275 hektar 7907 m2 (3000 dönüm) yüzölçümündeki ve kadastro sırasında hiç bir parsele revizyon görmeyen sınırları; D: Mezar Gediği, B: İnbükü ve Dikilitaş K. Löngöz, G: Gölenya Beli sınırlı kayıtlar olduğu ve bu kayıtların doğru temele dayanan, intikalleri düzenli yapılan tapu kaydı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.

21. Öncelikle, davacı ... ve arkadaşlarının dayandığı tapu kayıtları; hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması, diğer bir anlatımla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesine göre sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli olması nedeniyle dayanılan kayıtlar sabit hudutlu tapu kayıtları olmadığından hudutları ile değil, miktarı ile geçerli olan tapu kayıtlarıdır.

22. Diğer yandan, davacı tapu maliklerinin (Şerefli ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların ... Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas, 2001/16 Karar sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli ..., ... ve ... tarafından düzenlenen raporda belirtildiği gibi, gayrisahih (tahsisat kabilinden, irsadi ) vakıf taşınmazı olarak Mihrişah Valide Sultan Vakfına ait olan ve geliri vakfedilen mirî araziler olduğu ve bu hususun aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan ve Yargıtay’dan geçerek kesinleşen bir çok dava sonucunda saptandığı da açıktır.

23. Mirî arazilerde uygulanan 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddesinin yürürlükte olduğu da tartışmasızdır. Dava konusu edilen taşınmazda/taşınmazlarda da koşulları varsa bu hükümler uygulanacaktır. Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesinin uygulanmasında öncelikle dava konusu taşınmazın zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olması gerekir. Diğer iktisap şartları da şöyle sıralanmaktadır:

1) Davacının kesintisiz 10 yıl boyunca araziye malik sıfatıyla zilyet olması

2) Davacının süre boyunca küçük veya gayri mümeyyiz olmaması

3) Davacının araziye kaba güçle el koymuş olmaması

4)Arazinin ulaşması çok uzun sürecek uzak bir yerde olmaması (Sahibinin yaşadığı yer açısından)

5)Davacının araziyi geçerli bir sebep olmaksızın ele geçirip kullandığını süre içinde ikrar ve itiraf etmiş olmaması.

Şu hâlde, 10 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyet olma, Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesine göre hak kazanmanın temel şartıdır. 20. maddenin aradığı maddi vakıaların ve kanuni şartların Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihine dek tamamlanmış olması gereklidir. Buna göre, mirî arazi niteliğindeki tapulu taşınmaz zilyedi tarafından malik sıfatıyla 04.10.1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun’dan geriye doğru yani en az 1916 yılından 1926 yılına kadar kullanılıyorsa ve anılan maddedeki diğer koşulların da gerçekleşmesi hâlinde zilyet lehine tescil kararı verilebilecektir. Bunun yanı sıra edinim koşullarının oluşup oluşmadığının, her parsel yönünden ayrı ayrı irdelenmesi, parsel bazında tapu kaydının hukukî kıymetini koruyup korumadığının değerlendirilmesi gerekir. Tapu kaydının dava konusu edilen bir taşınmaz yönünden Arazi Kanunnamesi’nde belirtilen hükümler gözetilerek hukukî kıymetini yitirmiş olması, o tapu kaydının tamamen hukukî kıymetini yitirdiği anlamına gelmeyip, sadece dava konusu edilen ilgili taşınmaz yönünden hukukî kıymetini kaybettiğini göstermektedir. Başka bir taşınmaz yönünden aynı tapu kaydı, Arazi Kanunnamesi’ndeki koşullar oluşmamışsa hukukî kıymetini koruyacaktır.

24. Mahkemece dikkate alınması gereken husus, dava konusu edilen taşınmaz kadim tarım arazisi ise zilyedi lehine 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20.maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasıdır. Taşınmaz kadim tarım arazisi olmayıp, hâli arazi gibi zilyet edilmesi olanaklı bir yer değilse, en az 1916-1926 yılları arası 10 yıl zilyet olma koşulu gerçekleşmiş olmayacağından ve tapu hukukî kıymetini kaybetmeyeceğinden tapu kaydının kapsamının belirlenmesi ve hak sahibi olacak kişinin belirlenen bu kapsamdaki yeri kullanıyor olması gerekir.

25. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 03.07.2010 tarihinde dava konusu taşınmaz başında yapılan keşif sırasında dinlenen 1922 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu taşınmazın evvelinde bir bütün hâlinde ... ’e ait olduğunu, ...’a bu yerin babası ...’ten kaldığını, ...’in bu tarihten yaklaşık 50-60 yıl önce öldüğünü, tam tarihi çıkaramadığını, davacılar ... ve arkadaşlarının isimlerini köyde 1970’li yıllarda kadastro çalışmaları sırasında duyduğunu, çok sayıda taşınmaza dava açmışlar ise de hepsini kaybettiklerini, köyde yerleri olduğunu ve bu yerlerini kiraya verdiklerini şimdiye kadar duymadığını, görmediğini ifade ettiği, davalı zilyet tanıklarının da dava konusu taşınmazın evveli ile ilgili mahalli bilirkişi beyanını tekrarladıkları, mahkeme tarafından yapılan gözlemde; dava konusu taşınmazın büyükçe bir düzlüğün içerisinde yer aldığı, bu düzlükteki taşınmazların tamamının zirai amaçla kullanıldığı, bir kısım taşınmazda ikamet amaçlı kullanılan evlerin olduğu, bir kısım taşınmazda yerel ihtiyacı karşılamaya yönelik işyerlerinin olduğu, dava konusu taşınmazın içerisinde davalı tarafından ikamet amacıyla kullanılan bir ev ile hayvan beslemeye yönelik bir ahırın bulunduğu, eve yakın yerlerde meyve ağaçlarının bulunduğu, kalan kısmın tarla olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Fen bilirkişi, ana raporunda tescil davası neticesinde oluşan ve davalının tutunduğu 27.10.1987 tarih ve 5 sıra numaralı tapu kaydının dava konusu taşınmaza aynen uyduğunu, ek raporunda ise orman bilirkişinin orman tahdidi dışında kaldığını belirttiği ve krokide A harfi ile gösterdiği kısmın 15.217,52 m2; orman tahdidi içinde kaldığını belirttiği ve krokide B harfi ile gösterdiği kısmın 680,97 m2 geldiğini tespit etmiştir. Ziraat bilirkişi, dava konusu taşınmazdaki toprağın derin bir profile sahip (100-120 cm) killi-tınlı ve hafif laterit olduğunu, yabancı unsurlardan arındırıldığını, içerisindeki meyve ağaçları, yaşları ve bakımları da dikkate alındığında taşınmazın zirai manada imar-ihyasının tespitten geriye doğru yaklaşık 35-40 yıl öncesinde tamamlanmış olduğunu (bir başka ifadeyle zilyetliğin tamamlanma tarihinden daha da öncesine dayandığı), uzun yıllardır zirai amaçla kullanıldığını ve kadim ziraat arazisi olduğunu saptamıştır. Jeoloji bilirkişi de, dava konusu taşınmazda kayalık, taşlık, doğal kumluk, çakıllık, sazlık ve bataklık bir alanın bulunmadığını belirtmiştir.

26. Dosya içeriği, toplanan deliller ve özellikle bilirkişi raporları ile de doğrulanan mahalli bilirkişi ve zilyet tanıkları beyanlarına göre; ... Kadastro Mahkemesinin 1996/11 E., 2001/16 K. sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli ..., ... ve ... tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği gibi, davacı tapu maliklerinin (davacı ... ailesi ve onlardan pay satın aldığını iddia eden diğer davacıların) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların Mihrişah Valide Sultan Vakfı’na ait taşınmazlardan geliri vakfedilen (tahsisat kabilinden, irsadi ) mirî arazilerden olduğu, mirî arazilerde uygulanan ve hâlen yürürlükte olan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddelerinin eldeki davaya uygulanması gerektiği, dava konusu taşınmazın orman tahdidi dışında kalan kısmının zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olduğu, davalı ve önceki zilyetlerin dava konusu taşınmazı bir insan ömrünü aşan zamandan beri malik sıfatıyla ve zirai amaçla kullandığı, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihinden önce en az 10 yıllık süreyi kapsadığı, bir başka ifadeyle en az 1916 yılından 1926 yılına kadar davalı tarafın zilyetliğinin kanıtlandığı, bu durum karşısında davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesi gereğince dava konusu taşınmaz bakımından hukukî kıymetini yitirdiği, o hâlde dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekmediği, öte yandan anılan 20. maddedeki diğer koşulların davalı lehine gerçekleştiği ve davalının dayandığı tescil tapu kaydının zilyet adına tesciline karar verilen kısma aynen uyduğu anlaşıldığından, dava konusu taşınmazın orman tahdidi dışında kalan ve fen bilirkişi raporunda A harfi ile gösterilen 15.217,52 m2’lik kısmı yönünden davalı zilyet lehine tesciline ilişkin yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.

27. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Asıl davada davacılar ... ve arkadaşları vekili ile birleştirilen davalarda davacılar ..., ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,

Harçlar peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.