Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10255 E. 2022/2773 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : TRABZON BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden hüküm tesisi ile davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 05/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili Av. ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Av. ... ile davalı ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer davalılar gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşüldü:

I. DAVA

Davacılar, Çamlıhemşin ilçesi Kaplıca köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 23 parsel sayılı taşınmazın müşterek muristen intikal ettiği ve terekesinin taksim edilmediği iddiasına dayanarak taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, mümkün olmaması halinde paylarına isabet eden bedelin davalılardan tahsilini talep etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalılar, Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin dolduğunu ileri sürerek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemece, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine, karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili, 15.12.2020 tarihinde yapılan ön inceleme duruşmasına mazeret bildirdiğini ve Mahkemece de mazeretin kabulüne karar verildiğini, yeni bir duruşma günü belirlenmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek yokluklarında davanın usulden reddine karar verildiğini, davanın usulden reddine karar verilmesine rağmen karşı taraf lehine tam vekalet ücretine hükmedildiğini, esasa ilişkin olarak da Mahkemece davanın hukuki nitelendirmesinin hatalı yapıldığını, eldeki davanın kadastro öncesi nedenlere dayalı tapu iptali ve tescil davası olmadığını, davanın TMK'nın 676 ve 677. maddelerinde düzenlenen miras payının devri ve miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde ise alacak istemine ilişkin olduğunu, dolayısıyla eldeki davada on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanamayacağını, Mahkemece hukuki nitelendirmede hata yapıldığını belirterek Yerel Mahkemece verilen kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Trabzon Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesinin 08/09/2021 tarihli 2021/639 E., 2021/640 K. sayılı kararı ile; “Davacı taraf, eldeki davada, kök muris Mehmet Yüksel'den kendilerine kalan miras paylarını talep etmekte olup, muris ...kadastrodan önce 1982 yılında vefat etmiştir. Dolayısıyla, davacıların miras hakkı kadastrodan önce doğmuştur. Davacılar, eldeki davada, kadastrodan önce doğan iş bu miras haklarının adlarına tescilini talep ettiklerinden, davanın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Zira, iddiaları ve vakıaları bildirmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ise hakime ait bir görevdir. Her ne kadar, davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde müvekkillerinin talebinin kadastrodan önceki sebebe dayalı olmadığını ve kadastrodan sonra TMK'nın 676 ve 677. maddesine göre yapılan miras payının devri ve miras taksim sözleşmesinden kaynaklı olduğunu ileri sürmüş ise de, davacılar miras taksim ya da miras payının devri sözleşmesinden doğan bir hakkı değil, kadastrodan önce doğan miras haklarını talep ettiklerinden, davacılar vekilinin bu yöne değinen istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Kaldı ki, TMK'nın 676 ve 677. maddeleri uyarınca, tapulu taşınmazlara ilişkin olarak mirasçılar arasında yapılacak miras taksim ve miras payının devri sözleşmelerinin yazılı şekilde yapılması geçerlilik koşulu olup, sözlü yapılan anlaşmaların hukuken herhangi bir geçerliliği bulunmamaktadır. Dolayısıyla, bir an için eldeki davanın kadastrodan sonra yapılan miras taksim ya da miras payının devri sözleşmesinden kaynaklandığı kabul edilse dahi, anılan sözleşmelerin yazılı şekilde yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğu ve eldeki davanın yeniden yargılama yapılmadan bu sefer de esastan reddinin gerekeceği açıktır. Ne var ki, istinaf edenin sıfatına göre aleyhe bozma yasağı nedeniyle böyle bir karar verilmesi de hukuken mümkün değildir. Diğer yandan, davacı tarafın terditli talebi olan alacak hakkı, ilk kademedeki mülkiyet ve miras hakkının varlığına bağlı olup, bu hak 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin geçmesiyle birlikte ortadan kalktığından, bu hakka bağlı alacağın istenmesi de mümkün değildir. Ayrıca, her ne kadar karar celsesinde davacılar vekilinin mazereti kabul edilmesine rağmen duruşma başka bir güne talik edilmemiş ve aynı celse karar verilmiş ise de, HMK'nın 115/1. maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkeme hakimince resen dikkate alınması gerektiği, yine aynı Yasa'nın 138. maddesi uyarınca dava şartları hakkında öncelikle ve dosya üzerinden karar verilmesine hükmedildiği, nitekim 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yazılı hak düşürücü sürenin kamu düzenine ilişkin olumsuz dava şartı niteliği taşıdığı, dolayısıyla Yerel Mahkemenin duruşmayı talik etmeyerek aynı celse dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesinde bu açıdan da isabetsizlik bulunmadığı görülmüştür. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır.

Ne var ki, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 7/2.maddesinde "Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde, davanın görüldüğü mahkemeye göre bu Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur" hükmü yer almaktadır. Anılan hüküm gereğince, davanın dava şartı, ön koşul ya da husumet nedeniyle usulden reddine karar verilmesi halinde, dava değeri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi ancak bunun miktarının da maktu vekalet ücretini geçmemesi gerekmektedir. Somut olayda, eldeki davanın, hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verildiğinden ve dava dilekçesinde dava değeri olarak da 5.000,00 TL gösterildiğinden, vekalet ücretinin bu değer üzerinden nispi olarak hesaplanması ve kendisini vekille temsil ettiren davalı ... lehine 750,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir. Buna karşılık, söz konusu hatanın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve kaldırılan hükmün yerine geçmek üzere HMK'nın 353/1-b.(2) maddesi gereğince yeniden hüküm tesis edilmesi suretiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine, davalı ... kendisini vekilli temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT'nin 7/2.maddesi gereğince takdir edilen 750,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak adı geçen davalıya verilmesine” şeklinde hüküm tesis edilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesi, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak, itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”

3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 371. maddesi, “(1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar:

a) Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması.

b) Dava şartlarına aykırılık bulunması.

c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi.

ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması.” hükümlerini içermektedir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. 3402 sayılı Yasa’da mülkiyete ilişkin talepler yönünden hak düşürücü süre öngörülmüştür. Hak düşürücü süre dava şartı olup yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi yasal zorunluluktur.

3.3.2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV./3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, çekişmeli taşınmazın kadastro tutanağının kesinleştiği 23/10/1994 ile davanın açıldığı 16/06/2020 tarihleri arasında 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesinde belirlenen hak düşürücü süre geçmiş bulunduğuna ve özellikle davacılar vekilinin mazeretinin kabul edilerek yeni duruşma gününün verilmemesinin 6100 sayılı HMK’nın 371/4 maddesinde belirtilen kararın sonucunu değiştirmeyeceğinin anlaşılmasına göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince duruşmaya gelen davalı ... vekili için 3.815,00 TL vekâlet ücreti ile aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına, 05/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi.

-MUHALEFET ŞERHİ-

Davacılar vekili 15.12.2020 tarihinde yapılacak olan duruşma için mazeret dilekçesi göndermiş, Mahkemece duruşmada, davacılar vekilinin mazeretinin kabulüne karar verildikten sonra davalı vekilinin beyanı alınarak davanın hak düşürücü süre nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.

Hukuki dinlenilme hakkı, HMK'nın 27. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan maddede; davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip oldukları, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, Mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararları, somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği belirtilmiştir.

Hukuki dinlenilme hakkı, Anayasa'nın 56. Maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. Zira insan onurunu yargılamadaki zorunlu bir sonucu olarak, yargılama süjelerinin, yargılamada şeklen yer olmaları dışında tam olarak bilgi sahibi olmaları, kendilerini ilgilendiren yargılama konusunda açıklama ve ispat haklarını tam ve eşit olarak kullanmaları yargı organlarınında bu açıklamaları dikkate alarak, gereği gibi değerlendirme yapıp karar verilmesi gereklidir.

Somut uyuşmazlıkta, davacılar vekili tarafından gönderilen mazeret dilekçesi Mahkemece uygun bulunup, kabul edildikten sonra, duruşmanın ertelenip, belirlenen yeni duruşma gününün davacılar vekiline tebliği gerekirken, mazeret kabul edildikten sonra, davalı vekilinin beyanı alınarak, davanın usulden reddine karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkı ve adil yargılanma hakkına açıkça aykırıdır.

Mahkemece verilen kararın, açıkladığım nedenlerle bozulması gerektiği kanaatinde olduğumdan, çoğunluğun hükmün onanmasına yönelik görüşüne katılmıyorum.

...