Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/239 E. 2023/187 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Konkordato tasdik talebi hakkında kesin mühlet içerisinde karar verilmemesi halinde talebin usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: İİK m. 304/2'de düzenlenen altı aylık ek mühlet süresinin kullanılabileceği ve kesin mühletin bitiş tarihi ile karar tarihi arasında geçen sürenin makul olduğu gözetilerek, direnme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ : Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2022/1146 E., 2022/1372 K.

Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketin konkordato tasdik talebinin adi alacaklılar yönünden kabulüne, rehinli alacaklılar yönünden reddine karar verilmiştir.

Kararın alacaklı Türkiye İş Bankası AŞ, Akbank TAŞ ile Endepo Enerji Tic. AŞ vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince resen yapılan inceleme sonucunda İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle tasdik kararının kaldırılmasına ve konkordato talep eden şirketin tasdik talebinin usulden reddine, kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin istinaf başvurularının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı konkordato talep eden vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra temyiz incelemesi sırasında duruşmanın düzenlendiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 369 uncu maddesinin direnme kararının temyizini kapsamadığı, direnmenin düzenlendiği aynı Kanun’un 373 üncü maddesinde ise duruşmaya yer verilmediği gözetildiğinde direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı kabul edilerek alacaklı Endepo Enerji Tic. AŞ vekilinin duruşma talebinin reddine karar verilip Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. TALEP

Konkordato talep eden vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin enerji santrallerinin kurulumu hususunda Türkiye'nin önde gelen firmalarından olduğunu, ancak dövizdeki artışlar nedeniyle ciddi ekonomik sıkıntı içine düştüğünü, ödemelerini yapamaması ve askıya alması üzerine adeta çıkmaza girdiğini, alacaklıların takibe geçtiklerini, ticari faaliyeti tamamıyla kendi mevcut imkânları ile gerçekleşen şirketin gelir elde etmesinin imkânsız hâle geldiğini ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 285 inci ve devamı maddeleri uyarınca teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.

II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22.04.2021 tarihli ve 2019/59 Esas, 2021/348 Karar sayılı kararı ile; talep eden şirketin konkordato revize projesinin alacaklılar toplantısında ve iltihak süresi içerisinde İİK’nın 302/2 nci maddesinde aranan nisabın üzerinde adi alacaklılar tarafından kabul edildiği, konkordato projesinin gerçekleşmesi için İİK'nın 305 inci maddesindeki konkordato tasdik şartlarının oluştuğu gerekçesiyle adi alacaklılar yönünden konkordato projesinin tasdikine, talep eden şirketin rehinli alacaklılara yönelik teklifinin alacaklılar tarafından kabul edilmediği, böylece şartların oluşmadığı gerekçesiyle rehinli alacaklılara yönelik konkordato projesinin tasdik talebinin reddine karar verilmiştir.

III. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklı Türkiye İş Bankası AŞ, Akbank TAŞ ile Endepo Enerji Tic. AŞ vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 02.03.2022 tarihli ve 2021/2347 Esas, 2022/326 Karar sayılı kararı ile;

1. İcra ve İflas Kanunu'nun 304 üncü maddesi uyarınca mahkemenin, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorunda olduğu, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa mahkemece, gerekli görülürse komiserden gerekçeli bir rapor da alınarak karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, bu sürenin altı aydan fazla olamayacağı, mühlet içinde borçlu takip hukuku ve maddi hukuk alanında koruma altına alınırken, komiser ve borçlunun belirli iş ve işlemleri tamamlamasının beklendiği, mühletin hukuki niteliği bakımından zamanaşımı ya da hak düşürücü sürelerden olmadığı, bu nedenle mühlet içinde yapılan ya da yapılamayan işlemlerin maddi hukuk anlamında bir hak kazandırması ya da kaybettirmesinin söz konusu olmadığı, İİK’nın kesin mühletin etkilerini düzenleyen 294, 295, 296 ve 297 nci maddelerinin hak kaybı ya da iktisabı sonucunu

doğurmadığı, bunların kullanılmasını sınırladığı ya da ertelediği, yapılması gereken işlemler mühlet içinde yapılmamışsa bunun tek yaptırımının mühletin koruyucu etkisinin sona ermesi olduğu, İlk Derece Mahkemesince talep eden şirkete 19.07.2019 tarihinde bir yıl kesin mühlet verildiği, kesin mühletin 19.01.2021 tarihine kadar altı ay uzatıldığı, bu süreye 7226 sayılı Kanun uyarınca seksen altı günlük sürenin de eklenmesiyle mühletin 15.04.2021 tarihinde sona erdiği, ancak komiserler kurulunca bu tarihte nihai raporun sunulduğu ve mahkemece de 22.04.2021 tarihinde mühletin bitiminden sonra karar verildiği gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesince verilen kararın düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine ve talep eden şirketin konkordato talebinin usulden reddine,

2. Kararın niteliğine göre alacaklılar vekillerinin diğer istinaf itirazlarının incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 21.04.2022 tarihli ve 2022/1762 E., 2022/2308 K. sayılı kararı ile,

"....Talep, borçlu şirket hakkında, İİK’nın 285. vd. maddeleri uyarınca geçici ve kesin mühlet kararları verilmesi ile konkordato projesinin tasdiki istemine ilişkindir.

İİK'nın 304/1. maddesi mahkemenin konkordato hakkındaki kararını herhalde kesin mühlet içinde verilmesi hükmünü getirmiştir. İkinci fıkrası ise "Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir" hükmünü içermektedir.

Bahsi geçen maddede yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması halinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebilecektir. Zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması halinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabilecektir.

304. maddenin 1. maddesi düzenleyici bir hüküm içermekte olup, bu hükme bir sonuç bağlanmamıştır. Kaldı ki ikinci fıkrada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması halinde hakime 6 aylık bir mühlet tanınmıştır. Kanun koyucu abesle iştigal etmez. Kesin mühlet içinde konkordato konusunda karar verilmemesi haline bir sonuç bağlanacaksa bu hükmün kanuna dercedilmesi gerekir. Ayrıca bir sonraki fıkrada hakime 6 aylık bir süre verilmez.

Hakim; kanunda belirlenen bu süreyi ara kararına geçirerek kullanmaya başladığını belirtmek durumunda mıdır? Bu süre kesin mühlet tedbirleri ile ilgili olup, yargılamanın sonuçlandırılması ile ilgisi olmadığından bu soruya olumsuz cevap verilmelidir.

Bu durumda hakim, kendisine komiser tarafından rapor ibraz edilmesini müteakip gereken hızda yargılamasını yapıp konkordatoyu sonuçlandırmalıdır. Bu yargılama sırasında İİK 304/2 maddesinde yazılı 6 aylık sürenin hakim tarafından yargılama sırasında kullanılması da mümkündür.

Somut olayda mahkemece, kesin mühletin hitamından sonraki bir tarihe duruşma günü tayin edilmesi suretiyle 304/2 madde kapsamında verilmiş olan 6 aylık uzatma yetkisinin zımnen kullanıldığının kabul edilmesi gerekir. Kaldı ki, komiser heyetince nihai rapor 15.04.2021 günü ibraz edilmiş olup bu tarih ile karar tarihi arasında geçen 7 günlük süre, tebliğ işlemleri, itirazların sunulması ve sonucunda mahkemece yapılacak inceleme ve değerlendirme süreci dikkate alındığında, makul kabul edilebilecek niteliktedir. Ayrıca yargılama sürecine etkisi bulunmayan, hiçbir kusuru olmayan, talep edenlerin ve konkordatoya kabul oyu kullananların makul süre olarak kabul edilebilecek 7 günlük gecikme nedeniyle, cezalandırılması doğru görülmemiştir. Böyle bir durum, sadece borçlunun değil; alacaklıların da zarara uğramasına neden olabilecektir. Zira, üçte iki ya da daha fazla bir çoğunlukla kabul edilen ve alacaklıların kendilerine iflasa nazaran avantajlı bir durum yaratacağı inancıyla muvafakat verdikleri konkordato projesinin salt geç tayin edilmiş duruşma günü nedeniyle usulden reddedilmesi, onların da daha az oranda tatmin edilmesi sonucunu doğurabilir. Oysa, böyle ağır sonuçlar doğuran işlemin sorumlusu, ne alacaklılar ne de borçludur.

Açıklanan nedenlerle; istinaf incelemesini yapan bölge adliye mahkemesince, işin esasına girilerek, tasdik şartlarının oluşup oluşmadığının tartışılması gerekirken, yanılgılı gerekçelerle istemin usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun görülmüştür,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce konkordatoda geçici mühletin hiç olmadığı ve kesin mühletin sadece üç ay olduğu, kesin mühletin gerektiğinde iki ay süre ile uzatılabildiği, o dönemde de gerek mühlet işlemleri ve gerek tasdik yargılamasının bu süre içinde yapıldığı, getirilen yenilikle uzatmayla birlikte beş ay geçici mühlet ve on sekiz ay kesin mühletin kabul edildiği, işlemler ve yargılama süreci için komiserlere yirmi üç aylık bir süre verildiği, bu sürenin verimli kullanılmamasının öncelikle ve kesinlikle komiserlerin sorumluluğunda olduğu, komiserlerin bu süreyi kötü kullanmasının, bu kapsamda mahkemeye inceleme yapma olanağı tanımaksızın geçici mühletin uzatılmasına, kesin mühlet verilmesine ve bunun uzatılmasına karar verilmesini istemelerinin elbette mahkemenin hatası olmadığı, konkordatonun uygulamasında asli görevlinin komiser olduğu, İİK’nın 304/1 inci maddesinin komisere, yargılama yapmak için mahkemeye de süre bırakma yükümlülüğü getirdiği, komiserin keyfi davranışlarının alacaklıların belirsiz, sınırsız bir mühlet ve yargılama süreci ile baş başa bırakılması anlamına gelmemesi gerektiği, kanun koyucunun bu süreleri net biçimde belirlerken alacaklılara da alacaklarını alamayacakları, bir diğer ifade ile sabredecekleri azami süreyi göstermek istediği, sürenin borçlu tarafından kötü kullanılması hâlinde komiserlerin buna engel olması, komiserler tarafından kötü kullanılması hâlinde de borçlunun komiseri işini hakkıyla yapmaya zorlaması gerektiği, Özel Dairenin mühletin geçirilmesinin bir yaptırıma bağlanmadığı yönündeki gerekçesine katılmaya olanak bulunmadığı, 7101 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce tasdik kararının kısa bir süre içinde verilmesi gerektiği belirtilmişken yapılan yeni düzenlemede tasdikin mühlet içinde olması gerektiğinin açıkça vurgulandığı, yasa değişikliğinde açık ve yeni bir düzenleme yapılmışsa kanun koyucunun önceki dönemde yaşanan bir sorunu çözmek istediğinin düşünülmesi ve bu şekilde yorumlanması gerektiği, diğer taraftan bu sürenin ucu açık ve belirsiz biçimde uzatılmasının daha büyük bir tehlike arz ettiği, işlemlerin uzadığından söz edilerek beş-on yıllık sürelerle tasdik işlemlerinin sürüncemede bırakılması ihtimalinin gündeme gelebileceği, iflâsın ertelenmesine ilişkin hükümlerin kanundan çıkartılmasının gerekçelerinden birinin de aslında beş yıl olan sürenin çeşitli vesilelerle uzatılması olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde konkordato talep eden vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Konkordato talep eden vekili, Özel Dairenin benzer kararlarında İİK’nın 304 üncü maddesindeki düzenlemeye dayanılarak İlk Derece Mahkemesince kesin mühlet içerisinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemeye altı aylık ek mühlet tanındığının hükme bağlandığını, uyuşmazlığa konu bu dosyada da altı aylık ek süre kullanılarak karar verildiğini, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın hem müvekkili şirketin hem de alacaklıların zarar etmesine neden olacağını, kesin mühlet içerisinde karar verilmemesinin sonuçlarının konkordato talep eden şirket ile alacaklılara yükletilmemesi gerektiğini, müvekkili şirketin konkordato süresince üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirdiğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı İİK’nın 304 üncü maddesi uyarınca konkordatonun tasdiki talebi hakkında kesin mühlet içerisinde karar verilmemesi hâlinde talebin usulden reddine karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk

İcra ve İflas Kanunu'nun 304 üncü maddesi:

"Konkordatonun mahkemece incelenmesi

Komiserin gerekçeli raporunu ve dosyayı tevdi alan mahkeme, konkordato hakkında karar vermek üzere yargılamaya başlar. Mahkeme, komiseri dinledikten sonra kısa bir zamanda ve her hâlde kesin mühlet içinde kararını vermek zorundadır. Karar vermek için tayin olunan duruşma günü, 288 inci madde uyarınca ilân edilir. İtiraz edenlerin, itiraz sebeplerini duruşma gününden en az üç gün önce yazılı olarak bildirmek kaydıyla duruşmada hazır bulunabilecekleri de ilâna yazılır.

Konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceği anlaşılırsa; mahkeme, gerekli görürse komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebilir. Bu süre altı aydan fazla olamaz."

2. Değerlendirme

1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.

2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukuki çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Ankara 2021, s. 709).

3. Konkordato İİK’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, ... 1997, s. 3585; ... Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), ... 2017, s. 2; .... 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, ... 2018, s. 4; .... Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, ... 2019, s. 10, 15).

4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tabi olmayan borçlular ile iflâsa tabi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.

5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun malî durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (İİK md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanitez/Erdönmez s. 6 vd.).

6. Mahkeme içi adi konkordato İİK’nın 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler İİK’nın 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmış olup, kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişiler konkordatoya başvurabilecektir. İİK’nın 285/2 nci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.

7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve İİK’nın 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (İİK md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici mühlet (üç ay) verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (İİK md. 287).

8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.

9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.

10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (İİK md. 288).

11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (İİK md. 289/2).

12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (İİK md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.

13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.

14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (İİK md. 289/5).

15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukuki nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (İİK md. 289/4).

16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için İİK’nın 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (İİK md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (İİK md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tâbi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.

17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar İİK’nın 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin İİK’nın 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, İİK’nın 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.

18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca ilan edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (İİK md. 306).

19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (İİK md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.

20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (İİK md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(İİK md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].

21. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/1 inci maddesinde, komiserin nihai raporunu ve dosyayı teslim alan mahkemenin konkordato hakkında yargılamaya başlayacağı ve komiseri dinledikten sonra her hâlde kesin mühlet içerisinde kararını vermek zorunda olduğu belirtilmiştir.

22. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, konkordato hakkında yapılan yargılamada kesin mühlet içinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde, tasdik yargılamasını yapan mahkemenin, gerekli görmesi durumunda komiserden gerekçeli bir rapor da alarak, karar verilinceye kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verebileceği, bu durumda da uzatılan sürenin altı aydan fazla olamayacağı belirtilerek tasdik yargılamasının devam edebileceği azami süre belirlenmiştir.

23. İcra ve İflas Kanunu’nun 304 üncü maddesine ilişkin Adalet Komisyonu raporu ve maddenin gerekçesi, mahkemeye kesin mühlet içinde bir karar vermek zorunluluğu yüklendiği, bu nedenle de ikinci fıkrada da yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda, kesin mühlet içinde kararın verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde mahkemece konkordato kararının verilmesine kadar mühlet hükümlerinin devamına karar verilebileceği, zira mühlet içinde karar verilemediğinde mühletin kalkması hâlinde, takip yasağının kalkması gibi konkordatonun amacına ulaşmasını engelleyecek sonuçlar ortaya çıkabileceği, her hâlde mühlet hükümlerinin altı aydan fazla uzatılamayacağı şeklinde olup konkordato talebini inceleyen mahkemece her hâlde kesin mühlet içerisinde konkortado hakkında karar verilmesi gerekliliğine işaret edilmiştir.

24. Konkordato talebi hakkında inceleme yapan mahkeme tarafından verilecek tasdik kararı, mutlaka kesin mühlet içerisinde verilmesi gerekmektedir. Mahkemece komiserler tarafından nihai raporun sunulmasından ve dosyanın mahkemeye tevdi edilmesinden sonra, mühlet hükümleri devam ederken tasdik yargılaması için duruşma günü tayin edip, duruşma gün ve saatini de İİK’nın 288 inci maddesi uyarınca Ticaret Sicil Gazetesi ve Basın İlan Kurumunun resmî ilan portalında ilan etmesi gerekmektedir.

25. Kesin mühletin sona ereceği tarihe kadar tasdik talebi hakkında bir karar verilmemesi hâlinde kesin mühletin tüm hüküm ve sonuçları kanun gereği kendiliğinden kalkacaktır.

26. Tasdik yargılaması sürecinde mahkemenin ihtiyati tedbir yoluyla borçluya karşı takip başlatılmasına veya başlamış olan takiplerin durmasına karar vermesine gerek bulunmamaktadır. Tasdik yargılaması kesin mühlet içerisinde tamamlanmak zorunda olduğu için zaten kesin mühletin sonuçları bu aşamada da etkisini göstermeye devam etmektedir. Kanun koyucu konkordato tasdik yargılamasını kısa sürede ve olabildiğince çabuk sonuçlandırmak istediği için bu yöndeki iradesini açıkça ortaya koymuş, kesin mühlet içerisinde konkordatonun tasdikine ilişkin olumlu veya olumsuz bir karar verilmesini aramıştır. Kesin mühlet içerisinde tasdik kararının verilemeyeceği belli olmuşsa bu sefer mahkemenin kesin mühleti uzatacağı, fakat bu sürenin her hâlükârda altı ayı geçemeyeceği hususu da kanunda açıkça hükme bağlanmıştır. Bu açık düzenleme karşısında konkordatonun tasdiki yargılamasının geciktirilmesi ve uzatılabilmesi mümkün olmayacaktır (...,

..., ...,....,...,...., Yeni Konkordato Hukuku 7101 sayılı Kanunla Değişik İcra ve İflas Kanunu m. 285-309 şerhi, Ankara 2018, s. 356).

27. İcra ve İflas Kanunu’nun 304/2 nci maddesinde düzenlenen altı aylık ek mühlet süresinin, durum ve şartlara göre istisnai zamanlarda, yargılamanın gidişatına göre, bilhassa özel güçlük arz eden durumlarda kullanılması gerekmektedir.

28. Bilirkişi raporlarına itiraz, bilirkişilerden ek rapor alınması ya da yeni bilirkişi incelemesi yaptırılması veya teminatın tamamlanması gibi tasdik yargılamasını uzatabilecek usuli işlemlerin tamamının kesin mühlet içerisinde yapılması zorunluluk arz etmektedir. Tüm bu yasal açıklığa ve zorunluluğa rağmen uzatılan altı aylık süre içerisinde de tasdik yargılamasında bir karar verilememişse, mahkemenin konkordatonun tasdiki talebini reddetmesi gerekecektir (Öztek/Budak/Tunç Yücel/Kale/Yeşilova, s. 356, 357).

29. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece, teklif edilen konkordato talebi üzerine, 19.07.2019 tarihinde bir yıl kesin mühlet kararı verilmiş, 09.07.2020 tarihinde ise, kesin mühletin 19.07.2020 tarihinden itibaren altı ay uzatılmasına karar verilmiştir.

30. Komiserler kurulunca 25.03.2021 tarihinde alacaklılar toplantısı yapılmış, 15.04.2021 tarihinde ise nihai rapor ve dosya mahkemeye teslim edilmiştir.

31. Mahkemenin 14.01.2021 tarihli ara kararıyla, talep eden şirkete verilen kesin mühletin, yasa gereğince Covid-19 pandemisinde geçen süreler eklendiğinde 24.04.2021 tarihine kadar resen uzamış olduğu anlaşılmakla sürenin bitiminin beklenmesine, bu aşamada kesin mühletin uzatılması ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek bir sonraki duruşma günü 22.04.2021 tarihine bırakılmış, bu tarihte de tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.

32. İlk Derece Mahkemesince verilen kesin mühlet ve kesin mühletin uzatılması kararları ile birlikte kesin mühletin sona erme tarihi 19.01.2021 olduğu hâlde, 7226 sayılı Kanun’un Geçici 1 inci maddesi ve 30.04.2020 tarihli Cumhurbaşkanı Kararının 1 inci maddesi uyarınca pandemi nedeniyle duran süreler dikkate alınarak seksen altı günlük durma süresinin eklenmesiyle kesin mühletin 15.04.2021 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

33. Somut olayda 15.04.2021 tarihinde kesin mühlet süresi dolmuş ise de, İİK’nın 304/2 nci maddesinde, mahkemece kesin mühlet içerisinde bir karar verilemeyeceğinin anlaşılması hâlinde hâkime altı aylık ek mühlet tanınmıştır. Mahkemece bu altı aylık sürenin yargılama sırasında kullanılması mümkün olup uzatılan dönem ile ilgili belirlenen sürenin gösterilerek karar oluşturulması gerekir. Somut olayda 14.01.2021 tarihli ara karar ile tasdik duruşmasının 22.04.2021 tarihine bırakılmasıyla İİK’nın 304/2 nci maddesinde belirtilen altı aylık ek sürenin hâkim tarafından kullanıldığının kabulü gerekmektedir. Ayrıca Covid-19 pandemisi nedeniyle duran süreler de dikkate alındığında kesin mühletin bitim tarihi ile karar tarihi arasında yedi günlük süre geçmiştir. Bu sürenin de ilan işlemleri, itirazların sunulması, incelenmesi ve mahkemece yapılacak değerlendirmeler dikkate alındığında makul olarak kabul edilecek bir süre olduğu, mahkemece kesin mühletin bitiş tarihi olan 15.04.2021 tarihinden sadece yedi gün sonra tasdik kararının verildiği de göz önüne alındığında, yargılama süresine etkisi bulunmayan ve kusuru olmayan konkordato talep eden ile projeye kabul oyu veren alacaklıların aleyhine olacak şekilde yedi günlük gecikme nedeniyle bu kişilerin cezalandırılması doğru değildir.

34. Mahkemece geç yapılan tasdik duruşması nedeniyle talebin usulden reddedilmesi, alacaklıların, ileride verilebilecek muhtemel bir iflâs kararına göre daha avantajlı durumda bulunacakları düşüncesiyle kabul ettikleri projeye oranla daha az tatmin edilmesi sonucunu doğurabileceğinden böyle bir sonuçtan alacaklılar ve konkordato talep edeni sorumlu tutmak doğru değildir.

35. Bu durumda Bölge Adliye Mahkemesince mühlet içerisinde karar verilmediği gerekçesiyle konkordato tasdik talebinin usulden reddine karar verilmesi yerinde değildir.

36. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 09.11.2022 tarihli 2022/6-610 Esas 2022/1462 Karar, 2022/6-671 Esas, 2022/1463 Karar ve 08.02.2023 tarihli 2023/6-70 Esas, 2023/33 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

37. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki hükümde direnilmesi doğru olmamıştır.

38. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Konkordato talep eden vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesine gönderilmesine,

08.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.