"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından duruşma istekli olarak yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.01.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ...... ...... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, icra dosyasına olan borcundan dolayı maliki olduğu dava konusu 65 ada 48 parsel sayılı taşınmazını oğlu olan davalıya satış göstermek suretiyle devrettiğini, tehlike ortadan kalkınca taşınmazın geri verileceği konusunda sözlü olarak anlaşmaya varılmasına rağmen davalının taşınmazı iadeye yanaşmadığını, devirden sonra taşınmaz üzerine inşaat yaptırdığını ve kat mülkiyeti kurularak 1, 2 ve 3 no.lu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, savunmada bulunmamıştır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, inançlı işlem iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği ya da delil başlangıcının var olması halinde her türlü delil ile kanıtlanabileceği, ne var ki davacının yazılı bir belgesi bulunmadığı gibi delil başlangıcı sayılabilecek bir bulgunun da var olmadığı, davacının yemin deliline de dayanmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, davalının devir tarihinde 17-18 yaşında olup dava konusu taşınmazı satın almasının mümkün olmadığını, inançlı temlik ile davalıya devredildiğini, taşınmazın gerçek sahibinin davacı olduğunu, tanıkların da beyanlarında dava konusu bağımsız bölümleri davacının inşaa ettirdiğini ifade ettiklerini, nüfus bilgileri ve vergilerin davacı tarafından ödenmesine ilişkin belgelerin yazılı delil niteliğinde olduğunu, inançlı işlem iddiasının kanıtlandığını, eksik araştırma sonucu karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 16.06.2020 tarihli ve 2019/2017 E., 2020/638 K. sayılı kararıyla; davacının icra dosyasına olan borcu sebebiyle alacaklılardan kaçırmak amacıyla çekişmeli taşınmazı geri verilmek şartıyla davalı oğluna devrettiği, davacı aleyhine başlatılan icra takibi, davaya ilişkin evraklar ve taşınmazın vergi ödemelerinin davacı tarafından yapıldığına ilişkin belgelerin delil başlangıcı niteliğinde olduğu, dinlenen tanıkların da iddiayı doğruladığı, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince hüküm ortadan kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili, dava konusu taşınmazı kendi birikimi ile bedelini ödeyerek satın aldığını, davacıyla aralarında inançlı temlik bulunmadığını, davacının inançlı işlem iddiasını yazılı delille ispatlayamadığını, yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin de bulunmadığını, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı delil başlangıcı niteliğinde kabul edilen belgelerin hiçbirinin eli ürünü olmadığını, imzasının bulunmadığını, belediye tarafından düzenlenen vergi makbuzlarının delil başlangıcı kabul edilemeyeceğini, Bölge Adliye Mahkemesince usul ve yasaya aykırı olarak karar verildiğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere; inanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir. İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme kararının kapsamının genişletilmesi, hemde taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz.
05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararı uyarınca, inançlı işleme dayalı iddianın, şekle bağlı olmayan yazılı delille kanıtlanması gerekeceği kuşkusuzdur. Şayet, ispat külfeti kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesi yok ise ancak taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi birtakım belgeler var ise bunların delil başlangıcı sayılacağı ve iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale geleceği sabittir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.2.2. Öte yandan HMK’nın 202. maddesinde; "(1) Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. (2) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir." hükmü düzenlenmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 65 ada 48 parsel sayılı taşınmazı davacıya ait iken 02.02.1999 tarihinde davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiği, taşınmazda 15.05.2000 tarihinde kat irtifakı tesis edilerek 1, 2 ve 3 no.lu bağımsız bölümlerin davalı adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, davacı aleyhine başlatılan icra takibi ve taşınmazın vergi ödemelerine ilişkin makbuzlar delil başlangıcı olarak kabul edilmiş ise de; anılan bu belgelerin HMK'nın 202. maddesi kapsamında delil başlangıcı olarak kabulü mümkün değildir.
3.3.3. Hal böyle olunca, inançlı işlem iddiasının ispatlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.