Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2472 E. 2022/1820 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın, mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla yaptığı iddia edilen temliklerin muvazaalı olup olmadığı ve tapu kayıtlarının iptal edilip mirasçılar adına tescil edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkeme, birleştirilen davaya konu taşınmazın satışının muvazaalı olduğunu kabul ederek davanın kabulüne karar vermiş, ancak asıl dava yönünden Yargıtay'ın önceki onama kararına rağmen yeniden hüküm kurarak ve tapu kayıtlarındaki son durumu dikkate almadan eksik inceleme yaparak karar vermiş olması nedeniyle, bozma ilamına uyulmamış sayılarak karar bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Mahkemece asıl ve birleştirilen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 23.11.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen üçüncü şahıs ... vekili gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenerek gereği görüşüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakanları ...'ın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 3647, 3649 parsel sayılı taşınmazları ile 3642 parsel sayılı taşınmazın 213/3804 payını ve 3650 sayılı parseldeki 206/406 payını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile oğlu olan davalıların mirasbırakanı ...'a temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptaline ve mirasçılar adına miras payları oranında tescile karar verilmesi isteğiyle açtıkları davada, yargılama sırasında miras payları oranında tescil talebinde bulunmuşlardır.

Birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ...'ın mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla 3650 parsel sayılı taşınmazdaki 200/406 payını eşi ...'ya, onun da oğlu ...'a satış suretiyle temlik ettiğini, satışların muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptaline ve mirasçılar adına miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında miras payları oranında tescil istediklerini bildirmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, davacıların dava konusu taşınmazlardaki miras paylarından mirastan feragat sözleşmesi düzenlemek suretiyle vazgeçtiklerini, feragat karşılığında davacılara birer daire alındığını ve nakdi yardımda bulunulduğunu, mirasbırakanın bakımını oğlu ...'ın yaptığını, muvazaanın söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/02/2014 tarihli ve 2011/797 E., 2014/72 K. sayılı kararıyla; çekişme konusu taşınmazların davalılara ölünceye kadar bakma sözleşmesi ve satış suretiyle temlik edildiği, davacıların mirastan feragat etmiş olmaları nedeniyle davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davaların reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davalarda davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Onama/Bozma Kararı

Dairenin 08/03/2016 tarihli ve 2014/8965 E., 2016/2858 K. sayılı ilamında "...asıl davada mirasçı davacıların çekişme konusu edilen taşınmazlardaki miras paylarından usulüne uygun düzenlenmiş mirastan feragat sözleşmesi ile feragat etmiş oldukları gözetilerek asıl davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir.’’ gerekçesi ile asıl davanın onanmasına; " ...davacıların 16.10.1975 tarihli mirastan feragat sözleşmesi ile kardeşleri ... oğlu ... lehine mirastan feragat ettikleri açık olup, muris ... ...'ın bu kapsamda olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Somut olayda, birleştirilen davaya konu 3650 parselin 200/406 payının satış suretiyle temlikleri bakımından muris muvazaa iddiası doğrultusunda gerekli inceleme ve değerlendirme yapılmadan sonuca gidilmiş olması doğru değildir. Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda birleştirilen davaya konu 3650 parsel sayılı taşınmazın 200/406 payının temliki yönünden davacıların muris muvazaası iddiası doğrultusunda değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile birleştirilen davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.’’ gerekçesi ile birleştirilen davada verilen ret kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3.Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar

Küçükçekmece 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04/03/2020 tarihli ve 2017/854 E., 2020/138 K. sayılı kararıyla; birleştirilen davaya konu 3650 parselin 200/406 payının satış sureti ile temliki bakımından mirasbırakan ... ...’ın dava dışı taşınmazlarda yapılan kamulaştırma işlemleri nedeniyle taşınmazdaki payını temlik etmek ihtiyacı olmadığı, davalının ekonomik durumunun iyi olmadığı, temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı yapıldığı gerekçesiyle, asıl ve birleştirilen davaların kabulü ile dava konusu taşınmazın davalılar adına kayıtlı tapu kaydının iptali ile mirasçılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Asıl ve birleştirilen davada davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; asıl dava yönünden karar onandığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiğini, davalıların mirasbırakanı ...’ın 3650 parsel sayılı taşınmazdaki tasarrufunun sınırlanmaması amacı ile kalan payı mirasbırakanı ... ...'tan bedeli karşılığında devraldığını, temlik tarihinde alım gücü bulunduğunu, ...'ın her iki mirasbırakanına da ölüm tarihlerine kadar baktığını, temlikin bu yönü ile de ivazlı kabul edilmesi gerektiğini, gerekçeli kararda tanıkların beyanlarına hangi gerekçe ile itibar edildiği hususunun açıklanmadığını, hükmün bu şekli ile infazının mümkün olmadığını, taşınmazların güncel tapu kayıtları incelenmeksizin karar verildiğini belirterek, hükmün bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl ve birleştirilen davalarda uyuşmazlık; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescili isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.

6.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297. maddesinde hükmün kapsamının hangi hususları içereceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin (c) fıkrasında, ''Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerini'' içermesi gerektiği belirtilmiştir.

6.2.3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 298/2. maddesinde ise, ''Gerekçeli karar, tefhim olunan hüküm sonucuna aykırı olamaz.'' düzenlemesine yer verilmiş; anılan bu düzenleme uyarınca, duruşma tutanağına geçirilen hüküm sonucu ile gerekçe arasında farklılık yaratılamayacağı kuralı kabul edilmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki; mahkeme kararları, gerekçesi ve hüküm fıkrası ile bir bütün olup gerekçe ile hüküm sonucu arasında açık bir çelişkinin bulunmaması asıldır. Gerekçede gösterilen nedenlerle hüküm kısmının birbirine uymamasının çelişki yaratacağı ve kararların farklı ve çelişkili olmasının mahkemelere olan güven ilkesini zedeleyeceği kuşkusuzdur.

6.2.4. Yargıtayın bozma kararına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak doğar. Diğer taraftan Yerel Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “ Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir ( 09.05.1960 tarihli 21/9 sayılı YİBK).

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Mirasbırakan ... ... tarafından davalıların mirasbırakanı ...’a 22/01/1998 tarihinde satış suretiyle temlik edilen birleştirilen davaya konu 3650 parsel sayılı taşınmazdaki 200/406 pay yönünden devrin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanarak birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddine.

6.3.2. Asıl ve birleştirilen davalarda davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;

Davalıların mirasbırakanı ...'ın 10/12/2006 tarihinde ölümü üzerine, asıl ve birleştirilen davalara konu 3647, 3649 ve 3650 parsellerin 01/07/2009 tarihinde davalılara veraseten intikal ettiği ve anılan taşınmazların 15/10/2010 tarihinde tevhit işlemi sonucunda 11977 parsel olarak davalılar ve dava dışı kişiler adına paylı olarak tescil edildiği, davalıların 03/05/2010 tarihli dava dışı yüklenici ile akdettikleri kat karşılığı inşaat sözleşme ile 3647, 3649 ve 3650 parsel sayılı taşınmazlarda yapılacak binalarda A blok 2, 5, 17, 18, 19, 20 ve B blok 4, 6, 13, 14, 15 ile 16 nolu bağımsız bölümlerin davalılara verileceğinin kararlaştırıldığı, 16/02/2012 tarihinde 11977 parselde tesis edilen kat irtifakı ile A ve B bloklardaki bir kısım bağımsız bölümün davalılar adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, asıl davaya konu 3642, 3647, 3649 ve 3650 (206/400 pay) parsel sayılı taşınmazlar yönünden verilen 27/02/2014 tarihli ret kararının Dairenin 08/03/2016 tarihli ve 2014/8965 E., 2016/2858 K. sayılı ilamı ile onandığı gözetilerek, asıl dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, gerekçeli kararda birleştirilen davaya konu 3650 parseldeki 200/400 pay yönünden davanın kabul edildiği belirtilmesine rağmen HMK’nın 297. maddesine aykırı olacak şekilde asıl dava bakımından yeniden hüküm kurulması ve asıl davanın da kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi, 3650 parsel sayılı taşınmazın 11977 parsele gittiği, anılan taşınmazda kat irtifakı tesisi ile oluşan bağımsız bölümlerin bir kısmının davalılar adına tescil edildiği dikkate alınarak, birleştirilen davaya konu 3650 parseldeki 200/400 payın davalılar adına kayıtlı bağımsız bölümlere hangi oranda isabet ettiği denetime açık bilirkişi raporu ile saptanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken infazda tereddüt oluşturacak şekilde ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

V. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; asıl ve birleştirilen davalarda davalılar vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden asıl ve birleştirilen davada davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen asıl ve birleştirilen davada davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07/03/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.