Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10491 E. 2022/1692 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne ilişkin verilen kararın, davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen istinaf başvurusunun esastan reddine dair 02/11/2021 tarihli ve 2021/513 Esas, 2021/1613 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, dava konusu 1406 ada 3 parsel sayılı taşınmazın İstanbul Kadastro Mahkemesinin 2011/126 E., 2013/120 K. sayılı ve 23.01.2014 kesinleşme tarihli ilamına istinaden 18/05/2016 tarihli ve 5191 yevmiye ile ... adına tescil edildiğini, dava konusu taşınmaza ilişkin tapu kütüğü ve kadastro beyannamesinde “Damat İbrahim Paşa Vakfından” olduğunun açıkça yazıldığını, ayrıca 2888 sayılı Kanun’un yürürlük tarihi olan 24/09/1983 tarihinden sonra vakıf taşınmazın Hazine'ye intikalinin mümkün olmadığını, 5737 sayılı Kanun’un 17. maddesine göre aslı vakıf olan taşınmazın vakfına dönmesi gerektiğini ileri sürerek, çekişme konusu taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile Damat İbrahim Paşa Vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava konusu taşınmazın vakıf tarafından mülk edinilmesinin mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğini, yine vakfın sahih mi yoksa gayri sahih mi olduğunun belirlenmesi Yargıtay içtihatları uyarınca vakıf şerhinin yasal dayanağının kalmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, tapu kaydına göre taşınmaz aslının vakıf olduğu, Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakfa ait olduğu, Hazine adına 24/09/1983 tarihinden önce tescil edilmediği, bu tarihten sonra da tescil edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazın tapu kaydında vakıf olduğunun belirtilmiş olmasının onun mutlaka vakıf olduğunun kabulünü gerektirmediğini, vakfın muteber bir vakıf olup olmadığının, sahih mi yoksa yoksa gayri sahih vakıf mı olduğunun araştırılmadığını, mahkemece eksik inceleme ve araştırma ile karar verildiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 02/11/2021 tarihli ve 2021/513 Esas 2021/1613 Karar sayılı kararıyla; 5737 sayılı Yasa’nın 17. maddesindeki şartların gerçekleştiği, taşınmazın vakfı adına tescili için aranan başkaca bir koşula yasal düzenlemede yer verilmediği dikkate alındığında, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece, vakfın muteber bir vakıf olup olmadığının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden sorularak bilhassa vakıf türüne tam olarak açıklık getirilerek hüküm kurulması gerekirken bu husus üzerinden durulmadan sonuca gidildiğini, taşınmazın tapu kaydında vakıf olduğunun belirtilmiş olmasının o taşınmazın mutlaka vakfa ait olduğunun ispatı için yeterli neden oluşturmadığını, Hazinenin davada yasal hasım olması nedeniyle aleyhe olarak vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 5737 sayılı Yasa'nın 17.maddesi “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.”

3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 588.maddesi; “Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da malvarlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir.

Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilan süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer. Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.

3.2.3. 22/09/1983 tarihli 2888 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı Yasa’nın 29. maddesinde, Medeni Kanun’un 501. maddesindeki Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu Yasa’nın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipde bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunan taşınmazlar ayrık bırakılmış tapuda intikal işlemleri yapılmamış olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihi 24/9/1983

tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.

Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi içinde; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasası’nın tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Yasa’nın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (IV./3.) numaralı bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin j. bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına, 02/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.