"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : EZİNE ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu ve şirket hissesinin iptal - tescili, olmadığı takdirde tenkis davası sonunda, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacıların istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca kabulü ile; İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar süresi içinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/05/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... vekili Avukat ..., Asli Müdahiller ... v.d. vekili Avukat ..., Asli Müdahil ... vekili Avukat ... geldiler, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, babası olan mirasbırakanı ...'nın 478 ada 9 parsel sayılı taşınmazını oğlu olan davalı ...'ya devrettiğini, İstanbul Ticaret Siciline kayıtlı bulunan 100,00 TL sermayeli ... Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketindeki 50.000,00 TL tutarındaki payının 49.000TL'lik kısmını 49.000TL bedelle 23/01/2012 tarihinde, kalan 1.000 TL'lik kısmını da 23/07/2012 tarihinde davalıya temlik ettiğini ve ortaklıktan çıktığını, devirlerin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu, satış bedellerinin düşük gösterildiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptaline, ... Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin %50 hissesine ilişkin pay devrinin iptaline ve her iki kaydın da mirasbırakan ... adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, 15.01.2021 tarihli dilekçesi ile talebini miras payına hasretmiştir.
..., 02.01.2020 tarihli dilekçesi ile dava sonucu kendisini de etkileyeceğinden davacı yanında feri müdahale talebinde bulunmuş, 13.02.2020 tarihli dilekçe ile de dava konusu taşınmaz ve hissenin terekeye iade edilmesi şartı ile davaya muvafakat ettiğini bildirmiştir.
17.01.2020 tarihli dilekçeleri ile kalan mirasçılar ..., ..., ..., ... ve ... davaya katılma talebinde bulunarak 9 parsel sayılı taşınmazın ve şirket hissesinin miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, davacının mirasbırakanın terekesine ilişkin olarak dava açmayacağına ve dava hakkından feragat ettiğine dair Noter huzurunda açıkça beyan ve taahhütte bulunduğunu, feragat nedeniyle davacı tarafa banka kanalıyla 24/04/2013 tarihinde 25.000 TL, 12/11/2014 tarihinde 250.000 TL gönderdiğini, 100.000 TL ve 175.000 TL tutarında iki adet bono verdiğini 550.000 TL elden ödeme yaptığını, toplamda 1.100.000,00 TL ödeme yapıldığını, taşınmazı satış bedelini ödeyerek satın aldığını, değerinin 6.500 TL olduğunu, mirasbırakanın taşınmazla bizzat ilgilenmediğinden ve taşınmazla kendisi ilgilendiğinden taşınmazı satmaya karar verdiğini, şirketteki hissenin bedelini de mirasbırakana ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacının iddiasını ispatlamaya yönelik her hangi bir delil sunamadığı, gerçek değer ile satış tarihinde ki değer arasında fark olmasının tek başına iddianın kanıtlanmasına yeterli olmadığı, mirasbırakanın vasiyetname düzenleyip tüm mirasçılarına mal varlığını paylaştırdığı, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve dahili davacılar vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
2.1. Davacı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın çelişkili olduğunu, vasiyetname ile 4 adet taşınmazın mirasçılara paylaştırıldığını, bu taşınmazlardan 1924 parseldeki taşınmazın da davacı ... ile davalıya vasiyet edildiğini, diğer 3 taşınmazın da diğer mirasçılara vasiyet edildiğini, mirasbırakanın tüm malvarlığını paylaştırdığı gerekçesinin yerinde olmadığını, zira davacı ile davalıya 1/2 paylı olarak verilen taşınmazın maddi değerinin yaklaşık 150.000-200.000TL civarında olduğunu, adil bir paylaşımdan söz edilemeyeceğini, mirasbırakanın banka hesabında 200.000TL parasının olduğunu, bunun da tasarruf tarihlerinde mirasbırakanın maddi durumunun iyi olduğunu gösterdiğini, davalının mirasbırakanın parasını ve malvarlığını dilediği şekilde kullandığını, devir bedeli ile rayiç bedel arasında afaki fark bulunduğunu, mirasbırakanın taşınmaz ve şirket hisselerini satmak için hiçbir ihtiyacının bulunmadığını, davalı ile işbirliği içinde olduğunu, Mahkemece usul hatası yapıldığını, tahkikat aşamasının bittiğinin bildirilmesinden sonra Mahkemenin tekrar tahkikat aşamasına döndüğünü, herhangi bir delil toplamaksızın yemin teklif ettiğini, davanın reddedilmiş olmasına rağmen bir taraftan 3 numaralı kararda harcın iadesine karar verildiğini, diğer taraftan ise 2 numaralı kararda 56.628,12TL harcın davacılardan alınarak Hazineye irat kaydına karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi Kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
2.2. Dahili davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; eksik inceleme ile karar verildiğini, 7.celsede tahkikatın bittiğinin bildirilmesine ve sözlü yargılama için duruşma günü verilmesine rağmen, 8.celsede dosyada bir kısım eksiklikler görülerek bu karardan dönüldüğünü, sonra ise 8.celsede ikmali istenen eksiklikler dosyanın durumunda değişiklik yaratmayacağından ara karardan dönülmesine karar verildiğini, ilk kararda gerçekleştirilen araştırma ve kullanılan hukuki argümanların muvazaanın ispatı için yeterli olduğunu, toplanan delillerin muvazaanın varlığını kanıtladığını, tanık veya yemin delilinin kullanılmasına ihtiyaç duyulmadığını bu nedenle İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; dava konusu 9 parsel sayılı taşınmaz için davalı ...'nın bedelin ödendiğine ilişkin bir delil sunmadığı, satış bedelleri ile rayiç bedeller arasında misli ile fark bulunduğu, mirasbırakanın ekonomik durumunun iyi olduğu ve mal satmaya ihtiyacının bulunmadığı, uzun süre şirkette ortak olarak çalışmaları sebebiyle davalının yönlendirmesi ile hareket ettiği, dava konusu 9 parsel yönünden 1/4/1974 tarih 1/2 sayılı İBK kapsamındaki muris muvazaası şartlarının, dava konusu .... Şirketindeki hisse devri yönünden ise Borçlar Kanunu'nun 19. maddesi gereğince genel muvazaa şartlarının oluştuğu gerekçesi ile davacı ve dahili davacıların istinaf istemleri HMK'nın 353/1.b.2. maddesi gereğince kabul edilerek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle, kararın gerekçesiz ve varsayıma dayalı olduğunu, dosyada mirasbırakanın ekonomik ve sosyal durum araştırmasına ilişkin hiçbir bilgi ve belge bulunmadığını, davalı ile mirasbırakan arasındaki işlemlerin muvazaalı olduğunu ileri süren davacının da ... Petrol Ürünleri Şirketindeki 25.000,00 TL değerindeki hissesini davalıya devrederek ortaklıktan ayrıldığını, davacı ve dahili davacıların, mirasbırakanın terekesine ilişkin tüm hak ve alacaklarını eksiksiz olarak aldığını ve feragatname verdiklerini, mirasbırakanın hayatta iken tüm mirasçılarını kapsar nitelikte paylaştırma yaptığını, bilirkişi raporunda taşınmazın üzerindeki binaların da göz önüne alınarak değerinin tespit edildiğini,ancak raporda binaların her birinin değerinin ayrı ayrı gösterilmesi gerekirken, taşınmazın bir bütün olarak değerinin tespit edilmesinin hatalı olduğunu belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ile şirket hisse devrinin iptal ve tescili, olmadığı taktirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
3.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
3.2.4. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 19. maddesinde "Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. " düzenlemesi mevcuttur.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nın 22/06/2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak ikinci eşi ...ile ilk eşinden doğma çocukları ...,...,...,..., ve ...’nın mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın 20.07.2011 tarihinde 478 ada 9 parsel sayılı taşınmazını, 23.01.2012 tarihinde ... Petrol Ürünleri Sanayi ve Ticaret Limited Şirketindeki 50.000,00 TL tutarındaki hissesinin 49.000 TL'lik kısmını, 23.07.2012 tarihinde ise kalan 1000 TL’lik hissesini davalıya satış suretiyle temlik ettiği, Bakırköy 9. Noterliğinin 06.05.2013 tarihli vasiyetnamesi ile 4 parça taşınmazını çocuklarına vasiyet ettiği anlaşılmakta olup, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere muris muvazaası hukuki nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti, HMK’nın 190. ve TMK’nın 6. maddeleri gereği davacı tarafa aittir.
Somut olayda, ispat yükü kendisine düşüne davacı tarafın delil bildirmediği gözetildiğinde, muvazaanın varlığının usulünce kanıtlanamadığı açıktır.
3.3.2. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3.3.3. Kabule göre ise; ..., 02.01.2020 tarihli feri müdahale başlıklı dilekçesi ile dava sonucu kendisini de etkileyeceğinden davacı yanında feri müdahale talebinde bulunduğunu bildirmiş, 13.02.2020 tarihli dilekçesi ile de dava konusu taşınmaz ve şirket hisselerinin terekeye iade edilmesi şartı ile davaya muvafakat ettiğini bildirmiştir. Davacı ... ise, dava dilekçesinde terekeye iade istekli olarak talepte bulunmuş, aşamada istemini miras payına hasretmiştir. Bu durumda ... tarafından usulünce açılmış bir dava olduğunu söyleyebilme olanağı olmadığı gibi; İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin kararın ... tarafından istinaf edilmediği gözetilmeksizin, anılan mirasçı yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz ise de; bu husus temyiz edilmediğinden bozma sebebi yapılmamıştır.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacı ve davaya dahil edilen ..., ..., ..., ..., ... ve ...'dan alınmasına, peşin alınan harcın yatırana iadesine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, 26/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.