Logo

1. Hukuk Dairesi2020/2707 E. 2021/7622 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptal ve tescil davası ile birleştirilen muris muvazaasına dayalı sözleşmenin iptali davasında, mahkemenin eksik inceleme yapıp yapmadığı uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Ölünceye kadar bakma akdiyle devredilen taşınmazın, mirasbırakanın malvarlığı içindeki oranının ve mirasbırakanın mal kaçırma kastının tespiti için yeterli araştırma yapılmadan hüküm kurulduğu gözetilerek yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar asıl davada davalılar - birleştirilen davada davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ... geldiler, davalı ... gelmedi, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Asıl dava, ölünceye kadar bakma akdine dayalı tapu iptal ve tescil; birleştirilen dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı sözleşmenin iptali istemine ilişkindir.

Asıl davada davacı, mirasbırakanı ... ile 05/07/2010 tarihinde akdettiği ölünceye kadar bakma sözleşmesi gereğince mirasbırakanın paydaşı olduğu 150 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 2 nolu bağımsız bölümün 1/2 payının tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen davada davacılar, mirasbırakanları ...'ın asıl davada davacı, birleştirilen davada davalı ile mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak ölünceye kadar bakma akdi düzenlediğini ileri sürerek sözleşmenin iptaline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Asıl davada davalılar, sözleşmenin geçersiz olduğunu, bakım karşılığı verilen taşınmaz ile 6 ay süren bakım borcu arasında değer bakımından orantısızlık bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Birleştirilen davada davalı, bakım görevini yerine getirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, asıl davanın, iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile kabulüne; birleşen davanın, iptal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'ın 26.04.2011 tarihinde öldüğü, geride asıl davada davacı-birleştirilen davada davalı kızı ... ile asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacı oğulları ...'in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakan ile davalının Beyoğlu 2. Noterliğinin 05.07.2010 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile mirasbırakanın paydaşı olduğu 150 ada 8 parseldeki 2 nolu bağımsız bölümdeki 1/2 payın tamamını kızı ...'e devretmesi hususunda anlaştıkları, asıl davada davacının ölünceye kadar bakma sözleşmesinin ifasını, birleşen davada davacıların ise anılan sözleşmenin mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak düzenlendiğini ileri sürerek iptalini istedikleri anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) m. 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. (818 s. Borçlar Kanunu'nun (BK) m. 511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer. (TBK m. 614 (BK) m. 514)).

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. (TBK m. 19 (BK m. 18)). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde mirasbırakanın yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

Somut olaya gelince, asıl davadaki talebin değerlendirilebilmesi için öncelikle birleştirilen davadaki iddianın irdelenmesi gerektiği açık olup, ölünceye kadar bakım akdiyle davalıya temlik edilen taşınmaz yönünden, mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.

Hal böyle olunca, mirasbırakanın terekesinin açıkça tespit edilmesi, dava konusu taşınmazın sözleşme tarihindeki rayiç bedeli ile mirasbırakan adına kayıtlı bulunan taşınmazların aynı tarihteki rayiç bedelleri tespit edilerek, davalıya devredilen taşınmaz ile mirasbırakan adına kayıtlı olan taşınmazlar arasında makul oranın aşılıp aşılmadığının ve mirasbırakanın mal kaçırma iradesinin olup olmadığı belirlenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

Asıl davada davalılar-birleştirilen davada davacıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davada davalılar-birleştirilen davada davacılar vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen asıl davada davacı-birleştirilen davada davalıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.12.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.