"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2023/1802 E., 2023/2258 K.
KARAR : Yeniden karar verilmesine yer olmadığına
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.05.2022 tarihli ve
2021/10234 Esas, 2022/4488 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki mal rejiminden kaynaklanan alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurularının ayrı ayrı kısmen kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararının taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiş ancak verilen direnme kararı usule uygun olmadığı gerekçesiyle Hukuk Genel Kurulu tarafından bozulmuş, bozma kararı sonrasında Bölge Adliye Mahkemesince belirtilen usuli eksiklik giderilerek yeniden direnilmiştir.
Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların 31.10.1988 tarihinde evlendiklerini, 18.11.2013 tarihinde açılan ve 17.10.2014 tarihinde kesinleşen Antalya 8. Aile Mahkemesinin kararı ile boşandıklarını, eşlerin 2003 yılında Antalya ili, Kepez ilçesi, 26972 ada, 1 parsel sayılı taşınmaz ile 2005 yılında Antalya ili, Serik ilçesi, Abdurrahmanlar kasabası, Şatırlı köyü, 2199 parsel sayılı taşınmazı satın aldıklarını, taşınmazların davalı adına tescil edildiğini, müvekkilinin 25 yıl boyunca fırıncılık yaptığını davalının da aşçılık yaparak aile bütçesine katkı sağladığını, ne var ki davacının taşınmazların edinilmesindeki katkısının davalı tarafça dikkate alınmaması nedeniyle eşlerin boşanma sonucunda evlilik birliği içerisinde edindikleri malları paylaşamadıklarını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 20.000,00 TL katılma alacağının tahsiline karar verilmesini istemiş; 29.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesinde yer alan katılma alacağı talebini 19.11.2018 tarihli bilirkişi raporu uyarınca 101.822,95 TL olarak ıslah ettiklerini belirtmiş, 22.01.2020 tarihli beyan dilekçesi ile de 07.11.2019 ve 11.07.2019 tarihli ek bilirkişi raporları uyarınca müvekkili yararına 126.663,00 TL katılma alacağı ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, dava konusu taşınmazlardan Kepez ilçesi 26972 ada 1 parselde kayıtlı arazinin müvekkili tarafından evlilik öncesi 02.07.1987 tarihinde ...'dan satın alındığını dolayısıyla müvekkilinin kişisel malı niteliğinde olduğunu, diğer taşınmazın ise davalının kendi birikimleri sonucu satın alındığını, davacının hiç bir katkısının olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21.02.2020 tarihli ve 2015/755 Esas, 2020/66 Karar sayılı kararı ile; taşınmazların tescil tarihleri dikkate alındığında edinilmiş mal niteliğinde olduğu, 09.03.2018 ve 20.03.2018 tarihli bilirkişi raporları uyarınca davacının katılma alacağının 71.117,00 TL ve 30.705,95 TL olmak üzere toplam 101.822,95 TL olarak belirtildiği, davacı vekilinin bu miktarlar üzerinden 29.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi sunduğu, her ne kadar taşınmazların güncel değerleri hakkında ek rapor düzenlenmişse de taleple bağlılık ilkesi gereğince ıslah edilen bedel olan 101.822,95 TL katılma alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18.10.2021 tarihli ve 2020/1130 Esas, 2021/2222 Karar sayılı kararı ile; artık değere katılma alacağı istemine ilişkin eldeki davada tarafların istinaf başvurularının kısmen kabulüne, davaya konu 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmazın üzerinde davalıya ait gecekondu olması nedeniyle davalıya satıldığı anlaşılan taşınmazdaki binaya davacının katkısını ispatlayamadığı, dolayısıyla arsa üzerinde bulunan binanın davalının kişisel malı niteliğinde olduğunun kabulü gerektiği, dosyada mevcut 11.07.2019 tarihli bilirkişi raporuna göre taşınmazın arsa değerinin 123.500,00 TL olduğu belirtildiğine göre davacının bu taşınmaza yönelik 61.750,00 TL katılma alacağı olduğu hâlde arsa üzerindeki bina yönünden de katılma alacağına hükmedilmesinin hatalı olduğu, davaya konu 107 ada 174 parsel sayılı taşınmaz yönünden yapılan incelemede ise; taşınmazın edinilmiş mal olarak kabulünün isabetli olduğu, sürüm değeri 83.178,18 TL olarak hesaplan taşınmaza ilişkin davacının 41.589,09 TL katılma alacağı bulunduğu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı kanun) belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılan eldeki davanın fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 20.000,00 TL talep edilerek açıldığı, sonrasında davacı vekili tarafından sunulan 29.05.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile 101.822,95 TL ve 22.01.2020 tarihli dilekçe ile de 126.663,00 TL talep edildiği, böyle olunca davacı vekilinin 22.01.2019 tarihli dilekçesinin talep açıklama dilekçesi niteliğinde olduğunun kabulü ile davacının toplamda 103.339,09 TL katılma alacağının bulunduğu, bu alacağa ilişkin ise kararın verildiği tarihten itibaren faiz uygulanması gerektiği belirtilerek 103.339,09 TL katılma alacağının ilk derece mahkemesinin karar tarihi olan 23.01.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
"...1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı kadının tüm, davacı erkeğin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı erkeğin dava konusu 26972 ada 1 parselde kayıtlı taşınmaza ilişkin temyiz itirazlarına gelince,
Mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde satın alınan tasfiyeye konu mala çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle (maaş, gündelik, kar payı vb.) katkıda bulunulduğunun ileri sürüldüğü durumlarda; çalışarak, düzenli ve sürekli gelire sahip eşin, aksi kanıtlanmadıkça, yapabileceği tasarruf oranında katkıda bulunduğunun kabulü gerekir. Yargıtay'ın ve Dairemizin devamlılık gösteren uygulamaları da bu yöndedir.
Bu açıklamalar doğrultusunda; öncelikle evlenme tarihinden, malın edinildiği tarihe kadar, eşlerin çalışma sürelerine ve gelirlerine ilişkin belgeler bulundukları yerlerden eksiksiz olarak getirtilmelidir. Çalışmanın sabit olmasına rağmen, bir kısım döneme ilişkin belgelere ulaşılamaması durumunda, ilgili meslek kuruluşlarından ve/veya bilirkişilerden o döneme ilişkin yaklaşık gelir durumu sorulup öğrenilerek, malın edinildiği tarihe kadar ki eşlerin tüm gelirleri ayrı ayrı belirlenmelidir. Sonra, her bir eşin alışkanlıkları, ekonomik ve sosyal statüleri gözetilerek, kişisel harcamaları ile ayrıca kocanın 743 Sayılı TKM'nin 152. maddesi gereğince evi geçindirme yükümlülüğü nedeniyle yapabileceği harcama, eşlerin kendi gelirlerinden düşülerek, gerçekleştirebilecekleri tasarruf miktarları ayrı ayrı tespit edilmeli, daha sonra her eşin tasarruf miktarının, birlikte yaptıkları toplam tasarruf miktarı içindeki oranı belirlenmelidir. Her bir eşin bulunan bu tasarruf oranı, çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirleriyle malın alımına yaptıkları katkı oranı olarak kabul edilerek, tasfiyeye konu malın dava tarihi itibariyle belirlenecek sürüm(rayiç) değeri ile çarpılmak suretiyle katkı payı alacağı miktarları hesaplanmalıdır.
Sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınmalıdır.
Somut olayda, davaya konu 26972 ada 1 parselde kayıtlı arsa vasıflı taşınmazın 100/7633 hissesinin 24.05.2003 tarihinde, 30/7633 hissesinin 02.09.2004 tarihinde gecekondu hak sahipliğine istinaden Belediye’den satın almak suretiyle davalı kadın adına tescil edildiği, taşınmaz üzerinde tek katlı yığma tarzda inşa edilmiş yapının bulunduğu, dosyaya alınan belediye kayıtları, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı dikkate alındığında davaya konu arsa üzerindeki yapının evlilik birliği içinde fakat 01.01.2002 tarihi öncesinde taraflarca inşa edilerek kullanıldığı anlaşılmaktadır.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelemeyi yapmak hakime aittir. Buna göre, davacı erkeğin arsa üzerindeki yapıya ilişkin talebi katkı payı alacağı istemine ilişkindir. Davacı erkeğin, taşınmaz üzerindeki yapının yapımında fırıncılık yapmak suretiyle çalışarak katkıda bulunduğunu iddia ettiği, dinlenen tanık beyanlarına göre davacı erkeğin 2002 öncesinde çalıştığının anlaşıldığı buna göre Dairemizin yukarıda açıklanan ilkeleri doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle davacı erkeğin arsa üzerindeki yapı üzerindeki katkı payı alacağı talebi hakkında olumlu veya olumsuz karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik araştırma ile bu yapının davalı kadının kişisel malı olduğu kabul edilerek yapı yönünden alacak hesaplanmaması doğru görülmemiştir…”
gerekçesiyle davaya konu 107 ada 174 parsel sayılı taşınmaz yönünden karar onanmış, 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden karar bozulmuştur.
B. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Birinci Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2022 tarihli ve 2022/2082 Esas, 2022/2217 Karar sayılı kararı ile önceki kararda yer alan gerekçenin yanında; Özel Dairenin bozma kararına konu 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmaz hakkında dava dilekçesi incelendiğinde bu taşınmazın edinilmiş mal niteliğinde olduğunun iddia edildiği, buna karşılık davalının bu yerin evlilik öncesi 02.07.1987 tarihinde satın alınması nedeniyle kişisel malı olduğu savunmasında bulunduğu, davacı vekilinin aşamalarda sunduğu dilekçelerinde "taşınmaz üzerinde bulunan yapının" eşler tarafından birlikte inşa edildiği iddiasına yer verilmediği, bu durum karşısında 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı yönünden davacının katkı payı alacağı istemi bulunduğunun kabul edilemeyeceği, aksi durumun 6100 sayılı Kanun’un taraflarca getirilme ve taleple bağlılık ilkelerine aykırı olacağı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
C. Hukuk Genel Kurulu Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.06.2023 tarihli ve 2023/2-468 Esas, 2023/608 Karar sayılı kararı ile; usulün aradığı niteliğe haiz kısa karar ve gerekçeli karar bulunmadığından, karar usul yönünden bozulmuştur.
D. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen İkinci Direnme Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile usul yönündeki bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda; davacı vekili tarafından aşamalarda sunulan tüm dilekçeler incelendiğinde uyuşmazlık konusu taşınmazın üzerinde bulunan binaya yönelik katkı alacağı talep edilmediği, yine davacı vekili tarafından sunulan 22.01.2020 tarihli beyan dilekçesinde 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmazın toplam değeri olan 170.148,00 TL talep edildiği belirtilmiş ise de bu dilekçede de taşınmaz üzerindeki yapının taraflarca birlikte inşa edildiği hususunda hiçbir iddiada bulunulmadığı gerekçesiyle bozma ilâmına konu yapı hakkında davacı tarafça usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığından katkı alacağı istemine dair karar verilmesine yer olmadığına dair direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Direnme kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince temyiz isteminde bulunulmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinde davalı üzerine kayıtlı olan taşınmazların tamamının tasfiye anındaki değerinin yarısını talep ettiklerini ileri sürerek hükmün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili katılma yolu ile sunmuş olduğu temyiz dilekçesinde; dava konusu taşınmazların müvekkilinin kişisel malı niteliğinde olduğunu, bu sebeple davalının davacıya herhangi bir borcu olmadığını ileri sürerek hükmün aleyhe olan yönlerine ilişkin bozma kararı verilmesini talep etmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde inşa edildiği anlaşılan ve davalı kadın eş adına kayıtlı davaya konu 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan yapı nedeniyle, davacı erkek eşin katkı payı alacak hakkının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
D. Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, varılacak sonuca göre kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
E. Gerekçe
1.Direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.
2. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
3. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
4. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince direnme öncesi verilen kararda; uyuşmazlık konusu 26972 ada 1 parsel sayılı taşınmaz yönünden dosyada mevcut 11.07.2019 tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak taşınmazın arsa değeri olan 123.500,00 TL üzerinden davacının bu taşınmaza yönelik katkısının 61.750,00 TL olduğu, aynı "arsa üzerindeki bina" yönünden ise davacının katkısını ispatlayamadığı gerekçesiyle buna ilişkin talebin "reddine" karar verildiği anlaşılmıştır. Kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece; dava dilekçesinde "erkek eşin uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde bulunan binanın yapımında fırıncılık yapmak suretiyle çalışarak katkıda bulunduğunu iddia ettiği ve dinlenen tanık beyanlarına göre de davacı erkeğin 2002 öncesinde çalıştığının anlaşıldığı" gerekçesiyle arsa üzerinde bulunan bina yönünden gerekli araştırma ve inceleme yapılmak üzere karar bozulmuştur.
5. Özel Dairenin bozma kararından sonra Bölge Adliye Mahkemesince uyuşmazlık konusu taşınmaz üzerinde bulunan yapı yönünden Özel Dairenin bozma ilâmına direnilmesine karar verilmiş ancak bu kez ilk hükümden farklı olarak "bozma ilamına konu yapı hakkında davacı tarafça usulüne uygun şekilde açılmış bir dava bulunmadığı" gerekçesiyle davacının katkı alacağı istemi hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" hükmedilerek direnme kararı verilmiştir.
6. Görüldüğü üzere Bölge Adliye Mahkemesince verilen ilk kararda arsa üzerinde bulunan bina yönünden davacının katkısını ispatlayamadığı gerekçesiyle ret kararı verilmişken, bozma sonrası verilen direnme kararında davacı tarafça usulüne uygun şekilde açılan bir dava bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Dolayısıyla direnme kararında önceki kararda bahsedilmeyen yeni hususlara yer verildiği, bozmadan sonra kararın gerekçesi değiştirilerek farklı bir hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
7. Şu hâlde "direnme" olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrasında yeni bir gerekçe ile oluşturulan bu farklı hükmün, yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
8. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
VII. KARAR
Açıklanan sebeple;
Taraf vekillerinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 03.07.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi