Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10066 E. 2022/892 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın vekaletname ile yaptığı taşınmaz devrinin, mirasbırakanın ehliyetsizliği ve muris muvazaası nedeniyle iptali ve tescili istemine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edilmesi, davacıların temlikin muvazaalı olduğuna dair iddialarını HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca ispatlayamamaları ve davaya sonradan dahil edilen mirasçının satışın gerçek olduğunu beyan etmesi gözetilerek yerel mahkemenin davayı reddeden kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1.1. Davacılar, mirasbırakan babaları ...'e ait olan 2659 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davalı ...'ye verilen vekaletname kullanılmak suretiyle davalıya devredildiğini, vekaletnamenin düzenlendiği tarihte mirasbırakanın şuurunun yerinde olmadığını, davalıların danışıklı hareket ettiklerini ve satış işleminin mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.

1.2. Asli müdahil, temlikin muvazaalı olduğu iddiasıyla payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiş, bozma sonrası asli müdahilin davası için tefrik kararı verilmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, işlemin gerçek satış olduğunu, davacıların mirasbırakanla ilgilenmediklerini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 18/11/2013 tarihli ve 2012/186 E., 2013/495 K. sayılı kararıyla; iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece “...öncelikle asli müdahilin talebi müstakil bir dava olarak düşünülüp eldeki davadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydının yapılması, eldeki davada hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu, ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenmesi gereğinin ortadan kalkacağı gözetilerek ehliyetsizlik iddiasının öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, (2659 sayılı Yasa'nın 7. ve 16. maddesi gereğince) vekaletnamenin düzenlendiği tarihte ve akit tarihinde mirasbırakanın fiil ehliyetine sahip olup olmadığı yönünde rapor alınması, mirasbırakanın ehliyetsiz olduğunun saptanması halinde bir kısım mirasçılar tarafından pay oranında açılan tapu iptal ve tescil davasının dinlenemeyeceğinin gözetilmesi; ehliyetli olduğunun saptanması halinde, murisin bu temlikten haberi olup olmadığının, mal kaçırmayı amaçlayıp amaçlamadığının 0l.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca araştırılması, tanık beyanlarının bu doğrultuda değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda12/09/2017 tarihli ve 2016/112 E., 2017/347 K. sayılı kararla temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairemizin 15/06/2020 tarihli ve 2017/5355 E., 2020/2678 K. sayılı ilamıyla “Adli Tıp Kurumu 4. Adli Tıp İhtisas Kurulunun 19.04.2017 tarihli raporu ile mirasbırakanın vekaletname tarihi olan 02.02.2012 ve temlik tarihi olan 09.02.2012 tarihlerinde fiil ehliyetine haiz olduğunu bildirdiği anlaşılmıştır... Ancak somut olayda, dinlenilen tanıklar mirasbırakanın diğer çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir bir problemi olduğu şeklinde beyanda bulunmadıkları gibi davanın kabulü halinde hak sahibi olacak mirasçı ...’in de davaya dahil edildikten sonra ibraz ettiği dilekçe ile satışın gerçek olduğu, bedel ödenirken orada bulunduğu, mirasbırakanın taşınmazı bedelini hayır işlerinde kullanmak için temlik ettiği yönünde beyanda bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla, davacılar temlikin muvazaalı olduğu iddiasını kanıtlayamamıştır. Öte yandan, bedeller arasındaki fark da tek başına muvazaanın kanıtı değildir. Hal böyle olunca, davacıların iddialarını HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri uyarınca kanıtlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 05/11/2020 tarihli ve 2020/203 E., 2020/311 K. sayılı kararıyla; bozma gerekçesi tekrarlanarak davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mirasbırakan 82 yaşında çocukları tarafından sırayla bakılırken ve hastayken devir işleminin yapıldığını, muris muvazaası iddiasının mirasbırakanın yaşlılığından, hulus ve saffettinden istifade edilip kızı ... tarafından kandırılmasına ve vekalet görevinin kötüye kullanılmasına dayalı olduğunu, davalıların işbirliği içerisinde hareket ettiğini, ...’in davaya dahil edilmesinin doğru olmadığını, davaya dahil edilmeden önce davalı tanığı olarak dinlendiğini, beyanlarının gerçek dışı olup hükme esas alınamayacağını, bedelin nereye harcandığının açıklanmadığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptaline ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 01.04.1974 tarihli ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu’nun 706. Türk Borçlar Kanunu’nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu’nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği belirtilmiştir.

6.2.2. Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.

6.2.3. 6100 sayılı HMK’nın 190/1. maddesinde, “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.”, 4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

6.2.4. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

6.2.5. Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (IV/6.2.) numaralı paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve hükmüne uyulan (IV/2) numaralı paragraftaki bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) numaralı paragrafta gösterilen gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.