Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/542 E. 2022/1047 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu'nun, davacı aleyhine başlattığı icra takibinde yer alan 2005/12 dönemine ait prim borçlarının zamanaşımına uğrayıp uğramadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Özel Daire'nin, davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarını reddederek bozma kapsamı dışında bıraktığı hususların kesinleşmesi ve usulî kazanılmış hak doğması nedeniyle, davalı Kurum'un direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmadığı gözetilerek temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “Ödeme emrinin iptali ve tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Tarsus İş Mahkemesinin davanın kısmen kabulüne ilişkin kararına yönelik taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, davalı ... vekilinin istinaf başvurusu yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekillerinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline davalı Kurum tarafından 2006/10402 ve 2016/10403 sayılı ödeme emirlerinin 03.02.2016 tarihinde tek bir zarf içerisinde tebliğ edildiğini, tahsil zamanaşımı süresi geçtiğinden ödeme emirlerinin iptal edilmesi gerektiğini, davacının emekli maaşına Kurumun takibe konu alacağından dolayı usulsüz uygulanan haczin kaldırılması ve haksız haczedilen paranın iadesi için Tarsus İş Mahkemesinin 2013/12 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, paranın iadesi ile haczin kaldırılmasına karar verildiğini, müvekkilinin haklı nedenle takip konusu borçların ödenmesinde kusurunun bulunmadığını ileri sürerek müvekkili aleyhine yapılan takibin durdurulmasına, ortağı olduğu ... Kon. End. ve Tic. A.Ş.'nin prim borçlarından dolayı sorumlu olmayacağına, 2006/10402 ve 2006/10403 sayılı icra dosyasında borçlu olmadığının tespiti ile ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı ... (SGK/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının iddia ettiği zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğunu, davacının dava konusu prim borçlarından sorumlu olmadığının tespitine yönelik davasının reddedilmiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

6. Tarsus İş Mahkemesinin 06.03.2018 tarihli ve 2016/38 E., 2018/76 K. sayılı kararı ile; 2006/10402 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 2005/10,12, 2006/1 ve 2. aylara ait prim aslı ve gecikme zammı ile 2006/10403 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 2005/10,12 2006/1 ve 2. aylara ait işsizlik sigortası prim aslı ve gecikme zammı borçları yönünden davacının zamanaşımı itirazının kabulü ile borçlu olmadığının tespitine, 2006/10402 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 2006/3. aya ait prim aslı ve gecikme zammı ile 2006/10403 Esas sayılı takip dosyasına konu edilen 2006/3. aya ait işsizlik sigortası prim aslı ve gecikme zammı borçları yönünden davacının davasının reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliyesi Mahkemesinin Kararı:

7. Tarsus İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı taraf vekillerince süresi içinde istinaf yoluna başvurulmuştur.

8. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 18.04.2019 tarihli ve 2018/2434 E., 2019/621 K. sayılı kararı ile; davacının davaya konu edilen Kurum alacaklarının tahakkuk tarihi itibariyle şirkette temsil ve ilzama yetkili yönetim kurulu başkan yardımcısı ve genel müdür yardımcısı sıfatına sahip yönetim kurulu üyesi olduğu, takibin 27.01.2016 tarihinde başlatıldığı, davacıya ödeme emrinin 03.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği zamanaşımı süresi ve başlangıcın primlerin ait oldukları (muaccel oldukları) dönemde yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, dava konusu takip dosyalarında 2005/10. aya ait prim ve işsizlik primi borç aslı ve gecikme zammı alacaklarının zamanaşımına uğradığı, 2005/12, 2006/1,2 ve 3. aylara ait prim ve işsizlik sigortası prim borç aslı ve gecikme zammı alacaklarının zamanaşımına uğramadığı gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, davalının istinaf başvurusu yönünden ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairenin Bozma Kararı:

9. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

10. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 22.04.2021 tarihli ve 2020/4142 E., 2021/5787 K. sayılı kararı ile; “..1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere göre davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-Davacı, davalı Kurum tarafından düzenlenen 27/01/2016 düzenleme tarihli 2006/10402 ve 2006/10403 takip numaralı prim ve işsizlik sigortası primi aslı ve gecikme zammı borçlarına ilişkin ödeme emirlerinin; zamanaşımına uğraması, davacının ortağı olduğu dava dışı şirket ... Kon. End. ve Tic. A.Ş.'nin söz konusu borçlardan sorumlu olduğu ve şirketten tahsil edilemeyeceği kesinleşmeden davacı hakkında işlem yapılmasının hatalı olduğundan bahisle iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

506 sayılı Kanun'un 80. maddesinde 3917 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik uyarınca, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda zamanaşımı süresi bakımından, 3917 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği 08/12/1993 tarihinden önceye ilişkin prim ve gecikme zamları yönünden Kurumun alacak hakkı, Borçlar Kanununun 125. maddesinde öngörülen on yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, zamanaşımının başlangıç tarihi, anılan Kanun'un 128. maddesi hükmü gereğince alacağın muaccel olduğu tarihtir ve zamanaşımının kesilmesi ile durmasına ilişkin 132. ve ardından gelen maddelerindeki düzenlemeler de burada uygulama alanı bulmaktadır. 08/12/1993 tarihi ve sonrasına ilişkin prim ve gecikme zammı borcu yönünden ise, 6183 sayılı Kanun'un “Tahsil zamanaşımı” başlığını taşıyan 102. ve ardından gelen maddeleri uygulanacaktır. Anılan madde hükmüne göre, zamanaşımı süresi beş yıl olup, zamanaşımı süresinin başlangıcı da, alacağın vadesinin rastladığı takvim yılını izleyen yılbaşı olarak belirlenmiştir. 06/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile bu konuda yeniden bir düzenleme yapılarak 506 sayılı Kanunun 80. maddesinin beşinci fıkrasında değişiklik yapılıp, Kurumun süresi içinde ödenmeyen prim ve diğer alacaklarının tahsilinde 6183 sayılı Kanunun 51. maddesiyle birlikte 102. maddesinin de uygulanmayacağı hükme bağlanarak 3917 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki duruma dönülmüştür.

6183 sayılı Kanunun “Ödeme emri” başlıklı 55. maddesinin ilk fıkrasında; kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, yedi gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı; “Ödeme emrine itiraz” başlığını taşıyan 58. maddesinin birinci fıkrasında; kendisine ödeme emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zamanaşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde itirazda bulunabileceği belirtilmiştir.

Eldeki davada ise; davacının 27/03/2004 tarihinden itibaren temsil ve ilzam yetkisine sahip olduğu dava dışı ... Kon. End. ve Tic. A.Ş.'nin 2005/10. ve 12. aylar ile 2006/1. 2. ve 3. aylarındaki prim ve işsizliklik sigortası primi aslı ve gecikme zammı borçlarından dolayı düzenlenen 2006/10402 ve 2006/10403 sayılı ödeme emirlerinin, 03/02/2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, davacının yasal süresi içerisinde davasını açtığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular ışığında dosya kapsamına göre; mahkemece 2006 yılı 3. ay prim ve işsizlik prim borçlarının zamanaşımına uğramadığı, 2005 yılı 10. ve 12. aylar ile 2006 yılının 1. ve 2. aylarında ise zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğundan bu dönemlerdeki prim ve işsizlik sigortası primlerinin zamanaşımına uğradığı değerlendirilerek davanın kısmen kabulüne dair hüküm kurulmuş, taraf vekillerinin ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvuruları üzerine Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak, 2005 yılı 10. aydaki prim ve işsizlik sigortası primlerinin zamanaşımına uğradığı, bunun dışındaki 2005 yılı 12. ayı ile 2006 yılının 1. 2. ve 3. aylarındaki prim ve işsizlik prim borçlarının ise 06/07/2004 tarihi sonrasında Borçlar Kanunun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduklarından ve takibin 27/01/2016 tarihinde başlatıldığı dikkate alınarak zamanaşımına uğramadıklarından bahisle 2005 yılı 12. ayı ile 2006 yılının 1. 2. ve 3. aylarına ilişkin talebin reddine karar verilmiş ise de eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olmuştur.

Gerçekten de dava konusu ödeme emirlerinde yer alan 2005 yılı 12. ay prim ve işsizlik sigortası prim aslı ve gecikme zammı borçları bakımından; söz konusu Kurum alacakları 06/07/2004 tarihinde yürürlüğe giren 5198 sayılı Kanun ile getirilen yeni düzenleme kapsamında Borçlar Kanunun, 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık zamanaşımına tabi olup, 2005/12 dönemine ilişkin prim alacağının vadesi takip eden ay sonu olduğu ve zamanaşımı süresi 01/02/2016 tarihinde dolduğundan, ödeme emirlerinin davacıya tebliğ edildiği tarih itibariyle davacının 2005/12. ayına ait prim ve işsizlik sigortası primi aslı ve gecikme zammı borçlarından sorumlu olmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır....” gerekçesiyle kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

11. Adana Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 08.09.2021 tarihli ve 2021/1921 E., 2021/1422 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ilaveten takibin 27.01.2016 tarihinde başlatıldığı, davacıya ödeme emrinin 03.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, tebliğ edilen ödeme emrinin düzenlendiği tarih itibariyle zamanaşımının kesileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

12. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2005/12. ayına ait prim ile işsizlik sigortası primi aslı ve gecikme zammı borcunun zamanaşımına uğrayıp uğramadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN

14. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden Bölge Adliye Mahkemesinin ilk kararının taraf vekillerince temyizi üzerine Özel Dairece davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile davacı vekilinin temyiz itirazının kabul edildiği belirtilerek 2005/12. aya ait prim ve işsizlik sigortası primi aslı ile bunların gecikme zammının zamanaşımına uğradığından davacının sorumlu olmadığı gerekçesi ile bozulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince önceki hükümde direnildiği dikkate alındığında; davalı Kurum vekilinin direnme kararını temyiz etmekte hukukî yararının bulunup bulunmadığı hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

IV. GEREKÇE

15. Öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelere kısaca değinilmelidir.

16. Dava şartları, mahkemenin davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi için gerekli olan unsurlardır. Diğer bir anlatımla dava şartları dava açılabilmesi için değil, mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.

17. Mahkeme, hem davanın açıldığı tarihte hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının bulunup bulunmadığını kendiliğinden araştırıp inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir. Dava şartlarının davanın açıldığı tarih itibariyle bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemece mesmu (dinlenebilir) olmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi gerekir.

18. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 114. maddesinde dava şartları düzenlenmiş olup bu maddenin 1. fıkrasının (h) bendinde "Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması" dava şartları arasında sayılmıştır.

19. Medeni usul hukukunda hukukî yarar, mahkemede bir davanın açılabilmesi için, davacının bu davayı açmakta ve mahkemeden hukuksal korunma istemekte bir çıkarının bulunması gerektiğine işaret eder. Davacının davayı açtığı tarih itibariyle dava açmakta hukuk kuralları tarafından haklı bulunan (korunan) bir yararı olmalı, hakkını elde edebilmesi için mahkeme kararına ihtiyacı bulunmalıdır.

20. Yine bu yararın "hukuki ve meşru", "doğrudan ve kişisel", "doğmuş ve güncel" olması da gerekir (Hanağası, Emel: Davada Menfaat, Ankara 2009, s.135).

21. Öte yandan dava açılmasında olduğu gibi, mahkemeye yapılan her talep için, talepte bulunanın hukukî yararının varlığı şarttır. Aksi hâlde mahkeme, böyle bir talebi inceleyip yerine getiremez (Kuru, Baki: Medenî Usul Hukuku El Kitabı, Cilt I, Yetkin Yayınları, Mart 2020, s.390).

22. Gelinen bu noktada belirtilmelidir ki; kanun yolu davanın taraflarına tanınan bir hukukî yoldur ki; bununla yanlış olan kararların (daha doğrusu yanlış olduğu iddia edilen kararların) tekrar incelenmesi ve değiştirilmesi sağlanır.

23. Hüküm mahkemelerinin karar verirken yanlış yapmaları ihtimali bulunduğundan, verilen kararların daha yüksek bir mahkeme tarafından kontrol edilmesi için, her hukuk sisteminde kanun yolları kabul edilmiştir (Kuru, Baki; Cilt III, s. 4483).

24. Kanun yollarından biri de temyiz yolu olup nihai bir karar, kanunda öngörülen süre içinde, harca tabi ise harcı yatırılarak temyiz edilebilir. Bunlara ilaveten nasıl ki, davacının dava açmakta hukukî menfaatinin bulunması gerekiyorsa, temyize başvuranın da bu yola başvurmakta hukukî menfaatinin bulunması gerekir.

25. Buna göre temyiz yoluna başvuran tarafın temyiz ettiği kararın kaldırılması ya da değiştirilmesinde korunmaya değer bir menfaati olmalıdır. Davada haklı çıkmış olan tarafın da hukukî menfaati bulunmak kaydıyla hükmü temyiz etmesi mümkündür.

26. Yeri gelmişken usulî kazanılmış hak kurumuna kısaca değinilmesi gerekmektedir.

27. Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukukî alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri hâline gelmiştir.

28. Anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmekte olup bu noktada bir mahkemenin Yargıtay dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukukî esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğacağı gibi bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yolu ile de usulî kazanılmış hak gerçekleşebilir.

29. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usulî kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 E., 1959/5 K. sayılı kararı).

30. Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı çıkması, o konuda yeni bir kanunun yürürlüğe girmesi, uygulanması gereken kanun hükmünün hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmesi, görev, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ile bozma kararının maddi hataya dayanması hâllerinde usulî kazanılmış hak oluşması mümkün değildir.

31. Somut olayda İlk Derece Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle 2005/10. aya ait prim ile işsizlik sigortası primi borç aslı ve gecikme zammı alacaklarının zamanaşımına uğradığı, 2005/12, 2006/1, 2006/2 ve 2006/3. aylarına ait prim ile işsizlik sigortası primi borç aslı ve gecikme zammı alacaklarının zamanaşımına uğramadığına karar verilmiş olmakla verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine, Özel Dairece davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verildikten sonra davacı vekilinin temyizi yönünden 2005/12. ayına ait prim ve işsizlik sigortası primi aslı ile gecikme zammının zamanaşımına uğradığından davacının sorumlu olmadığı belirtilerek karar bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince önceki kararda direnilmiş olup direnme kararını davalı Kurum vekilinin temyiz ettiği görülmüştür.

32. Bu durumda yukarıda yapılan açıklamalar ile somut olaya ilişkin maddi ve hukukî olgular bir arada değerlendirildiğinde; Özel Dairece davalı Kurum vekilinin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle bozma kapsamı dışında kalan bu yönlerin kesinleştiği, usulî kazanılmış hakkın istisnalarının da bulunmadığı, davalı ... aleyhine olan bozma nedenine ise direnilmesi karşısında artık davalı Kurum vekilinin bu kararı temyiz etmekte hukukî yararının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.

33. Bu nedenle davalı Kurum vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalı ... vekilinin temyiz isteminin hukukî yarar yokluğundan REDDİNE, 28.06.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.