"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2022/635 E., 2023/37 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 22.12.2021 tarihli ve
2021/1317 Esas, 2021/4202 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki mirastan feragat sözleşmesinin iptali davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın bir kısım davalılar vekilli tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davacı ve bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... aleyhine 21.02.2013 tarihinde başlatılan Bakırköy 14. İcra Müdürlüğünün 2013/2664 Esas sayılı icra takibi nedeniyle ile 838.280,25 TL alacaklı olduğunu, borçlunun babası olan ...'nın 10.05.2015 tarihinde öldüğünü, murisin ölümü ile mirasçılarına çok sayıda mal kaldığını, müvekkilinin davalıdan olan alacağını tahsil etmek amacıyla ilgili icra dosyasında işlem yapılmak üzere Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 16.11.2015 tarihli ve 2015/1191 Esas, 2015/1079 Karar sayılı kararı ile yetki aldıklarını, bunun üzerine borçlu ...’nın icra dosyasına "mirastan feragat ettiğini" beyan ederek Uşak 1. Noterliğince düzenlenen 25.08.2014 tarihli ve 6934 yevmiye numaralı mirastan feragat sözleşmesi sunduğunu, feragat sözleşmesinin Bakırköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/203 Esas sayılı dosyası ile görülmekte olan tasarrufun iptali davasının yargılaması aşamasında düzenlendiğini, bahsi geçen davada "davalı ...’nın, adına kayıtlı mallarını, alacaklıları zarara sokmak kastıyla muvazaalı olarak ...'ya devrettiğine" hükmedildiğini, burada olduğu gibi davaya konu mirastan feragat sözleşmesinin de alacaklıları zarara uğratmak kastı ile muvazaalı olarak düzenlendiğini ileri sürerek feragat sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; müvekkillerinden müflis ...'nın borçlarının muris ... tarafından ödendiğini, dosyada toplanacak delillerle ispat edileceği üzere İbrahim’in borçlarına karşılık yapılan ödemenin miras hakkından çok daha fazlasına tekabül ettiğini, dolayısıyla İbrahim’in iflas etmesi nedeniyle babasından olan miras hakkını onun sağlığında aldığını, bu nedenle feragat sözleşmesinin düzenlendiğini, davalı ...’in terekeye ilişkin herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 05.10.2017 tarihli ve 2015/445 Esas, 2017/291 Karar sayılı kararı ile; davalılardan ... aleyhine açılan tasarrufun iptali davasının yargılaması devam ederken babası ... ile Uşak 1. Noterliğinde mirastan feragat sözleşmesi düzenlediği, bu sözleşmeye göre borçlunun muris ...’nın vefatı hâlinde kendisine kalacak olan miras payının tamamından diğer mirasçılar yararına bedelsiz feragat ettiği, dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde İbrahim’in muvazaalı işlem ve devirlerle davacı alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla bedelsiz olarak mirastan feragat ettiği, dolayısıyla davacının alacağını tahsil etmek amacıyla açmış olduğu eldeki davada haklı olduğu gerekçesiyle davaya konu sözleşmenin icra dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere iptaline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.02.2020 tarihli ve 2018/241 Esas, 2020/250 Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...TMK'nın VII. mirasçıların alacaklılarının korunması başlıklı 617. maddesi: "Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.
Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.
Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir." şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddede alacaklıların mirastan feragat sözleşmesinin iptalini isteyip isteyemeyeceği konusunda düzenleme yapılmamıştır.
İsviçre Federal Mahkemesi mirasın reddinin iptaline ilişkin hükmün, kıyas yolu ile mirastan feragate de uygulanması istemine ilişkin davada kıyas yolu ile uygulamanın mümkün olmadığı yönünde karar vermiştir. Kanundaki düzenleme eksikliği bir ihmalin sonucu olmayıp; bilinçli bir tercihin ürünüdür. Kanun koyucu bilinçli olarak susmuş ve olumsuz bir çözüm tarzını benimsemiş; bir diğer ifade ile reddin iptaline ilişkin hükmün, kıyas yolu ile ivazsız feragatin iptaline uygulanmamasını istemiştir. Buna karşın hukuk düzenince öngörülen diğer imkânlarının kullanılmasının önünü kapatmamıştır. Mahkemeye göre alacaklılar bu imkânlardan olan İcra ve İflas Kanununda düzenlenen tasarrufun iptali davasını açılabileceklerdir. (Yıldırım, Mustafa Fadıl, Miras Hakkından İvazsız Feragat Halinde Feragat Eden Mirasçının Alacaklılarının Feragatin İptalini İsteme Sorunu, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 18. Cilt, 3. Sayı, 01.07.2014: 67-76)
Somut olaya gelince, mirastan feragat sözleşmesinin iptali, ancak sözleşmenin taraflarınca istenebilir. Mahkemece bu husus gözetilmeden, davalılardan ...'dan alacaklı olan davacının açtığı dava üzerine Uşak 1. Noterliğinde düzenlenen 25.08.2014 tarihli 6934 yevmiye sayılı mirastan feragat sözleşmesinin iptaline karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; 2004 sayılı Kanun’un 280 inci maddesine göre "mal varlığı borçlarına yetmeyen borçlunun alacaklısına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemlerin iptale tabi olduğu" hüküm altına alınarak, Kanun koyucunun bu yöndeki işlemleri sınırlamadığı, dolayısıyla bu yasa hükmünün uygulanması açısından aranacak hususun "borçlunun saiki" olduğu, dolayısıyla bir hukuki işlemin niteliğinden veya meydana geliş şeklinden ziyade amacı "alacaklıya zarar verme kastı" taşıyorsa yapılan işlemin alacaklı yönünden geçerli olmayacağı, verilen ilk kararda bu husus gözetilerek "mutlak nitelikte mirastan feragat sözleşmesinin iptaline değil, nispi ilişki çerçevesinde alacağın tahsiline yönelik olarak borçlunun mal varlığının aktifinde artış olmasını engelleyici işlemin alacağın tahsili ile sınırlı olarak geçersiz olduğuna" ilişkin hüküm kurulduğu, dava dilekçesindeki talep sonucu ve vakaların ileri sürülüş şekline göre somut olayda 2004 sayılı Kanun’un 283/1 inci maddesinin kıyasen uygulanması gerektiği, dolayısıyla borçlu İbrahim’in alacaklılarını zarar uğratmak kastıyla kendisine kalacak olan mirastan feragat ettiğinin kabulü ile davaya konu sözleşmenin 2004 sayılı Kanun’un 283 üncü maddesi uyarınca "icra dosyasındaki alacak ve fer'ileri ile sınırlı olmak üzere" iptaline dair direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili ile bir kısım davalılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; somut olaydaki mirastan feragat sözleşmesinin muvazaa nedeniyle hükümsüz olduğunu, bu bağlamda Yargıtay bozma ilâmında yer verilen içtihadın yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; davalılardan ...’nın mirasa ilişkin hiçbir hakkının bulunmadığını, diğer yandan mirastan feragat sözleşmesinin ortadan kaldırılmasına ilişkin koşulların kanunla hükme bağlandığını, buna göre bu sözleşmenin ancak taraflarca ortadan kaldırılabileceğini ileri sürerek hükmün bozlmasını talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 4721 sayılı Kanun’un 528 inci maddesi uyarınca düzenlenen mirastan feragat sözleşmesinin iptali istemine ilişkin eldeki davada aynı Kanun’un 617 nci maddesi ile düzenleme altına alınan mirasın reddinin iptali davasına yönelik hükümlerin kıyas yoluyla uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, varılacak sonuca göre kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1. Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.
2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
4. Mahkemece direnme kararı verildikten sonra ilk karardan farklı bir karar verilmesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de, verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması, direnmeye ilişkin hüküm fıkrasında, bozma kararına hangi yönden uyulmadığının tek tek ve anlaşılır biçimde kaleme alınması, hükmedilen miktarların doğru ve çelişki oluşturmayacak biçimde ortaya konulması gerekir.
5. Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince direnme öncesi verilen kararda, yapılan işlemlerin muvazaalı ve alacaklıdan mal kaçırma kastıyla yapıldığı gerekçesine dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiş; karara karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusu, Bölge Adliye Mahkemesince reddedilmiştir. Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; mirasın reddinin iptaline ilişkin hükmün kıyas yolu ile mirastan feragat sözleşmesine uygulanmasının mümkün olmadığı belirtildikten sonra, esasen davacı talebinin hukuk düzenince öngörülen diğer imkânlar yoluyla ileri sürülmesi gerektiğine işaret edilerek alacaklılar bu imkânlardan olan İcra ve İflas Kanunu ile düzenlenen tasarrufun iptali davasını açabilecekleri ifadelerine yer verilmiş ve mirastan feragat sözleşmesinin iptalini ancak sözleşmenin tarafları isteyebileceğinden somut olayda sözleşmenin iptaline karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek karar bozulmuştur.
6. Özel Dairenin bozma kararından sonra İlk Derece Mahkemesince, önceki karar gerekçesinin yanında; ilk kararda hiç yer verilmeyen dava dilekçesindeki talep sonucu ve vakaların ileri sürülüş şekline göre somut olayda 2004 sayılı Kanun’un 283/1 inci maddesinin kıyasen uygulanması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
7. Görüldüğü üzere İlk Derece Mahkemesince verilen ilk kararda 2004 sayılı Kanun’un 283/1 inci maddesinden hiç bahsedilmemişken, bozma sonrası verilen direnme kararında ilk kararda yer almayan "somut olayda 2004 sayılı Kanun’un 283/1 inci maddesinin kıyasen uygulanması" gerektiği belirtilmiştir. Dolayısıyla direnme kararında önceki kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesi değiştirilerek yeni ve farklı bir gerekçeyle karar verildiği anlaşılmaktadır.
8. Şu hâlde "direnme" olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni ve farklı bir gerekçe ile oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
9. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararında yeni ve farklı bir gerekçeye yer verilmediği, Özel Dairenin bozma kararını karşılamak amacıyla gerekçenin genişletildiği, böyle olunca kararın temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
10. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacı vekili ile bir kısım davalılar vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
12.09.2024 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi