"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/297 E. 2017/480 K. sayılı kararının ilamlı icra takibine konulduğunu, borçlu tarafından eski hâle getirme talebi ile istinaf yoluna başvurularak Bölge Adliye Mahkemesinden icranın geri bırakılması kararı için mehil talep edildiğini, Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin İstanbul 31. İcra Müdürlüğüne gönderdiği 19.01.2018 tarihli yazıda istinaf dilekçesinin süresinde verilmediğinin bildirildiğini, açık hükme rağmen İstanbul 31. İcra Müdürlüğünde görev yapan müdür yardımcısı Ayşe Arık Gire tarafından ilamın icrasının durdurulduğunu, 24.01.2018 tarihli mehil vesikası düzenlenerek borçluya tehiri icra kararı için 60 gün mehil verildiğini, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 19.03.2018 tarihli ek kararı (2018/738 E., 2018/471 K. sayılı dosyada verilen) ile davalı vekilinin eski hâle getirme talebi ile istinaf talebinin süre yönünden reddine karar verildiğini, borçlunun, kararın temyiz edildiğini belirterek tehiri icra kararı için mehil talebinde bulunması üzerine İstanbul 31. İcra Müdürlüğünde görev yapan müdür yardımcısı Serpil Cerit tarafından 23.03.2018 tarihli karar ile 60 gün mehil verildiğini, bu karara karşı icra mahkemesine şikâyette bulunduklarını, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 28.05.2018 tarihli ve 2018/409 E., 2018/580 K. sayılı kararı ile şikâyetin reddine karar verildiğini, karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş ise de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin 10.05.2019 tarihli ve 2018/2571 E., 2019/1005 K. sayılı kararı ile İstanbul 15. İcra Mahkemesinin 28.05.2018 tarihli ve 2018/409 E., 2018/580 K. sayılı kararının niteliği itibariyle kesin olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine karar verildiğini, İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 99. maddesine aykırı şekilde karar verdiğini, ilamın infazının durdurulması sonucu icra dosyasına yatırılan paranın ödemesine engel olunarak müvekkilinin zarara uğratıldığını, zararın bilirkişi raporu ile tespit edileceğini belirterek belirsiz alacak davası olarak açılan davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1000TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; zamanaşımı süresinin dolduğunu, sunulan delillerin ispata yeterli olmadığını ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesindeki sorumluluk koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 20.10.2021 tarihli ve 2020/1 E., 2021/10 K. sayılı kararı ile; “…Davacı vekili; Dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, alacağının tahsili amacıyla icra takibine başlandığı, icranın durdurulmasına karar verilmesi nedeniyle İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyası üzerinden yapılan şikayet başvurusunun reddedilmesi nedeniyle zarara uğradığını iddia ederek uğramış olduğu zarar nedeniyle dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte 1000-TL maddi tazminatın hazineden alınarak kendilerine ödenmesini istemiştir.
Davalı ... vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu alacağın her zaman ve başka yollardan tahsil imkanı ortadan kalkmamış olduğunu ve zarar unsuru gerçekleşmediğini, dava konusu edilen hususta yargılama aşamasının tamamlanmadığını, HMK'nun 46. maddesinde belirtilen yasal koşulların oluşmadığını, delillerin değerlendirilerek, soyut kanun hükümlerinin somut olaya uygulanması sonucu, hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda karar verildiğini, HMK 46 anlamında bir kusurun olmadığını, kusurlu veya hukuka aykırı herhangi bir işlem bulunmadığını, belirtilen nedenlerle davanın reddine ve davacı aleyhine disiplin para cezasına hükmedilmesini istemiştir.
İhbar olunan Hakim ...; Cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER:
İstanbul 15. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/409 E. sayılı dosyası,
İstanbul 31. İcra Dairesinin 2018/287 E. sayılı takip dosyası,
İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
A-...nun 46. maddesi :
(1) Hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
(a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
(b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
(c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
(ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
(d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
(e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.
(2)Tazminat davasının açılması, hakime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması yahut mahkûmiyet şartına bağlanamaz.
(3)Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hakime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder.
B- ...nun 49. maddesi :
Dava esastan reddedilirse davacı, beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına mahkûm edilir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hakimin kararından dolayı Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı Kanun'u, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve anılan Kanun'da; “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yapılan düzenlemeyle (Kanunun 46 - 49. maddelerinde); sorumluluk sebeplerine, yargılamada görevli merciye, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirilmiş, kısaca hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem hayata geçirilmiştir. Buna göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı kuralı benimsenmiştir.
GÖREV: Görevli yargı merciine ilişkin olarak HMK’nun 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde;…açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeye göre, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi Hukuk Dairesinde yapılacak idiyse, dava o Hukuk Dairesinde açılacaktır. Somut olayda, davaya konu olan şikayete ilişkin İcra Hukuk Mahkemesi Hakimi tarafından bu konuda verilen kararın temyiz mercii Dairemiz olduğundan, ilk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaya da Dairemiz görevli ve yetkili bulunmaktadır.
SÜRE : Dava yasal süre içerisinde açılmıştır.
İHBAR :6100 sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, dava, kararı veren Hâkim ...'ya resen ihbar edilmiştir.
HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” hükmüne yer verilmiş olup, davacı, HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrası uyarınca; dava açarken gerekli harç ve gider avansını yatırmıştır.
ÖN İNCELEME:
Davacı vekilinin ...nun 120. maddesi gereğince yatırması gereken gider avansını yatırdığı, davanın Hakim ...'ya re’sen ihbar edildiği, tensip tutanağının davacı vekiline, dava dilekçesi ve ekleri ile tensip tutanağının, davalı ile ihbar olunana tebliğ edildiği, davalı vekilinin cevap dilekçesi sunduğu, dilekçenin, davacı vekiline ve ihbar olunana tebliğ edildiği, davacının cevaba cevap dilekçesi sunduğu, dilekçenin davalı vekiline tebliğ edildiği, ...nun 137 v.d. maddeleri uyarınca ön inceleme aşamasının tamamlanmış olduğu görüldüğünden ve tarafların sulh olmayacakları anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği'nin 41. maddesinin 2. fıkrası gereğince tahkikata geçilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;
Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,
şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.
HMK’nun 46 ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkimin, bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup, kişisel kusura, haksız fiile veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
T.C. Anayasasının 138/1-2. maddesi gereğince; “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hâkimlerin Anayasa güvencesi altına alınan bağımsızlığı, ilke olarak yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyladır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer devlet memurlarının tâbi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin, aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
Tabiidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
Hâkimlerin verdikleri kararlarından dolayı ilke olarak sorumlu tutulamayacakları esas olmakla beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla, onun hukuki sorumluluğunu sınırlı olarak kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tâbi tutmuştur.
Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; HMK’nun 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten, adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin, tevil ve tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerekir.
Somut olayın incelenmesinde;
İncelenen tüm dosya kapsamına göre;
Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/297 Esas 2017/480 K. sayılı ilamı İstanbul 31. İcra Müdürlüğünün 2018/287 E. sayılı dosyasında alacaklısı ... tarafından takibe konulmuş, borçlu Babacan Grup Yatırım İnş. San. Tic. Ve A.Ş.; mahkeme kararının istinaf edilmesi nedeniyle bölge adliye mahkemesinden icranın geri bırakılması kararı getirmek üzere mehil talep etmiş, icra müdürlüğü tarafından 60 gün mehil verilmiş, bu talep sırasında icra müdürlüğüne Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından gönderilen 19.1.2018 tarihli yazıda, istinaf dilekçesinin süresinde verilmediği bildirilmiştir. İstinaf süresinde yapılmamış, HMK'nun 95.maddesi gereğince eski hale getirme talep edilmiştir. HMK'nun 98/2. maddesi gereğince eski hale getirme talebini inceleme yetkisi bölge adliye mahkemesine ait olduğundan dosya İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2018/738 E. 2018/471 K. 19.3.2018 tarihli kararı ile, eski hale getirme talebi reddedilmiş, süresinde yapılmayan istinaf başvurusunu da reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesinin bu kararı icra müdürlüğüne ibraz edilerek, teminatın ödenmesi talep edilmiştir. Bunun üzerine borçlu taraf bölge adliye mahkemesi kararını temyiz etmiş, Yargıtay'dan tehiri icra kararı getirmek üzere mehil talep ettiklerine dair başvuruda bulunmuş, icra müdürlüğü borçluya tehiri icra kararı getirmek üzere 23.3.2018 tarihli karar ile 60 gün süre vermiş, takibe konu mahkeme kararı süresinde istinaf edilmediği için kesinleşmiştir. Bölge adliye mahkemesinde davalının eski hale getirme talebi incelenmiş ve reddedilmiştir. Akabinde alacaklı İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesinde 23.3.2018 tarihli icra müdürlüğü işlemini şikayet etmiş, mahkemece 2018/409 E. - 2018/580 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verilmiştir. Bu kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23.Hukuk Dairesi tarafından kararın niteliği itibariyle kesin kararlardan olduğundan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatına varıldığından, işbu davanın reddine ve ...nun 49. maddesi hükmü uyarınca davacının 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1-HMK'nun 46.maddesi uyarınca açılan davanın REDDİNE,
2-HMK’nun 49.maddesi uyarınca davacının takdiren 700-TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince; alınması gereken 93,10-TL başvurma harcı yerine 83,50-TL alındığından, eksik kalan 9,60-TL harç ile alınması gereken 123,60-TL maktu karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 133,20-TL bakiye harcın, davacıdan tahsiline,
4-Davacı tarafca yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde davacıya iadesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/4.bendi gereğince takdir edilen 5.940-TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalı ... Hazinesine verilmesine…” kesin olmak üzere karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. GEREKÇE
8. Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
9. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
10. Somut olayda HMK'nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
11. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, Daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
III. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 07.04.2022 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.