"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın davalı ... yönünden kabulüne, davalı ... yönünden ise husumet yokluğundan reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine; ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalı ...'nin istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile; temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine ilişkin olarak verilen karar tereke temsilcisi vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.12.2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı terekeye iade talepli tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakanı ...'nın ... ada ... parsel sayılı taşınmazını ileride oğlu ...'ya devredilmesi için mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olarak davalı ...'ye devrettiğini, davalıların yakın arkadaş olduklarını belirterek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile terekeye döndürülmesine ve mirasçılar adına miras payları oranında tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada tereke temsilcisi davaya dahil edilmiştir.
Davalı ..., inşaat mühendisi olup taşınmazın bulunduğu yerde daha önce dere ıslahı ve yol düzeltmesi işini yaparken dava konusu taşınmazı açık depo alanı olarak kullanmak amacı ile mirasbırakandan satın almak istediğini, 25.000,00 TL üzerinde anlaştıklarını ve satış bedelini ödediğini, daha sonra taşınmazın bulunduğu yerden yol ve tünel geçme durumu söz konusu olduğundan taşınmazda hiçbir düzenleme yapamadığını; davalı ..., mirasbırakanın taşınmazı devrettikten sonra satış bedelinin bir kısmıyla kredi borcunu kapattığını, bir kısmını ise davacının eşi ve kızına verdiğini, bir kısmını da torunu olan kendi kızına verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince , iddianın kanıtlandığı gerekçesi ile davanın davalı ... yönünden kabulüne, davalı ... yönünden ise husumet yokluğundan reddine dair verilen kararın istinaf edilmesi üzerine; ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalı ...'nin istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ile; temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olmadığı gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakanın, 29.05.2015 tarihinde öldüğü, geride davacı oğlu ..., davalı oğlu ... ile dava dışı kızı ... ve eşi ...'in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın dava konusu taşınmazını 09.01.2012 tarihinde ...'ye 10.000 TL bedelle devrettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Böyle bir durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olacağı kuşkusuzdur. Ancak semenin, bir başka ifade ile malın bedelinin mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet veya bir emek de olabileceği kabul edilmelidir. Esasen muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının, mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinde kuşku yoktur.
Somut olayda, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu taşınmazın satılığa çıkarıldığının aile çevresi ve yerel halk tarafından duyulmadığı, davalı ... ile davacı ... arasında mirasbırakana ait taşınmazların paylaşımı hususunda sorun olduğu ve mirasbırakanın bu nedenle davacı ile arasında tartışma çıktığı, nitekim davalı tanığı olarak dinlenen tarafların annesi ...'in de bu hususta mirasbırakanı uyardığını ifade ettiği, mirasbırakanın terekesinde paydaşı olduğu 4 adet çay evi ve bahçe vasıflı taşınmazı daha olduğu, davalı ...'in satış bedeli ile kredi borcunun ödendiğine dair savunması ile davalı ...'nin temlikten sonra iptal olduğunu belirttiği inşaat projesi için dava konusu taşınmazı depo olarak kullanacağı yönündeki iddiasının soyut beyandan öteye geçmediği, davalı ...'nin dava konusu taşınmazı 25.000 TL bedelle satın aldığını ileri sürdüğü ancak taşınmazın satış tarihindeki değerinin 258.989,50 TL olarak tespit edildiği, mirasbırakanın tamamında malik olduğu terekesindeki tek taşınmazını davalı ...'ye satmasını gerektirir bir durum bulunmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Tereke temsilcisi vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/12/2021 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.