"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
SAYISI : 2022/214 E., 2022/590 K.
KARAR : Davanın kısmen kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve
2014/4661 Esas, 2015/20063 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki işçilik alacağı davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. İş Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı taraf vekillerinin temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunca usulden bozulmuştur.
3. Mahkemece Hukuk Genel Kurulu kararında belirtilen usuli eksiklik tamamlanarak yeniden direnme kararı verilmiş, direnme kararını taraf vekilleri temyiz etmiştir.
4. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi
5. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalıya ait işyerinde 13.02.2006 tarihinden itibaren çalışmaktayken 15.02.2011 tarihli dilekçesi ile alacakları ödenerek iş sözleşmesinin 16.02.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere feshedilmesini talep ettiğini, müvekkiline toplam 16.550,64 TL ödeme yapılarak iş sözleşmesinin feshedildiğini ancak taraflar arasında imzalanan ikale sözleşmesi ile ödenmesi kararlaştırılan miktarın eksik ödendiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin ve fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı
6. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının üst düzey yönetici olduğunu, bu nedenle fazla çalışma ücreti talep edemeyeceğini, iş sözleşmesinde fazla çalışma ücretinin aylık ücrete dahil olduğunun belirtildiğini, ayrıca sulh ve ibra sözleşmesinde de fazla çalışma alacağının bulunmadığını kabul ettiğini, iş sözleşmesinin feshedilmesini kendisi talep eden davacının kıdem ve ihbar tazminatlarına hak kazanamayacağını, yıllık izin ücretinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı
7. Ankara 3. İş Mahkemesinin 10.10.2013 tarihli ve 2012/213 Esas, 2013/1008 Karar sayılı kararı ile; davacının davalı işyerinde 13.02.2006-16.02.2011 tarihleri arasında brüt 4.232,62 TL ücretle çalıştığı, yemek, servis ve market alışverişi sosyal yardımlarından faydalandığı, fazla çalışma ücreti alacağının bulunmadığı, “sulh ve ihbarname” anlaşması ile 36 gün karşılığı yıllık izin ücreti ödendiği, bakiye 28 gün yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
8. Ankara 3. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 09.06.2015 tarihli ve 2014/4661 Esas, 2015/20063 Karar sayılı kararı ile; “…1-Davacı temyizi yönünden;
Taraflar arasında uyuşmazlık, işçinin kullandırılmayan izin sürelerine ait ücretlere hak kazanıp kazanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda; davacının yıllık izin talebine ilişkin alacakları için mahkemce hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre; dosyada bulunan ibranamede geçen sürelerin mahsubu ile davacının her yıl için ondört gün üzerinden yıllık izin alacağı olduğu kabul edilerek hespalama yapılmıştır. Ancak davacı 1954 doğumludur. 4857 sayılı İş Kanunu'nun 53. maddesine göre; onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz hükmü gereği davacının her yıl için izin alacağının yirmi gün üzerinden hesaplanması gerekmektedir.
2-Davalının temyizine gelince;
Dosyada yer alan davacının imzlamış olduğu ibraname ve sulh başlıklı belgeye göre davacıya 10.500,00 TL ikramiye ödemesi yapılmıştır. Mahkemce, bu ödeme ikramiye ödemesi olarak kabul edilerek hükmedilen dava konusu alacaklardan mahsubu yapılmamıştır. Davalı işyerinde ikramiye uygulaması olmadığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Davalı işverenin yapmış olduğu 10.500,00 TL ödemenin kıdem tazminatına mahsuben yapıldığı, bu ödemenin ikarmiye ödemesi olarak belirtilmesinin maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yapılan bu ödemenin bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatından mahsup edilerek hüküm kurulması gerekir.
Yukarıda yazılı sebeplerden dolayı, mahkemce eksik inceleme ve hatalı değerlendirmeyle karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
10. Bozma kararından sonra dosyanın tevzi edildiği Ankara 25. İş Mahkemesinin 20.04.2016 tarihli ve 2016/812 Esas, 2016/205 Karar sayılı kararı ile; önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
11. Ankara 25. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen bu kararına karşı süresi içinde taraf vekillerinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.02.2020 tarihli ve 2016/22-2639 Esas, 2020/165 Karar sayılı kararı ile “…33. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece, davacının her yıl için izin alacağının yirmi gün üzerinden hesaplanması ve davalı tarafça yapılan ödemenin bilirkişi tarafından hesaplanan kıdem tazminatından mahsup edilerek hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozulan önceki karar gerekçesine ve akabinde Özel Daire bozma kararına yer verildikten sonra direnme ile ilgili herhangi bir gerekçe oluşturulmadan direnildiği belirtilirek direnme kararı verdiği, Özel Daire bozma kararının hangi neden ya da nedenlerle yerinde olmadığına ilişkin açıklama ve gerekçeye yer verilmediği görülmüştür.
34. O hâlde, mahkemece yapılacak iş, Anayasanın 141/3. ve ona koşut bir düzenleme içeren HMK’nın 297. maddelerindeki hükümler gözetilerek ve özellikle bozma kararında yer verilen bozma gerekçelerine karşı, direnmenin gerekçesini de (gerekirse yeni bir hüküm oluşturmayacak şekilde yasal sınırlarda genişleterek) açıkça kaleme alarak kararda göstermek olmalıdır.
35. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek anlaşılabilir ve denetlenebilir nitelikte direnme kararı verilmek üzere direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmelidir…” gerekçesiyle karar usulden bozulmuştur.
12. Ankara 25. İş Mahkemesinin 14.12.2021 tarihli ve 2020/181 Esas, 2021/394 Karar sayılı kararı ile; Özel Daire bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra bozma kararı uyarınca alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
13. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarihli ve 2022/3128 Esas, 2022/4476 Karar sayılı kararı ile; direnme kararı verildikten sonra söz konusu karar esas yönünden bozulmadan başka bir karar verilmesinin mümkün olmadığı, Hukuk Genel Kurulunca direnme kararının esastan incelenmediği gözetilerek direnmeye uygun karar verilmesi gerekirken direnmeden dönülerek bozma kararı doğrultusunda hüküm kurulmasının usuli kazanılmış hak ihlâline yol açtığı gerekçesiyle karar bozulmuştur.
14. Ankara 25. İş Mahkemesinin 22.11.2022 tarihli ve 2022/214 Esas, 2022/590 Karar sayılı kararı ile; Özel Dairenin usule ilişkin bozma kararına uyulmasına karar verildikten sonra davacı imzası taşıyan “sulh ve ihbarname” başlıklı belgeye göre 10.500,00 TL ikramiye ödemesinin kıdem tazminatına mahsuben yapıldığı anlaşılamadığından bu alacaktan mahsubunun gerekmediği, davacının 07.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan brüt 13.137,71 TL kıdem tazminatı ile 8.387,92 TL ihbar tazminatına hak kazandığı, yıllık ücreti izin alacağı yönünden ise “sulh ve ihbarname” başlıklı belgede belirtilen sürenin mahsubu ile her yıl için 14 gün üzerinden olmak üzere 3.950,49 TL yıllık izin ücreti alacağının bulunduğu, fazla çalışma ücreti alacağının ise bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
15. Direnme kararı süresi içinde taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
16. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda,
1- Davacının yıllık izin ücreti alacağının 4857 sayılı İş Kanunu'nun 53 üncü maddesindeki “elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamayacağı” hükmü gereği her yıl için yirmi gün üzerinden mi yoksa 14 gün üzerinden mi hesaplanması gerektiği,
2- Sulh ve ihbarname başlıklı belgeye göre davacıya yapılan 10.500,00 TL tutarındaki ikramiye adı altındaki ödemenin kıdem tazminatına mahsuben yapılıp yapılmadığı, buradan varılacak sonuca göre belirtilen miktarın kıdem tazminatından mahsubunun gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
17. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce; Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonra Mahkemece yapılan 17.12.2020 tarihli duruşmada taraf vekillerinin Özel Daire bozma kararına uyulması yönündeki beyanları dikkate alındığında Mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği; buradan varılacak sonuca göre Özel Dairenin son bozma kararı ile direnme kararının kaldırılarak Mahkemenin 14.12.2021 tarihli kararına yönelik temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesinin gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
18. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) geçici 3 üncü maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesine göre Yargıtayın bozma kararı üzerine hâkim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki, hâkim kural olarak bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.
19. Ancak Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre bozma nedenleri kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hâkimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf ya da vekilleri bozmaya uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bu durumda bozma kararına uyulması gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 10.03.2020 tarihli ve 2018/3-75 E., 2020/284 K.; 21.02.2019 tarihli ve 2017/2-2293 E., 2019/190 K.; 23.10.2018 tarihli ve 2017/12-734 E., 2018/1488 K.; 22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E., 2014/40 K. sayılı kararları).
20. Diğer taraftan, tasarruf ilkesi genel anlamda tarafların yargılamanın başlangıcını, konusunu ve sona ermesini belirleyebilmeleri, dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edebilmeleri anlamına gelir. Bir diğer deyimle tasarruf ilkesi davanın taraflarına dava konusuna ve yargılamanın seyrine etki etme imkânı sağlamaktadır (... Pekcanıtez/... Özekes/Mine Akkan/Hülya Taş Korkmaz: Medenî Usûl Hukuku, İstanbul, 2017, C. I, s. 783 ve 784).
21. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Yargılamaya Hâkim Olan İlkeler” başlıklı Birinci Kısım İkinci Bölümünde “Tasarruf ilkesi” başlığı altındaki 24 üncü maddesinde;
“(1)Hâkim, iki taraftan birinin talebi olmaksızın, kendiliğinden bir davayı inceleyemez ve karara bağlayamaz.
(2) Kanunda açıkça belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz.
(3)Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder” şeklinde düzenlenen tasarruf ilkesi nedeniyle hiç kimse, kanunda açıkça belirtilmedikçe, kendi lehine olan bir davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Tasarruf ilkesi gereğince davacının, davasını açarken talep ettiği hukuki korumanın ne olduğunu açıkça ifade etmesi gerekmektedir (Hukuk Genel Kurulunun 29.04.2021 tarihli ve 2017/15-3098 E., 2021/546 K.; 11.10.2022 tarihli ve 2020/(15)6-715 E., 2022/1279 K. sayılı kararları).
22. Somut olayda, Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın Özel Dairece bozulmasından sonra önceki hükümde direnilmiş, direnme kararı Hukuk Genel Kurulu tarafından gerekçe içermediğinden bahisle usulden bozulmuştur. Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararının taraflara tebliğinden sonra yapılan 17.12.2020 tarihli duruşmada Hukuk Genel Kurulunun bozma kararının okunduğu belirtilerek taraf vekillerinin beyanları alınmıştır. Bu duruşmada davacı vekili “Mahkemenizce verilen 10/10/2013 tarihli kararına dair bozma ilamı yerindedir. Mahkemenizce verilen direnme kararından dönülerek bozma ilamına göre karar verilsin” şeklinde; davalı vekili ise “Bir önceki bozma kararına uyulmasını, itirazlarımızın değerlendirilmesi için dosyanın bilirkişiye tevdiini talep ederiz,” şeklinde beyanda bulunmuş, Mahkemece dosyanın incelemeye alınmasına ve duruşmanın 04.02.2021 tarihine bırakılmasına karar verilmiştir. 04.02.2021 tarihli duruşmada Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin bozma kararı okunduktan sonra davacı vekili bozmaya kıdem tazminatı yönünden direnilmesini, yıllık izin ücreti alacağı yönünden uyulmasını talep etmiş, davalı vekili ise bozma kararına uyulması yönündeki talebini yinelemiş, bunun üzerine Mahkemece aynı duruşmada Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulduğu belirtilerek bozma kararı doğrultusunda bilirkişi raporu alınmıştır. Mahkemece verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin direnme kararından dönülerek bozma kararı doğrultusunda karar verilmesinin usuli kazanılmış hakkın ihlaline yol açtığı gerekçesiyle bozulmuş ve Mahkemece Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyularak direnme kararı verilmiştir.
23. Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonra taraf vekilleri 17.12.2020 tarihli duruşmada açıkça Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin bozma kararına uyulmasına dair beyanda bulunmuşlardır. Eldeki davada bozma konularının kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hâkimin kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurması gereken hususlardan olmadığı gözetildiğinde, bozma kararına uyulmasını talep eden taraf iradelerinin aksine olacak şekilde direnme kararı verilemeyeceği açıktır. Nitekim bu durum ayrıntıları yukarıda açıklanan ve yargılamaya hâkim olan temel ilkeler arasında yer alan tasarruf ilkesine de aykırıdır.
24. O hâlde belirtilen husus dikkate alınmaksızın Mahkemece direnme kararı verilmesi gerektiğine dair Özel Daire bozma kararı ile bu karara uyularak verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olmayıp hüküm ve sonuç doğurmayacaktır.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, direnme kararı verildikten sonra bu karardan dönülmesinin mümkün olmadığı, Hukuk Genel Kurulunun usule ilişkin bozma kararından sonraki duruşmada tarafların Özel Dairenin bozma kararına uyulmasını talep etmelerinin sonucu değiştirmeyeceği, bu nedenle ön sorunun bulunmadığı ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca Özel Dairenin 13.04.2022 tarihli ve 2022/3128 Esas, 2022/4476 Karar sayılı kararı ile bu karara dayalı olarak verilen 22.12.2022 tarihli ve 2022/214 Esas, 2022/590 Karar sayılı direnme kararının kaldırılarak taraf vekillerinin Mahkemenin 14.12.2021 tarihli 2020/181 Esas, 2021/394 Karar sayılı kararına yönelik temyiz itirazlarının incelemesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekmektedir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.04.2022 tarihli ve 2022/3128 Esas, 2022/4476 Karar sayılı bozma kararı ile bu karara dayalı olarak verilen Mahkemenin 22.12.2022 tarihli ve 2022/214 Esas, 2022/590 Karar sayılı direnme kararının kaldırılmasına,
Taraf vekillerinin Mahkemenin 14.12.2021 tarihli 2020/181 Esas, 2021/394 Karar sayılı kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmek üzere dosyanın YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
04.10.2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.