Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/374 E. 2022/725 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: İpoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte, borçlu olarak sadece asıl borçlunun gösterildiği bir durumda, ipotek veren üçüncü kişinin menfi tespit davası açma konusunda hukuki yararının bulunup bulunmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı vekilinin, vekil edenin ölümüyle vekâletin sona ermesine rağmen yargılamaya devam etmesinin mümkün olmadığı ve vekil edenin mirasçılarının taraf teşkili için davaya dahil edilmesi gerektiği gözetilerek, yerel mahkemenin direnme kararı ve Hukuk Genel Kurulu'nun direnme kararının uygun bulunmasına ilişkin kararı kaldırılmış ve direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı bozma kararı üzerine direnme yoluyla Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 30.12.2014 tarihli ve 2014/2598 E., 2014/1826 K. sayılı kararın uygun bulunmasına ilişkin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 02.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-899 E., 2021/1564 K. sayılı kararının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekili tarafından verilen dilekçeyle istenilmiştir.

2. Hukuk Genel Kurulunca dilekçe, düzeltilmesi istenen karar ve dosyadaki ilgili bütün belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

3. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı banka ile dava dışı asıl borçlu ... arasında 24.12.2009 tarihli genel kredi sözleşmesi yapıldığını, müvekkilinin bu sözleşmeyi kefil sıfatı ile imzaladığını, ayrıca müvekkili adına kayıtlı taşınmaz üzerine 11.05.2010 tarihli resmî senetle davalı banka lehine 1. dereceden 175.000TL limitli üst sınır ipoteği tesis edildiğini, takip konusu yapılan alacağın 175.000TL'yi aşan kısmından dolayı müvekkilinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere müvekkilinin şimdilik 10.000TL'den dolayı davalı bankaya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiş; 20.05.2013 havale tarihli dilekçesi ile talep sonucuna ilişkin davasını ıslah ederek müvekkilinin 87.500TL'den borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

4. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava dışı borçlu ...'in davalı bankanın merkez ve şubeleriyle yapmış olduğu ya da ileride yapacağı kredi sözleşmeleri nedeniyle doğmuş ve doğacak borçlarının teminatını oluşturmak üzere ipotek tesis ettirdiğini, ipotekli taşınmaz malikinin ipotek veren olarak borçtan sorumluluğunun o taşınmazla sınırlı bir sorumluluk olduğunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 848. maddesinde belirtildiği gibi borcun yerine getirilmemesi hâlinde alacaklının ancak yüklü taşınmazı paraya çevirerek alacağını elde etme hakkına sahip olduğunu, davacının müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığı genel kredi sözleşmesinin ayrı bir takibe konu yapıldığını, söz konusu ipotekli takipte usul, yasa ve sözleşmelere aykırı hiçbir durumun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

5. Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.07.2013 tarihli ve 2012/82 E., 2013/233K. sayılı kararı ile; davacı hakkında Samsun 4. İcra Müdürlüğünün 2011/2342 E. sayılı dosyasında yapılan icra takibinin davacının müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı 24.12.2009 tarihli ve 175.000TL limitli genel kredi sözleşmesine istinaden kullandırılan ticarî taksitli kredi alacağına dayandığı, davacı aynî teminat (ipotek) yanında ayrıca şahsi teminat (kefalet) verdiğinden ve ipotek kendi kefaletinin teminatı olarak verilmediğinden olayda kefalet verenin sorumlulukları ayrı ayrı kabul edilerek davalı bankanın davacı hakkında tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile kefalet limiti olan 175.000TL ile sınırlı olmak üzere genel haciz yoluyla ve ipotek limiti ile sınırlı olmak üzere de ipoteğin paraya çevrilmesi yolunda takip hakkının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının 175.000TL'yi aşan 87.500TL'lik kısım yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

6. Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.

7. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 17.02.2014 tarihli ve 2014/630 E., 2014/3018 K. sayılı kararı ile;

“… Davanın temelini oluşturan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibinin borçlusu dava dışı ... olup davacı hakkında girişilmiş bir takip bulunmamaktadır. Her ne kadar takip talebinin 5. bendi karşısında ipotek verenlerin isim ve adresleri yazılmış ise de, davacı açıkça borçlu olarak gösterilip kendisinden bir talepte bulunulmadığına göre somut olayda davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığından ve hukuki yarar dava şartlarından olduğundan davanın bu nedenle reddi gerekirken somut olaya uygun düşmeyen gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir,…” gerekçesi ile karar bozulmuş, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

8. Çorum 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.12.2014 tarihli ve 2014/2598 E., 2014/1826 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçe yanında, davacının limiti aşan takip kısmının iptali için dava açmakta hukukî yararının bulunduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

9. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Genel Kurulu Kararı:

10. Hukuk Genel Kurulunun 02.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-899 E., 2021/1564 K. sayılı kararı ile; “…davalı Vakıfbank Çorum Şubesi ile dava dışı ... arasında 04.08.2009 tarihli 250.000TL bedelli 24.12.2009 tarihli 75.000TL bedelli, 22.04.2010 tarihli 100.000TL bedelli ve 29.06.2010 tarihli 125.000TL bedelli genel kredi sözleşmelerine istinaden muhtelif krediler kullandırılmış, davacı ise 24.12.2009 tarihli 75.000TL limitli genel kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzalamıştır. Davacı adına kayıtlı olan taşınmaz üzerine dava dışı ...'in Vakıflar Bankası TAO.'ya doğmuş ve doğacak her türlü borcunun teminatını oluşturmak üzere Mecitözü Tapu Müdürlüğünün 11.05.2010 tarihli ve 2469 yevmiye numaralı resmî senedi ile davalı banka lehine 175.000TL maksimal (azami hat, üst sınır) ipoteği tesis edilmiştir.

22. Davacı, 24.12.2009 tarihinde 1970,63TL’lik on beş taksitte geri ödenmek üzere kullandırılan 25.000TL bedelli sabit taksitli ticarî krediyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış olup, 24.12.2009 tarihli 75.000TL limitli kredi sözleşmesine istinaden yıllık %26 akdi faiz ile kullandırılmış, hesap 28.02.2011 tarihinde 9.615,36TL asıl alacak olmak üzere 10.697,75TL borç bakiyesi ile kat edilmiş, davacının temerrüdü 17.03.2011 tarihinden itibaren oluşmuştur. Davaya konu krediden doğan banka alacağının davacı kefilden tahsili amacıyla Samsun 4. İcra Müdürlüğünün 2011/2342 E. sayılı dosyası ile takip yapılmış olup, anılan icra takibi hâlen derdesttir. Eldeki davaya konu Samsun 4. İcra Müdürlüğünün 2011/2345 E. sayılı takip dosyasında; dava dışı asıl borçluya ve ipotek veren üçüncü kişi konumunda olan davacıya ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte icra emri gönderilmiş olup, bu takibe konu yapılan alacak miktarı 262.549,54TL’dir.

23. Takip konusu alacağın aynî teminatını oluşturan toplam 645.000TL bedelli ipotekle takyit edilmiş taşınmaz bulunmakta olup, davacıya ait 175.000TL'lik ipotek ve takyit edilmiş taşınmaz da bu taşınmazlar arasındadır. Davalı bankanın "Aynı alacak için birden çok taşınmazın rehn edilmiş olması hâlinde, rehnin paraya çevrilmesi istemi, taşınmazların tamamı hakkında yapılır…" içerikli 4721 sayılı TMK’nın 873/3. maddesine uygun talepte bulunduğu ve takip talepnamesinde davacı ile ipotek veren diğer üçüncü şahısları doğru olarak borçlu hanesinde değil rehin veren üçüncü şahıslar hanesinde gösterdiği anlaşılmaktadır.

24. Yukarıda açıklandığı üzere 2004 sayılı İİK’nın 149 ve 149/b maddeleri ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takipte ipotek veren üçüncü kişi ise takip talebinin borçlu kısmında asıl borçlu ile birlikte ipotek veren üçüncü kişinin de taraf olarak gösterilmesini düzenlemektedir. Bu hükümlere göre asıl borçlu ile ipotek veren üçüncü kişi arasında şekli mecburi takip arkadaşlığı vardır. O hâlde ipotek veren davacının eldeki menfi tespit davasını açmakta hukukî yararı vardır…

26. Hâl böyle olunca; davacı tarafın eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunduğundan bahisle yerel mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup, yerindedir.

27. Ne var ki, Özel Dairece esas yönünden bir inceleme yapılmadığından bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir,…” gerekçesiyle direnme kararı oy birliğiyle uygun bulunmuştur.

Karar Düzeltme İstemi:

11. Hukuk Genel Kurulunun yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.

II. UYUŞMAZLIK

12. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eldeki davanın temelini oluşturan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde borçlu olarak sadece dava dışı ...’in gösterildiği dikkate alındığında davacının dava açmakta hukukî yararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

13. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; eldeki davanın davacı muris ... tarafından verilen 15.12.2011 tarihli vekâletnameye istinaden vekili Av. ... tarafından 27.02.2012 tarihinde açıldığı, direnme karar tarihinin 30.12.2014 ve Hukuk Genel Kurulu karar tarihinin 02.12.2021 olması karşısında davacı ...’in belirtilen karar tarihlerinden önce 19.07.2014 tarihinde vefat ettiği nazara alındığında, vekilin ölü kişi adına yargılama sürecine katılmaya devam etmesinin mümkün olup olmadığı hususu ön sorun olarak değerlendirilmiştir.

14. Tarafların, davada taraf ehliyetlerinin bulunması dava şartıdır. Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Gerçek kişiler, yaşadıkları süre içerisinde taraf ehliyetine sahiptirler. Taraf ehliyeti, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlar ve ölümle sona erer.

15. UYAP siteminden temin edilen nüfus kaydına göre, muris ...’in 19.07.2014 tarihinde vefat ettiği, 15.12.2011 tarihinde ise avukatına vekâletname verdiği, direnme karar tarihinin 30.12.2014 ve Hukuk Genel Kurulu karar tarihinin ise 02.12.2021 olduğu anlaşılmaktadır.

16. Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 397. maddesinin 1. fıkrasında açıklandığı gibi, hilâfı mukaveleden veya işin mahiyetinden anlaşılmadıkça vekâlet akdi; vekil edenin ölümü, medeni hakları kullanma ehliyetinin zevali veya iflâs etmesi ile nihayet bulur. Bu nedenle vekilin vekil edenin ölümünden sonra dava açması mümkün değildir. Vekil öldüğünü bilmeden dava açmış olsa bile davanın yalnız taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekir. Vekil edenin yargılama devam ederken ölmesi hâlinde ise, mirasçılarının yargılama sürecine dâhil edilerek taraf teşkilinin sağlanması gerekir.

17. Hâl böyle olunca davacı ... vekilinin, müvekkilinin ölümünden sonra vekâleti son bulduğu hâlde vekil sıfatıyla yargılama sürecine katılmaya devam etmesi mümkün olmadığından, öncelikle vekil eden ... mirasçılarına tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanması gerektiğinden, mahkemece işin esasının incelenerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olması nedeniyle davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile; mahkemece verilen 30.12.2014 tarihli ve 2014/2598 E., 2014/1826 K. sayılı direnme kararının ve Hukuk Genel Kurulunun 02.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-899 E., 2021/1564 K. sayılı direnme kararının uygun bulunmasına ilişkin kararının kaldırılarak; direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile mahkemece verilen 30.12.2014 tarihli ve 2014/2598 E., 2014/1826 K. sayılı direnme kararı ile Hukuk Genel Kurulunun 02.12.2021 tarihli ve 2017/(19)11-899 E., 2021/1564 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,

Direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 24.05.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.