Logo

Hukuk Genel Kurulu2023/250 E. 2023/257 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı şirketin 01.03.2011 tarihinden sonra da %5 Hazine teşvikinden yararlanıp yararlanamayacağı ve fazla ödendiği iddia edilen primlerin iadesi talebi.

Gerekçe ve Sonuç: İlk Derece Mahkemesi, bozma kararına rağmen, 5510 sayılı Kanun'un Ek 17. maddesinin ilk üç fıkrası kapsamında gerekli irdelemeyi yapıp yeni bir karar vererek bozmaya eylemli olarak uyduğu, bu nedenle ortada HGK tarafından incelenmesi gereken bir direnme kararı değil, yeni bir hüküm bulunduğu gözetilerek dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekilince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vekili; müvekkilinin ihale ile aldığı 01.01.2012-31.12.2012 tarihleri arasında koruma ve güvenlik hizmetleri işini yerine getirdiği işyerinde çalıştırdığı işçilere ilişkin sigorta primlerinin Kuruma ödendiğini, müvekkili şirketin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde düzenlenen teşvikten yararlanabilmesi için aranan şartları taşıması nedeniyle malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim oranlarındaki işveren hissesi prim tutarından 5 puanlık indirim yapılması gerektiğinden Kuruma fazla ödeme yapıldığını, bu hususta Kuruma yapılan başvurunun Kurumca reddedildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ... (SGK/Kurum) vekili; dava konusu uyuşmazlığa ilişkin yasal düzenlemelere göre davacı şirketin talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

A. İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 19.09.2018 tarihli ve 2016/1417 Esas, 2018/406 Karar sayılı kararı ile yargılama sırasında yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’a eklenen Ek 17 nci maddede sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenlerin en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulmaları hâlinde yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerden yararlanabileceklerinin, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verileceğinin düzenlendiği, bu nedenle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

B. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

C. Bölge Adliye Mahkemesi Kararı

Bölge Adliye Mahkemesinin 04.06.2020 tarihli ve 2019/856 Esas, 2020/733 Karar sayılı kararı ile Anayasa Mahkemesince 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesinin dördüncü fıkrasının iptaline karar verildiği, bu nedenle davacıya 5510 sayılı Kanun'un Ek 17 nci maddesi kapsamında Kuruma başvurusu olup olmadığı açıklattırıldıktan sonra başvurunun yapıldığının ve Kurum tarafından reddedildiğinin anlaşılması hâlinde işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp dosyanın yeniden görülmesi için mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

D. İlk Derece Mahkemesinin İkinci Kararı

İlk Derece Mahkemesinin 16.09.2020 tarihli ve 2020/146 Esas, 2020/155 Karar sayılı kararı ile davacı şirketin 29.05.2018 tarihinde yaptığı başvurunun Kurum tarafından 19.06.2018 tarihinde reddedildiği, ayrı işyerleri için farklı dönemler bakımından açılan davalar yönünden de aynı işlemin gerçekleştirildiği, davacı şirket ile ... Büyükşehir Belediyesine ait 5335 sayılı Kanun kapsamındaki dava dışı ... Güvenlik Ltd. Şti. arasında hizmet alım sözleşmesinin düzenlendiği, yasal düzenlemeler kapsamında ihaleli işlerin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi uyarınca % 5 Hazine teşvikinden yararlandığı sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, 5335 sayılı Kanun kapsamında olan kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile yapılan alım ve yapım işleri bakımından ilgili Kanun’un uygulanamayacağı, dava konusu dönem bakımından davacı şirketin % 5 Hazine teşvikinden yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 18.02.2021 tarihli ve 2020/1337 Esas, 2021/322 Karar sayılı kararı ile yasal düzenlemeler kapsamında ihale konusu işlerin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi uyarınca % 5 Hazine teşvikinden yararlandığı sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, bu nedenle davacı şirketin % 5 Hazine teşvikinden yararlanamayacağı, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile "...Eldeki davanın, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

4447 sayılı Yasanın geçici 10. maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalanma hakkının tespiti istemine ilişkin olarak açılmış olan davada, davanın kabulüne dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen: “Bu Kanun veya diğer Kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise; “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer Kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17.maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.

Değinilen Ek 17. maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yıl sonunda ilgili Kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” hükümleri mevcuttur.

Eldeki davada ise, Ek 17. maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 sayılı Yasa veya diğer Kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Yasa ile birlikte anılan ilgili Kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.

Diğer taraftan Ek 17. maddenin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, İlk Derece Mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı'nca Kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.

Anayasa'nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete'de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir Yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.

Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.

Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; 7103 sayılı Kanun’un 70 nci maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi ile teşvikten yararlanma hakkı bulunanlara yönelik düzenleme yapıldığı, teşvikten yararlanma hakkı bulunmayanlara ilişkin yeni bir hak düzenlenmediği, 6111 sayılı Kanun’un 38 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle ihaleli işlerin % 5 Hazine teşviki kapsamında olduğu sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, bu durumda 01.03.2011 tarihinden sonra kamu kurumundan ihale alan şirketlerin teşvikten yararlanamayacağı, bu itibarla 7103 sayılı Kanun’un davacı şirkete uygulanamayacağı, aynı gerekçe ile verilen bir çok kararının istinaf veya temyiz incelemesinden geçerek içtihat hâline geldiğinden aksi sonucu doğuracak nitelikte 7103 sayılı Kanun’un değerlendirilmesinin önceki Kanunda da aynı şekilde yapıldığı, kaldı ki temyiz aşamasında 22.04.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7316 sayılı Kanun’un onuncu maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılarak daha önce yararlanabileceği hâlde yararlanamayanların geçmişe yönelik teşvikten faydalanamayacağının hüküm altına alındığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili, 5510 sayıl Kanun’un 81/1-ı maddesinde ve 2008/93 sayılı Genelgede hak ettiği dönemde teşvikten yararlanmayan işverenlerin geriye dönük düzeltme yapmaları ve bu düzeltme neticesinde sigorta primlerini nasıl talep edebilecekleri hususlarının düzenlendiğini, müvekkili tarafından düzeltme bilgileri hazırlanarak mahsup talebi ile yapılan başvurunun Kurumca reddedilmesi üzerine eldeki davanın açıldığını, dava devam ederken 7103 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiğini, yine müvekkili tarafından 7103 sayılı Kanun’da öngörülen şekilde yapılan başvurunun Kurum tarafından reddedildiğini, dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporunun hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, zira müvekkilinin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi gereğince teşvikten yararlanma hakkı bulunduğunu belirterek bildirilen ve resen belirlenen nedenlerle direnme kararının bozulmasını talep etmiştir.

C. Uyuşmazlık

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı şirketin 01.03.2011 tarihinden sonraki dönemde de % 5 Hazine teşvikinden yararlanması gerektiğinden bahisle fazla ödendiği ileri sürülen primlerin iadesi istemiyle açılan eldeki davada 01.04.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7103 sayılı Kanun ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin ilk üç fıkrası kapsamında irdeleme ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesinin gerekip gerekmediği, Mahkemece bu yönde değerlendirme yapılıp yapılmadığı noktasında toplanmaktadır.

D. Ön Sorun

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce direnme adı altında verilen kararın yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından mı yoksa Özel Daire tarafından mı yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

E. Gerekçe

1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli, gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.

2. Başka bir deyişle mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek karar vermiş olması hâlinde direnme kararının varlığından söz edilemez.

3. İstikrar kazanmış Yargıtay içtihatlarında mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve Özel Daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp yeni hüküm olarak kabul edilmektedir.

4. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince davacı şirketin 29.05.2018 tarihli başvurusunun Kurum tarafından 19.06.2018 tarihinde reddedildiği, davacı şirket ile ... Büyükşehir Belediyesine ait 5335 sayılı Kanun kapsamındaki dava dışı ... Güvenlik Ltd. Şti. arasında hizmet alım sözleşmesi yapıldığı, yasal düzenlemelere göre ihaleli işlerin 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesi uyarınca % 5 Hazine teşvikinden yararlandığı sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, 5335 sayılı Kanun kapsamında olan kurum ve kuruluşlara ait işyerleri ile yapılan alım ve yapım işleri bakımından 5510 sayılı Kanun'un 81/1-ı maddesindeki % 5 Hazine teşvikine ilişkin hükmün uygulanamayacağı, bu nedenle dava konusu dönem bakımından davacı şirketin % 5 Hazine teşvikinden yararlanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, karara yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verildiği, kararın Özel Dairece dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi ile oluşan yeni durumun dikkate alınması, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma ve fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmesi, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmasından sonra İlk Derece Mahkemesince 7103 sayılı Kanun’un 70 inci maddesi ile eklenen 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesi ile teşvikten yararlanma hakkı bulunanlara yönelik düzenleme yapıldığı, teşvikten yararlanma hakkı bulunmayanlara ilişkin yeni bir hak düzenlenmediği, 6111 sayılı Kanun’un 38 inci maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un 81/1-ı maddesinde yapılan değişiklik nedeniyle ihaleli işlerin % 5 Hazine teşviki kapsamında olduğu sürenin 01.10.2008-01.03.2011 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olduğu, bu durumda 01.03.2011 tarihinden sonra kamu kurumundan ihale alan şirketlerin teşvikten yararlanamayacağı, bu itibarla 7103 sayılı Kanun’un davacı şirkete uygulanamayacağı, aynı gerekçe ile verilen bir çok karar istinaf veya temyiz incelemesinden geçerek içtihat hâline geldiğinden aksi sonucu doğuracak nitelikte 7103 sayılı Kanun’un değerlendirilmesinin önceki Kanunda da aynı şekilde yapıldığı, kaldı ki temyiz aşamasında 22.04.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7316 sayılı Kanun’un 10 uncu maddesi ile 5510 sayılı Kanun’un Ek 17 nci maddesinin birinci fıkrasında değişiklik yapılarak daha önce yararlanabileceği hâlde yararlanamayanların geçmişe yönelik teşvikten faydalanamayacağının hüküm altına alındığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

5. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince bozma kararı kapsamında irdeleme yapılarak bozmanın gereği eylemli olarak yerine getirilmek suretiyle yeni bir karar verilmiştir.

6. Bu durumda ortada Hukuk Genel Kurulu tarafından incelenmesi gereken direnme kararı değil bozmaya eylemli uyma sonucu verilen yeni hüküm bulunmaktadır.

7. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29.06.2022 tarihli ve 2022/10-462 Esas, 2022/1080 Karar, 02.11.2022 tarihli ve 2021/10-319 Esas, 2022/1419 Karar, 2021/10-600 Esas, 2022/1420 Karar ile 17.11.2022 tarihli ve 2022/10-969 Esas, 2022/1530 Karar sayılı kararları da aynı yöndedir.

8. Hâl böyle olunca yeni hükme yönelik temyiz itirazları Özel Dairece incelenmelidir.

9. Bu nedenle dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

VII. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

22.03.2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.