Logo

1. Hukuk Dairesi2020/894 E. 2022/1338 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, vekaletname ile yetkilendirdiği kız kardeşinin kocasının, vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazlarını eşine devrettiğini iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletnamede yer alan yetkiyi aşarak ve vekalet verenin menfaatlerini gözetmeksizin davalı eşine taşınmazları devretmesi, vekalet görevinin kötüye kullanılması olarak değerlendirilerek yerel mahkemenin tapu iptali ve tesciline ilişkin kararı, bazı maddi hatalar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TAZMİNAT

Taraflar arasındaki davadan dolayı Bozova Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04/06/2015 tarihli ve 2012/106 E., 2015/607 K. sayılı hükmün süresinde davalı ... vekili tarafından ve davalı ... tarafından temyizi üzerine, duruşma günü olarak saptanan 13/04/2021 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davacı ... vekili ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz niteliği taşıyan karar düzeltme dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, paydaşı olduğu dava konusu 123, 487, 488 ve 489 parsel sayılı taşınmazların intikali, tarımsal destekleme işlemlerin yapılması amacıyla davalı kardeşi ...'in eşi olan diğer davalı ...'yi vekil tayin ettiğini, okuma yazma bilmemesinden yararlanarak vekaletnameye satış yetkisinin de eklendiğini, dava konusu taşınmazlardaki paylarının davalı vekil ... tarafından 20/04/2007 tarihinde eşi olan diğer davalı ...'e devredildiğini, paylarını satma gibi bir düşüncesi olmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını ve davalıların işbirliği yaptıklarını ileri sürerek, davalıya devredilen payların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.550,00 TL'nin faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, işlemin davacının bilgisi ve rızası dahilinde yapıldığını, taşınmazlardaki payların bedeli karşılığında satın alındığını ve satış bedeli olarak 10.550,00 TL ödendiğini, dava dışı 405 parsel sayılı taşınmazın da mirasbırakanlarından intikal ettiğini ancak davacının buradaki payını satmadığını ve bu nedenle devrinin yapılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 04/06/2015 tarihli ve 2012/106 E. 2015/607 K. sayılı kararıyla; satış bedeli ile gerçek değerler arasında fark bulunduğu, bölgenin kültürel yapısı gereği kız çocuklarının miras yolu ile geçen taşınmazlarda hak sahibi olmayacakları görüşünün hakim olduğu, davalı ...'nin kendisine verilen vekaleti kötüniyetli olarak kullanarak davacının paylarını diğer davalı eşine devrettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili duruşma istekli olarak, davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1. Davalı ... vekili duruşma istemli temyiz dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, vekaletnamenin intikal ve satış işlemleri için verildiğini, tarımsal destekleme gibi bir niyet bulunmadığını, sakatlanan bir iradenin olmadığını, davacı tarafından davanın ispatlanamadığını, bilirkişi raporunun da hatalı olduğunu, rapora itirazların Yerel Mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, Bozova İcra Müdürlüğünün 2006/4 Esas sayılı dosyanın delil olarak bildirilmesine rağmen bu dosya incelenmeden karar verildiğini, yapılan işlemlerin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, gerekçeli kararda vekalet ilişkisinin kötüye kullanılmasından bahsedilmediğini, diğer davalı ...'nin savunma hakkının kısıtlandığını belirterek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

2.2. Davalı ... temyiz niteliği taşıyan 22/01/2020 tarihli dilekçesinde özetle; davacının iddiasının gerçek dışı olduğunu, tarım destekleme ödemesinin dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede davacının davalıya vekaletname verdiği yılda henüz mevcut olmadığını, davacının iddiasını tanık dahil hiçbir delille ispatlayamadığını, Bozova İcra Müdürlüğünün 2006/4 Esas sayılı dosyanın delil olarak bildirilmesine rağmen bu dosya incelenmeden karar verildiğini, dava konusu satışın ve satış bedelinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, Mahkeme gerekçesinin destekten yoksun olduğunu, hukuki dayanağı bulunmadığını, davanın yenilenmesi dilekçesinin, bilirkişi raporlarının, gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini, savunma hakkının kısıtlandığını, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın reddi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, Dairenin onama kararına ilişkin karar düzeltme talebinin kabulüne ve Yerel Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.2. Bilindiği üzere, Anayasa'nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır.

T.C. Anayasası'nın 36 ncı maddesinde ''Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.'' hükmüne yer verilmiştir.

3.2.3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır. Kamu düzeninden olan doğru sicil oluşturma ilkesi gereğince de hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Somut olayda, Yerel Mahkeme kararı davalılardan ... tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş, davalı ...'ye ise karar ve Yargıtay duruşma günü tebliğ edilmeden, davalı ...'nin yokluğunda sehven duruşma yapılarak karar verilmiş, davalıların karar düzeltme dilekçeleri sonucunda temyiz incelemesinin yeniden duruşmalı olarak yapılmasına karar verilmiş ise de; ikinci Yargıtay duruşma günü de davalı ...'ye tebliğ edilmeden 08.12.2020 tarihinde Yargıtay temyiz duruşması davalı ...'nin yokluğunda gerçekleştirilmiştir. Davalı ...'ye Yargıtay duruşma günü usulüne uygun olarak tebliğ edilmeden duruşma açılması doğru olmamıştır. Bu nedenle Dairece 08/12/2020 tarihli tutanakla; ''Anılan bu husus, davalı ...'nin karar düzeltme isteği üzerine, yeniden yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından, davalı ...'nin karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 440. maddesi gereğince kabulüne, Dairenin 19.03.2019 tarihli ve 2016/852 Esas 2019/1977 Karar sayılı onama kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, 19.03.2019 ve 08.12.2020 tarihli Yargıtay duruşmalarının YAPILMAMIŞ SAYILMASINA, Yerel Mahkemenin 04.06.2015 tarihli ve 2012/106 Esas 2015/607 Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan nedenlerle yeniden DURUŞMAYA ALINMASINA,'' karar verilmiş, 13/04/2021 tarihinde de yeniden duruşma açılmıştır.

3.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (III) nolu bendinde yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Tarafların sair karar düzeltme yolu ile incelenen temyiz taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

3.3.3. Ancak, somut olayda, davacı adına kayıtlı iken dava konusu 123 parsel sayılı taşınmazdaki 1/4 pay ile 487, 488 ve 489 parsel sayılı taşınmazlardaki 12/240'ar paylar davalı vekil ... tarafından diğer davalı ...'e devredildiği halde, Mahkemece dava konusu olmayan paylar da dahil edilerek; 123 parsel sayılı taşınmazdaki davalı ... adına kayıtlı 3/4 payın iptali ile iptal edilen bu payın davacı adına tesciline, dava konusu 487, 488 ve 489 parsel sayılı taşınmazlardaki davalı ... adına kayıtlı 36/240'ar payların iptali ile iptal edilen bu payların davacı adına tesciline şeklinde hüküm kurulmuş olması doğru değil ise de, değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

V. SONUÇ:

1. Kararın (V/3.3.2.) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Kararın (V/3.3.3.) numaralı bendinde açıklanan nedenlerle; davalıların temyiz taleplerinin değinilen yönden kabulüne; hükmün 1, 2, 3 üncü bentlerinde yer alan ''36/240'' ibarelerinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine ''12/240'' ibarelerinin yazılmasına, hükmün 4 üncü bendinde yer alan ''3/4'' ibaresinin hüküm yerinden çıkarılarak yerine ''1/4'' ibaresinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca 04/06/2015 tarihli ve 2012/106 E. 2015/607 K. sayılı hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, duruşma tarihinde yürürlükte olan 24/11/2020 tarihli Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince, duruşmanın 13/04/2021 tarihinde yapıldığı gözetilmek suretiyle, gelen karar düzeltme (temyiz) talep eden davalı ... vekili için 3.050.00 TL duruşma vekâlet ücretinin talep edilen davacıdan alınmasına, peşin alınan harçların yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.