"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen asıl ve birleştirilen davalarda;
Asıl davada davacı ..., dava konusu 3739 ada 4 parsel sayılı taşınmaz üzerinde davalıların mirasbırakanı ...'a ait yapı bulunduğunu ileri sürerek davalıların mirasbırakanına ait kargir ev ve tandır vasfındaki yapının belirlenecek bedeli karşılığında yıkımına ve tapu kaydındaki şerhin terkinine karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacılar ..., ..., mirasbırakanları ...'ın 3739 ada 4 parseldeki 809/2400 payını davalılardan ...'e temlik ettiğini, temlik sırasında mirasbırakanları ...'ın yaşlılığından ve alkol zaafından yararlanıldığını, devir sırasında sağlık raporu alınmadığını ve mirasbırakanın iradesinin sakatlandığını, davalı ...'in payını diğer davalıya temlik ettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, hile ve gabin nedeniyle temliklerin geçersiz olduğunu, satış akdinden 2015 yılının şubat ayında vergi borcunu ödemek için vergi dairesine gittiklerinde haberdar olduklarını ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile adlarına tesciline, olmadığı takdirde bedelinin en yüksek faizi ile birlikte tahsili ile ecrimisile karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl davada davalılar ..., ..., Kırşehir Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2016/80 Esas sayılı dosyasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, eldeki davanın görülebilmesinin anılan dosyanın sonucuna bağlı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Birleştirilen davada davalılar ... ve ..., iddiaların doğru olmadığını taşınmazın bedeli karşılığında satın alındığını, temlik tarihindeki gerçek değerin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
İlk derece mahkemesince, hile hukuksal nedenine dayalı birleştirilen davada hak düşürücü sürenin geçtiği, gabin iddiası yönünden ise koşulların gerçekleşmediği; asıl dava bakımından ise, terkini istenilen muhdesat bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi için verilen kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince birleştirilen davada davacılar ... ve ...'ın istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, birleştirilen davada davacılar ... ve ... vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 23.11.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ... ... ve davalılar ... vd. vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ve diğerleri gelmedi, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-K A R A R-
Asıl dava, muhdesat şerhinin terkini ve yıkım; birleştirilen dava, hile ve gabin hukuki nedenlerine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hile hukuki nedenine dayalı birleştirilen davada hak düşürücü sürenin geçtiği, gabin iddiası yönünden ise koşulların gerçekleşmediği; asıl dava bakımından ise, terkini istenilen muhdesat bedelinin mahkeme veznesine depo edilmesi için verilen kesin süreye uyulmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davaların reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince birleştirilen davada davacılar ... ve ...'ın istinaf isteminin hile ve gabin iddiaları yönünden hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile HMK'nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, karar birleştirilen davada davacılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 3739 ada 4 parsel sayılı taşınmazın geldisinin 370 ada 31 parsel olduğu, asıl davada davacılar birleştirilen davada davalıların mirasbırakanı ...'ın taşınmazdaki 809/2400 payının tamamını 16.09.2008 tarihinde birleştirilen davada davalı ...'e, davalı ...'ın da anılan payı 05/02/2014 tarihinde asıl davada davacı birleştirilen davada davalı ...'a devrettiği, taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesine kagir ev ve tandır vasfındaki yapının mirasbırakan ...'a ait olduğunun şerh edildiği ve mirasbırakan ...'ın 13.11.2010 tarihinde öldüğü anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, TBK'nın 39. maddesinde "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır." hükmü getirilmiştir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Bu hak, aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
TBK'nın 39. maddesinde düzenlenen 1 yıllık sürenin öğrenme tarihinden itibaren başlayacağı, öğrenme tarihinin işlem tarihi olabileceği gibi, somut olayın özelliğine göre işlem tarihinden ileri bir tarihin de olabileceği, bir başka ifadeyle işlem tarihinde fark edilemeyen bir hilenin çeşitli nedenlerle sonraki bir tarihte öğrenilebileceği de kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, TBK'nın 28. maddesinde "Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği; zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her hâlde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanabilir." hükmü getirilmiştir.
Somut olaya gelince; birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ...'ın külli halefi sıfatıyla hareket etmekte olup, birleştirilen davada davacılar tanığı olarak dinlenen ... ile davalı ... tanığı olarak dinlenen ...'nin beyanlarından, dava konusu taşınmazın temlik edildiğinin öğrenilmesinden sonra süresi içinde taşınmazın geri verilmesinin istenildiği, bir başka ifade ile davacı tarafın sözleşme ile bağlı olmadığını süresinde karşı tarafa bildirdiği anlaşılmakta olup, TBK’nın 28. ve 39. maddelerine yanlış anlam yüklenerek, sözleşmeden dönme olgusunun “dava açma” olarak kabul edilmesi ve hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi doğru değil ise de; birleştirilen davada, dosya kapsamına göre iddianın 6100 sayılı HMK'nın 190. ve 4721 sayılı TMK'nın 6. maddeleri gereğince kanıtlanamadığı gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesi bu gerekçe ve sonucu itibarıyla doğru olduğuna göre ve bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, birleştirilen davada bir kısım davacıların değinilen yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün değiştirilen bu gerekçe ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekilleri için 3.815.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 23/11/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.