"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
1. Taraflar arasında birleştirilerek görülen “kadastro tespitine itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Kadastro Mahkemesince müdahil davacı ...’ın davasının kısmen kabulüne kısmen reddine, diğer davacıların davasının reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekili ile davalılar Orman İdaresi ve Hazine vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekili ile davalılar Orman İdaresi ve Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Asıl Davada Davacı İstemi:
4. Davacılar ... ve arkadaşları vekili ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 04.06.1999 tarihli dava dilekçesinde; ... ilçesi ... köyü ... mevkiinde bulunan dava konusu taşınmazın müvekkilleri ve murisleri adına kayıtlı ilk geldisi 1290 tarih, defter 9, varak 18 ve 19 ile gitti kayıtları kapsamında kaldığını, anılan taşınmaza davalıların herhangi bir hakka dayanmaksızın müdahale ettiklerini, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/147 D. İş sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporuyla haksız müdahalenin tespit edildiğini, davalıların 4000 m2’lik kısma kaçak bir şekilde yapılaşmak suretiyle el attıklarını ileri sürerek davalı tarafın müvekkillerinin tapulu taşınmazına el atmalarının önlenmesine ve inşa edilen binanın yıkımına karar verilmesini istemiştir.
Asıl Davada Davalı Cevabı:
5. Davalılar ... ve ... vekili 19.07.1999 havale tarihli cevap dilekçesinde; yanlış kişilere husumet yöneltilerek dava açıldığını, çekişmeli taşınmazın zilyetliği ve mülkiyetinin ... Yat Pazarlama Yelken İmalat Ltd. Şti.’ne ait olduğunu ve müvekkillerinin bu yerde adı geçen şirketteki görevleri nedeniyle ikamet ettiğini, dayanılan tapu kayıtlarında malikin kim olduğunun tespit edilemediğini, anılan şirketin eklemeli zilyetliğe dayalı olarak nizasız ve fasılasız bir şekilde 4000 m2’lik kısmı otuz yılı aşkın bir süredir kullandığını, mülkiyetin tescilini talep etme hakkı doğduğunu, öte yandan aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan benzer bir davada (1996/11 Esas) eski tapu kayıtlarının hukukî kıymetinin kalmadığının tespit edildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen Davada Davacı İstemi:
6. Davacı ... Yat Pazarlaması ve Yat Yelkeni İmalatı Ltd. Şti. (eski ünvanı ... Yat Pazarlaması ve Yat Yelkeni İmalatı Ltd. Şti.) vekili ... Asliye Hukuk Mahkemesine sunduğu 06.08.2002 tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin ... ilçesi ... köyü ... mahallesi ... mevkiinde bulunan doğusu:yol ve orman, batısı: ... tarlası, güneyi: ... tarlası ve kuzeyi: dere ve orman ile çevrili yaklaşık 4750 m2 yüzölçümündeki taşınmazı nizasız ve fasılasız olarak eklemeli zilyetleri ile birlikte elli yılı aşkın bir süreden beri tarım arazisi olarak kullandığını, hâlihazırda bahçe ve atölye yaparak kullanımına devam ettiğini, zilyetlikle iktisap koşullarının müvekkili lehine oluştuğunu, müvekkilinin bu yeri ... Noterliğinin 27.07.1993 tarih ve 12046 yevmiye numaralı zilyetliğin devri sözleşmesi ile satın aldığını ileri sürerek taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiş, 30.06.2011 tarihli celsede; dava konusu taşınmazın müvekkili tarafından ...’a devredildiğini beyan etmiştir.
7. Müdahil davacı ... vekili harçlandırdığı 06.07.2011 tarihli dilekçesinde; ... Yat Pazarlaması ve Yat Yelkeni İmalatı Ltd. Şti. tarafından dava konusu taşınmazın ... Noterliği’nin 04.09.2007 tarih ve 9251 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde zilyetliğin devri sözleşmesi ile müvekkili ...’a satıldığını ileri sürerek müdahale taleplerinin kabulü ile dava konusu taşınmazın müvekkili adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen Davada Davalı Cevabı:
8. Davalılar ... ve arkadaşları vekili cevap dilekçesinde; tescil davasına konu edilen taşınmazın müvekkilleri ve murisleri adına kayıtlı ilk geldisi 1290 tarih, defter 9, varak 18 ve 19 ile gitti kayıtları kapsamında kaldığını, zilyetlikle iktisabının mümkün olmadığını, anılan tapuların ve geldi kayıtlarının icareteynli vakıf olup ilgili mevzuat gereği müvekkillerinin mülkiyetine geçtiğini, dava konusu taşınmazın da aynı çiftlik hududunda kalan diğer yerler gibi köylüye icara verilmek suretiyle kullanıldığını, tapu kayıtlarının muntazam intikal ve tedavül gördüğünü, ayrıca davacı şirketin beyan ettiği kullanım şeklinin şirket ana sözleşmesi ve faaliyet konusuyla bağdaşmadığını, zira şirketin yat ve yelken imalatı ve pazarlaması yaptığını bildirerek tescil davasının reddini savunmuştur.
9. Davalı ... idaresi vekili; orman tahdit haritası getirtilerek yapılacak keşif ile taşınmazın ormanla ilişiğinin saptanacağını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
10. Davalı Hazine vekili; davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, dava konusu taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
11. Davalı ... Köyü Tüzel Kişiliği; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmadığı gibi duruşmaları da takip etmemiştir.
12. Davalı ... yargılama sırasında; dava konusu taşınmazla bir ilgisinin bulunmadığını, komşu taşınmaz maliki de olmadığını, neden davalı gösterildiğini bilmediğini beyan etmiştir.
13. Davalı ...; usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında ölümü üzerine tüm mirasçıları tarafından dava takip edilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
14. ... Asliye Hukuk Mahkemesince; davalar birleştirildikten sonra, davaya konu parsel hakkında kadastro tutanağı düzenlenmiş olması nedeniyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 5. ve 27. maddeleri gereğince görevsizlik kararı ile dosya Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır.
15. ... Kadastro Mahkemesinin 06.10.2011 tarihli ve 2010/376 E., 2011/404 K. sayılı kararı ile; davacıların mirasbırakanı ...’a isabet ettiği bildirilen çiftliklerin paylaşma işleminin 21 Haziran 1885 (1301 H.) tarihli başvuruya rağmen başvuru ile ilgili belgeler bekletilerek 25 yıl sonra 21 Ağustos 1910 (1326 H.) tarihinde yapıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihinde yürürlüğe giren Nizamname hükümlerine göre bu tarihten sonra vakıflarla ilgili olarak her türlü kayıt ve belgelerin tapu idarelerine devredildiği, her türlü tasarruf işlemlerinin devrin yapıldığı tapu idarelerince yapılması gerektiği, miras paylaşımının 1301 tarihinde yapılması nedeni ile tapu maliki ...nin en geç bu tarihte öldüğünün kabulünün zorunlu olduğu, 1326 tarihine kadar tapu intikalinin yaptırılmayarak beklenildiği ve 1326 tarihinde Liva Meclisinde yaptırıldığı, 26 Temmuz 1291 tarihli Nizamname gereği tapu idaresi önünde yapılması gerekirken neden 25 yıl sonra liva meclisinde yaptırıldığının anlaşılamadığı, davacıların dayandıkları bütün tapu kayıtlarının bu kayda dayanan ve bu kayıttan tedavül gören tapu kayıtları olduğu, işlem tarihi itibarı ile uyulması gereken yasal prosedüre uyulmayarak intikal yapılmasının ve bu intikal için de 25 yıl beklenilmesinin tapunun hukukî kıymetinin kalmadığını gösterdiği, yapıldığı tarihte meri olan yasanın ya da mevzuatın öngördüğü maddi ya da şekli şartları taşımayan işlemlerin hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı, bu durumda tapu kaydının müdahil davacı lehine hukukî kıymetini kaybettiği; davacılar ... ve arkadaşlarının tutunduğu tapu kaydının gayri sabit sınırlı olup, dayanılan kayıtlardaki hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbirleri ile düz hatlarla birleştirilmesi sonucu oluşan geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dere, dağ, ırmak, tepe, orman, kayalık-taşlık alan gibi yerlerin bulunması karşısında dış hat ya da sınır olarak belirlenen geometrik şeklin tarafları bağlayıcı addedilmesinin olanaksız olduğu, dayanılan tapu kaydının bu nedenle sınırları itibarı ile geçerli sayılmasının mümkün olmadığı; tapu kaydında sabit kabul edilebilecek bir sınır olmadığı için kayıtta yazılı miktarın nereden ölçüleceğini tespit etmenin mümkün olmadığı, kadastro çalışması sırasında tespit gören ve özel mülkiyete konu olabilecek nitelikte olan arazilerin çevresi dağ, tepe, orman, taşlık kayalık ve benzeri arazilerle çevrili küçük sayılabilecek alanlardan oluştuğu, sınırların birleştirilmesi ile oluşan geometrik şeklin içinde kalan arazi yapısı içerisinde miktar itibarı ile uygulama yaparak davacıların tutundukları tapu kapsamında taşınmaz belirlenemeyeceği, tapu kaydının miktarı itibarı ile de araziye uygulanmasının mümkün olmadığı, bu açıdan da tapu kaydının hukukî sonuç doğurmasının mümkün olmadığı; 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/B maddesi uyarınca harita, plan ve krokiye dayanmayan kayıt ve belgelerde belirtilen sınırlar mahalline uygulanabiliyor ve bu sınırlar içinde kalan yer hak sahibi tarafından kullanılıyor ise kayıt ve belgelerde gösterilen sınırlar esas alınarak tespit yapılacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının ise davalı tarafın taşınmazı kendilerine teb’an ve kiracı sıfatıyla kullandığını kanıtlayamadığı, eski tapu kaydının davacıların zilyetliği ile birleşmediği, mülkiyet iktisabı için zilyetliklerinin bulunmadığı; kaldı ki, ailenin dayandığı tapu kayıtlarının miktar itibarı ile geçerli olduğu varsayılsa bile tapu kaydında yazılı taşınmaz miktarı, tapu kaydında malik görünen kişi sayısı, kaydın oluşturulduğu ve tedavül gördüğü zamanın tarımsal üretim metot ve tekniği, toprak işlemenin hayvan ve insan gücü ile yapılması, bir insanın da işleyeceği alanın çok kısıtlı olması hususları nazara alındığında davacıların ve mirasbırakanlarının tapu kaydında belirtilen miktarı işlemelerinin mümkün olmadığı, eski tapu kayıtlarına tutunan davacıların işçi tutarak, araç gereç temin ederek vb. yollardan kayıtta yazılı miktarı işlediklerini de kanıtlayamadıkları, bu boyutta bir arazinin kiracılara verme usulü ile işlenmesi hâlinde bu durumun yöre halkının gözünden kaçmasının, şahit olan insan bulunamamasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, tapuda malik görünenlerin davaya konu taşınmaza hiçbir zaman zilyet olmadıkları sabit olduğu için lehlerine tapunun hüküm doğurmasının mümkün olmadığı; hukukî değerini yitiren tapu kayıtlarının tedavül görmesi neticesinde yeni hak iddia edenler ortaya çıkmış ise de hukukî geçerliği olmayan tapu kayıtlarının tedavül görmesi ile yeni hak sahibi olunamayacağı, davacılar ... ve arkadaşlarının tutundukları tapu kayıtlarının dava konusu taşınmazı kapsadığı kabul edilse dâhi müdahil davacı ve taşınmazı ona devredenlerin 743 sayılı Medeni Kanun’un meriyetinden evvel 10 yılı aşkın bir süre taşınmazda zilyet olduğu, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un meriyet kazanmasından sonra da kadastro tespit tarihine kadar malik sıfatıyla nizasız ve fasılasız devam ettiği, davacıların (... ailesi) bu duruma müdahale edip varlığını iddia ettikleri haklarını korumak için herhangi bir çekişme yaratmadıkları, davacı zilyedin ve taşınmazı ona devredenlerin bir insan ömrünü aşar zilyetliğinin te’ban ve kiracılık sıfatı ile devam ettiğinin davacılar tarafından kanıtlanamadığı, hâlen yürürlükte olan 1274 (1858) tarihli Arazi Kanunnamesinin 20. ve 78. maddeleri gereğince davacıların tutunduğu tapu kayıtlarının müdahil davacı zilyet lehine hukukî kıymetini yitirdiği, dava konusu 240 ada 16 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen kısmı yönünden; müdahil davacı ... ve taşınmazı ona devredenlerin bir insan ömrünü aşan kullanımlarının hiçbir itiraza uğramadan malik sıfatıyla, ekonomik amaca uygun bir şekilde sürdüğü, zilyetliğin öncesi tespit edilemeyen bir zamandan kadastro tespit tarihine ve nihayetinde de keşif tarihine kadar devam ettiği, 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesindeki iktisap koşullarının müdahil davacı ... lehine oluştuğu, iktisabı engelleyen hukukî, fiili ve taşınmaz vasfından kaynaklanan bir hâlin bulunmadığı, bu nedenle dava konusu taşınmazın fen bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen 2.491,23 m2’lik kısmı bakımından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfi ile gösterilen kısmı yönünden ise; taşınmazın kültür arazisi olmadığı, yakın zamanda tarım yapıldığına dair emare bulunmadığı, keşif tarihi itibariyle çalılık olduğu, sadece sahiplenmek maksadı ile sürdürülen zilyetliğin de taşınmazın ekonomik amacına uygun olmadığı, dosya kapsamındaki deliller uyarınca anılan kısım ile ilgili kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı mülkiyeti edinme koşullarının tahakkuk etmediği, fen bilirkişi raporuna ekli krokide C, D ve E harfleri ile gösterilen kısımları yönünden kadastro tespit tutanağı düzenlenmediği, 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 26. maddesi gereğince bu kısımlarla ilgili Kadastro Mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesiyle müdahil davacı ...’ın davasının fen bilirkişi raporuna ekli krokide A harfi ile gösterilen 2.491,23 m2’lik kısmı yönünden kabulüne, bu kısmın aynı ada ve parsel numarasıyla kadastro tespit tutanağındaki vasfıyla müdahil davacı ... adına tespit ve tapuya tesciline, kalan kısma yönelik davasının reddine, diğer davacıların davalarının reddine, fen bilirkişi raporuna ekli krokide B harfi ile gösterilen 807,54 m2’lik kısmın aynı adada en son parsel numarasından sonra yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle Hazine adına ham toprak vasfıyla tespit ve tapuya tesciline, fen bilirkişi raporuna ekli krokide C, D ve E harfleri ile gösterilen ve tescil harici kaldığı anlaşılan kısımlar yönünden dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
16. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
17. Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 12.04.2013 tarihli ve 2012/5239 E., 2013/4304 K. sayılı kararı ile; ‘’...Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kadastro tesbitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1967 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra dava tarihinde kesinleşen aplikasyon ve 1744 sayılı Kanunla değişik 6831 sayılı Kanunun 2. madde uygulaması, 1988 ilâ 1990 yılları arasında yapılıp 08.07.1991 tarihinde ilân edilerek, dava tarihinde kesinleşmemiş olan aplikasyon, sınırlandırması yapılmamış ormanların kadastrosu ile 2896 ve 3302 sayılı kanunlarla değişik 2/B uygulaması vardır.
Taşınmazın bulunduğu ... Köyünün bir bölümünde genel arazi kadastrosu 1970 yılında yapılmıştır.
1) Kesinleşmiş orman kadastro tutanak ve haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma ve inceleme ile keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parselin yörede 1967 yılında seri usulde yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda, çalışmalara konu edilmek suretiyle, orman sınırları dışında bırakıldığı belirlenerek, Orman Yönetiminin davasının reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
2) Hazine ile çiftlik tapu kayıtlarına dayanan ... ve arkadaşlarının temyiz itirazlarına gelince;
…
YAPILAN ARAŞTIRMA VE İNCELEME HÜKME YETERLİ DEĞİLDİR:
Dayanılan çiftlik tapu kayıtlarının aynı tarihte ve birbirini takip eden sıra numarasıyla aynı şekilde oluştuğu, bir kısım sınırların ortak olduğu, birinin varlığının ve sıhhatinin diğerini de etkileyeceği, bu nedenle ... Köyü için sunulmasa da, çiftlik tapusuna dayananlar tarafından, tapu kaydı kapsamındaki taşınmazların tapuya dayanılarak zilyet edildiğine ilişkin ... ya da ... Köyleri için sunulan belge, rapor ve kararların asılları ya da onaylı suretleri ilgili kurumlardan getirtilmesi için bir çaba gösterilmemiş, bu delillerden çoğuna, fotokopi olarak sunulması nedeniyle, özelikle bir başka köye ilişkin olduğu için değer verilmemiş, bazıları hiç tartışılmamış, bu delillere niçin değer verilmediği gerekçe de açıklanmadan, delillerden bazılarının toptan reddi yoluna gidilmiş, özellikle zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların bir insan ömrünü aşan zilyetliklerini haber veren yerel bilirkişi ve tanık beyanları teknik bilirkişi raporları ile denetlenmemiş, Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esasına kayıtlı dava dosyasında yapılan tapu uygulaması ve bu dosyada alınan bilirkişi raporlarının, bu dosyada taraf olmayan Hazine, Orman Yönetimi ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişileri bağlamayacağı, çiftlik tapu kayıtları değişebilir nitelikte sınır içerdiğinden, kapsamının 3402 sayılı Kanunun 20/C maddesi gereğince miktarına değer verilerek saptanacağı gözetilmemiş, kayıt fazlasının niteliği, zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı, zilyetliğin başlangıcı, süresi ve şekli konusunda soyut ifadeler ile yetinilmiştir.
EKSİK ARAŞTIRMA VE İNCELEMEYE DAYANILARAK KARAR VERİLEMEZ.
Diğer taraftan; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.11.1978 gün ve 1977/11819 E. - 1978/13674 K. sayılı kararı ile 16. Hukuk Dairesinin 24.04.2001 tarih ve 2001/418E. – 2033 K. sayılı kararlarında değinildiği gibi, 864 sayılı Uygulama Kanunu’nun 43. maddesinde “Mecelle” açıkça yürürlükten kaldırıldığı halde, Arazi Kanunu’nun kaldırılan kanunlar arasında sayılmaması, Medenî Kanun’un kabulünden sonra, ancak yürürlüğünden önce kabul edilen 2/5/1926 tarihli ve 87 sayılı Kanunla Arazi Kanunu’nun 68, 69, 70, 71, 74, 76, 84 ve 85. maddeleri yürürlükten kaldırıldığı halde, diğer maddelerinin yürürlükte bırakılması, 28 Şubat 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mer’a Kanunu’nun 36. maddesi ile Arazi Kanunu’nun 97, 98, 99, 100, 101, 102 ve 105. maddelerinin yürürlükten kaldırılması ve diğer maddelerine değinilmemesi nedeniyle, davaya konu parselin tespit ve dava tarihi itibariyle, Medenî Kanuna aykırı düşmeyen hükümlerinin bu arada Arazi Kanunu’nun 20 ve 78. maddelerinin yürürlükte bulunduğu,
... Kadastro Mahkemesinin 08.03.2003 gün ve 1991/363-231 kararını temyiz yoluyla inceleyen Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 14.07.2006 günlü 2005/13657 E. – 5526 K. sayılı ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi kararlarında da kabul edildiği gibi, Ağustos 1326 tarihli 2, 3 ve 4 numaralı tapu maliki ...ın, nüfus kayıtlarına göre baba adının ... olduğu, tapu kayıtlarında “... Kızı” olarak geçtiği, ... (...) ...’nin kızı ve ...'nin de karısı olması nedeniyle, ...ın, tapu maliki ...’nin kızı ve mirasçısı olduğu, çiftlik tapu kayıtlarına dayan davacılar adına tapuda yapılan intikallerin kanunî olduğu kabul edilmelidir.
MAHKEMECE YAPILMASI GEREKENLER:
O halde, mahkemece; taraflar arasında genel mahkemede görülen davalar nedeniyle çekişmeli parselin tesbit tutanaklarının, 3402 sayılı Kanunun 27 ve 5. maddeleri hükümlerine göre malik haneleri açık bırakılmak suretiyle düzenlendiği, bu halde, 3402 sayılı Kanunun 30/2 maddesi gereğince parselin niteliği ve malikinin mahkemece re'sen yapılacak araştırmayla belirleneceği, biribirine sınır ..., ... ve ... Köylerinde, aynı çiftlik tapu kayıtlarına dayanılarak açılan bir çok davanın bulunduğu, bunlardan bir kısmının sonuçlandırılıp bir kısmının halen devam ettiği, halen görülmekte olan dava dosyalarının birleştirilmesinin, yargılamayı geciktirip, para ve emek sarfına yol açacağı ve yıllardan beri devam eden davaları daha da karmaşık ve içinden çıkılamaz hale getireceği gözönünde bulundurularak; dava dosyaları birleştirilmeden, yukarıda sözü edilen delillerin eksiksiz olarak toplandığı aynı nitelikteki dava dosyalarından birisi kılavuz dosya seçilerek;
a) Tapu kayıtlarında geçen ..., ...(...-..., ...), ... (...), ..., ... (...) köylerinin bulunabilecek en eski tarihli idarî sınırlarına ait harita ve diğer belgeler, gerektiğinde eski kayıt ve defterler üzerinde inceleme ve araştırma yapabilecek nitelikte konunun uzmanı bilirkişiler tayin edilerek, Cemaziyelahir 1208, Zilhicce 1207 (9 Ocak 1794) tarihli Mülkname, ... Valide Sultan Vakfıyesi'ne ilişkin 21 Zilhicce 1209 (1795) tarih ( 12 Ramazan 1263 (1847) ) tarih 477 sayılı temessük, 25 Safer 1291 (1876) tarihli temessük, ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9 V.18 ... (...) Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.19, ... ve ... Çiftliği Mart 1290 tarih D.9V.20 sayılı tapu kayıtları ile bu sicillerden gelen Ağustos 1326 (1910) tarih ve 3 numaralı ... (...) Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 2 numaralı ... - ... Çiftliği, Ağustos 1326 (1910) tarih ve 4, ... Çiftliği tapu kayıtları ile bu kayıtların gittileri ve tedavülleri olan diğer tapu kayıtları ve bu kayıtların revizyonları yerel yönetim ve genel müdürlükten getirtilerek bir sıra dahilinde dosya arasına konulmalı,
b) Bu tapu kayıtlarının revizyon gördüğü ya da hükmen bu tapuların uyduğu belirlenen kadastro parselleri, gerekirse mahkemelerdeki derdest dosyalar ve Tapu Sicile devredilmiş tüm dosyalar üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle saptanmalı, bu parsellerin tesbit tutanakları, tesbitleri kesinleşmiş ise bu yolla oluşan tapu kayıtları, hükmen kesinleşenlerin bilirkişi raporları dosyaya eklenmeli,
c) Belirlenen revizyon parselleri ile aynı şekilde dava konusu edilen tüm parselleri bir arada gösteren pafta örnekleri getirtilmeli,
d) Vakıf Taşınmazları ve Vakıf Hukuku Konusunda uzman bilirkişiler belirlenip, dosyadaki tarafların dayandığı mülknameden başlanarak tüm kayıtlar ve belgeler incelettirilmeli, ... Valide Sultan Vakfı'nın mülk araziden tahsis suretiyle edinilip edinilmediği, sahih vakıflardan olup olmadığı yönünde rapor düzenlettirilmeli,
e) Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yere ait, en eski tarihlisinden en yeni tarihte düzenlenen memleket haritaları dahil, yöreye ait tüm memleket haritalarının orijinalinden renkli ve onaylı fotokopi örnekleri ile hava fotoğrafları ve amenajman planları, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yer ve mevki ismi, varsa yakın kadastro parsel numaraları yazılmak suretiyle, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2863 sayılı Kanun hükümlerine göre doğal ya da kültürel sit alanı olup olmadığı sorulmalı, ilgili karar ve harita örnekleri getirtilerek dosyasına eklenmeli,
f) Tapu kayıtlarındaki sınırları ve memleket haritasındaki mevkileri bilecek ve bu davalar ile ilgisi olmayan, olabildiğince yaşlı ve yansız yerel bilirkişiler tesbit edilmeli, gerektiğinde tapu kayıtlarının bilinmeyen sınırlarında yardımcı olacak ve zilyetlik konusunda bilgi verecek tanık isimleri taraflardan istenmeli, önceki keşiflere katılmamış üç uzman orman yüksek mühendisi, üç harita mühendisi, üç jeolog bilirkişi ve üç ziraat uzmanı bilirkişinin ismi yöntemince belirlenmeli, bu bilirkişilere tarafların itirazları olursa değerlendirilerek, gerektiğinde onların yerine başkaları seçilmeli,
g) Bilahare kılavuz dosya üzerinden yapılacak keşifte; ... Valide Sultan Vakfiyesi ve 17 Rabiulevvel 1295 tarihli İcmali Hakani sureti: ... sancağında, Ula kazasında vaki bir tarafı Çıtırlılı ve bir tarafı ... ve bir tarafı ... ve ... Hududuna müntehi olup işbu hudut ile mahdut mahal derununda ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik, ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik ve ... Çiftliği denmekle arif bir kıta çiftlik sınırları ve ilk tesisi Mart 1290 tarih D.9, V.18 , aynı tarih Varak 19, aynı tarih Varak 20 sayılı tapu kayıtları tüm tesis ve tedavülleri ile bu kayıtlardan önce oluşturulmuş ise bu kayıtların, Ağustos 1326 tarihli tedavüllerinde yönlendirilmiş sınırları ve Eylül 1340 tarihli tedavülleri ile Mayıs 1969 tarihinde yapılan ifrazlara göre oluşan yeni sınırları itibariyle yerel bilirkişiler yardımıyla yerine uygulanmalı, bu çiftlik sınırları için ayrıca oluşturulan çiftliğe ait tarla ve bina nitelikli tapu kayıtları varsa, onlar dahi uygulanmalı, uygulama sırasında, dayanılan ... Çiftliği, ... Çiftliği ve ... Çiftliği tapularında Mezar Gediği, Dikilitaş, ... sınırlarının ortak sınır, ... (...), ...(...) sınırlarının köy ya da çiftlik sınırları olduğu, tapu kayıtlarının eşcar-ı müsmire ve gayr-ı eşcarı müsmireyi müştemil çiftlik kayıtları olup, bu sınırlar içinde devlet ormanları, dereler, taşlık ve kayalık niteliğindeki devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin bulunduğu, sınırlarının mevki ya da nokta sınırlar olduğu, bu sınırların çoğunluğunun devlet ormanı içinde kalması nedeniyle sabit kabul edilemeyeceğinden, 3402 SAYILI KANUNUN 20/C MADDESİ GEREĞİNCE KAYIT KAPSAMININ YÜZÖLÇÜMÜNE DEĞER VERİLEREK SAPTANACAĞI, ... Çiftliğine ait tapu kaydının aynı köy 1 ilâ 169 sayılı parsellere uygulandığı, ancak bu parseller hakkında tapuya dayanmayan ve zilyetlikle kazanma iddiasında bulunan gerçek kişiler tarafından itiraz edilip, birçok dava açıldığı, ... Çiftliği tapusunun ... Köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere uygulandığı da gözönünde bulundurularak, dayanılan çiftlik tapu kayıtları yöntemince uygulanmalı; bilinmeyen sınırlar konusunda tarafların gösterecekleri tanıklar dinlenmeli, yerel bilirkişi ve tanık sözleri, komşu parsel kayıtları ve eski tarihli memleket haritaları, köy isimleri ve sınırlarına ilişkin tüm kayıtlarla denetlenmeli, tapu kayıtları sınırında yazılı ...’ün tapu tesisinde ... Çiftliği olarak gösterilmesi nedeniyle “...”ün nokta halinde mevki ismi olmayıp, ..., ... ve ... çiftliklerinin batı sınırını oluşturan çiftlik arazisi olabileceği düşünülerek uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi ve tanıklar tarafından tarif edilen ve gösterilen sınırlardaki çelişkiler yöntemince giderilmeli, revizyon parselleri ile ... (...) ve ... (...) köyleri (ya da çiftlikleri) ile memleket haritasında ... Köyü olarak işaretlenmiş bulunan sınırlar gözetilerek sabit sınırların nereler olabileceği değerlendirilip, kayıtlar 3402 SAYILI KANUNUN 20 VE 21. MADDELERİ HÜKMÜNE GÖRE SABİT SINIRLARLA BAĞLANTISI KESİLMEMEK SURETİYLE, BU SINIRLARDAN BAŞLANARAK, GENEL KADASTRODA REVİZYON GÖRDÜĞÜ, ÇİFTLİK TAPU SAHİPLERİ ADINA KESİNLEŞEN PARSELLER DE DİKKATE ALINMAK SURETİYLE UYGULANARAK, KAYITLARIN YÜZÖLÇÜMÜYLE KAPSADIĞI ALANLAR TEREDDÜTE YER BIRAKMAYACAK BİÇİMDE BELİRLENMELİ, harita mühendisi bilirkişi ve fen bilirkişilere tapu kaydının sınırları itibariyle kapsadığı alanı ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını ayrı ayrı gösteren ayrı renkli kalemlerle işaretli müşterek imzalı kroki düzenlettirilmeli; düzenlenen bu rapor ve krokiler aynı nitelikteki tüm dava dosyalarına konulmalıdır.
h) Daha sonra, dosyaya getirtilen memleket haritaları ve amenajman planları ile kadastro paftası ve dayanılan tapu kayıtlarının sınırları ve yüzölçümüyle geçerli kapsamını gösteren bilirkişi krokisi ve haritası, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yöntemince uygulanarak, dayanılan tapu kaydının yüzölçümüyle geçerli kapsamındaki taşınmazlar ile çekişmeli parselin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği ayrı ayrı belirlenmeli, çekişmeli parsel ve çevrelerinin toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli, orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, aynı yörede dava konusu edilen taşınmazların konumunu çevre taşınmazla birlikte bu harita ve fotoğraflar üzerinde bir arada gösterecekleri, ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, kroki düzenlettirilmeli,
ı) Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı içinde kaldığı belirlendiği takdirde; Medenî Kanunun yürürlüğe girdiği 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlanarak, malik sıfatıyla, iyi niyetle, çekişmesiz ve aralıksız zilyet edilip edilmediği, çiftlik tapu kaydının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kalan taşınmazlar için de, zilyetlikle edinilecek yerlerden olup olmadığı, dava ve tesbit tarihi itibariyle zilyetlikle edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılmalıdır.
Bu cümleden; çekişmeli taşınmazda ziraat uzmanı bilirkişiler ve jeolog bilirkişilere inceleme yaptırılmak suretiyle, özellikle eski tarihli ve yakın tarihli hava fotoğraflarındaki görüntüleri dikkate alınarak çekişmeli parselin imar ve ihya görüp görmediği, gördü ise, tarihi ile imar ve ihyanın şekli, ne zaman bittiği, kaç yıl süreyle ne şeklide zilyet edildiği, kimden kime geçtiği, bu kullanımın şeklinin taşınmazın ekonomik amacına uygun olup olmadığı konularında, ziraat uzmanı ve jeolog bilirkişilere bilimsel verileri içeren raporlar düzenlettirilmeli, aynı konularda, özellikle zilyetliğin başlangıcının ve süresinin ne şekilde hatırlandığı veya kendilerine bu bilgilerin ne şekilde aktarıldığı yönünde somut olgulara ve olaylara dayalı yerel bilirkişi ve tanık beyanları alınmalı, yerel bilirkişi ve tanıklardan çiftlik tapu kayıtlarına dayanan davacı tarafın sunduğu deliller ile ilgili bilgileri de sorulmalı, teknik bilirkişi raporları ile yerel bilirkişi ve tanık beyanlarının yöreye ait eski ve yeni tarihli memleket haritaları ile hava fotoğraflarındaki görüntülerle bağdaşıp bağdaşmadığı saptanmalı, 1926 yılından en az 10 yıl önceden başlayan zilyetliğin tanıkla ispatlanma imkansızlığı karşısında, yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları ve teknik bilirkişi raporları ile bir insan ömrünü aşan zilyet edildiğinin belirlenmesi halinde, 1926 yılından en az 10 yıl önce başlayan zilyetlik olgusunun ispat edildiği kabul edilmeli,
i) Oluşacak sonuca göre, çekişmeli parselin kıyı kenar çizgisi içindeki kıyı olmadığı, dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümleri ile geçerli kapsamı içinde kaldığı ve zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların Medenî Kanunun yürürlüğünden en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunmadığı saptandığı takdirde tapu malikleri adına,
Çekişmeli parselin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığının belirlenmesi halinde, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları dışında bırakılan ancak, eylemli orman niteliğinde olduğu, bu nedenle, zilyetlikle edinilemeyecek yerlerden olduğu belirlenen ve krokisinde (B) ile gösterilen 807,54 m² yüzölçmündeki bölümünün halihazırdaki ağaçlık niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmeli,
Çekişmeli parselin (A) ile gösterilen bölümü yönünden de, zilyetlikle edinme iddiasında bulunanların, Medenî Kanunun yürürlüğünden önce en az 10 yıl önce başlayan, malik sıfatıyla ve iyi niyetli zilyetliğinin bulunduğu ya da çekişmeli parsellerin çiftlik tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamı dışında kaldığı, dava ve tesbit tarihinden önce yararlarına zilyetlikle edinme koşullarının oluştuğu belirlendiği takdirde zilyetleri adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
Çekişmeli parselin (A) bölümünün dayanılan tapu kayıtlarının yüzölçümü ile geçerli kapsamında kalmadığı gibi, zilyetlikle edinilecek yerlerden olmadığı ya da zilyetlikle edinme iddiasındaki kişiler için kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluşmadığı belirlendiği takdirde ise, hali hazırdaki niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin eksik inceleme ve araştırmaya dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.’’ gerekçesiyle birinci bentde açıklanan nedenlerle Orman yönetiminin temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentde açıklanan nedenlerle davalı Hazine ile asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
18. ... Kadastro Mahkemesinin 15.04.2015 tarihli ve 2014/59 E., 2015/63 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
19. Direnme kararı süresi içinde asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
20. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacıların (... ailesi) tutunduğu tapu kayıtlarının hukuken geçerli kayıtlar olup olmadığı, müdahil davacı ...’ın zilyetliğinin 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20 ve 78. maddeleri gereğince tapu kaydının hukukî kıymetini kaybettirecek nitelikte bulunup bulunmadığı, davacıların tutunduğu tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekip gerekmediği, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve taşınmazın niteliğinden kaynaklı olarak zilyetlik yoluyla iktisabını engelleyen bir durumun bulunup bulunmadığı, sonucuna göre de, mahkemece tapu kayıtlarına kapsam tayini yönünden bozma ilamında belirtilen şekilde araştırma ve inceleme yapılmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
21. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... ili ... ilçesi ... köyü ... mevkiinde kain 240 ada 16 parsel sayılı taşınmazın 31.01.2008 tarihinde yapılan kadastro çalışması neticesinde, prefabrik atölye ve tarla niteliğinde, 3298,53 m2 olarak aynı ada 9 ilâ 16 parsel sayılı taşınmazlarla birlikte bir bütün hâlinde ... oğlu ...’ın ceddinden intikalen ve taksimen zilyetliğinde iken 05.05.1956 tarihinde ölümü ile mirasçılarına kaldığı, taksim ile dava konusu 16 sayılı parselin kızı ...’a düştüğü, ... tarafından haricen ... çocukları ..., ... ve ...’e satıldığı, onlar tarafından da 28.06.1993 tarihli harici senetle ...’e satıldığı, ...’in de tutanağa ekli 27.07.1993 tarihli harici satış senedi ile ... Yat Pazarlaması ve Yat Yelkeni İmalatı Ltd. Şti.’ne satarak hak ve alakasını kestiği saptanmış ise de, taşınmazın ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/312 Esas sayılı dosyasında davalı olduğu belirtilerek ve mülkiyet hanesi boş bırakılarak tespitinin yapıldığı anlaşılmaktadır.
22. Davacılar ... ve arkadaşlarının, ... Valide Sultan Vakfı’na ait olan Mart 1290/Safer 1291 tarih, 18 numaralı (4000 dönüm), 19 numaralı (3000 dönüm) ve 20 numaralı (7000 dönüm) maliki ... adına kayıtlı çiftlik tapu kayıtlarına dayandıkları, anılan tapu kayıtlarının ... (...) kızı ...’a intikal ederek Ağustos 1326 tarih 2, 3 ve 4 numaralı tapulara gittiği, ...’ın da çocukları ..., ..., ... ve ...’e ölünceye dek bakıp gözetmeleri karşılığında verdiği ve Eylül 1340 tarih 3, 4 ve 5 numaralı kayıtların oluştuğu, bu kayıtların da 07.02.1962 tarih 1, 4 ve 5 numaralı tapulara tedavül gördüğü; 18 numaralı kök tapu kaydının 23.05.1969 tarih 10 ve 11 numaralı tapulara, oradan da 21.07.1969 tarih 63 ve 64 numaralı tapulara gittiği, bu kayıtların da ... köyü 1 ilâ 169 numaralı parsellere revizyon gördüğü; 19 numaralı kök tapu kaydının revizyon görmediği; 20 numaralı kök tapu kaydının ise ... köyü 373 ilâ 633 numaralı parsellere revizyon gördüğünün belirtildiği, ancak tespitlere itiraz edildiği; tapu kayıtlarının ... Çiftliğine ait ... köyü 1 ilâ 169 sayılı parsellere revizyon gören sınırlarının; D: Mezar Gediği, B: Dikili Taş, K: ..., G: ... ve bu yerden müfrez çiftlik; ...-... Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 1 sıra numarada 639 hektar 5240 m2 yüzölçümündeki (7000 dönüm) kadastro sırasında ... köyü 373 ilâ 633 sayılı parsellere revizyon gören sınırları; D: Kocalan ve Balan Dağı, B: Taşbük ve ..., K: Çilecik Gediği, G: Gökbel ve Karadağ ve Mezar Gediği ile çevrili olan ve ... (...) Çiftliğine ait Şubat 1962 tarih 4 sıra numarada 275 hektar 7907 m2 (3000 dönüm) yüzölçümündeki ve kadastro sırasında hiç bir parsele revizyon görmeyen sınırları; D: Mezar Gediği, B: İnbükü ve Dikilitaş K. ..., G: ... sınırlı kayıtlar olduğu ve bu kayıtların doğru temele dayanan, intikalleri düzenli yapılan tapu kaydı niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır.
23. Öncelikle, davacı ... ve arkadaşlarının dayandığı tapu kayıtları; hudutların arazinin tamamının etrafını kapatır şekilde çevrelememesi, bazı hudutların nokta hudutlar olması, hudutların birbiri ile düz hatlarla birleştirilmesi suretiyle meydana gelen geometrik şekil içerisinde kullanılmayan ve kullanılması mümkün olmayan deniz, dağ, dere, orman, ırmak, tepe gibi yerlerin bulunması, diğer bir anlatımla 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 20/C maddesine göre sınırların değişebilir ve genişletilmeye elverişli olması nedeniyle dayanılan kayıtlar sabit hudutlu tapu kayıtları olmadığından hudutları ile değil, miktarı ile geçerli olan tapu kayıtlarıdır.
24. Diğer yandan, davacı tapu maliklerinin (... ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların ... Kadastro Mahkemesinin 1996/11 Esas, 2001/16 Karar sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli ..., ... ve ... tarafından düzenlenen raporda belirtildiği gibi, gayrisahih (tahsisat kabilinden, irsadi ) vakıf taşınmazı olarak ... Valide Sultan Vakfına ait olan ve geliri vakfedilen mirî araziler olduğu ve bu hususun aynı tapu kayıtlarına dayalı olarak açılan ve Yargıtay’dan geçerek kesinleşen bir çok dava sonucunda saptandığı da açıktır.
25. Mirî arazilerde uygulanan 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddesinin yürürlükte olduğu da tartışmasızdır. Dava konusu edilen taşınmazda/taşınmazlarda da koşulları varsa bu hükümler uygulanacaktır. Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesinin uygulanmasında öncelikle dava konusu taşınmazın zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olması gerekir. Diğer iktisap şartları da şöyle sıralanmaktadır:
1) Davacının kesintisiz 10 yıl boyunca araziye malik sıfatıyla zilyet olması
2) Davacının süre boyunca küçük veya gayri mümeyyiz olmaması
3) Davacının araziye kaba güçle el koymuş olmaması
4)Arazinin ulaşması çok uzun sürecek uzak bir yerde olmaması (Sahibinin yaşadığı yer açısından)
5)Davacının araziyi geçerli bir sebep olmaksızın ele geçirip kullandığını süre içinde ikrar ve itiraf etmiş olmaması.
Şu hâlde, 10 yıl boyunca malik sıfatıyla zilyet olma, Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesine göre hak kazanmanın temel şartıdır. 20. maddenin aradığı maddi vakıaların ve kanunî şartların Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihine dek tamamlanmış olması gereklidir. Buna göre, mirî arazi niteliğindeki tapulu taşınmaz zilyedi tarafından malik sıfatıyla 04.10.1926 tarihinde yürürlüğe giren Medeni Kanun’dan geriye doğru yani en az 1916 yılından 1926 yılına kadar kullanılıyorsa ve anılan maddedeki diğer koşulların da gerçekleşmesi hâlinde zilyet lehine tescil kararı verilebilecektir. Bunun yanı sıra edinim koşullarının oluşup oluşmadığının, her parsel yönünden ayrı ayrı irdelenmesi, parsel bazında tapu kaydının hukukî kıymetini koruyup korumadığının değerlendirilmesi gerekir. Tapu kaydının dava konusu edilen bir taşınmaz yönünden Arazi Kanunnamesi’nde belirtilen hükümler gözetilerek hukukî kıymetini yitirmiş olması, o tapu kaydının tamamen hukukî kıymetini yitirdiği anlamına gelmeyip, sadece dava konusu edilen ilgili taşınmaz yönünden hukukî kıymetini kaybettiğini göstermektedir. Başka bir taşınmaz yönünden aynı tapu kaydı, Arazi Kanunnamesi’ndeki koşullar oluşmamışsa hukukî kıymetini koruyacaktır.
26. Mahkemece dikkate alınması gereken husus, dava konusu edilen taşınmaz kadim tarım arazisi ise zilyedi lehine 1274 tarihli (1858) Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesinde düzenlenen koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasıdır. Taşınmaz kadim tarım arazisi olmayıp, hâli arazi gibi zilyet edilmesi olanaklı bir yer değilse, en az 1916-1926 yılları arası 10 yıl zilyet olma koşulu gerçekleşmiş olmayacağından ve tapu hukukî kıymetini kaybetmeyeceğinden tapu kaydının kapsamının belirlenmesi ve hak sahibi olacak kişinin belirlenen bu kapsamdaki yeri kullanıyor olması gerekir.
27. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Asliye Hukuk Mahkemesi aşamasında 01.04.2005 tarihinde dava konusu taşınmaz başında yapılan keşif sırasında dinlenen 1920 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu taşınmazın evvelinde ...’a ait olduğunu, ...’e babasından, babasına da kendi babasından kaldığını, ...’in bu taşınmaza mısır ektiğini, daha sonra sattığını duyduğunu ifade ettiği, davacı zilyet tanıklarının da dava konusu taşınmazın evveli ile ilgili mahalli bilirkişi beyanını tekrarladıkları anlaşılmaktadır. Kadastro Mahkemesince yapılan 22.04.2011 tarihli keşif sırasında dinlenen 1928 doğumlu mahalli bilirkişi beyanında, dava konusu taşınmazın kuzeyindeki taşınmazlarla evvelinde bir bütün hâlinde ...’a ait olduğunu, ...’a da seferberlikte kaldığı (öldüğü) anlatılan babası ...’ten kaldığını, ...’ın ...’in başbakan olduğu yıllarda öldüğünü, çocuklarının buraları kendi aralarında paylaşarak kullandıklarını, dava konusu taşınmazın mirasçılardan ...’a düştüğünü, onun tarafından da Alman uyruklu kişilere satıldığını, bu kişilerin taşınmazda yelken işi yaptıklarını, bu amaçla içerisine mevcut binayı inşa ettiklerini, 5-6 yıl önce burayı terk edip gittiklerini, davacılar ... ve arkadaşlarının isimlerini köyde 1970’li yıllarda kadastro çalışmaları sırasında duyduğunu, çok sayıda taşınmaza dava açmışlar ise de hepsini kaybettiklerini, köyde yerleri olduğunu ve bu yerlerini kiraya verdiklerini şimdiye kadar duymadığını, görmediğini ifade ettiği, 1922 doğumlu ve 1933 doğumlu mahalli bilirkişilerin de taşınmazın evveliyatı ile ilgili aynı içerik ve nitelikte beyanlarda bulunduğu, mahkeme tarafından yapılan gözlemde; dava konusu taşınmazın zemininin düz ve toprağının derin olduğu, içerisinde eski tek katlı bir binanın bulunduğu, taşınmazın hâli hazırda zirai amaçla kullanılmadığı, güneyde kalan yarısına yakın kısmında 8-9 adet çam ağacının bulunduğu, kalan kısmının çalılık olduğu, doğusunda dere ve diğer yönlerinde ise zirai amaçla kullanılan arazilerin bulunduğu tespit edilmiştir.
28. Kadastro Mahkemesince yapılan keşif sonrası alınan bilirkişi raporları incelendiğinde; fen bilirkişi raporunda, keşif sırasında jeoloji, ziraat ve orman bilirkişileri tarafından ayrılması bildirilen ve ekli krokisinde A harfi ile gösterdiği 2491,23 m2’lik kısmın kültür arazisi olarak kullanıldığını, jeoloji ve ziraat bilirkişileri tarafından ham toprak, orman bilirkişisi tarafından orman olarak ayrılan 807,54 m2’lik kısmı B harfi ile gösterdiğini, C, D ve E harfleri ile gösterdiği kısımların tescil harici bırakıldığını tespit etmiştir. Ziraat bilirkişi, dava konusu taşınmazın büyük bir düzlüğün içerisinde ve dere yanında bulunduğunu, taşınmazdaki toprağın derin bir profile sahip (100-150 cm) killi-tınlı, su tutma kapasitesi yüksek olduğunu, toprağın fiziki yapısı gözetildiğinde 10-15 yıldır tarım yapılmadığını, taşınmazın B harfi ile ayrılan kısmında maki bitki türlerinin bulunduğunu, bu kısmın zirai amaçla kullanılmaya uygun olmadığını, taşınmazın bir kısmının ise zirai manada imar-ihyasının tespitten geriye doğru yaklaşık 30-35 yıl öncesinden tamamlandığını (bir başka ifadeyle zilyetliğin tamamlanma tarihinden daha da öncesine dayandığı) ve kadim ziraat arazisi olduğunu saptamıştır. Orman bilirkişi, dava konusu taşınmazın orman tahdidi dışında kaldığını tespit etmiştir. Jeoloji bilirkişi, dava konusu taşınmazda dere kesit alanı içerisinde kalan bir kısmın bulunmadığını, ancak güneydeki kısmın imar-ihyasının tamamlanmadığını belirtmiştir.
29. Dosya içeriği, toplanan deliller ve özellikle bilirkişi raporları ile de doğrulanan mahalli bilirkişi ve zilyet tanıkları beyanlarına göre; ... Kadastro Mahkemesinin 1996/11 E., 2001/16 K. sayılı dosyasına sunulan 08.03.2000 tarihli ..., ... ve ... tarafından düzenlenen raporda da belirtildiği gibi, davacı tapu maliklerinin (... ailesi) dayandığı Mart 1290/Safer 1291 tarih 18, 19 ve 20 numaralı kök tapu kayıtları kapsamındaki taşınmazların ... Valide Sultan Vakfı’na ait taşınmazlardan geliri vakfedilen (tahsisat kabilinden, irsadi) mirî arazilerden olduğu, mirî arazilerde uygulanan ve hâlen yürürlükte olan 1858 tarihli Arazi Kanunnamesi’nin 20. ve 78. maddelerinin eldeki davaya uygulanması gerektiği, dava konusu taşınmazın zilyet edilebilir nitelikte bir taşınmaz olduğu, müdahil davacı ve önceki zilyetlerin dava konusu taşınmazı bir insan ömrünü aşan zamandan beri malik sıfatıyla ve zirai amaçla kullandığı, bu zilyetliğin Medeni Kanun’un yürürlük tarihi olan 04.10.1926 tarihinden önce en az 10 yıllık süreyi kapsadığı, bir başka ifadeyle en az 1916 yılından 1926 yılına kadar müdahil davacı tarafın zilyetliğinin kanıtlandığı, bu durum karşısında davacı ... ailesinin tutunduğu tapu kayıtlarının Arazi Kanunnamesi’nin 20. maddesi gereğince dava konusu taşınmaz bakımından hukukî kıymetini yitirdiği, o hâlde dayanılan tapu kayıtlarına kapsam tayini gerekmediği, öte yandan anılan 20. maddedeki diğer koşulların da müdahil davacı zilyet lehine gerçekleştiği anlaşıldığından, müdahil davacı zilyet lehine tesciline ilişkin yerel mahkeme kararının isabetli olduğu anlaşılmaktadır.
30. Hâl böyle olunca, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçeyle onanması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Asıl davada davacılar-birleştirilen davada davalılar ... ve arkadaşları vekili ile davalı ... İdaresi ve davalı Hazine vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle ONANMASINA,
Harçlar peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.