"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/157 E., 2022/249 K.
KARAR : Davanın reddine
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.12.2018 tarihli ve
2018/3395 Esas, 2018/15789 Karar sayılı BOZMA kararı
1. Taraflar arasındaki taşınmaz maliki ile davacılar murisinin aynı kişi olduğunun tespiti davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacılar vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonucunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacılar ve asli müdahil vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği düşünüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacılar İstemi
4. Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin mirasbırakan ...'nin mirasçısı olduklarını, muris ...’nin 01.07.1874 tarihinde doğup 01.10.1931 tarihinde vefat ettiğini, murisin eşi ve davacıların büyük amcaları olan ...'ın ise 1876 doğumlu olup 20.11.1932 tarihinde vefat ettiğini, ... ile ...'ın çocuklarının olmadığını, İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/589 Esas, 2010/1069 Karar sayılı veraset ilâmına göre davacıların muris ...’nin mirasçıları olduğunu, İzmir İli, Bornova İlçesi, Doğanlar Köyünde bulunan 564 sayılı parselin muris ... adına kayıtlı olduğunu, aynı köyde 19085 ada 5 parsel sayılı taşınmazda da payı bulunduğunu, müvekkillerinin bu taşınmazların intikali için tapu müdürlüğüne başvurduklarını ancak 564 sayılı parsel kaydında sahtecilik yapılmak istendiği yönünde şerh bulunduğunun belirtilmesi üzerine intikal işlemlerinin yapılmadığını, ayrıca malik ...'nin eşinin kahyalık yapması nedeniyle lakap olan “...” ibaresinin tapu kayıtlarında soyadı gibi yazıldığını, oysaki Soyadı Kanunu’ndan önce ölen murisin soyadının bulunmadığını ileri sürerek tapu kayıt maliki ile müvekkillerinin murisi ...’nin aynı kişi olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
5. Asli müdahil vekili dava dilekçesinde; dava konusu taşınmazın otuz yıl önce müvekkili ... tarafından tapu kayıt malikleri ... ... ve eşinden satın alındığını, o zamanlarda taşınmazın tapusu olmadığından köy senedi tabir edilen bir kağıt verildiğini ve müdahil davacı lehine iki adet bono tanzim edildiğini, müvekkilinin Almanya'ya çalışmaya gittiğini, taşınmazın işletilmesi ve zeytinlerin toplanması için dava konusu taşınmazı ... ... ve eşine bıraktığını, taşınmazın tüm vergilerinin müvekkili tarafından ödendiğini, müvekkilinin taşınmazın gerçek maliki olduğunu ileri sürerek müdahale talebinin kabulü ile dilekçenin taraflara tebliğini ve bu konuda gereğinin yapılmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabı
6. Davalı vekili cevap dilekçesinde; eldeki davada taşınmazların başında keşif yapılarak tanıkların dinlenmesi gerektiğini, ispat yükünün davacı tarafa düştüğünü, mülkiyet intikalinin önlenmesi açısından gerekli tüm araştırmalar yapıldıktan sonra iddianın ispat edilememesi hâlinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
7. Dahili davalı ... ...'ya kayyım olarak atanan İzmir Defterdarı davaya dâhil edilmiş, usulüne uygun tebligata rağmen duruşmalara katılmamış ve davaya cevap vermemiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı
8. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.2014 tarihli ve 2011/324 Esas, 2014/479 Karar sayılı kararı ile; davacılar tarafından iddianın kanıtlanamadığı, asli müdahilin ise aynı konuda açmış olduğu tapu iptali ve tescil davalarının reddine karar verildiği gerekçesiyle ispat edilemeyen asıl dava ile asli müdahilin açtığı davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı davacılar vekili süresi içinde temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 20.12.2018 tarihli ve 2018/3395 Esas, 2018/15789 Karar sayılı kararı ile;
“...Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 19085 ada 5 sayılı imar parselinin dava konusu 564 parsel sayılı taşınmazın kısmi imarı suretiyle oluştuğu ve 564 sayılı parselin ... ... adına müstakilen kayıtlı olup 5 sayılı parselde ise adı geçenin 6/133 payı bulunduğu, 564 sayılı parselin senetsizden ... ... karısı ve bilinmeyen tarihte ölen ... ... adına 19.09.1974 tarihinde tespit gördüğü ve tespitin 27.01.1976 tarihinde kesinleştiği, davacıların İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/589 E – 2010/1069 K sayılı veraset ilamına göre ... ve ... kızı, ... karısı 1874 doğumlu ve 1931 yılında ölen ...'nin mirasçısı oldukları, dinlenen tanık beyanlarından mirasbırakanın eşinin “...” lakabı ile bilindiği, ayrıca taşınmazların bir kısım davacıların babası Naci tarafından kullanıldığının belirtildiği ve mirasbırakanın soyadı kanunundan evvel öldüğü anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, TMK'nın 6, HMK'nın 190. maddeleri uyarınca herkes iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Bu kapsamda somut olaya bakıldığında davacıların iddialarını kanıtladıkları yani dava konusu taşınmazların maliki ... ...'nın davacıların mirasbırakanı olduğunun dosya kapsamı ile sabit olduğu açıktır.
Hal böyle olunca davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile hüküm tesisi isabetsizdir...” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı
11. İzmir 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30.06.2022 tarihli ve 2020/157 Esas, 2022/249 Karar sayılı kararı ile; önceki karar gerekçesi genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi
12. Direnme kararı süresi içinde davacılar ile asli müdahil vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazlarda tapu kayıt maliki olan “... ...” ile davacıların mirasbırakanı “... ve ... kızı ...”nin aynı kişi olduğu yönündeki iddianın, dosya kapsamı ve toplanan delillere göre davacılar tarafından ispat edilip edilemediği, buradan varılacak sonuca göre davanın kabulüne karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
A- Davacılar vekilinin direnme kararına karşı temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
14. Taşınmazların kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin adı, soyadı, baba adı, cinsiyeti, doğum tarihleri gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlendiği durumlarda tapuda işlem yapılabilmesi için öncelikle hatalı kaydın 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) ve Tapu Sicili Tüzüğü hükümlerine göre mahkeme kararı veya idari yoldan düzeltmesi gerektiği açıktır.
15. Tapu kaydının düzeltilmesi davaları kaynağını TMK’nın 1027 nci maddesinden almaktadır. Bu madde hükmüne göre, ilgililerin yazılı rızaları olmadıkça, tapu memuru, Tapu Sicil Tüzüğü kuralları uyarınca resen düzeltilmesi mümkün olan basit yazı yanlışlıkları (adi yazım hataları) dışında, mahkeme kararı olmadıkça hiçbir düzeltmede bulunamaz.
16. Tapu Sicil Tüzüğü’nün 72/1 inci maddesinde de; “Tapu sicilinde değişiklik, hak sahibinin istemine ya da yetkili makam veya mahkeme kararına istinaden yapılır” hükmü düzenlenmiştir.
17. Tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi veya tespitine ilişkin olarak açılan davalardaki amaç kayıt malikinin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin nüfus kaydı ile uyumlu hâle getirilmesidir. Diğer bir anlatımla, mahkemece iddianın ispat edildiği kanaatine varılması durumunda, asıl olan nüfus kayıtları olduğundan bu kayıtlardaki bilgiler esas alınarak, tapu kaydında eksik ya da yanlış olan kimlik bilgileri düzeltilmelidir.
18. Ancak bazı durumlarda nüfusa kaydedilmeden ölmüş veya herhangi bir nedenle nüfusta kaydı bulunmayan kişiler adına da tapu kayıtları bulunmakta ya da eldeki davada olduğu gibi Soyadı Kanunu’nun yürürlüğünden önce tapu kayıt malikinin soyadı almadan ölmesi nedeniyle kimlik bilgilerinin nüfus kaydı esas alınarak düzeltilmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu gibi hâllerde idari yoldan tapu kayıtlarında intikal yaptırılamadığından zorunlu olarak tapu malikinin davacıların murisi ile aynı kişi olduğunun tespiti bakımından dava açılmakta ya da davacılar tarafından kayıt malikinin kimlik bilgilerinin nüfus kayıtlarına uygun şekilde düzeltilmesi talep edilse dahi mahkemelerce çoğun içerisinde az da vardır kuralı gereğince bu yönde bir “tespit kararı” verilmektedir.
19. Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 382 nci maddesinin 2-ç/1 inci fıkrasında "Taşınmaz üzerinde taraf oluşturulmasına ve hak ihlaline sebebiyet vermeyecek düzeltmelerin yapılması" çekişmesiz yargı işi olarak sayılmış olup, bu bağlamda davacıların kayıt maliki ile kendi murisinin aynı kişi olduğunu ileri sürerek tapu müdürlüğüne yönelttiği dava da niteliği itibariyle bu tanıma uymaktadır.
20. Bu tür işlerde verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmez ise de düzeltme ya da tespite karar verilebilmesi için mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılması ve kayıt maliki ile davacı ya da murisinin aynı kişi olduğunun şüpheye yer bırakmayacak şekilde saptanması gerekmektedir. Yapılacak inceleme ve araştırma sonucunda, tapu ve nüfus bilgileri, davacılar tarafından sunulan veraset ilâmı ve diğer kayıtlar arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığı takdirde istemin kabulü yoluna gidilmelidir.
21. Dosya içeriği incelendiğinde, dava konusu 19085 ada 5 sayılı imar parselinin dava konusu 564 parsel sayılı taşınmazın kısmi imarı suretiyle oluştuğu, 564 sayılı parsel ... ... adına müstakilen kayıtlı olup 5 sayılı parselde ise adı geçenin 6/133 payının bulunduğu, 564 sayılı parselin senetsizden ... ... karısı ve bilinmeyen tarihte ölen ... ... adına 19.09.1974 tarihinde tespit gördüğü ve tespitin 27.01.1976 tarihinde kesinleştiği, davacıların İzmir 6. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/589 Esas, 2010/1069 Karar sayılı veraset ilâmına göre ... ve ... kızı, ... karısı 1874 doğumlu ve 1931 yılında ölen ...'nin mirasçısı oldukları, dinlenen tanık beyanlarından anlaşılacağı üzere mirasbırakanın eşinin “...” lakabı ile bilindiği, ayrıca taşınmazların bir kısım davacıların babası Naci tarafından kullanıldığının belirtildiği ve mirasbırakanın soyadı kanunundan evvel öldüğü anlaşılmaktadır.
22. Eldeki davada çözümlenmesi gereken sorun kayıt maliki ile davacılar murisinin aynı kişi olup olmadığı hususudur. Mahkemece bu yönde bir kısım araştırmalar yapılmış ise de yeterli olduğunu söyleme olanağı bulunmamaktadır.
23. Dava konusu taşınmazlara ait tapu ve kadastro tutanakları getirtilmiş olmakla birlikte dava konusu taşınmaza komşu parsellere ait tüm tedavüllerini gösterir tapu kayıtlarının (ilk tesisinden itibaren resmî senet imar ve ifraza ilişkin geldi-gitti tapu kayıtları ve özellikle kadastro tutanağı ile beraber) ilgili tapu müdürlüğünden getirtilmesi, 564 parsel sayılı taşınmazın kadastro tutanağında belirtilen vergi kaydının ilgili vergi dairesinden temin edilmesi, davacıların murisi ile tapu kayıt malikinin aynı kişi olup olmadığının ayrıca zabıta marifetiyle araştırılması, bu eksiklikler tamamlandıktan sonra taşınmazın başında keşif icra edilip mahalli bilirkişilerin dinlenmesi ve kayıt maliki ile murisin aynı kişi olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması gerektiği açıktır. Mahkemece belirtilen hususlar araştırılmadan eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.
24. Hâl böyle olunca; açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararının bozulması gerekmiştir.
B- Asli müdahil vekilinin temyiz talepleri yönünden yapılan incelemede;
25. Mahkemece direnme kararı öncesinde asli müdahil tarafından açılan dava hakkında verilen kararın asli müdahil tarafından temyiz edilmediği dikkate alındığında, asli müdahil vekilinin direnme kararını temyizinde hukuki yararının bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
26. Bilindiği gibi hukuki yarar, dava şartı olduğundan temyiz incelemesi yapılabilmesi için de gerekli bir şarttır.
27. Mahkemece ilk hükümde asli müdahil tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş ancak bu karar asli müdahil tarafından temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir. Özel Dairenin bozma kararı ile mahkemece verilen direnme kararı ise sadece davacılar tarafından açılan tespit istemine ilişkindir. Böyle olunca artık asli müdahilin direnme kararını temyiz etmekte hukuki yararı bulunmamaktadır.
28. O hâlde asli müdahil vekilinin direnme hükmüne yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmelidir.
IV. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
I- Yukarıda (A) bendinde belirtilen gerekçelerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429 uncu maddesi gereğince BOZULMASINA,
II- Yukarıda (B) bendinde belirtilen gerekçelerle asli müdahil vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440 ıncı maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
27.09.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.