"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1134 E., 2021/1657 K.
KARAR : Asıl ve birleşen davanın kabulüne
Taraflar arasında birleştirilerek görülen boşanma davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, erkeğin tüm istinaf taleplerinin reddine, kadının ise kusur belirlemesi ve erkek yararına hükmedilen tazminatlara yönelik istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararın bu yönden kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı-birleşen davada davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1. Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların uzun yıllardır evli olduklarını, erkek eşin tutum ve davranışlarıyla ortak yaşamın uzun yıllar boyunca çekilmez hâle geldiğini, müvekkilinin çocukları adına bu duruma katlandığını, büyük bir özveri gösterdiğini, müvekkilinin hayatı boyunca eşinin eksikliklerini gidermeye çalıştığını, özellikle erkek eşin lüks yaşam düşkünlüğü olduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, kadın eş yararına 50.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davalı vekili asıl davaya cevap dilekçesinde; evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına davacının tutum ve davranışlarının neden olduğunu, davacının müvekkiline kötü davrandığını, müvekkiline iftira attığını, müvekkilinin sade bir yaşam tarzının olduğunu, ayrıca adına kayıtlı bir yazlığı bulunduğunu, başkaca malvarlığının bulunmadığını belirterek belirterek davanın reddini savunmuştur.
II. BİRLEŞEN DAVA
1. Davalı-birleşen davacı vekili birleşen dava dilekçesinde; eşlerin uzun yıllardır evli olduklarını, müvekkili erkek eşin emekli memur, kadın eşin ise emekli öğretmen olduğunu, evlilik birliğinin sarsılmasına kadın eşin tutum ve davranışlarının sebebiyet verdiğini, kadın eşin müvekkiline kötü davrandığını, ona iftiralar attığını, müvekkilinin sade bir hayatı olup şiddet ve hakarete maruz kalanın müvekkili olduğunu, davacının müvekkilini evden kovduğunu ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müvekkili yararına 75.000,00 TL maddi ve 75.000,00 TL manevi tazminat ile 1.000,00 TL yoksulluk nafakasına karar verilmesini talep etmiştir.
2. Davacı vekili birleşen davada cevap dilekçesinde; davacı kocanın yargılamayı uzatmak için dava açtığını, tarafların 1981 yılında evlendiklerini, müvekkilinin erkeğin eşyalarını sokağa atmadığını, davacı kocanın kumar oynadığını, müvekkiline ''sen kadın mısın geri zekalının önde gidenisin'' gibi söylemlerde bulunduğunu, davacının kendi kusurlu davranışlarını müvekkiline yüklemeye çalıştığını belirterek birleşen davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 11.02.2020 tarihli ve 2018/192 Esas, 2020/90 Karar sayılı kararıyla; eşlerin 27.06.1981 tarihinde evlendikleri, ortak iki çocuklarının bulunduğu, her iki tarafın da emekli olduğu, tanık anlatımları ve tüm dosya içeriği birlikte göz önüne alındığında evlilik birliği devam ederken kocanın şans oyunları oynadığı, evin ihtiyaçlarını karşılamadığı, eve alacaklıların gelip borçlarını tahsil etmek için talepte bulundukları, karısına ve çocuğuna küfürler ettiği, "aptal, gerizekalı" diye hakaret ettiği, bununla birlikte kadının da kocasına "pis mırık, mırığını her yere bulaştırıyorsun" dediği, misafirlerin yanında kocasını aşağıladığı, kocasını evden kovduğu, damadını arayarak benim evden kovduğum kişiyi siz nasıl eve alırsınız, sizi ayaklarınızdan vurdururum diye tehditte bulunduğu, iftira atarım dediği, kocasının kardeşine "senin bu salak abin" diye kocası hakkında konuştuğu, eşinin ailesi ile görüşmesine izin vermediği, eve misafir gelmesini istemediği, sürekli eşya değiştirip masraf yaptığı, tarafların ayrı yaşadıkları, evliliğin devamında kişi ya da kamu yararının kalmadığı, her iki tarafın da kusurlu olması ile birlikte kadının erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle her iki davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadın eşin maddi ve manevi tazminat talepleri ile yoksulluk nafakası talebinin reddine, erkek yararına 5.000,00 TL maddi ve 5.000,00 TL manevi tazminata karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 12.03.2021 tarihli ve 2020/640 Esas, 2021/488 Karar sayılı kararıyla; erkek eşin, kadına ve çocuklarına küfrettiği, şans oyunları oynayıp borçlarını ödemediği, buna karşılık kadının ise eşine hakaret ettiği, yatağını ayırdığı, eşini evden kovduğu, babasını eve aldığı için kızını tehdit ettiği, gerçekleşen bu durumda boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların eşit kusurlu olduklarının kabulü gerektiği gerekçesiyle erkeğin tüm istinaf taleplerinin reddine, kadının ise kusur belirlemesi ve erkek yararına hükmedilen tazminatlara yönelik istinaf taleplerinin kısmen kabulü ile kusur belirlemesinin yukarıda gösterildiği şekilde düzeltilerek yeniden belirlenmesine, erkek yararına hükmedilen maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre; davacı-davalı kadının tüm, davalı-davacı erkeğin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davacı-davalı kadın tarafından açılan evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı boşanma davası ile davalı-davacı erkeğin açtığı aynı hukuki nedene dayalı birleşen davanın yapılan yargılaması sonunda; ilk derece mahkemesince davaların kabulüne karar verilerek kadının tazminat talepleri ile erkeğin yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmiş ve erkek yararına tazminatlara hükmedilmiştir. Hükme karşı, erkek tarafından kusur belirlemesi, reddedilen yoksulluk nafakası ve tazminatların miktarı; kadın tarafından erkeğin davasının kabulü, kusur belirlemesi, reddedilen ve aleyhine hükmedilen tazminatlar yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince taraflar eşit kusurlu kabul edilerek feriler yönünden yeni hüküm kurulmuştur. Karar yukarıda belirtilen nedenlerle temyiz edilmiştir.
İlk derece mahkemesi kararında; erkeğin eşine ve çocuklara küfür ettiği ve şans oyunları oynayıp borçlarını ödemediği; kadının da eşine hakaret edip aşağıladığı, yatakları ayırdığı, eşini kovduğu, damadını kayınpederini evine aldığı için tehdit ettiği, eşini ailesi ile görüştürmediği, eve misafir kabul etmediği ve sürekli eşya değiştirerek masraf yaptığı belirtilerek; boşanmaya neden olan olaylarda kadının ağır, erkeğin az kusurlu olduğuna hükmedilmiştir. Bölge adliye mahkemesi, kadının kusur belirlemesine yönelik başvurusunu kabul etmiş ve eş ve çocuklarına küfür edip şans oyunları oynayarak borçlarını ödemeyen erkek ile eşine hakaret eden, yatakları ayıran, onu kovan ve kızını babasını eve aldığı için tehdit eden kadının eşit kusurlu olduğuna hükmetmiştir. Bölge adliye mahkemesi kararında davalı-davacı erkeğe “eşine ve çocuklara küfür ettiği” vakıası kusur olarak yüklenmişse de bu konudaki tanık ifadeleri çelişkilidir. Tarafların ortak çocuğu ... babasının genelde annelerine ve kendilerine küfür ettiğini beyan ederken; tarafların diğer çocuğu ... küfür ve hakaretin olmadığını beyan etmiştir. Bu nedenle, davalı-davacı erkeğe “eşine ve çocuklara küfür ettiği” vakıasının kusur olarak yüklenmesi yerinde olmamıştır. Bu itibarla, boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tarafların bölge adliye mahkemesince kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlarına göre davacı-davalı kadın ağır, davalı-davacı erkek az kusurludur. Hal böyleyken, tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi yerinde görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
3-Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakları zarar gören, mevcut ve beklenen menfaatleri zedelenen az kusurlu davalı-davacı erkek yararına Türk Medeni Kanunu’nun 174. maddesi gereğince uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken erkeğin tazminat taleplerinin reddi yerinde görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesine ek olarak; tarafların ortak çocukları ve taraflarla aynı evde birlikte yaşayan ...'in iki kez dinlendiği, 28.06.2018 tarihli beyanında "Babam evde genelde küfürlü konuşurdu bizlere de anneme de küfür ederdi" dediği, 21.11.2019 tarihli ifadesinde ise "Tartışma sırasında babamın anneme de bana da küfür ve hakaret ettiği olurdu sinkaf ederim diye küfür ederdi. Babam anneme sürekli aptal geri zekalı diye söylerdi" şeklinde beyanda bulunduğu, taraflarla birlikte yaşamayan başka bir evde yaşayan ortak çocuk ... ise 11.07.2019 tarihli beyanında "babamın anneme küfür ve hakareti yoktu" dediği, 28.06.2018 tarihli ifadesinde de bu yönde herhangi bir beyanda bulunmadığı, bu durumda taraflarla birlikte yaşamayan ...'in hakaret duymamasının hayatın olağan akışına uygun olduğu, aynı evde taraflarla birlikte yaşayan ...'in ifadesine üstünlük tanınması gerektiği, bu nedenle tanık beyanlarının çelişkili ve soyut olduğundan söz edilemeyeceği, somut olayda taraflarla birlikte yaşayan ...'in küfür ve hakarete ilişkin beyanları somut anlatım olup bu vakıanın erkeğin kusur belirlemesinde dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı-birleşen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı-birleşen davada davacı vekili temyiz dilekçesinde; kusur belirlemesi ve buna bağlı tazminat taleplerinin reddinin hata olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların eşit kusurlu olup olmadıkları, buradan varılacak sonuca göre davalı-birleşen davada davacı erkek eş yararına 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 174/1-2 nci maddesi gereğince maddi ve manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 166 ve 174 üncü maddeleri.
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü bakımından öncelikle konuyla ilgili kavramların irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
2. 4721 sayılı Kanun'un “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;
"Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.” hükmünü taşımaktadır.
3. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıda anılan madde hükmü, somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş olması nedeniyle evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime çok geniş takdir hakkı tanımıştır. Bu bağlamda evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açan davacının, davasının kabul edilerek, boşanma kararı elde edebilmesi için iki koşulun gerçekleştiğini kanıtlamış olması gerekir. Bunlardan ilkinde davacı; kendisinden, evlilik birliğinin devamı için gereken “ortak hayatın sürdürülmesi” olgusunun artık beklenmeyecek derecede birliğin temelinden sarsıldığını, ikinci olarak “temelden sarsılmanın” karşı tarafın kusurlu davranışları sonucu gerçekleştiğini ispatlamak zorundadır.
4. Yargıtay kararlarında boşanma davalarında temyiz incelemesi aşamasının daha sağlıklı yürütülebilmesi amacıyla; her bir davada verilecek olan boşanma kararı, fer’îleri ve boşanmanın mali sonuçları yönünden yapılacak denetlemeye uygun şekilde, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda gerçekleşen kusurlu davranışları belirtildikten sonra eşlerin kusur durumlarının “kusursuz, az kusurlu, eşit kusurlu, ağır kusurlu veya tam kusurlu eş” şeklinde belirlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Yine Yargıtay, 03.07.1978 tarihli, 5/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararıyla da “kimin daha fazla kusurlu olduğunu tayin hususunda önceden bir ölçü konulamayacağına ve bu hususta bir içtihadı birleştirmeye gidilemeyeceğine” karar vererek her bir boşanma davasında tarafların boşanmaya esas teşkil eden kusur durumlarının kendine özgü ve o evliliğe münhasır olduğunu kabul etmiştir.
5. Diğer yandan, boşanma, bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Boşanmanın eşler bakımından kişisel ve malî olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Maddi-manevi tazminat talepleri boşanmanın eşlerle ilgili malî sonuçlarındandır.
6. Türk Medeni Kanunu’nun “Maddi ve manevi tazminat” başlıklı 174 üncü maddesinde "Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddî tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir." hükmü düzenleme altına alınmıştır. Görülüyor ki hâkim, boşanmaya sebep olan olaylarda kusursuz veya az kusurlu bulunan eş yararına tazminat ödenmesine karar vermek yetkisine sahiptir.
7. Maddi tazminat, kişinin mal varlığında iradesi dışında gerçekleşen azalmanın karşılığını oluşturan giderimdir (Türk Hukuk Lugatı, Ankara-2021 Baskı, Cilt-I, s. 746). Boşanma nedeniyle, mevcut veya beklenen menfaatleri zedelenen, kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun miktarda tazminat talep edebilir. Maddi tazminatın ön koşulu, talep edenin boşanma yüzünden mevcut veya beklenen menfaatlerinin zedelenmesi, boşanma ve maddi zarar arasında nedensellik bağının bulunmasıdır. Başka bir sebepten kaynaklı kayıplar maddi tazminat kapsamında yer alamaz. Mevcut menfaatlerin belirlenmesinde evliliğin taraflara sağladığı yararlar göz önünde bulundurularak tarafın maddi tazminat talebi değerlendirilir. Evliliğin boşanma ile sona ermesi hâlinde taraflar birliğin sağladığı menfaatlerden ileriye dönük olarak faydalanamayacaklardır. Beklenen menfaatler ise evlilik birliği sona ermeseydi kazanılacak olan olası çıkarları ifade eder.
8. Türk Medeni Kanunu’nun 174/2 nci maddesinde düzenlenen manevi tazminata boşanmaya sebep olan olayın, kişilik haklarına saldırı teşkil etmesi hâlinde hükmedilir (Türk Hukuk Lugatı, s. 763). Manevi zarar ise, insan ruhunda kişinin iradesi dışında meydana gelen acı, ızdırap ve elem olarak ifade edilmektedir. Manevi tazminat da, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için kabul edilen bir telafi şeklidir. Hukuka aykırı ve kusurlu bir davranış sonucu hakkı ihlâl edilenin zararının giderilmesi, menfaatinin denkleştirilmesi hukukun temel ilkesidir. Ancak TMK’nın 174/2 nci maddesi genel tazminat esaslarından ayrılmış, aile hukukunda getirilmiş, kendine özgü bir haksız fiil düzenlemesidir. Eşler arasındaki ilişkinin özelliği itibariyle burada manevi zararı tam olarak belirlemek zordur. Manevi tazminat miktarı, maddi olarak kesin bir miktar değildir. Manevi tazminat talep eden eşin ruhen uğramış olduğu çöküntü ile psikolojik olarak yaşamış olduğu sıkıntılara karşılık olarak onu rahatlatacak olan bir bedeldir. Bu özelliği nedeniyledir ki; yasa, menfaati zedelenen ve kişilik hakları ihlâl edilen eşe “uygun bir tazminat” verileceğini belirtmektedir. O hâlde hâkim; manevi tazminatın miktarını belirlerken, kişilik haklarına yapılan saldırının niteliği ile tarafların ekonomik ve sosyal durumları dikkate alınarak takdir hakkını kullanmalıdır.
9. Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; tarafların 27.06.1981 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak iki çocuklarının bulunduğu, ortak çocuk ...'in hem kadın eş için hemde erkek eş için farklı tarihlerde tanıklık yaptığı, ...'in kadın eş için "...Davacı benim annem olur davalı ise babamdır. Annem emekli öğretmendir. Babam emekli memurdur. Taraflar 1 yıldır ayrı yaşarlar. Aralarında geçimsizlik vardı. Babam genelde evde küfürlü konuşurdu. Bizlere de anneme de küfür ederdi. Babam bazen faturaları da ödemezdi. Evin ihtiyaçlarını bizler karşılıyorduk. Babam şans oyunları oynardı. Daha önce annemin toplu miktarda babamın borcunu ödediği doğrudur. Mahalle esnafına babamın borcu vardır. Evden ayrıldıktan sonra da kapımızı çalıp borç isteyenler de oldu. En son babam yine bir faturayı ödememiş , aynı fatura için de benden de para isteyince açığa çıktı. Annemle tartışmışlar en son babam borçlarım var istemiyorsanız reddi miras yapın dedi ve çıktı gitti. Taraflar uzun süredir aynı odada yatmazlar. Kendi bilgisayarın başında kendi başına bizden ayrı otururdu. Cep telefonumun parasını babam öderdi. Ancak ben ona parasını gönderirdim. Yatak odasında çift kişilik yatak vardı. Babam yıllarca salonda yatınca annem daha sonra tek yatmaya başladı..." şeklinde beyanda bulunduğu, erkek eş için ise "Davacı annem davalı ise babam olur. Taraflar 1,5 yıldır yaşarlar. Babam evden kovulduğundan beri bizimle birlikte kalır. Taraflar arasında geçimsizlik vardı. Annem ve babam aynı odada kalmazlardı. Hiçbir konuda da anlaşamazlardı. Babam salondaki kanepede kalırdı. benim yanımda da sürekli kavgaları vardı. İlkokol 5. Sınıftan beri ayrı yaşarlardı. Genelde annem bağırırdı. Masayı yıkardı. Babam uyumazdı. Evden çıkar giderdi. Küfür hakaret olayı olmazdı. Sadece bağırırlardı. Dövme olayları olmadı. Babam sürekli alışveriş yapar gelirdi. Evin ihtiyaçları kim öderdi. Babam faturaları düzenli öderdi. En son annem eşimi aramış. Annaannem küçük kızın bağırdığını babamında valizini alıp gittiğini söyledi. Babam kızım beni evden kovdu dedi. Babam şuanda bizimle birlikte kalıyor. Babam da benden bende babamdan para isterdim. Çünkü babam evin giderlerini karşılayamazdı" dediği, tarafların damadı olan ...'in ise "Davalı kayınvaldem, davalı ise kayınbabam olur. Taraflar 1,5 -2 yıldır ayrı yaşarlar. Aralarında ufak tefek tartışmalar oluyordu. Ben dövme sövme küfür hakaret olaylarına şahit olmadım. Tarafların para mevzusu yönünden ayrıldıklarını sonradan duydum. Küçük baldızım Serenin okul masrafları için iki tarafın da kredi çektiğini bu sebeple sorunlar yaşadıklarını sonradan duydum. Ayrı odalarda yattıklarını duydum fakat görmedim. Evlerini ihtiyaçlarını davalı karşılardı. Davalıyı kimin kovduğunu neden kovduğunu bilmiyorum fakat kızının kovduğunu duydum" dediği, ayrıca erkek eşin kardeşi olan Faziye'nin de "Esef abim olur...ise onun eşidir. Taraflar 2-2,5 yıldır ayrı yaşarlar. ... konuşurken senin bu salak abin diye söze başlardı. Onu bir gün kovucağım derdi. Ben kovma olayına şahit olmadım. ... eşyalarını sürekli değiştirirdi. Sonrada para yetirtemezlerdi benden para isterlerdi. Emelin eşyaları çıkarttığı komşulara verdiğini duymuştum. Abimin bizlerle görüşmesine izin vermiyordu. Eve misarfir geldiğinde...beni arardı. Abin eve sapıkları getiriyor geldikleri zaman sarılıp öpüşüyorlar diye hoşgeldindeki karşılamayı kasdederek böyle konuşuyordu. Abim karısına küfür hakaret etmezdi. ... yukarıda söylediğim gibi abime salak gerizekalı derdi. Ev Emelin annesine ait olduğu için bu ev benim senin burda yaşamaya hakkın yok. Akrabalarında gelmeyecek derdi. ... ablasını kasederek kocasından boşandı şimdi benim kocama sarkıyor derdi. Bu olay 15 yıl önceki bir olaydır” diyerek beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır.
10. Dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; erkek eşin şans oyunları oynayıp borçlarını ödemediği, buna karşılık kadın eşin de erkeğe hakaret ettiği, erkeği evden kovduğu, yatakları ayırdığı, eve misafir kabul etmediği ve ev eşyalarını sürekli değiştirip masraf yaptığı görülmektedir. Bölge adliye mahkemesi kararında erkek eşe “eşine ve çocuklara küfür ettiği” vakıası kusur olarak yüklenmişse de bu konudaki tanık ifadelerinin çelişkili olmasından dolayı davalı-davacı erkeğe “eşine ve çocuklara küfür ettiği” vakıasının kusur olarak yüklenmesi doğru değildir. Gerçekleşen bu kusurlu davranışlar karşılaştırıldığında tarafların kusurlarının birbirine denk olduğundan bahisle, eşit kusurlu sayılamayacakları, boşanmaya sebep olan olaylarda kadının ağır, erkeğin ise az kusurlu olduğu hususu tartışmasızdır. Hâl böyle olunca tarafların eşit kusurlu olduğunun kabulü ile dosya kapsamına uygun düşmeyen bu kusur belirlemesine bağlı olarak erkek eşin tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi açıklanan yasal düzenleme ve ilkelere uygun değildir.
11. O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı-birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine,17.05.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.