"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Marmaris Kadastro Mahkemesince davacıların davalarının reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar .... ve ...vekili, davacılar ... ve arkadaşları vekili ve davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar .... ve ....vekili, davacılar ... ve arkadaşları vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacı vekili Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 11.10.1990 havale tarihli dava dilekçesinde; Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Değirmenyanı mevkiinde bulunan ve doğusu: ..., batısı: ...., güneyi:...taşınmazları ve kuzeyi: Erköz çayı ile çevrili dava konusu yaklaşık 3.000m2 yüzölçümündeki taşınmazı müvekkilinin 08.10.1990 tarihinde satın alarak kullanmaya başladığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazın aralıksız, çekişmesiz ve malik sıfatıyla zilyedi olduğunu, zincirleme zilyetlik süresinin 30 yılı aştığını ileri sürerek sınırları belirtilen taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar .... ve ...tarafından Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/351 Esas sayılı dosyası üzerinden aynı taşınmaza yönelik açılan tescil davası da asıl dava ile
birleştirilmiştir.
Birleştirilen Davada Davacı İstemi:
5. Davacılar Şerif Efendi çocukları (aşamada davacılar ... ve arkadaşları) tereke temsilcisi ...Üye vekili Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 10.12.1990 havale tarihli dava dilekçesiyle; tescil davalarına konu edilen taşınmazın müvekkilleri ve murisleri adına kayıtlı 27.07.1969 tarih ve 63, 64 ve 07.02.1962 tarih ve 4 sıra numaralı tapu ve geldi tapuları kapsamında kaldığını, müvekkilleri adına tapulu olan ve vergi kaydı bulunan dava konusu taşınmazın zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, vergilerinin müvekkilleri tarafından muntazam ödendiğini, tescile konu taşınmazların davacı veya ondan evvel bu taşınmazı tasarruf eden kişilerce tapu maliklerinden %25 hasılat kirası ile tasarruf edildiğini, kamulaştırma işlemlerinin tapu maliklerinden yapıldığını, tapu kayıtlarının birden fazla kez mahkemelerce mahallinde uygulandığını, köy ihtiyar heyeti, davacı veya ondan önceki fer’i zilyetler tarafından kadastro işlemlerine fiilen engel olunduğunu ve bu tarzda tescil davaları açılmaya başlandığını ileri sürerek tescil davası ile birleştirilmesine, tescil davasının reddine ve davalının el atmasının önlenmesine karar verilmesini istemiş, 14.06.1999 tarihli dilekçesiyle; tescil davasına konu taşınmazın ilk malikinin Hüseyin Orhan olduğunun iddia edildiğini, Hüseyin Orhan’ın 78 arkadaşı ile birlikte müvekkillerine karşı dayanak tapuların iptali istemiyle açılan Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/333 esas sayılı dava dosyasında ret kararı verildiğini ve kararın kesinleştiğini, bu kararın Hüseyin Orhan’ın haleflerini de bağladığını, kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir.
Asıl ve Birleştirilen Davalarda Davalı Cevabı:
6. Davalı Hazine vekili; davacının Marmaris ilçesinde ikamet ettiğini, bu nedenle dava konusu taşınmaza nasıl zilyet olduğu ile sınırda bulunan Erköz çayına bir tecavüz olup olmadığının tespiti gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
7. Davalı ... Tüzel Kişiliği; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmaları da takip etmemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
8. Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesince; davalar birleştirildikten sonra, davaya konu parsel hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5. ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
9. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 26.12.2011 tarihli ve 2009/1869 E., 2011/456 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı ...’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki Hacı ....Efendinin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte merî olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ... ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması karşısında dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık, kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve mirasbırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, kaldı ki hâlen zirai amaçlı kullanılmayan, eylemli orman olan dava konusu taşınmazın geçmişte de zirai amaçlı kullanılmadığının sabit olduğu, bu nedenle dava konusu taşınmazın davacıların tutunduğu tapu kayıtları kapsamında kalamayacağı, davalarının esastan reddi gerektiği, davalı taşınmazın bulunduğu sahada kadastro tespit tarihinden önce seri bazda yapılıp ilan edilen ve 1967 tarihinde kesinleşen orman tahdidi olduğu, davaya konu taşınmazın keşif tarihi itibarı ile eylemli orman olduğu, 1992 uçuşlu hava fotoğraflarında orman olarak göründüğü, sınırdaş ormanlık alanın devamı niteliğinde olduğu, 6831 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 1. fıkrası gereğince tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık topluluklarının yerleriyle birlikte orman sayıldığı ve maddenin 1. fıkrasında sayılan nitelikleri taşıyan taşınmazların hangi hâllerde orman sayılmayacağının maddenin 2. fıkrasında belirtildiği, 2-j bendine göre funda ve makiliklerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerlerin orman sayılmayacağı, maki elemanlarının Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B madde uygulamasına ilişkin yönetmeliğin 20. maddesinde sayıldığı bilimsel olarak %12’den fazla eğimli sahaların toprak muhafaza karakteri taşıyacağından eğimi %12’den fazla funda ile kaplı sahaların 6831 sayılı Kanun gereğince orman sayılan yerlerden olduğu, davanın kadastro mahkemesine geliş şekli nazara alındığında kadastro mahkemesi hâkiminin taşınmazın vasfını re’sen belirleme yetkisinin bulunduğu gerekçesiyle davacıların davalarının reddine, dava konusu 192 ada 4 parsel sayılı taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar...ve ....vekili, davacılar ... ve arkadaşları vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2013 tarihli ve 2012/12577 E., 2013/4298 K. sayılı kararı ile; ‘’…Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması vardır.
…
YAPILAN ARAŞTIRMA VE İNCELEME HÜKME YETERLİ DEĞİLDİR :
İstisnalar dışında, kesinleşmiş orman kadastrosunun bulunduğu hallerde, bir yerin orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve hukukî durumu orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanması suretiyle belirlenir. Yapılan uygulamada, çekişmeli parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakıldığı belirlendiğine ve (A) bölümün üzerinde orman ağacı ve kalıntısı bulunmadığına göre, bu bölümün Devlet ormanı olduğu söylenemez. Bu bölümün etrafı dört yönden eylemli orman ağaçları ile kaplı parselin (B) bölümü ve kesinleşmiş orman sınırları içinde kalan komşu taşınmazlar bulunduğuna göre, (A) bölümünün orman içi açıklığı olup olmadığı yöntemince belirlenmelidir.
Ayrıca dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının aynı tarihte ve birbirini takip eden sıra numarasıyla AYNI ŞEKİLDE OLUŞTUĞU, bir kısım sınırların ortak olduğu, birinin varlığının ve sıhhatinin diğerini de etkileyeceği, bu nedenle Hisarönü Köyü için sunulmasa da, çiftlik tapusuna dayananlar tarafından, tapu kaydı kapsamındaki taşınmazların tapuya dayanılarak zilyet edildiğine ilişkin Çamlı ya da Karaca Köyleri için sunulan belge, rapor ve kararların asılları ya da onaylı suretleri ilgili kurumlardan getirtilmesi için bir çaba gösterilmemiş, bu delillerden çoğuna, fotokopi olarak sunulması nedeniyle, özelikle bir başka köye ilişkin olduğu için değer verilmemiş, bazıları hiç tartışılmamış, bu delillere niçin değer verilmediği gerekçe de açıklanmadan, delillerden bazılarının toptan reddi yoluna gidilmiş, özellikle zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların bir insan ömrünü aşan zilyetliklerini haber veren yerel bilirkişi ve tanık beyanları teknik bilirkişi raporları ile denetlenmemiş, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esasına kayıtlı dava dosyasında yapılan tapu uygulaması ve bu dosyada alınan bilirkişi raporlarının, bu dosyada taraf olmayan Hazine, Orman Yönetimi ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişileri bağlamayacağı, çiftlik tapu kayıtları değişebilir nitelikte sınır içerdiğinden, kapsamının 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarına değer verilerek saptanacağı gözetilmemiş, kayıt fazlasının niteliği, zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı, zilyetliğin başlangıcı, süresi ve şekli konusunda soyut ifadeler ile yetinilmiştir.
Eksik araştırma ve incelemeye dayanılarak karar verilemez.
Diğer taraftan; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819 E.- -1978/13674 K.sayılı kararı ile 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 tarih ve 2001/418 E.-2033 K. sayılı kararlarında değinildiği gibi, 864 sayılı Uygulama Kanunu’nun 43. maddesinde “MECELLE” açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, Arazi Kanunu’nun kaldırılan kanunlar arasında sayılmaması, Medenî Kanunun kabulünden sonra, ancak yürürlüğünden önce kabul edilen 2/5/1926 tarihli ve 87 sayılı Kanunla Arazi Kanunu’nun 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığı halde, diğer maddelerinin yürürlükte bırakılması, 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mer’a Kanununun 36. maddesi ile Arazi Kanununun 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve diğer maddelerine değinilmemesi nedeniyle, davaya konu parselin tesbit ve dava tarihi itibariyle, Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin bu arada Arazi Kanununun 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte bulunduğu,
Marmaris Kadastro Mahkemesinin 08.03.2003 gün ve 1991/363-231 sayılı kararını temyiz yoluyla inceleyen 16. Hukuk Dairesinin 14.07.2006 günlü 2005/13657-5526 sayılı ve 7. Hukuk Dairesi kararlarında da kabul edildiği gibi, Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapu maliki Habibe Hanımın, nüfus kayıtlarına göre baba adının Mustafa Fevzi olduğu, tapu kayıtlarında “Hacı Fevzi Kızı” olarak geçtiği, Hacı (Mustafa) Fevzi’nin kızı ve Şerif Efendi'nin de karısı olması nedeniyle, Habibe Hanımın, tapu maliki Hacı Fevzi’nin kızı ve mirasçısı olduğu, çiftlik tapu kayıtlarına dayan davacılar adına tapuda yapılan intikallerin kanunî olduğu kabul edilmelidir.
MAHKEMECE YAPILMASI GEREKENLER:
O halde, mahkemece; taraflar arasında genel mahkemede görülen davalar nedeniyle çekişmeli parselin tesbit tutanağın, 3402 sayılı Kanunun 27 ve 5. maddeleri hükümlerine göre malik haneleri açık bırakılmak suretiyle düzenlendiği, bu halde, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince parselin niteliği ve malikinin mahkemece re'sen yapılacak araştırmayla belirleneceği, bir birine sınır Çamlı, Karaca ve Hisarönü Köylerinde, aynı çiftlik tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesinin, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, yukarıda sözü edilen delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
a) Tapu kayıtlarında geçen Hisarönü, Gelibolu(Karaca-Söğüt, Çamlı), Kırvasil (Orhaniye), Löngöz, Gölenya (İçmeler) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idarî sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) Tarihli Mülkname, Mihrişah Valide Sultan Vakfıyesi'ne ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12 Ramazan 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı Temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, Hisarönü Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 Örköz (Ergöz) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, Gelibolu ve Söğüt Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı Örköz (Örgöz) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı Gelibolu - Söğüt Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, Hisarönü Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
b) Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemelerdeki derdest dosyalar ve Tapu Sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
c) Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
d) Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların tutunduğu mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, Mihrişah Valide Sultan Vakfı'nın mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli,
e) Çekişmeli parselin komşuları olan parsellerin tesbit tutanakları, var ise dayanağı olan tapu ve vergi kayıtları, itirazlı ya da hükmen kesinleşmişse ilgili dava dosyaları, itirazsız kesinleşmişse bu yolla oluşan tapu kayıtları, çekişmeli parsellerin bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli parselin bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli parselin bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
f) Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
g) Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; Mihrişah Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ...Menteşe sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı Derya Cibucak ve bir tarafı Karavasil Beli ve Mermeran Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda Hisarönü Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, Örköz Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve Gelibolu Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tedavüllerinde yönlendirilmiş sınırları ve Eylül 1340 tarihli tedavülleri ile Mayıs 1969 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, tutunulan Gelibolu maa Söğüt Çiftliği, Hisarönü Çiftliği ve Örköz Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, Löngöz sınırlarının ortak sınır, Kırvasil (Orhaniye), Gölenya(içmeler) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 sayılı KANUNUN 20/C MADDESİ GEREĞİNCE KAYIT KAPSAMININ YÜZÖLÇÜMÜNE DEĞER VERİLEREK SAPTANACAĞI, Hisarönü Çiftliğine ait tapu kaydının aynı Köy 1 ilâ 169 sayılı parsellere uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, Gelibolu maa Söğüt Çiftliği tapusunun Çamlı Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtları yöntemince uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, tapu kayıtları sınırında yazılı Langöz’ün tapu tesisinde Langöz Çiftliği olarak gösterilmesi nedeniyle “Langöz”ün nokta halinde mevki ismi olmayıp, Hisarönü, Ergöz ve Gelibolu Söğüt çiftliklerinin batı sınırını oluşturan çiftlik arazisi olabileceği düşünülerek uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkiler yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile Kırvasil (Orhaniye) ve Gölenya (İçmeler) köyleri (ya da çiftlikleri) ile memleket haritasında Löngöz Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, kayıtlar 3402 sayılı KANUNUN 20 VE 21. MADDELERİ HÜKMÜNE GÖRE SABİT SINIRLARLA BAĞLANTISI KESİLMEMEK SURETİYLE, BU SINIRLARDAN BAŞLANARAK, GENEL KADASTRODA REVİZYON GÖRDÜĞÜ, ÇİFTLİK TAPU SAHİPLERİ ADINA KESİNLEŞEN PARSELLER DE DİKKATE ALINMAK SURETİYLE UYGULANARAK, KAYITLARIN YÜZÖLÇÜMÜYLE KAPSADIĞI ALANLAR TEREDDÜTE YER BIRAKMAYACAK BİÇİMDE BELİRLENMELİ, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli; düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
h) Daha sonra, dosyaya getirtilen memleket haritaları ve amenajman planları ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, dayanılan tapu kaydının yüzölçümüyle geçerli kapsamındaki taşınmazlar ile çekişmeli parselin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği ayrı ayrı belirlenmeli, çekişmeli parsel ve çevrelerinin toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazlarla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli,
ı) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı belirlendiği taktirde; Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlanarak, malik sıfatıyla, iyi niyetle, çekişmesiz ve aralıksız zilyet edilip edilmediği, çiftlik tapu kaydının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kalan taşınmazlar için de, zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı, dava ve tesbit tarihi itibariyle zilyetlikle edinme koşullarının oluşup oluşmadığı, parselin eylemli orman ağaçları ile kaplı bölümünün orman sayılan yerlerden ya da olarak sınırlandırılabilecek yerlerden olup, olmadığı, yöntemince araştırılmalıdır.
Bu cümleden, çekişmeli taşınmazda orman bilirkişi, ziraat uzmanı bilirkişiler ve jeolog bilirkişilere inceleme yaptırılmak suretiyle, özellikle eski tarihli ve yakın tarihli hava fotoğraflarındaki görüntüleri dikkate alınarak çekişmeli parselin imar ve ihya görüp görmediği, gördü ise tarihi ile imar ve ihyanın şekli, ne zaman bittiği, kaç yıl süreyle ne şeklide zilyet edildiği, kimden kime geçtiği, bu kullanımın şeklinin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı, parselin tamamı ya da bir bölümünün tapu kaydı kapsamında kalmasına ya da kalmamasına göre orman içi açıklığı olup olmadığı, eylemli orman ağaçları ile kaplı bölümünün orman sayılan yerlerden olup olmadığı veya 6831 sayılı Kanunun 4999 ve 6292 sayılı Kanunlar ile değişik 7 ve devamı maddeleri gereğince orman olarak sınırlandırılacak yerlerden olup olmadığı konularında orman bilirkişi, ziraat uzmanı ve jeolog bilirkişilere bilimsel verileri içeren krokili müşterek imzalı raporlar düzenlettirilmeli, aynı konularda, özellikle zilyetliğin başlangıcının ve süresinin ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı yönünde somut olgulara ve olaylara dayalı yerel bilirkişi ve tanık beyanları alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan çiftlik tapu kayıtlarına tutunan davacı tarafın sunduğu deliller ile ilgili bilgileri de sorulmalı, teknik bilirkişi raporları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının yöreye ait eski ve yeni tarihli memleket haritaları ile hava fotoğraflarındaki görüntüleri ile bağdaşıp bağdaşmadığı saptanmalı, 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlayan zilyetliğin tanıkla ispatlanma imkansızlığı karşısında, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları ve teknik bilirkişi raporları ile bir insan ömrünü aşan zilyet edildiğinin belirlenmesi halinde, 1926 yılından en az 10 yıl önce başlayan zilyetlik olgusunun ispat edildiği kabul edilmeli,
i) Oluşacak sonuca göre dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümleri ile geçerli kapsamı içinde kaldığı ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların Medenî Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunmadığı saptandığı taktirde tapu malikleri adına,
Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığının belirlenmesi halinde, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakılan ancak, eylemli orman niteliğinde olduğu, bu nedenle zilyetlikle edinilemeyecek yerlerden olduğu belirlenen ve krokisinde (B) ile gösterilen bölümünün, halihazırdaki ağaçlık niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmeli,
Çekişmeli parselin (A) ile gösterilen bölümü yönünden de, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların, Medenî Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunduğu ya da, çekişmeli parsellerin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığı, dava ve tesbit tarihinden önce yararlarına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu ve orman içi açıklığı olmadığı belirlendiği taktirde zilyetleri adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
Çekişmeli parselin (A) bölümünün dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamında kalmadığı gibi, zilyetlikle edinilecek yerlerden olmadığı ya da zilyetlikle edinme iddiasındaki kişiler için kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı belirlendiği takdirde ise, hali hazırdaki niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.’’ gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
12. Marmaris Kadastro Mahkemesinin 26.03.2015 tarihli ve 2013/84 E., 2015/60 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, dava konusu taşınmazın orman tahdit sınırları dışında kaldığı, ancak taşınmazın doğu kısmında 13 adet kızılçam ve 1 adet sığla ağacının bulunduğu, taşınmazın bu bölümünün eylemli orman olduğu, ayrıca taşınmazın 1959 ve 1996 tarihli memleket haritaları ile 1992 tarihli hava fotoğrafında orman olarak gözüktüğü, öncesi ve eylemli durumu itibariyle orman olan taşınmazın 6831 sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olduğu, imar ihyasının tamamlanmadığı, bu niteliklerini devam ettirdiği, 1967 yılında kesinleşen orman kadastrosu sınırları dışında bırakılsa da, 6831 sayılı Kanun’un 4999 ve 6292 sayılı Kanunlar ile değişik 7 ilâ 11. maddeleri gereğince orman olarak sınırlandırılması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacılar Y. Ali Dağlı ve T. İdil Dağlı vekili, davacılar ... ve arkadaşları vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; birleştirilen davada davacıların (Şerefli ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, asıl davada davacı zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, öncelikle dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, çözümlenmesi gereken ilk uyuşmazlığın bu husus olduğu, neticesine göre diğer uyuşmazlıklara geçileceği ortaya konulmuştur.
16. Uyuşmazlığın çözümünde orman kavramı ve mevzuatı üzerinde durulmasında yarar vardır.
17. 1937 tarihli 3116 sayılı Orman Kanunu, Cumhuriyet döneminin ormanlarla ilgili ilk toplu mevzuatı olarak yürürlüğe girmiştir. Ormanın hukukî tanımı ilk defa bu Kanunda yapılmış, 1938 yılında 3444 sayılı Kanun ile bazı maddeleri değiştirilmiş, 1945 yılında da 4785 sayılı Kanun ile orman tanımının yer aldığı 1. maddesinde değişiklik yapılarak Devlet Ormanları dışındaki özel ormanların bazı istisnaları hariç olmak üzere devletleştirilmesi esası getirilmiştir.
18. 1950 yılında 5653 sayılı Kanun ile 3116 sayılı Kanun’un 1. maddesinde orman; “Bu kanunun tatbikinde kendi kendine yetişmiş veya emekle yetiştirilmiş olup da herhangi bir çeşit orman hasılatı veren ağaç ve ağaççıkların toplu halleri ile beraber orman sayılır” şeklinde tanımlanmıştır. 1956 tarihinde yürürlüğe giren 6831 sayılı Orman Kanunu’nda da, 3116 sayılı Kanun gibi 1. maddesinde orman tanımına yer verilmiş ancak maddenin kapsamı daha genişletilmiştir.
19. 6831 sayılı Kanun'un 1. maddesi;
“Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır.
Ancak :
A) Sazlıklar;
B) Step nebatlariyle örtülü yerler;
C) Her çeşit dikenlikler;
Ç) Parklar;
D) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Şehir mezarlıklarıyla kasaba ve köylerin hudutları içerisinde bulunan eski (kadim) mezarlıklardaki ağaç ve ağaçlıklarla örtülü yerler,
E) Sahipli arazide bulunan ve civarındaki ormanlarda tabii olarak yetişmiyen ağaç ve ağaççık nevilerinin bulunduğu yerler;
F) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleriyle özel mülkiyette bulunan ve tarım arazisi olarak kullanılan, dağınık veya yer yer küme ve sıra halinde ki her nevi ağaç ve ağaçcıklarla örtülü yerler,
G) (Değişik : 22/5/1987 - 3373/1 md.) Orman sınırları dışında olup, yüzölçümü üç hektarı aşmayan sahipli arazideki her nevi ağaç ve ağaççıklarla örtülü yerler,
H) (Değişik: 5/11/2003-4999/1 md.) Orman sınırları içinde veya bitişiğinde tapulu, orman sınırları dışında ise her türlü tasarruf belgeleri ile özel mülkiyette bulunan ve muhitin hususiyetlerine göre yetişmiş veya yetiştirilecek olan (…)(1) fıstık çamlıkları ve palamut meşelikleri dahil olmak üzere her nevi meyveli ağaç ve ağaççıklar;
İ) (Değişik: 23/9/1983 - 2896/1 md.) Sahipli arazideki aşılı ve aşısız zeytinliklerle, özel kanunu gereğince Devlet Ormanlarından tefrik edilmiş ve imar, ıslah ve temlik şartları yerine getirilmiş bulunan yabani zeytinlikler ile 9/7/1956 tarih ve 6777 sayılı Kanunda tasrih edilen yabani veya aşılanmış fıstıklık, sakızlık ve harnupluklar.
J) Funda veya makilerle örtülü orman ve toprak muhafaza karakteri taşımayan yerler, orman sayılmaz.” şeklinde düzenlenmiştir.
20. 1956 yılında 6831 sayılı Kanun ile birlikte 3116 sayılı ve sonraki kanunlarda yer alan “orman mahsulü verme” koşuluna yer verilmemiş, ölçüt olarak “orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyıp taşımama olgusu” getirilmiştir (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 30.04.2010 tarihli ve 2004/1 E., 2010/1 K. sayılı kararı).
21. Öte yandan, Devlete ait ormanların hepsinin Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasa ve kanunlarda belirtilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169. maddesi, "Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmüne haizdir.
22. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu Muğla ili Marmaris ilçesi Hisarönü köyü Dibektepe mevkiinde kain 192 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 25.10.2007 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, tarla niteliğinde, senetsizden, 3356,16 m2 olarak öncesinde dava dışı 192 ada 2, 3 ve 10 ilâ 16 sayılı parsellerle bir bütün hâlinde Ali oğlu Hüseyin Orhan’ın ceddinden intikalen ve taksimen zilyetliğinde iken ifraz sonrasında tutanağa ekli 08.10.1990 tarihli harici satış senedi ile Mustafa Hazım oğlu ...’ya satarak hak ve alakasını kestiği saptanmış ise de, taşınmazın Marmaris 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1990/483 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
23. Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu ile daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması ve 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu, 2896 ve 3302 sayılı Kanunlar ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
24. Kadastro Mahkemesince 23.07.2010 tarihinde dava konusu taşınmaz başında keşif icra edilerek orman bilirkişi tarafından orman tahdit haritası, 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B maddesi uygulama haritaları, amenajman planları ve bu çalışmalara ilişkin tutanaklar araziye uygulanmıştır. Orman bilirkişi tarafından sunulan 28.08.2010 tarihli rapor ve ekli haritalar (dava konusu taşınmazın bulunduğu kadastro paftasının ilgili kısmı ile aynı ölçeğe getirilerek çakıştırılan orman tahdit haritası, memleket haritası, eski hava fotoğrafı ve amenajman planı) incelendiğinde; dava konusu 192 ada 4 parsel sayılı taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığı, 6831 sayılı Kanun’un 1744 sayılı Kanun ile değişik 2.madde ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 2/B maddesi kapsamında orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olmadığı, ancak çekişmeli taşınmazın doğu kısmında 40-60 yaş aralığında 13 adet kızılçam ve 1 adet sığla (günlük ağacı) ağacından oluşan tam kapalı, eylemli çam ormanı olduğunun belirlendiği, her ne kadar orman bilirkişi raporunda taşınmaz iki kısım hâlinde incelenmiş ve batı kısmının eylemli orman olmadığı belirtilmiş ise de, 1959 ve 1996 tarihli memleket haritalarında taşınmazın yapraklı ağaç simgeleri ile orman olarak göründüğü, yine 1992 tarihli hava fotoğrafında taşınmazın orman olarak göründüğü tespit edilmiştir.
25. Öte yandan, mahkemece 16.09.2010 tarihli celsedeki tespit üzerine dava konusu taşınmazın sınır komşusu 192 ada 3 parsel sayılı taşınmaz yönünden UYAP ortamında yapılan incelemede; eldeki davanın davacısı ... tarafından açılan tescil davası neticesinde Marmaris Kadastro Mahkemesinin 31.08.2009 tarihli ve 2009/40 E., 2009/1008 K. sayılı kararı ile 192 ada 3 sayılı parselin orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verildiği, temyiz üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 20.09.2010 tarihli ve 2010/9277 E., 2010/10792 K. sayılı ilamıyla çekişmeli parselin öncesi ve eylemli durumu itibarıyla orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle hükmün onandığı anlaşılmaktadır.
26. Dosya kapsamı, toplanan deliller ve yukarıda ayrıntılarına yer verilen hususlar bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın 1967 yılında kesinleşen orman tahdidi dışında kaldığı tespit edilmiş ise de, taşınmaz üzerinde kızılçam ve yöreye özgü sığla ağaçlarının bulunması, eski tarihli memleket haritaları ile hava fotoğrafında dava konusu taşınmazın tamamının orman olarak gözükmesi ve komşu taşınmazın orman niteliğinde bulunduğu gözetildiğinde, dava konusu taşınmazın bitişindeki ormanın devamı niteliğinde orman sayılan yerlerden olduğu, 4999 ve 6292 sayılı Kanunlar ile değiştirilen 6831 sayılı Kanun’un 7. maddesi gereğince orman olarak tescili gerektiği anlaşıldığından, davacıların davalarının reddi ile 192 ada 4 parsel sayılı taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar veren yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
27. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacılar Y. Ali Dağlı ve T. İdil Dağlı vekili, davacılar ... ve arkadaşları vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.