"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2022/2374 E., 2022/2217 K.
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 27.04.2022 tarihli ve 2022/3244 Esas, 2022/6432 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki Kurum işleminin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili; müvekkilinin malûliyet aylığı almak için Kuruma yaptığı başvurunun kabul edilmemesi üzerine açtığı davada İzmir 8. İş Mahkemesinin 2011/709 Esas, 2015/310 Karar sayılı kararı ile çalışma gücünün %60’ını kaybettiği gerekçesiyle 01.10.2011 tarihinden itibaren malûliyet aylığı bağlanmasına karar verildiğini ve kararın onanarak kesinleştiğini, karar sonrası aylığın ödenmesi için Kuruma yaptığı başvuruya 27.02.2018 tarihli yazı ile geçmiş kayıtların incelenmesi sırasında ...’a ait işyerindeki çalışmalarının sahte çalışma kapsamında değerlendirilerek iptal edilmesi nedeniyle 1800 gün fiili çalışma şartını sağlamadığından aylığın ödenmeyeceği yönünde cevap verildiğini, kesinleşen karara rağmen aylığın ödenmemesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek Kurum işleminin iptali ile hak edilen aylıkların ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; İzmir Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Bölge Sağlık Kurulu tarafından düzenlenen 07.11.2011 tarihli ve 14007160 sayılı kararla davacının çalışma gücünün %60'ını kaybetmediğine karar verildiğinden malûliyet talebinin reddedildiğini, bunun üzerine malûliyet oranının tespiti ve malûlen emekliliğe karar verilmesi talebiyle açılan davanın davacı lehine sonuçlanarak onanmak suretiyle kesinleşmesi üzerine malûliyet aylığı bağlanması için gerekli işlemlerin yapılması esnasında davacının 02.07.2010-01.09.2011 tarihleri arasında hizmet bildirimlerinin yapıldığı 1364... sicil numaralı ... unvanlı işyerinde yapılan denetim sonucunda düzenlenen 26.01.2017 tarihli raporda işyerinin Kanun kapsamına alındığı 12.09.2009 tarihi itibariyle sahte işyeri kapsamında kapatılarak bu dosyadan yapılan bütün bildirimlerin iptal edilmesi gerektiği tespit edildiğinden bu işyerinden yapılan toplam 421 günlük hizmetinin iptal edildiğini, davacının toplam prim ödeme gün sayısı malûliyet aylığı koşulu olan 1800 günün altına düşmesi (1632 gün) nedeniyle kendisine malûliyet aylığı bağlanamadığını, davacının 30.12.2016 tarihinde 180 gün askerlik borçlanma talebinde bulunarak borçlanma bedelini 2017 Ocak ayı içerisinde yatırması ve prim ödeme gün sayısının 1851 gün olması üzerine 01.02.2017 tarihi itibariyle malûllük aylığı bağlandığını belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 23.03.2021 tarihli ve 2018/255 Esas, 2021/128 Karar sayılı kararı ile; somut uyuşmazlıkta bordro ve davacı tanığı ...’nun beyanı dikkate alındığında davacı ile dava dışı ... ünvanlı işyeri arasında hizmet akdi kurulduğuna ilişkin kanaat oluşmadığı, Kurum işleminin aksinin de kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 03.12.2021 tarihli ve 2021/1973 Esas, 2021/1941 Karar sayılı kararı ile; maddi anlamda kesin hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanmış bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü kanun yolu niteliğindeki yargılamanın yenilenmesi nedenleri sınırlı olarak sayılmış olup kıyas yolu ile bunların genişletilmeyeceği, davacıya 01.09.2011 tarihini takip eden aybaşı olan 01.10.2011 tarihinden itibaren malûliyet aylığının bağlanması ve ödenmeyen aylıkların yasal faizi ile birlikte ödenmesi gerektiğinin tespitine ilişkin verilen kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği, Anayasanın 138. maddesi uyarınca davalı Kurumun mahkeme kararlarına uymak zorunda olduğu, aksi hâlin hak arama hürriyeti ve hukuki güvenlik ilkesine aykırılık teşkil edeceği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle davanın kabulüne, dava konusu Kurum işleminin iptaline karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...Somut olayda; davacı tarafından maluliyet oranının tespiti ve maluliyet aylığının bağlanması gerektiğinin tespitine dair İzmir 8. İş Mahkemesi’nde dava açıldığı; iş bu Mahkemece, 2011/709 E. 2015/310 K. sayılı ilamı ile davacının çalışma gücünün en az %60'ını kaybettiğinin, maluliyet başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğunun ve işten ayrılma tarihini takip eden 01.10.2011 tarihinden itibaren maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine dair hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Kurum 26.01.2017 tarihli raporu ile davacının, Mustafa Balaban adına kayıtlı temizlik maddeleri satışına faaliyet konulu 35 sicil nolu işyerinden bildirimlerini iptal etmiş olup; davacının prim gün sayısının 1632 güne düşmesi nedeni ile, maluliyet aylığının bağlanma koşullarından olan 1800 gün prim gün şartını sağlayamaması hasebiyle, 01.10.2011 tarihinden itibaren bağlanan aylığı kesilmiştir.
Davacıya, kruumca daha sonra, 30.12.2016 tarihinde 180 günlük borçlanma bedelini 2017 /1. ay itibari ile ödemesi üzerine 1851 gün prim ödeme gün sayısı üzerinden, 01.02.2017 tarihi itibari ile maluliyet aylığı yeniden bağlanmıştır.
Eldeki davada, prim gün sayısının düşmesi ile aylık bağlama koşullarının değiştiği anlaşılmakla; hukuki güvenlik ilkesi gerekçesi ile davanın kabulüne dair hüküm tesisinde gerekçe isabetsiz görülmekle; dosya kapsamında iptale konu olan dönemler bakımdan irdeleme yapılmalı; öte yandan askerlik borçlanmasının aylık bağlama koşullarına etkisi de irdelenmek suretiyle, sonucuna göre karar verilmelidir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; kesinleşen mahkeme kararıyla ortaya çıkan aylığa hak kazanma olgusunun dayanağı unsurlardan birinin idari işlemle ortadan kaldırılmasının olanaklı olmadığı, aksine yaklaşımla kesin hükümle elde edilen hiçbir hakkın güvence altında olamayacağı, kesin hüküm öncesi döneme ilişkin gerekçeye dayalı idari işlemlerin yargı kararlarının bağlayıcılığını bertaraf edebileceği, dava sırasındaki tüm vakıalar yönünden kesin hüküm etkisi oluştuğu ve kesin hüküm öncesine ilişkin herhangi bir nedenin, kesin hüküm sonrasında ileri sürülmesi olanağı bulunmadığından kesin hükme konu aylık koşulları arasında yer alan prim ödeme gün sayısının kesin hüküm sonrasında herhangi bir gerekçeye dayalı olarak idari işlemle değiştirilmesi olanağı bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davalı Kurum vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı Kurum vekili, sahte işyeri tespiti ve bu işyerinden yapılan bildirimlerin iptalinin davacının çalışma gücünün %60'nı kaybedip kaybetmediğinin araştırılarak yargılama sonunda çalışma gücünün %60'ını kaybettiği, malûliyet başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğu ve aylık bağlanması gerektiği belirlenmek suretiyle verilen ve 12.05.2016 tarihinde kesinleşen karar sonrası ortaya çıkan yeni bir olgu olduğu, farklı gerekçe ile kesinleşen İzmir 8. İş Mahkemesi kararının eldeki davada kesin hüküm oluşturmayacağı dürüstlük kuralına da uygun olarak davanın reddi gerektiği belirterek direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; çalışma gücünün %60’ını kaybetmediği gerekçesiyle malûliyet aylığı talebi reddedilen davacının malûliyetinin tespit edilerek malûliyet aylığı bağlanması istemi ile açtığı davada çalışma gücünün %60’ını kaybettiği gerekçesiyle malûliyetinin başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğuna ve 01.10.2011 tarihinden itibaren malûliyet aylığı bağlanmasına karar verilerek verilen kararın 12.05.2016 tarihinde onanmak suretiyle kesinleşmesi sonrası aylığın bağlanması aşamasında davalı Kurum denetmeni tarafından düzenlenen 26.01.2017 tarihli rapor ile 421 günlük hizmetinin sahte işyerinden bildirildiği gerekçesiyle iptal edilmesi ve prim ödeme gün sayısının malûliyet aylığı bağlanması koşulu olan 1800 günün altına düşmesi nedeniyle aylığın bağlanmadığı somut olayda, kesinleşen kararın eldeki davada kesin hükmün oluşturup oluşturmayacağı; buradan varılacak sonuca göre iptale konu olan dönemler bakımdan irdeleme yapılarak askerlik borçlanmasının aylık bağlama koşullarına etkisi de irdelenmek suretiyle sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
1. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun (5510 sayılı Kanun) 25 ve 26. maddeleri.
2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 303. maddesi.
2. Değerlendirme
1. Öncelikle konuyla ilgili kavramlar ve yasal düzenlemeler üzerinde kısaca durulmasında fayda bulunmaktadır.
2. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 26 vd maddelerinde düzenlenen malûllük sigortası, ölüm ve yaşlılık sigortası gibi uzun vadeli sigorta kolları arasında yer almakta olup malûllük çalışma gücünün sürekli biçimde kısmen veya tamamen kaybedilmesi sonucunu doğuracak şekilde sağlığın bozulması hâli olarak tanımlanabilir. Malûllük hâlinde sigortalıya malûllük aylığı bağlanmakla birlikte bu aylıktan yararlanma da bazı koşulların yerine getirilmesine tâbi kılınmıştır. Bu koşullar kişinin malûl olması, belli bir süre sigortalı bulunma, belli bir süre prim ödeme, işten ayrılma ve Kuruma başvurma olarak sıralanabilir.
3. Nitekim 5510 sayılı Kanun'un 26. maddesinde;
"Malûllük sigortasından sigortalılara sağlanan hak, malûllük aylığı bağlanmasıdır.
Sigortalıya malûllük aylığı bağlanabilmesi için sigortalının;
a) 25 inci maddeye göre malûl sayılması,
b) (Değişik: 17/4/2008-5754/14 md.) En az on yıldan beri sigortalı bulunup, toplam olarak 1800 gün veya başka birinin sürekli bakımına muhtaç derecede malûl olan sigortalılar için ise sigortalılık süresi aranmaksızın 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olması,
c) Malûliyeti nedeniyle sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan veya işyerini kapattıktan veya devrettikten sonra Kurumdan yazılı istekte bulunması,
halinde malûllük aylığı bağlanır. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine göre sigortalı sayılanların kendi sigortalılığı nedeniyle genel sağlık sigortası primi dahil, prim ve prime ilişkin her türlü borçlarının ödenmiş olması zorunludur." şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
4. Bu itibarla 5510 sayılı Kanun'un 25. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, sigortalının veya işverenin talebi üzerine Kurumca yetkilendirilen sağlık hizmeti sunucularının sağlık kurullarınca usûlüne uygun düzenlenecek raporlar ve dayanağı tıbbî belgelerin incelenmesi sonucu, 4. maddenin 1. fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün veya iş kazası veya meslek hastalığı sonucu meslekte kazanma gücünün en az %60'ını, (c) bendi kapsamındaki sigortalılar için çalışma gücünün en az %60’ını veya vazifelerini yapamayacak şekilde meslekte kazanma gücünü kaybettiği Kurum Sağlık Kurulunca tespit edilen sigortalı, malûl sayılır.
5. Gelinen bu noktada kesin hükme yönelik açıklamalar yapmakta fayda bulunmaktadır.
6. Kesin hükmün koşulları HMK'nın 303/1. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir.”.
7. Kesin hükmün ilk koşulu, her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması, ikinci koşulu müddeabihin aynılığı, üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır.
8. Kesin hükmün ikinci koşulu olan müddeabihin aynılığı, dava konu yapılmış olan hakların aynı olmasıdır. Önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziksel bakımdan aynı olsa bile bu şeyler üzerinde talep olunan haklar farklı ise müddeabihlerin aynı olduğundan bahsedilemez.
9. Kesin hükmün üçüncü koşulu ise dava sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebi, hukuki sebepten farklı olarak davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Öyle ise her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı ise diğer iki koşulun da bulunması hâlinde kesin hükmün varlığından söz edilebilir.
10. Somut olayda; davacının 06.04.2011 tarihli malûliyet aylığı bağlanması talebinin İzmir Bölge Sağlık Kurulunun 06.07.2011 tarihli ve 3833 sayılı kararı ile çalışma gücünün en az %60'ını kaybetmediğinden bahisle Kurumca reddedilmesi üzerine malûliyetinin tespit edilerek malûliyet aylığı bağlanması istemi ile açtığı davada İzmir 8. İş Mahkemesinin 2011/709 Esas, 2015/310 Karar sayılı kararı ile çalışma gücünün %60’ını kaybettiği gerekçesiyle malûliyetinin başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğunun tespitine ve 01.10.2011 tarihinden itibaren malûliyet aylığı bağlanmasına ilişkin verilen kararın Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 12.05.2016 tarihli ve 2015/20858 Esas, 2016/8016 Karar sayılı ilamı ile onanmak suretiyle kesinleştiği, verilen karar sonrası davacının 23.01.2017 tarihli başvurusunun Bayraklı Sosyal Güvenlik Merkezinin 27.02.2018 tarihli yazısı ile dava dışı ... adına kayıtlı 1364... sicil numaralı işyerindeki çalışmalara sahte uyarısı verildiğinden bu işyerinden bildirilen çalışmaların düşülmesi sonucunda 1632 prim gün sayısının kaldığı ve 1800 prim ödeme gün sayısı şartı gerçekleşmediğinden aylık bağlanmasına imkân bulunmadığı belirtilerek reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır.
11. Öte yandan sosyal güvenlik denetmeni tarafından düzenlenen 26.01.2017 tarihli raporda ... adına kayıtlı temizlik maddeleri satışı faaliyet konulu 1364156 sicil numaralı işyerine ilişkin yapılan denetimde, işyerinin 12.09.2009 tarihinde kanun kapsamına alındığı, 30.09.2011 tarihi itibarıyla gayri faal olduğunun tespit edildiği, davacının bu işyerinden sigortalı olduğu dönemde farklı işyerlerinden de sigortalı bildirimlerinin bulunduğu, 13.01.2017 tarihinde işyeri adresinde yapılan yerel denetimde işyerinin yaklaşık 40 metrekare civarında olduğu, dükkanın içinde hurda ve plastik atıkların bulunduğu, adreste herhangi bir faaliyetin bulunmadığı, çevresel soruşturmada adreste 35 yıldır faaliyet olmadığı bilgisine ulaşıldığı, vergi dairesince tutulan 08.09.2009 tarihli yoklama fişinde işyerinin 20 metrekare olduğu, 08.09.2009 tarihi itibariyle işçi çalıştırılmadığı, 24.08.2010 tarihli yoklama fişinde işyerinin faaliyette olmadığı, iki yıl kadar önce adresten ayrıldığının beyan ile tespit edildiği, 05.06.2012 tarihli yoklama fişinde ise adresin boş ve kapalı olduğunun tespit edildiği, davacının denetmene verdiği beyanında, kredi çekmek için sigortalı bir işe başladığını, ...’ın muhasebecisi Harun isimli kişinin araması üzerine bitmiş inşaatların temizliğini yapmaya gittiğini, haftalık para verildiğini ifade ettiği, tüm bu hususlar değerlendirilerek ...’a ait 1364... sicil numaralı işyeri dosyasından 12.09.2009 tarihi itibari ile yapılan tüm sigortalı bildirimlerin sahte sigortalılık kapsamında değerlendirilmesi ve iptal edilmesi gerektiğine ilişkin kanaat bildirildiği anlaşılmıştır.
12. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşen İzmir 8. İş Mahkemesinin 27.05.2015 tarihli ve 2011/709 Esas, 2015/310 Karar sayılı davasında malûliyet tarihinin tespit edilerek malûliyet aylığı bağlanması talebi kabul edilerek davacının çalışma gücünü en az %60 oranında kaybetmesi nedeniyle malûl olduğu ve malûliyet başlangıç tarihinin 05.05.2011 tarihi olduğunun tespitine, 01.11.2010 tarihinden itibaren malûlük aylığı bağlanmasına karar verildiği, eldeki davada ise davacının malûliyet aylığı bağlanması talebinin dava dışı ... unvanlı işyerinden yapılan bildirimlerin sahte olduğundan bahisle iptal edilmesi ve prim gün sayısının 1800 günün altına düşmesi nedeniyle reddedilmesine ilişkin Kurum işleminin iptalinin dava konusu edildiği, pirim gün sayısının değişmesi ile aylık bağlama koşullarının değiştiği, bu hâli ile kesinleşen karar ile eldeki davanın müddeabihlerinin ve dayandığı sebeplerin aynı olmadığı dikkate alındığında kesin hükümden söz etmek mümkün olmamakla dosya kapsamında iptale konu dönemler bakımından çalışmanın fiili ve gerçek olup olmadığı araştırılarak ayrıca askerlik borçlanmasının aylık bağlama koşullarına etkisi irdelenmek suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykıdır.
13. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.
14. O hâlde direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun'un 371. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun'un 373. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
26.03.2025 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.