Logo

Hukuk Genel Kurulu2022/85 E. 2022/1781 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Bölge adliye mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin nitelikte olup olmadığı ve eksikliklerin hangi mahkemece giderileceği.

Gerekçe ve Sonuç: Bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353/1-a-6. maddesi kapsamında verdiği kararların kesin nitelikte olduğu ve bu kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı gözetilerek, direnme kararını onayan bölge adliye mahkemesi ek kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi

1. Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince verilen davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 04.12.2019 tarihli ve 2018/700 E., 2019/593 K. sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince verilen kararın kesin olarak verildiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine ilişkin ek kararın davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar kaldırılmak suretiyle hüküm bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş, ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince kararın kesin olarak verildiği gerekçesiyle temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar verilmiştir. Ek karar, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; müvekkilinin davalı şirketteki %50 hissesini diğer ortak davalı ...’a noterde devrettiğini ve devrin şirket tarafından onaylanarak ticaret siciline tescil edildiğini, ayrıca müvekkili ile davalılar arasında şirket hissesinin satışı sebebiyle ortaklıktan ayrılma protokolü yapıldığını, şirket hissesinin davalı ...’a devredilmesine rağmen davalıların protokole aykırı davrandıklarını, protokol gereğince müvekkilinin 100.000EURO alacaklı olduğu ileri sürerek şimdilik 1.000EURO’nun ödeme tarihindeki Türk Lirası karşılığının ticarî faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar Cevabı:

5. Davalılar vekili; müvekkili ... ile davacı arasındaki 17.09.2018 tarihinde noterde hisse devir sözleşmesi yapıldığını ve bu sözleşme gereğince hisse devrinin ticaret siciline tescil edildiğini, davacının müvekkili ... ile yapılan 16.09.2018 tarihli ortaklıktan ayrılma protokolü gereğince talepte bulunduğunu, bu protokolün hem adi şekilde yapıldığı hem de döviz cinsinden yapıldığı için geçersiz olduğunu, ayrıca müvekkili şirkete protokole taraf olmadığından husumet yöneltilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesi Kararı:

6. Lüleburgaz 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) 04.12.2019 tarihli ve 2018/700 E., 2019/593 K. sayılı kararı ile; taraflar arasındaki şirket hissesi devrinin 17.09.2018 tarihli sözleşmeye göre 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine uygun olarak gerçekleştiği, noter devir sözleşmesinde devir bedelinin nakden ve tamamen ödendiğinin belirtildiği, buna karşılık davacının dava konusu 16.09.2018 tarihli adi yazılı sözleşmenin TTK'daki yazılı şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmediğinden geçerliliğinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla davacının noterde düzenlenen pay devri sözleşmesinin aksini ispata yarar bir belge sunamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Kararı:

7. İlk derece mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

8. ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 15.10.2020 tarihli ve 2020/340 E., 2020/1129 K. sayılı kararı ile; limited şirket hisse devri sözleşmesinin noterde düzenlenmesinin gerekli olması nedeniyle adi yazılı protokol tek başına geçersiz ise de, somut olayda resmî şekil şartlarının da bilahare yerine getirildiği, 16.09.2018 tarihli protokolün/sözleşmenin, davalı tarafça inkar edilmediği gibi imzaya da itiraz edilmediği, dolayısıyla yan edimleri içeren protokolün geçerli olduğu ve tarafları arasında alacak- borç doğuran yazılı sözleşme mahiyetinde bulunduğu, bu sözleşmeye bağlı olarak koşullarının oluşması hâlinde talepte bulunulmasının mümkün olduğu, bu itibarla usulünce taraf delilleri toplanılıp oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, diğer istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, dosyanın mahkemesine iadesine HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin olarak karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Ek Kararı:

9. Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

10. ... Bölge Adliye Mahkemesinin 13. Hukuk Dairesinin 26.10.2020 tarihli ve 2020/340 E., 2020/1129 K. sayılı ek kararı ile; kararın kesin olarak verilmiş olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Özel Daire Bozma Kararı:

11. Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararına karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

12. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08.02.2021 tarihli ve 2021/614 E., 2021/948 K. sayılı kararı ile; “…1-Bölge Adliye Mahkemesince 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca eksik inceleme nedeniyle İlk Derece Mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmiş ise de, bu kararın gerçekten “kesinlik” koşullarını haiz olup olmadığının Yargıtay’ca denetlenmesi gerekir. Esasen, ilk derece mahkemelerinin “kesin” olduğundan bahisle verdikleri kararlar bakımından HMK’nın 346. maddesi ile bölge adliye mahkemelerine verilen istinaf istemlerinin reddine dair ilk derece mahkemeleri kararlarının yerindelik denetimi yapma yetkisinin, HMK’nın 366.maddesindeki atıf hükmü karşısında, bölge adliye mahkemelerinin kararlarının kesin olduğuna ve bu sebeple temyiz istemlerinin reddine dair kararlar bakımından temyiz incelemesi sırasında Yargıtay’a tanınmadığından bahsetmek mümkün değildir.

Konuya ilişkin 6100 sayılı HMK’nın 353. maddesinde Bölge Adliye Mahkemelerince duruşma yapılmadan verilecek kararlar sayılmış olup, 22.07.2020 tarih ve 7251 sayılı Kanun ile değişik HMK’nın 353/l-a-6. maddesinde, ilk derece mahkemelerince, tarafların gösterdikleri ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli deliller toplanmadan veya değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, esasa ilişkin inceleme yapılmaksızın bölge adliye mahkemelerince ilk derece kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verilebileceği düzenlenmiştir.

HMK’nın 371/1-ç bendi uyarınca, Yargıtay alt derece mahkemelerince verilen kararların temyiz incelemesini yaparken, “karara etki eden yargılama hatalarını” bozma sebebi yapması gerekmektedir. Gerek anılan düzenleme, gerekse HMK’nın 353/1-a-6 ve 366.maddesinin yollamasıyla 346.maddesindeki düzenlemelerin aksine, ilk derce mahkemelerince uyuşmazlığın çözümüne etkili olacak nitelikteki delillerin toplanması ve değerlendirilmesine rağmen, bölge adliye mahkemelerinin aksi kanaatle, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak esas hakkında inceleme yapmaksızın mahkemesine kesin olarak iadesine karar verebileceği ve bu kararın da Yargıtay’ca denetlenemeyeceği şeklinde yorumlanması mümkün görülmediğinden davalılar vekilinin ek karara ilişkin temyiz istemlerinin kabulüne ve temyiz isteminin reddine dair ek kararın kaldırılarak, asıl dosyaya yönelik temyiz istemlerinin incelenmesine karar verilmiştir.

2-Somut olayda, İlk Derece Mahkemesi, taraflar arasında limitet şirket hisse devrine ilişkin 17.09.2018 tarihli devir sözleşmesinin noterde düzenlendiği ve bu sözleşme uyarınca devrin gerçekleştiği, davacının talebine dayanak yaptığı 16.09.2018 tarihli hisse devir sözleşmesinin ise adi yazılı olması nedeniyle TTK 520. maddesi uyarınca geçersiz olduğu, resmi senedin aksini ispatlayan bir belge sunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince davanın esasına etki edecek deliller toplandığı ve bu deliller de Mahkemece değerlendirildiği halde, bu aşamadan sonra istinaf istemi üzerine dosya önüne gelen Bölge Adliye Mahkemesince ancak, ya 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b maddesinde yer alan hükümler doğrultusunda duruşma açmaksızın dosyanın esasını incelemesi ya da HMK’nın 356.maddesi uyarınca, duruşma açarak gerekli kararı vermesi gerekir. Şayet toplanan deliller çerçevesinde HMK’nın 353/1-b-2 hükmü doğrultusunda, istinaf incelemesi yapan Bölge Adliye Mahkemesi kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği veya kararın gerekçesinde hata edildiği düşüncesinde ise İlk Derece Mahkemesinin kararını kaldırarak kendisinin yeniden esas hakkında karar vermesi, gerekirken, İlk Derece Mahkemesinin geçersiz olduğunu söylediği 16.09.2018 tarihli sözleşmenin esasen geçerli olduğunu ifade ile, eksik inceleme ve araştırma gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararını kaldırarak dosyanın kesin olarak Mahkemesine iadesine karar vermesi doğru olmamıştır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığından, buna bağlı olarak Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin olduğundan da söz edilemez. Anılan nedenlerle, Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz isteminin reddine ilişkin 26.11.2020 tarih, 2020/340 E.-2020/1129 sayılı ek kararının bozularak kaldırılmasına, işin esası ile ilgili olarak yukarıda belirtilen nedenlerle HMK’nun 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi’nin 15.10.2020 tarihli kararının bozularak kaldırılmasına karar verilmesi gerekmiştir…” gerekçesiyle ek kararın kaldırılmasına ve asıl kararın bozulmasına karar verilmiştir.

Direnme Kararı:

13. ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 24.06.2021 tarihli ve 2021/947 E., 2021/951 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeye ek olarak, HMK’nın temyiz edilemeyen kararlar başlıklı 362/1 maddesine 7251 sayılı Kanun ile eklenen (g) bendi gereğince, 353/1-a maddesi kapsamında verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı, dolayısıyla HMK'nın 353/1-a maddesi kapsamında verilen kararların kesin olduğu ve bu kararlara ilişkin temyiz incelemesi yapılmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi Ek Kararı:

14. Bölge Adliye Mahkemesinin direnme kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

15. ... Bölge Adliye Mahkemesinin 13. Hukuk Dairesinin 14.09.2021 tarihli ve 2021/947 E., 2021/951 K. sayılı ek kararı ile; direnme kararının kesin olarak verilmiş olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Ek Kararın Temyizi:

16. Ek karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK

17. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; bölge adliye mahkemesince verilen kararın HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kesin nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre somut olayda eksikliklerin ilk derece mahkemesince mi yoksa bölge adliye mahkemesince mi giderilmesi gerektiği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE

18. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.

19. İstinaf ile ilgili monografilerin karşılaştırmalı hukuka ilişkin bölümlerinde “geniş (tam) istinaf sistemi” “dar istinaf sistemi” ayrımına yer verilmektedir. Geniş istinaf sistemi davanın istinaf merciinde adeta yeniden görülmesi ve yeniden hükme bağlanması esasına dayanmaktadır. Dar istinaf sistemi ise ilk derece mahkemesinde hükme bağlanmış olan davanın yeniden görülmesinden ziyade o davada verilen hükmün denetlenmesi esasını benimsemektedir. Buna göre geniş istinafta ikinci derece mahkemesi önüne yeni vakıa ve deliller getirtilmesi konusunda bir sınırlama bulunmamakta, istinaf incelemesi istinaf dilekçesinde belirtilen hususlarla sınırlanmamakta, istinaf yoluna başvurmanın hükmün icrasını erteleyici etkisine getirtilen istisnalar sınırlı tutulmaktadır. Buna karşılık dar istinafta kanun yolu incelemesinin kural olarak istinaf dilekçesinde gösterilen sebeplerle sınırlı tutulduğu görülmekte, ikinci derece mahkemesinde yapılabilecek taraf işlemleri sınırlamalara tabi kılınmakta, yeni vakıa ve deliller ileri sürülmesi istisnai hâllerle sınırlı tutulmakta, istinaf incelemesi sırasında hükmün teminat karşılığında icrasına imkân veren hükümler bulunmaktadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunumuz dar istinaf sistemini benimsemiştir. Gerçekten istinaf incelemesinin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı tutulması, bölge adliye mahkemesinde yapılan istinaf incelemesinde kural olarak re’sen göz önünde tutulacak olanlar dışında ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların dinlenmemesi, yeni delillere dayanılamaması ve bölge adliye mahkemesinin ilk derece mahkemesi kararını kaldırıp dosyayı bu mahkemeye geri göndermek konusunda geniş bir yetkiye sahip olması dar istinaf sistemine ait özelliklerdir.

20. İstinaf sistemi kavram olarak açıklandıktan sonra istinaf kanun yolu aşamasına da değinmek gerekmektedir. Öncelikle kararı veren ilk derece mahkemesi dilekçeler (istinaf dilekçesi ve cevap dilekçesi) verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili istinaf mahkemesine gönderir. (HMK m. 347/3, m. 343/4) İstinaf mahkemesinin görevli hukuk dairesi, ilk önce yetkili olup olmadığını re’sen inceler. Yetkili olduğu kanısına varırsa dosya üzerindeki ön incelemesine devam eder. Ön inceleme sonunda incelemenin aynı istinaf mahkemesinin başka bir dairesince (veya başka bir istinaf mahkemesince) yapılması gerektiği, istinaf edilen kararın kesin olduğu, başvurunun istinaf süresi içinde yapılmadığı, başvuru şartlarının yerine getirilmediği, başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmediği tespit edilen dosyalar hakkında gerekli karar verilir (Kuru, Baki: Medeni Usul Hukuku Cilt II, Ankara 2020, s. 1366-1368).

21. Konuya ilişkin HMK’nın 352. maddesinin 1. fıkrası “(1) Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti halinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

d) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi…” şeklinde düzenlenmiştir.

22. Ön inceleme aşamasında verilecek kararlar, incelemenin başka bir daire tarafından yapılması gerektiğine ilişkin “gönderme kararları”, ilk derece mahkemesine ait kararın istinaf kanun yolu açık olmayan kesin bir karar olması nedeniyle ve ayrıca başvurunun süresi içinde yapılmaması nedeniyle verilen “dilekçenin reddi kararları” ve istinaf başvuru şartlarının yerine getirilmemesi nedeniyle verilen “başvurunun yapılmamış sayılmasına” ilişkin kararlardır. Bu aşamada verilecek olan kararların temel niteliği ne işin esası, ne de ilk derece mahkemesine ait kararla bir ilgisinin olmamasıdır. Nitekim bu aşamada yapılan incelemede dairenin görevli olup olmadığı, inceleme konusu olan ilk derece mahkemesine ait kararın kesin olup olmadığı ve başvurunun süresinde ve kanunda öngörüldüğü biçimde yapılıp yapılmadığı denetlenmektedir. Dolayısıyla ön incelemede verilen kararlar tamamen istinaf başvurusu ile ilgili olup, başvurunun kabul edilebilir olmadığını tespit eden usule ilişkin nihai kararlardır (Akkaya, Tolga: Medeni Usul Hukukunda İstinaf, Ankara 2009, s. 319).

23. Ön inceleme aşamasında eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosyalar incelemeye alınır.

24. İstinaf bölümünde, aksine hüküm bulunmayan hâllerde ilk derece mahkemesinde uygulanan yargılama usulü istinaf mahkemesinde de uygulanır. İstinaf incelemesi duruşmasız veya duruşmalı yapılır. Duruşmasız istinaf incelemesi HMK’nın 353. maddesinde düzenlenmiştir.

25. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin ilk hâlinde “(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.

6) Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” hükmü yer almakta iken;

7035 ve 7251 sayılı Kanunlar ile yapılan değişiklikler sonucu 353. madde “…(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hakimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hakimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması (MÜLGA İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/29)

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (MÜLGA İBARE RGT: 05.08.2017 RG NO: 30142 MÜKERRER KANUN NO: 7035/29) karar verilmiş olması.

(DEĞİŞİK ALT BENT RGT: 28.07.2020 RG NO: 31199 KANUN NO: 7251/35)

6) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra (EKLENMİŞ İBARE RGT: 28.07.2020 RG NO: 31199 KANUN NO: 7251/35) başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

26. Yukarıda yapılan açıklamalar ve yasal düzenlemelerden sonra somut olay özelinde HMK’nın 353/1-a-6 bendi değerlendirildiğinde; anılan hüküm istinaf kanun yolunun ne şekilde uygulanacağı konusunda son derece belirleyicidir. Bir taraftan istinaf mahkemelerinin hukukî denetim yanında aynı zamanda maddi vakıa incelemesi de yaparak tahkikat sonucuna göre yeniden karar verme yetkisini haiz olan bir hüküm mahkemesi olduğu kabul edilirken, diğer taraftan da söz konusu bu hükümle bir nevi eksik inceleme gerekçesiyle dosyanın mahalline geri gönderilmesi kabul edilmektedir. HMK’da kabul edilen dar istinaf sisteminin amacına uygun olarak istinaf mahkemelerinin hukukî denetim görevini yerine getirirken gerektiğinde yeniden tahkikat ve inceleme yapmalarına imkân verecek bir uygulamanın benimsenmesi ancak ortada hukukî ve maddi vakıa denetimine konu olacak verilerin bulunmaması hâlinde ise tahkikatın yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye geri gönderilmesi gerekmektedir. Olaya ve maddi delillere en yakın olan mahkeme ilk derece mahkemesidir (Kurtoğlu, Tülin: Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması, Ankara 2017, s. 152-153).

27. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a. maddesinde altı bent hâlinde sayılmış olan usule ilişkin hukuka aykırılık durumlarında, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın geri gönderilmesine, (b) bendinde “başvurunun esastan reddine” “düzelterek yeniden esas hakkında karar” ve “yeniden esas hakkında karar” şeklinde hüküm kurulacağı belirtilmiştir.

28. Bu kapsamda HMK’nın 353/1-a maddesinin 1-6 bentleri arasında sayılan usule ilişkin hukuka aykırılıklar tespit edildiğinde, ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine kesin olarak karar verilecektir. HMK’nın 353/1-a maddesinde belirtilen durumlarda istinaf mahkemesi kararı esas yönünden inceleyemez (Kurtoğlu, 187-188). Bu nedenle madde metninden de açıkça anlaşılacağı üzere HMK’nın 353/1-a maddesinde 6 bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin verdiği esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararları kesin olduğundan temyiz edilemez.

29. Öte yandan 7251 sayılı Kanun ile HMK’nın 362. maddesine eklenen (g) bendine göre “353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararlar” hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağı açıkça hüküm altına alınmış olup, hükmün gerekçesinde de; 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren durumlarda bölge adliye mahkemesinin duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği, fıkraya eklenen yeni (g) bendiyle, 353. madde hükmü ile uyum sağlanarak Kanunun bütünlüğünün korunması amaçlandığı ifade edilerek 353. maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında verilen kararların kesin nitelikte olduğu vurgulanmıştır.

30. Hâl böyle olunca bölge adliye mahkemelerinin HMK’nın 353. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamına giren kararları kesin nitelikte olduğundan ... Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesince verilen 14.09.2021 tarihli ek karar yerindedir.

31. O hâlde, usul ve yasaya uygun 14.09.2021 tarihli ek kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.

IV. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Bölge Adliye Mahkemesinin 14.09.2021 tarihli ek kararının ONANMASINA,

Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına,

Dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 20.12.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.