Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/474 E. 2023/878 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Tapu iptali ve tescil davasında, mahkemenin Özel Daire bozma kararına uyup verdiği hükmün temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulu'nun yapıp yapamayacağı hususu.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire'nin verdiği bozma kararlarının "kesin bozma" niteliğinde olmaması ve birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmaması nedeniyle, HUMK m. 429/4'te düzenlenen koşulların gerçekleşmediği, bu nedenle de mahkemenin bozma kararına uyarak verdiği son kararın temyiz incelemesini yapma görevinin Hukuk Genel Kurulu'na değil, Özel Daire'ye ait olduğu gözetilerek dosyanın Özel Daire'ye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2020/407 E., 2021/86 K.

KARAR : Davanın kabulüne

ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07.07.2020 tarihli ve 2018/194

Esas , 2020/3523 Karar sayılı BOZMA kararı

1. Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne dair 11.02.2021 tarihli ve 2020/407 Esas, 2021/86 Karar sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi

2. Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalıların satın aldıkları taşınmazın önceki maliki olan dava dışı ... ...’nun 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 24.04.1975 tarihinde ifraz edilmesini talep ettiğini, bunun üzerine taşınmazın ifraz edilerek 110 ada 1 parselin ... adına, 110 ada 17 parselin ise dava dışı ... ... adına kaydedildiğini, 110 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada kat mülkiyeti kurularak oluşturulan 1 numaralı bağımsız bölümü müvekkilinin, 2 numaralı bağımsız bölümü ise davalı ...'ın satın aldığını, ancak ifraz işlemleri sırasında yapılan hata nedeniyle davalı ...'ın fiili olarak kullandığı 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ''1'' parsel olarak, davalı ...'ın fiili olarak kullandığı 1 parsel sayılı taşınmazın ise ''17'' parsel olarak tapuya tescil edildiğini, bu nedenle 110 ada 17 parseldeki 1 numaralı bağımsız bölümün müvekkili adına olan tapu kaydının iptali ile ... adına, aynı parseldeki 2 numaralı bağımsız bölümün de ... adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile ... adına tescili gerektiğini ileri sürerek, tapuda malik isimleri ve parsel numaralarının belirtilen şekilde kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı

3. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davacının davasını tapu kaydında düzeltim şeklinde nitelendirmesine rağmen dilekçenin sonuç ve istem kısmında tapu iptal ve tescil talep ettiğini, bu çelişki nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, davanın tapu iptal ve tescil davası olarak görülmesi hâlinde ise tarafların fiili kullanımları ile tapu kaydında parsel bilgilerinin uyumlu olmaması nedeniyle bu yanlışlığın tapu kayıt bilgilerinin düzeltilmesi ile çözülebileceğini, tapu kaydında düzeltim davası olarak kabul edilmesi hâlinde ise mahkemenin görevli olmadığını, ayrıca husumetin yanlış yöneltildiğini, dava konusu taşınmazların tapu sicilindeki kayıtlarının parsel numaraları hariç hatasız olup zilyetliğe uygun olduğunu, davanın öncelikle görev ve husumet yönünden, aksi takdirde ise esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

4. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; davayı kabul ettiklerini, davanın açılmasında herhangi bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin dava konusu taşınmazı 1995 yılında satın aldığını, 110 ada 17 parselde kayıtlı olan taşınmazın bodrumlu bir zemin, iki normal katlı bahçeli kâgir apartman durumunda olduğunu, taşınmazın 6/8 arsa payı ile birinci katın 2 numaralı bağımsız bölümünün mülkiyetinin müvekkiline ait olduğunu, aynı taşınmazın 2/8 arsa payı ile zemin kat 1 numaralı bağımsız bölümün malikinin ise davacı olduğunu, davacı ile müvekkilinin aynı apartmanda oturan komşular olduğunu, müvekkili ve davacının gerçekte 17 parselde kayıtlı olduğunu düşündükleri ve fiilen oturdukları taşınmazın 110 ada 1 parselde yer aldığını, kendi taşınmazlarının ise ... adına kayıtlı olduğunu sonradan fark ettiklerini, durumu öğrendikten sonra yanlışlığın düzeltilmesi için Afyonkarahisar Tapu Müdürlüğüne başvurduklarını ancak bu düzeltmenin yapılamayacağı cevabının verildiğini, yargılama gideri ve vekâlet ücretinin taraflarına yükletilmesi talebi hariç olmak üzere sair taleplerinin arsa payları da gözetilerek (6/8) kabulüne karar verilmesini talep etmiş, cevaba cevap dilekçesinde dava dilekçesinin açıklattırılmasını, tapu iptal ve tescil talebini kabul etmediğini, sadece tapu kayıt bilgilerinin düzeltilmesi talebini kabul ettiğini savunmuştur.

Mahkemenin Birinci Kararı

5. Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 01.04.2014 tarihli ve 2013/326 Esas, 2014/190 Karar sayılı kararı ile; toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre 110 adada bulunan 1 ve 17 sayılı parsellerin öncesinde bir bütün olduğu, taşınmaz malikleri ... ... ile ...'ın taşınmazı fiilen bölüştükleri, fiilen kendilerine düşen kısımların ifrazen tapuya kayıtları sırasında kadastro beyannamelerinin hatalı düzenlenmesinden dolayı kullanıma ve ifraz krokisine göre 1 parsel sayılı taşınmazın ... ... adına kaydedilmesi gerekirken ... adına, 17 parsel sayılı taşınmazın da ... adına kaydı gerekirken ... ... adına kaydedildiği, bu yanlışlığın davaya konu taşınmazların parsel numaralarının ve taşınmaz niteliğinin değiştirilmesi suretiyle giderilebileceği, tapuların iptalinin gerekmediği, hukuki nitelendirme hâkime ait olduğundan davanın tapu kaydının düzeltilmesi davası olarak nitelendirildiği, ayrıca taşınmaz maliklerinin farklı kişiler olmaları nedeniyle davanın çekişmesiz yargı işi olmadığı ve mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile “Afyonkarahisar İli ...Mahallesi 110 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki parsel numarasının "1" ve ana taşınmaz niteliğinin "Bodrumlu bir zemin bir normal katlı bahçeli kargir apartman" olarak, 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki parsel numarasının "17" olarak değiştirilmesine” karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı

6. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı ... vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

7. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 14.12.2015 tarihli ve 2014/11573 Esas, 2015/14506 Karar sayılı kararı ile; “…Dava, yanlış yazılan parsel numaralarının değiştirilmesi suretiyle tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, paydaşı ... ...'nun 24/04/1975 tarihli talebi üzerine ikiye ifraz edilerek, 110 ada 1 parselin ... adına, 110 ada 17 parselin ise dava dışı ... ... adına kayıt edildiğini, 110 ada 17 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binada kat mülkiyeti kurularak oluşturulan 1 numaralı bağımsız bölümü kendisinin, 2 numaralı bağımsız bölümü ise davalı ...'ın satın aldığını, ancak ifraz işlemleri sırasında yapılan hata nedeniyle davalı ...'ın fiili olarak kullandığı 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında '' 1 '' parsel olarak ve davalı ...'ın fiili olarak kullandığı 1 parsel sayılı taşınmazın '' 17 '' parsel olarak tapuya tescil edildiğini, bu nedenle 110 ada 17 parseldeki 1 no'lu bağımsız bölümün adına olan tapu kaydının iptali ile ... adına tescilini, yine aynı parseldeki 2 no'lu bağımsız bölümün maliki ... adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile ... adına tesciline, 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ... adına olan tapu kaydının iptali ile 1. katının kendisi adına, 2. katının ise davalı ... adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı ..., davacının davasını tapu kaydında düzeltim şeklinde nitelendirmesine rağmen dilekçenin sonuç ve istem kısmında, tapu iptal ve tescil talep ettiğini, bu çelişki nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini, davanın tapu iptal ve tescil olarak görülmesi halinde; tarafların fiili kullanımları ile tapu kaydında parsel bilgilerinin uyumlu olmaması nedeniyle, bu yanlışlığın tapu kayıt bilgilerinin düzeltilmesi ile çözülebileceğini, tapu iptal ve tescil talebinin de reddi gerektiğini, tapu kaydında düzeltim davasının da görevli Mahkemede açılmadığını, ayrıca husumetin yanlış yöneltildiğini ileri sürerek davanın husumet yokluğu sebebiyle reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı ..., cevap dilekçesinde davayı kabul ettiğini, davanın açılmasında her hangi bir kusurunun bulunmadığını, cevaba cevap dilekçesinde ise; dava dilekçesinin açıklattırılmasını, tapu iptal ve tescil talebini kabul etmediğini, sadece tapu kayıt bilgilerinin düzeltilmesi talebini kabul ettiğini savunmuştur.

Mahkemece, dava tapu kaydında düzeltim olarak nitelendirilip, 110 ada 17 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki parsel numarasının '' 1 '' olarak, ana taşınmaz niteliğinin ise; '' bodrumlu bir zemin bir normal katlı bahçeli kargir apartman '' olarak, 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise tapu kaydındaki parsel numarasının '' 17 '' olarak değiştirilmesine karar verilmiştir. Tapuda kayıt düzeltimi davaları ile taşınmaz üzerinde hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmeler yapılabilir.

Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; kök 110 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 16/09/1974 tarihli kadastro komisyonu kararı ile 160/464 payı ..., 304/464 payı ... ... adına tespit ve tescil gördüğü, kararda; ek krokide A harfi ile gösterilen üç katlı kargir binanın ..., B harfi ile gösterilen iki katlı kargir binanın ise ... tarafından yapıldığı tespitine yer verildiği, paydaşlar ... ve ...'in 04/04/1975 tarihli talebi üzerine 110 ada 1 sayılı parselin kadastro komisyonu kararı ile ikiye ifraz görerek 110 ada 1 ve 17 sayılı parsellere ayrıldığı, paydaş ... ...'nun payını davacı ile davalı ...'a devrettiği, tapu müdürlüğünce yeni 110 ada 1 sayılı parselin '' Bodrumlu bir zemin ve iki normal katlı bahçeli kargir apartman '' niteliğinde davalı ... adına, 110 ada 17 sayılı parselin ise '' Bodrumlu bir zemin iki normal katlı bahçeli kargir apartman '' niteliğinde 1 no'lu bağımsız bölümün davacı, 2 no'lu bağımsız bölümün davalı ... adına kayıtlı olduğu, 110 ada 1 sayılı parsel üzerindeki binada kat mülkiyetinin kurulmadığı, 110 ada 17 sayılı parsel üzerindeki binada ise kat mülkiyetinin kurulduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.

Somut olayda, davanın tapu iptal ve tescil istemiyle açıldığı gözetilmeksizin Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı şekilde tespit kararı verilmiş olması isabetsizdir.

Hâl böyle olunca, tarafların ileri sürdükleri delillerin toplanarak tapu iptal ve tescil isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken davanın tapu kaydında düzeltim davası olarak nitelendirilip yazılı olduğu şekilde düzeltim kararı verilmesi hatalıdır…” gerekçesiyle sair hususlar incelenmeksizin karar bozulmuştur.

Mahkemece Verilen İkinci Karar

8. Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.04.2017 tarihli ve 2016/443 Esas, 2017/260 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin bozma kararına uyulduktan sonra somut olayda yapılan yargılama sonunda kadastro tespiti esnasında dava konusu parsellerin fiili kullanıma aykırı olarak hatalı yazıldığı ve dolayısıyla kişiler arasında gerçekte herhangi bir mülkiyet ihtilafı yokken parsel numaralarının yanlış yazımı sonucunda fiili kullanıma aykırı şekilde tapu kaydı oluşturulduğu, tarafların beyanları, dosya kapsamında alınan beyanlar ile fiili durumun yapılan keşifle tespit edildiği, davacının iddiasında haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile “Afyonkarahisar İli ...Mahallesi 110 Ada 17 parsel sayılı taşınmazın zemin kat 1 nolu bağımsız bölümünün davacı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline”, “Afyonkarahisar ili ...Mahallesi 110 Ada 17 parsel sayılı taşınmazın 1. Kat 2 nolu bağımsız bölümünün tapu kaydının iptali ile davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline”, “Afyonkarahisar ili ...Mahallesi 110 Ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile zemin kat 1 nolu bağımsız bölümün davacı ... mirasçıları adına veraset ilamındaki hisseleri oranında tapuya kayıt ve tesciline, 1. Kat 2 nolu bağımsız bölünün davalı ... adına tapuya kayıt ve tesciline” karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı

9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.

10. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 07.07.2020 tarihli ve 2018/194 Esas, 2020/3523 Karar sayılı kararı ile; “…Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalılardan ... ...’ın 05.09.2013 tarihli cevap dilekçesindeki, dava konusu 1 ve 17 parsellerin fiili kullanımlarına aykırı olarak yanlış yazıldığını öğrendikten sonra, bu yanlışlığın düzeltilmesi için tapu müdürlüğüne başvuruda bulunduğu ve davayı kabul ettiği yönündeki beyanı da dikkate alınarak, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünün 1 ve 17 parsel numaralarının değiştirilmesi ile mümkün olacağı, yani fiili durumun tapu yansıtılmasından ibaret olacağı açıktır.

Hal böyle olunca; davacı ve davalılardan ... Mahyatan adına kayıtlı (üzerinde kat mülkiyeti kurulu olan) 110 ada 17 parselin 1 parsel, davalı ... adına kayıtlı 110 ada 1 parselin 17 parsel olarak sadece parsel numaraları düzeltilmek ve yer değiştirmek suretiyle fiili duruma uygun hale getirilerek ihtilafın giderilebileceği gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemece Verilen Üçüncü Karar

11. Afyonkarahisar 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11.02.2021 tarihli ve 2020/407 Esas, 2021/86 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin ikinci bozma kararına da uyulmak suretiyle ilk karardaki gibi parsel numaraları düzeltilmiş ve yer değiştirilerek tescile karar verilmiştir.

Özel Dairenin Üçüncü Kararı

12. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.

13. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 10.02.2022 tarihli ve 2021/2075 Esas, 2022/965 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairece bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması gerektiği gerekçesiyle dosyanın Hukuk Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmiştir.

II. ÖZÜ

14. Davanın özü; somut olayda, davacı ve davalılardan ... adına kayıtlı (üzerinde kat mülkiyeti kurulu olan) 110 ada 17 parselin 1 parsel, davalı ... adına kayıtlı 110 ada 1 parselin 17 parsel olarak sadece parsel numaraları düzeltilmek ve yer değiştirmek suretiyle fiili duruma uygun hâle getirilerek taraflar arasındaki ihtilafın giderilip giderilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesine geçilmeden önce Mahkemenin son kararına yönelik temyiz itirazlarını inceleme görevinin, Hukuk Genel Kuruluna mı yoksa Özel Daireye mi ait olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

16. Öncelikle belirtilmelidir ki; 17.04.2013 tarihli ve 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle, 18.06.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 439 uncu maddesinin beşinci fıkrasından ve HUMK’nın 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 16 ncı maddesi ile değiştirilmeden önceki 429 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkra:

“Davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine alt mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi, her hâlde Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılır” hükmünü haizdir.

17. Anılan maddenin gerekçesinde ise; “Madde ile, davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen hükmün temyiz incelemesinin Yargıtay’ın ilgili dairesi yerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması öngörülmektedir. “Kesin Bozma”, denetim mahkemelerinin yargılama hukukuna kazandırdığı bir kavramdır. Bu kavram, ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini öngören bozmaları içermektedir. Denetim mahkemesinin, aynı dava hakkında, verilerde değişme olmadan, birden fazla ve birbirine zıt kesin bozma kararı vermesi, başlı başına hukuk güvenliği sorununa işaret eder. İkinci kesin bozma kararı üzerine verilen ilk derece mahkemesi kararlarının temyiz incelemesinin, veriler değişmediği hâlde, birbirleriyle çelişen bozma kararlarını veren dairece değil, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca yapılması, hem sorunun doğasının, hem de adil yargılama hakkının bir gereğidir…” denilmektedir.

18. Yapılan bu değişiklikle kanun koyucu tarafından Hukuk Genel Kuruluna yeni bir görev verilmiş; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine ilk derece mahkemesince verilen kararın temyiz incelemesinin Yargıtay Hukuk Genel Kurulunda yapılması öngörülmüştür (Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2022 tarihli ve 2020/(15)6-461 Esas, 2022/1301 Karar sayılı kararı).

19. Öte yandan Hukuk Genel Kurulunun görevi, davanın esastan reddini veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararlarla sınırlı bulunmaktadır.

20. Bu nedenle “nihai karar” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

21. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 294/1 inci maddesinde mahkemelerin usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdireceği belirtilmektedir. Bilindiği gibi, hâkimin davadan el çekmesini gerektiren, davayı sonuçlandıran kararlarına nihai kararlar denilmektedir. Başka bir şekilde ifade etmek gerekir ise; nihai karar (son karar); bir anlaşmazlığı sonuca bağlayan ancak, istinaf ve temyiz yoluna başvurma olanağı bulunan yargı kararlarıdır (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 661-662).

22. Nihai kararlar, usule ilişkin nihai kararlar veya esasa ilişkin nihai kararlar (hükümler) olmak üzere ikiye ayrılır. Uyuşmazlığı esastan çözmemekle birlikte, davaya görülmekte olan mahkemede son veren kararlar usule ilişkin nihai karar olarak nitelendirilir. Usule ilişkin nihai kararlar davanın esasına yönelik olmadığından maddi anlamda kesinleşmeye elverişli değildirler. Bu karar şekli anlamda kesinleşmiş olsa bile, maddi anlamda kesinleşmeye elverişli olmadığından, söz konusu eksiklikleri gidererek aynı tarafların aynı konuda ve aynı sebeplere dayanarak yeniden bir dava açması mümkündür (Pekcanıtez .../Özekes Muhammet/Akkan Mine/Korkmaz Taş Hülya: Medenî Usûl Hukuku, İstanbul, Mart 2017, C. III, s. 1973-1974). Mahkemece verilen görevsizlik, yetkisizlik, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararlar usule ilişkin nihai kararlar olduğu gibi, dava şartı yokluğu nedeni ile verilen usulden ret kararları (HMK m.115/2) da, usule ilişkin nihai kararlardır.

23. Esasa ilişkin nihai kararlar (hüküm) ise, hâkimin maddi hukuk kurallarını uygulayarak uyuşmazlığın esasını inceleyerek verdiği kararlardır (HMK m. 294/1). Yani davada ileri sürülen taleplerin maddi hukuk açısından incelenerek esas bakımından kabul veya reddine ya da kısmen kabul ve kısmen reddine ilişkin kararlardır. Esasa ilişkin nihai karar ile taraflar arasındaki uyuşmazlık esastan sona erer ve hüküm kesinleşince (kesin hüküm ortaya çıkınca), artık o dava konusu uyuşmazlık hakkında, aynı taraflar arasında, aynı dava sebebine dayanarak yeni bir dava açılamaz; açılırsa, kesin hükümden dolayı reddedilir.

24. Yukarıda da belirtildiği üzere 6460 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1 inci maddesiyle usul yasalarına eklenen fıkra uyarınca davanın esastan reddi veya kabulünü içeren bozmaya uyularak tesis olunan kararın önceki bozmayı ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması üzerine mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi Hukuk Genel Kurulunca yapılacaktır. Değişiklik gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Hukuk Genel Kurulunca inceleme yapılabilmesi için; davanın esastan reddi veya kabulünü içeren kesin bozmaya uyularak tesis olunan kararların, mevzuatta bir değişiklik olmadığı hâlde, önceki bozma kararını ortadan kaldıracak şekilde yeniden bozulması durumunun söz konusu olması gereklidir.

25. Öte yandan madde gerekçesinde “kesin bozma” kavramından kanun koyucunun neyi kastettiği açıklanmış; bu kavramın “ilk derece mahkemelerinin davanın kabulüne ilişkin hükmünün reddedilmesini yahut davanın reddine ilişkin hükmünün kabul edilmesini ön gören bozma” olduğu belirtilmiştir.

26. Maddenin farklı şekilde yorumlanması, Yargıtay dairelerinin ilk derece mahkemesini araştırmaya yönelten birden fazla bozma kararı verdiği tüm durumlarda temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca yapılacağı sonucunu doğurur ki, bu da HUMK’nın 429/4 üncü maddesinin ruhuna aykırıdır.

27. Netice itibariyle eldeki davada, Özel Dairece verilen birinci bozma kararı araştırmaya yönelik olup kesin bozma niteliğinde olmadığı gibi birbirleriyle çelişen iki ayrı bozma kararı da bulunmamaktadır. HUMK’nın 429/4 üncü maddesinde düzenlenen koşullar gerçekleşmediğinden, mahkemece Özel Dairenin ikinci bozma kararına uyularak verilen son kararın temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.

28. Hâl böyle olunca mahkemece verilen kararın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gereklidir.

IV. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

04.10.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.