Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10012 E. 2022/313 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, davanın kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

Kadastro sonucu Tomarza İlçesi, Alakuşak Mahallesi çalışma alanında bulunan 104 ada 8, 110 ada 95 ve 271 ada 14 parsel sayılı sırasıyla 30.678,62; 359.816,37 ve 1.817.599,80 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlardan 110 ada 95 ve 271 ada 14 parsel sayılı taşınmazlar devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlaması mümkün olmayan yerlerden olduğu belirtilerek hali arazi vasfında Hazine adına tespit ve tescil edildikten sonra 17.10.2011 tarihinde kamu orta malı mera olarak ihdas edilmiş; 271 ada 14 parsel sayılı taşınmaz ise kadimden beri orta malı olduğu gerekçesiyle mera vasfıyla sınırlandırılarak özel siciline kaydedilmiştir.

I. DAVA

Davacı ..., çekişmeli taşınmazların babası ... ... ile kayınbabası ... ...'dan kendisine taksimen intikal ettiğini, bu taşınmaz bölümleri üzerinde eklemeli olarak zilyetlikle iktisap koşullarının lehine gerçekleştiği iddiasıyla taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescili istemiyle dava açmıştır.

II. CEVAP

1.Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazların mera vasfında olduğunu, davacının muristen intikal ettiğini iddia ettiği taşınmazların kendi adına tescilini isteyebilmesinin geçerli bir taksim senedi sunulmadığından dolayı mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

2-Davalı ... cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazlardan 104 ada 24 parsel, 110 ada 95 parsel ve 271 ada 88 parsel sayılı taşınmazların kadimden beri, hazineye ait olduğunu, bu nedenle kadastro çalışmaları sırasında hazine adına tespit gördüğünü, 271 ada 14 numaralı mera parselinin ise devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu, zilyetlik ile iktisabının mümkün olamayacağını beyanla davanın reddini talep etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 09.06.2016 tarihli ve 2015/166 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararıyla çekişmeli taşınmaz bölümlerinin öncesinde davacının babası ve kayınbabasına ait olmakla davacının babası ile kayınbabasının dava konusu yapılan bu kısımlar üzerinde daha önceleri ekonomik değeri olan kitre (...) bitkisi ziraatı yaptıkları, kitre ziraatının 1990 yıllara kadar ekonomik gelir getirici bir faaliyet olarak bölgede yaygın olarak yapıldığı, bu bitkinin kökünün kesilerek elde edilen özün sentetik ve boya sanayisinde kullanıldığı, 1990'lı yılların başından itibaren kitre ziraatının terk edildiği ve araziye arpa, çavdar ve buğday bitkisi ekilmek suretiyle tarımsal faaliyetlerin devam ettirildiği, davacının murisleri kayın babası ... ile babası ... ...'un sağlıklarında kendilerince kullanılmakta olan dava konusu bu taşınmazları davacıya bıraktıkları, davacının da dava konusu taşınmazların bu kısımlarına arpa, buğday ve çavdar ekmek suretiyle kullanımını ve malik sıfatıyla zilyetliğini devam ettirdiği, davacı ile murislerinin zilyetliğinin 30-40 yıl öncesine dayandığı ve zilyetliğin nizasız ve fasılasız olarak devam ettiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, 23.05.2016 tarihli teknik bilirkişi raporunda 271 ada 14 parsel içerisinde kalan ve (A) harfi ile gösterilen 3.859,65 metrekarelik, aynı parsel içerisinde bulunan ve ilgili rapor ekindeki krokide (B) harfi ile gösterilen 5.209,08 metrekarelik, aynı parsel içerisinde bulunan ve ilgili rapor ekindeki krokide (C) harfi ile gösterilen 14.333,62 metrekarelik, ilgili rapor ekindeki krokide 104 ada 8 parsel içerisinde kalan ve (D) harfi ile gösterilen 344,39 metrekarelik, 110 ada 95 parsel içerisinde kalan krokide (E) harfi ile gösterilen 19.153,44 metrekarelik kısmın davalılar adına olan tapusunun iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

2.1.Davalı Hazine vekili, temyiz dilekçesinde özetle, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağını belirterek, Tomarza Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/166 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararının bozulmasını talep etmiştir.

2.2.Davalı ... vekili, temyiz dilekçesinde özetle, delillerin takdiri ve olaya uygulamasında hataya düşüldüğünü, çekişmeli taşınmazların mera vasfında olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı, bir an için özel mülkiyete konu olabileceği kabul edilse dahi davacının zilyetlikle iktisap koşullarının lehine gerçekleştiğini ispat edemediğini belirterek, Tomarza Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/166 Esas, 2016/125 Karar sayılı kararının bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m.33). İddianın ileri sürülüş şekli, dosya kapsamına göre temyiz kanun yolu başvurusuna konu dava, kadastro öncesi nedenlere dayalı mera sınırlandırmasının iptali ile tescil ve tapuda Hazine adına kayıtlı bulunan taşınmazlar yönünden ise, tapu kayıtlarının iptali ile tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun “Tapuda kayıtlı olmayan taşınmaz malların tespiti” başlıklı 14. maddesinde; “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.’’ Olağanüstü zamanaşımı yolu ile taşınmaz mülkiyetinin kazanılması ve taşınmazın zilyedi adına tespitine ilişkin temel koşulların 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14. maddesinde hüküm altına alınmıştır. Buna göre; tapuda kayıtlı olmayan bir taşınmaz, aralıksız ve nizasız yirmi yıllık süreyle malik sıfatı ile elinde bulunduran ve zilyedi olan kişi adına tespit ve tescil edilecektir.

3.2.2 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 17. maddesi, ‘’– Orman sayılmayan Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen araziden, masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilerek tarıma elverişli hale getirilen taşınmaz mallar 14 üncü maddedeki şartlar mevcut ise imar ve ihya edenler veya halefleri adına, aksi takdirde hazine adına tespit edilir.’’

3.2.3. Zilyetlik, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 973. maddesinde, "Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir. Taşınmaz üzerindeki irtifak haklarında ve taşınmaz yüklerinde hakkın fiilen kullanılması zilyetlik sayılır" şeklinde tanımlanmıştır. Bir şeye malik olmayan kimsenin zilyetliği zamanla o şeyin mülkiyetinin kazanılmasını sağlayabilir. Mülkiyetin kazanılma sebeplerinden biri olan zilyetliğin konusu ancak maddi şeylerdir. Zilyetliğin tanımında da görüleceği gibi, zilyetlik olması için bir şeyin bulunması ve ayrıca o şey üzerinde fiili hâkimiyetin kurulması ve kullanılması gerekir (İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 04.12.1998 tarihli ve 1996/4 E., 1998/3 K. sayılı kararı).

3.2.4. Kadastro Kanunu'nun 14. maddesi gereğince zilyedi lehine taşınmazın tespiti koşullarına ilişkin yapılan açıklamaların yanında, 3402 sayılı Kanun'un "Hazine adına tespit" başlıklı 18. maddesinde;

"Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur.

Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar, tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez" hükmüne yer verilmiştir.

3.2.5. 3402 sayılı Kanun'un 18. maddesinden önce gelen 13, 14 ve 17. maddelerinde mülkiyet hakkının tespitine ilişkin esaslar düzenlenmiştir. Kanun'un önceki maddelerinde özel veya tüzel kişiler adına taşınmaz malların tespit ve tescil şartlarına yer verilmişken, Kanun'un 18/1. fıkrası ile bunların dışında kalan ve tescile tabi olan malların Hazine adına tespit ve tescil edileceği, diğer bir deyişle özel ve tüzel kişiler lehine iktisap şartları oluşmayan malların Hazineye ait olması esası getirilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında ise kamunun yararlanmasına mahsus orta malları ile hizmet mallarının (3402 sayılı Kanun'un m. 16/1), ormanların (6831 sayılı Orman Kanunu m. 1 vd), devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da (TMK'nın m.715) kamu hizmetine tahsis edilmeyen yerler ile kanunlar uyarınca devlete kalan yerlerin olağanüstü zamanaşımı zilyetlik yolu kazanılamayacakları açıkça ifade edilmiştir.

3.2.6. TMK'nın 713/3.maddesi uyarınca açılan tescil davalarında Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmesi gerekmediği gibi sınırlandırmanın iptali davalarında da mülkiyet Hazineye kullanım belde halkına ait olduğu için aynı şekilde taraf teşkili sağlanması gerekmektedir. Taraf teşkili 6100 sayılı ...nun 114/1-d maddesinde dava şartları arasında sayılmıştır. Bu şart sağlanmadan işin esasına girilemez. Dava şartları ...nun 115/1 maddesi gereğince yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilecektir. 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı kanunu ile Büyükşehir Belediyesi olan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içinde yer alan köy ve belde belediyelerin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise; belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Çekişmeli 271 ada 14 parselde kayıtlı taşınmaz 02.09.2005 tarihinde senetsizden mera olarak sınırlandırılarak, mera siciline kaydedilmiş, tutanağında kadimden beri Alakuşak Köyü merası olduğu ve köy halkının kadimden beri mera olarak kullandığı belirtilmiştir.

3.3.2. Çekişmeli 104 ada 8 ve 110 ada 95 parsellerde kayıtlı taşınmazlar ise, 02.09.2005 tarihinde devletin hüküm ve tasarruf hali arazi vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmişse de, tapu kayıtlarının tetkik edilmesinde, tespitten sonra 17.10.2011 tarihinde kamu orta malı mera olarak ihdas edildiği anlaşılmıştır.

3.3.3. Davacı, miras yoluyla intikal, taksim ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak sınırlandırılmanın tespitin iptali ile adına tescil isteğinde bulunmuştur.

3.3.4. Hemen belirtmek gerekir ki; bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. HGK'nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir.

3.3.5. Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken; öncelikle, bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi, İl Tarım Müdürlüğü ve Tapu Müdürlüklerinden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftasının getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı kanunun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmesi gerekir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tesbiti, toprak tevzi komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerden komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı tüm belgelerin (belirtmelik tutanakları, pafta ile tablendigatif cetvelleri) getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlarda düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.

3.3.6. Öte yandan, kadastro öncesi zilyetlik iddiasına dayalı açılan tapu iptali ve tescil davalarında doğru sonuca ulaşılabilmesi için, taşınmazın kullanım süresi ile niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Hava fotoğraflarının kadastro tespit tarihinden geriye doğru 10-15-20 yıl öncesi üç ayrı döneme ait olması gerekmektedir.

3.3.7. Bu açıklamalar ve ilkeler karşısında, HMK'nın 355. maddesi de dikkate alınarak inceleme yapıldığında, Mahkemece yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda tarafların dayandıkları delillerin tam olarak toplandığı ve değerlendirildiği, yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye elverişli olduğu söylenemez. Mera niteliğindeki taşınmazların mülkiyeti Hazineye yararlanma hakkı ise ilgili tüzel kişiliğe ait olup, bu nitelikteki taşınmazlar hakkındaki davaların aralarında zorunlu dava arkadaşlığı olması nedeniyle Hazine yanında ilgili kamu tüzel kişiliklerine de husumet yöneltilmek suretiyle açılması zorunludur. Somut olayda dava, Hazine ile birlikte ... hasım gösterilerek açılmış ise de hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanun uyarınca Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığının da ilgili kamu tüzel kişşisi olarak davada yer alması gerektiği mahkemece gözden kaçırılmıştır. Taraf teşkili dava şartlarından olup, taraflarca ileri sürülmese dahi yargılamanın her aşamasında Mahkeme hakimince re'sen gözetilmesi gerekir. Taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilip karar verilemez. Mahkemece verilen karar bu açıdan isabetsiz olduğu gibi, davanın esası bakımından yapılan inceleme ve araştırma da yetersizdir. Şöyle ki, çekişmeli 271 ada 14 parsel sayılı taşınmaz mera vasfıyla sınırlandırılmasına rağmen mahkemece yöntemince mera araştırması yapılmamış, bu kapsamda komşu köyler halkından mahalli bilirkişi dinlenilmediği gibi, taşınmazın niteliği ile ilgili olarak 3 kişilik uzman ziraat mühendislerinden oluşan bilirkişi kurulundan ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmamış, taşınmazın davacının iddiasına konu bölümleri ile geriye kalan bölümü arasında ayırıcı unsur bulunup bulunmadığı araştırılmamış, bir arazinin niteliğini ve taşınmaz üzerinde sürdürülen zilyetliğin şeklini ve süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarının incelenmesi olduğu halde usulüne uygun şekilde hava fotoğraflarından da yararlanılmamış, hava fotoğrafları uzman jeodezi bilirkişisi yerine harita teknikerine inceletilmiş ve davacılar hakkında 3402 sayılı Kanun’un 14. maddesinde belirtilen belgesiz araştırması yapılmamıştır. Diğer yandan çekişmeli 104 ada 8 ve 110 ada 95 parsel sayılı taşınmazların tahsisli meralardan olup olmadığı sorulmamış, tahsis kararı varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı araştırılmamış ve komşu köylerden yerel bilirkişilerin tespit edilmesi, taraflara bu konuda tanıklarını ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınmamıştır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemez.

3.3.8. O halde doğru sonuca ulaşılabilmesi için öncelikle, çekişmeli 271 ada 14 parsel sayılı taşınmazın kadim mera olarak tespitinin yapıldığı gözetildikten sonra çekişmeli 104 ada 8 ve 110 ada 95 parsel sayılı taşınmazların tahsisli mera olup olmadığı üzerinde durularak bu konuda yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, tahsisli mera ise dayanaklarının getirtilmesi, taşınmazlara komşu tüm taşınmazların tedavüllü tapu kayıtları, kadastro tutanakları ve dayanak kayıtların (revizyon gören tapu kaydı, vergi kaydı vs.) ilgili Tapu Müdürlüğü’nden istenilmesi, bir arazinin kullanım süresi ile niteliğini en iyi belirleme yönteminin hava fotoğrafları olduğu gözetilerek, dava konusu yerleri kapsayacak ve uygulama kabiliyeti bulunan tespit tarihinden 15-20-25 yıl öncesi zaman dilimi içerisinde farklı tarihlere ait en az 3 stereoskopik hava fotoğrafı ile en eski ve yeni tarihli uydu fotoğrafları temin edilerek dosya arasına konulması, bundan sonra mahallinde, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişiler, tanıklar, önceki bilirkişilerden farklı 3 kişilik ziraat mühendisleri kurulu, bir fen elemanı, bir jeodezi ve fotogrametri uzmanından oluşan bilirkişi heyeti aracılığıyla keşif yapılması, yapılacak keşifte, tanık ve mahalli bilirkişilerden taşınmazların mera olup olmadığı, kim tarafından ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığının sorularak etraflıca beyanlarının alınması, hava ve uydu fotoğrafları üzerinden bilirkişilere bilimsel yöntemlerle hava fotoğrafı ile kadastro paftası ölçeği harita çizim programları aracılığıyla eşitlenerek çekişmeli taşınmazın konumu, çevre parsellerle birlikte harita üzerinde göstertilip, hava fotoğrafları ile kadastro paftası çakıştırılıp stereoskop aletiyle inceleme yaptırılarak; çekişme konusu taşınmazların öncesinin ne olduğu ve davacı tarafça ne şekilde kullanıldığının belirlenmesine çalışılması, 3 kişilik uzman ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan; çekişmeli taşınmazların toprak yapısı ile komşu taşınmazların toprak yapısı mukayese edilmek suretiyle taşınmazların toprak yapısı ve niteliğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınması, rapor ekinde taşınmazları değişik yönlerden çekilmiş komşu taşınmazlar ile arasındaki sınırları gösterecek şekilde renkli fotoğrafların eklenmesinin istenilmesi, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri, varsa yakın taşınmaz tutanak ve dayanaklarıyla bilimsel esaslara ve maddi bulgulara dayanılarak hazırlanacak söz konusu bilirkişi raporlarıyla denetlenmesi, fen bilirkişisinden çekişmeli taşınmazlara ait kadastro paftası varsa mera tahsis kararı, ekleri ve haritaların çakıştırılması ve keşfi denetime elverişli rapor alınması, HMK’nin 290/2. maddesi uyarınca birlikte keşfe götürülecek bir fotoğrafçı aracılığıyla taşınmazlar ve çevresinin yakın plan ve panoramik fotoğrafları çektirilip mahkemece onaylandıktan sonra dosya arasına konulması, taşınmazların mera tahsis kararı kapsamında kaldığının anlaşılması halinde mera olarak sınırlandırıldığı tarihe kadar davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle kazanım koşullarının davacı yararına oluşup oluşmadığına bakılması, kadim meraların zilyetlikle kazanılamayacağı da göz önünde tutularak yukarıda belirtilen tüm ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmiş olması doğru olmamıştır.

V. SONUÇ

Mahkemece, taraf teşkili sağlanmaksızın ve eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz eden Belediye'ye geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.