"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davasında Mahkemece davalı ... yönünden davanın kabulüne, diğer davalı ... hakkında açılan davanın husumetten reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, Gaziantep 3.Noterliğinin 26/03/2007 tarih ve 7004 yevmiye numaralı ve Hatay 1.Noterliğinin 27/03/2007 tarih ve 4573 yevmiye numaralı -içerisinde satış yetkisi de bulunan- vekaletnameleri ile murislerinden kalan taşınmazlarla ilgili intikal işlemlerini yapmak üzere vekil olarak tayin ettikleri davalılardan kardeşleri olan ...’nun vekalet ilişkisinden kaynaklanan yetkilerini kötüye kullanarak murislerinden kalan 330, 331, 337 ve 3791 parsel sayılı taşınmazları muvazaalı olarak 16/04/2007 tarihinde eşi olan diğer davalı ...’e devrettiğini, akabinde davalı ...'in dava konusu taşınmazları 12/08/2011 tarihinde davalı ...'a temlik ettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendilerinden mal kaçırmayı amaçladıklarını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazların satış işlemlerinde muvazaa bulunduğuna ilişkin iddiaların doğru olmadığını, vekalet ilişkisinden kaynaklanan davaların 5 yıllık zamanaşımına tabi olduğunu, satış işlemlerinin gerçek olduğunu, bedelin davacılara ödendiğini belirterek asıl ve birleştirilen davaların reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 23/02/2016 tarihli ve 2013/242 E. - 2016/132 K. sayılı kararıyla; davalı ...’ın dava konusu parsellerdeki davacıya intikal eden miras hisselerini 16/04/2007 tarihinde vekil sıfatı ile diğer davalı ...'e sattığı ve bedelini peşin olarak aldığı, vekillerin öncelikle vekaleten yaptıkları satışlarda satışa esas bedelini davacılara ödediğini ispatlaması gerektiği, ancak davalı ...'nun bu hususu ispatlayamadığı, ayrıca bir an için ispatlayabilseydi dahi davalının dava konusu taşınmazları değerinin çok altında rakamlara eşi olan diğer davalıya devri hususunun muvazaalı işlem olduğunun açık olduğu, dinlenen davacı tanıklarının beyanlarının da muvazaalı işlemi açıkça gösterdiği, kaldı ki davalı tanıklarının beyanları incelendiğinde davalı ...'ın dava konusu taşınmaz hisselerini satın aldığı iddia edilmesine rağmen taşınmazların davalı ...'e devredildiği, yapılan bu devir işleminin de açıkça muvazaayı gösterdiği, hiç kimsenin kendi muvazaasına dayanamayacağı, ayrıca dava konusu taşınmaz hisselerinin müteakiben 12/08/2011 tarihinde tekrar davacı ...'a yapılan devrinin de muvazaayı açıkça gösterdiği, davalıların karı koca olduğu ve bu şekilde bedel mukabili devir işleminin hayatın olağan akışına da aykırı olduğu gerekçeleri ile asıl ve birleştirilen davalarda davalı ... açısından davanın kabulüne, dava tarihi itibarı ile davalı ...’in kayıt maliki olmaması nedeniyle davalı ... açısından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı ... temyiz dilekçesinde; ortada muris muvazaası veya muvazaalı bir işlemin bulunmadığını, mahkemece davanın nitelendirilmesin de hataya düşüldüğünü, zamanaşımı itirazının haksız olarak reddedildiğini, davacıların kendisine satış ve devir yetkisi içeren vekaletnameler verdiklerini, bu vekaletnamelere dayanarak yapılan işlemlerde muvazaa olmadığını, gerçek satış işlemleri yapıldığını, diğer davalı eşi ...’in Ceylanpınar ilçesinde davaya konu taşınmazda 2001 yılından beri lokanta işletmeciliği yaptığını, işyerinin mülkünün satılacağını öğrenince satın almak istediğini, davacılarla bu hususu görüştüklerinde davacıların da yabancıya satılacağına davalıya satılmasına rıza gösterdiklerini, anlaştıkları bedeli davacılara ödediklerini, daha sonra davalı eşi ... ile boşanma aşamasına geldiklerini, eşinin Ceylanpınar’dan gidecek olması nedeniyle dava konusu taşınmazları satmayı düşünmesi üzerine dava konusu yerleri tekrar eşinden satın aldığını, delil listesinde tanık olarak ismini bildirdiği ...’ın mahkemece usulsüz bir şekilde dinlenmediğini belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27 maddesinde; “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
Bu hak; a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, b) Açıklama ve ispat hakkını, c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir”
3.2.3. Anayasa’nın 36.maddesinde ; “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
3.2.4. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesinde ; “Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir....”
3.2.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 194.maddesinde; “Taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırmalıdırlar.
Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine ve toplanan delillere göre; asıl davada davacı ... ile birleştirilen dava davacılarından ...’ın Hatay 1. Noterliğinin 27/03/2007 tarihli ve 4573 yevmiye nolu, birleştirilen dava davacılarından ...’ın ise Gaziantep 3. Noterliğinin 26/03/2007 tarihli ve 7004 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalılardan ...’nu murislerinden intikal edecek taşınmazlarla ilgili intikal ve satış işlemlerini yapmak üzere vekil tayin ettikleri, çekişme konusu 330, 331, 337 ve 3791 parsel sayılı taşınmazların tamamı tarafların mirasbırakanı ... ... adına kayıtlı iken 16/04/2007 tarihli işlemi ile mirasçıları ......... isimli şahsın intikal işlemini gerçekleştirdiği, intikal ve müşterek mülkiyete çevirme işleminden sonra dava konusu taşınmazlardaki payların davalı ... tarafından ( kendisinin ve vekil edenlerin paylarının) satış yolu ile eşi olan diğer davalı ...’e devredildiği, ...’in de söz konusu payları 12/08/2011 tarihli satış işlemi ile davalı ...’a temlik ettiği, böylece dava konusu taşınmazlarda davalı ...’ın 6/7 payının olduğu, mirasçılardan ...’in ise çekişme konusu taşınmazlarda 1/7’şer payının bulunduğu anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, davalının delil listesinde diğer isimlerle beraber ...’ı da tanık olarak bildirdiği, ancak tanığın dinletilmesinden vazgeçilmediği halde bu tanığın mahkemece dinlenmediği ve böylece davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği görülmektedir. Bu şekilde eksik inceleme ve araştırma sonucunda neticeye gidilerek karar verilmesi doğru olmadığı gibi, diğer yandan sözlü yargılamaya ilişkin HMK 194 vd. Maddeleri kamu düzenine ilişkin olup bunların uygulanmamış olması da doğru değildir.
V. SONUÇ:
Değinilen yönler itibariyle; davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.