"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil davasında davanın reddine ilişkin verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece; davalı ... yönünden davanın kabulü gerektiğine değinilerek bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı ... hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş, karar süresi içinde davalı ... tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 25/01/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ...... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen asli müdahil ... ve diğer davalı gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı.Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalılar ile 19/06/2013 tarihinde düzenledikleri sözleşme uyarınca maliki olduğu 131 ada 3 sayılı parseldeki 32 no.lu bağımsız bölümün tamamı ile 2 no.lu bağımsız bölümdeki 1/2 payını emaneten davalı ...’e bedel almadan devrettiğini, diğer davalı ...’in sözleşmedeki edimini yerine getirmemesi halinde dava konusu taşınmazların iade edileceğinin kararlaştırıldığını, aradan geçen süreye rağmen davalıların edimlerini yerine getirmediğini, hileli yollarla çekişmeli taşınmazları ele geçirdiklerini ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tescil istemiştir.
II. CEVAP
II.1. Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamış, duruşma sırasında, dava konusu taşınmazların emaneten kendisine devredildiğini, davacı ... tarafından bir arsanın diğer davalı ...’e devredilememesi üzerine olayların meydana geldiğini bildirmiştir.
II.2. Diğer davalı ..., usulüne uygun dava dilekçesinin tebliğine rağmen davaya cevap vermemiş, duruşmaları da takip etmemiştir.
II.3. Fer’i müdahil, davacı ...’nın 2 no.lu bağımsız bölümdeki 1/2 payını davalı ...’e devretmesi nedeniyle açtığı önalım davasının sonuçsuz bırakılması amacıyla eldeki davanın açıldığını, kötüniyetle hareket edildiğini belirterek, davalılar yanında müdahalesinin kabulü ile davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI-1-
İlk Derece Mahkemesinin 06/07/2015 tarihli ve 2013/625 Esas - 2015/337 Karar sayılı kararında; davacının taşınmaz satışlarına dayanak olarak gösterdiği ve iptalini talep ettiği 19/06/2013 tarihli sözleşmenin adi yazılı bir sözleşme olup taşınmaz temlik vaadlerini içerdiği, sözleşme dışındaki deliller ve tanık beyanlarının da davacının iddialarını ispata yeterli bulunmadığı gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
IV. YARGITAY BOZMA KARARI
Davacının temyizi üzerine, yukarıda belirtilen mahkeme kararı Dairenin 25/06/2019 tarihli ve 2016/3737 Esas, 2019/4074 Karar sayılı kararı ile; ″Somut olayda, tarafların imzasını taşıyan ve imzası inkar edilmeyen 19.06.2013 tarihli ve "Sözleşme" başlıklı adi yazılı belgenin 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararının aradığı yazılı delil olduğu kuşkusuzdur.
Ayrıca, tapu kayıt maliki olan davalı ... 12.05.2014 tarihli celsede; "Bu davanın bize açılmaması gerekirdi ben emanetçi olarak bu taşınmazı aldım ... arasında bir alım satış gerçekleşiyordu, Selma hanımın vereceği arsa sıkıntılı çıkınca bu kişiye taşınmazları devredemedi, arsaları verip dairenin tapusunu alacaktı ancak tapuyu veremediği için arsadaki sıkıntıyı çözdükten sonra tapuyu vereceğini söyleyerek iki tarafın güvendiği kişi olan bana dairenin ve dükkanın satışı, sözleşme bana yapıldı ben harhangi bir ödeme yapmadım daha önce arsadaki sıkıntı giderilmeyince Selma hanım böyle bir tedbir koydurmuş" şeklindeki beyanları ile inançlı işlemi açıkça ikrar etmiştir.
Bütün bu olgular gözetildiğinde, iddianın kanıtlandığı açıktır.
Hal böyle olunca, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek reddine karar verilmesi doğru değildir.″ gerekçesiyle bozulmuştur.
V. MAHKEME KARARI-2-
Mahkemece, Daire bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda verilen 30/09/2020 tarihli ve 2019/714 Esas, 2020/412 Karar sayılı kararda:
Davalılardan ...'e açılan tapu iptali ve tescil davasının kabulü ile, dava konusu 131 ada 3 parseldeki 32 no.lu bağımsız bölümün tamamının ve 2 nolu bağımsız bölümün ise ... adına kayıtlı 1/2 hissesinin iptali ile davacı ... adına kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
VI. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davada bildirilen savunma ve itirazlar tekrarlanarak kararın bozulması istenilmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de BK'nın 19. ve 20., TBK'nın 26. ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
İnanç sözleşmelerinin, tarafları arasında onların gerçek iradelerini ve akitten amaçladıklarını yansıtması bakımından geçerli olduğu, taraflarına Borçlar Kanunu çerçevesinde nispi haklarını talep etme olanağını verdiği tartışmasızdır.
Burada üzerinde durulması gereken husus, taşınmaz mallar ya da şekle bağlı akitlerde inanç sözleşmelerinin ne gibi hukuki sonuç doğuracağıdır. Diğer bir anlatımla, sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde, taşınmaz mülkiyetinin naklinin sebebini oluşturup oluşturmayacağıdır.
Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli, 20/6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
Belirtilen İçtihadı Birleştirme kararında da değinildiği gibi; inanç sözleşmeleri bir yandan mülkiyeti nakil borcu doğurması bakımından tarafları bağlayıcı, diğer yandan mülkiyetin naklinin sebebini teşkil etmesi açısından tasarruf işlemlerini bünyesinde barındıran sözleşmelerdir. Bu durumda, koşulların oluşması halinde taşınmaz mülkiyetini nakil özelliğini taşıdığı kabul edilmelidir.
İçtihadı Birleştirme kararının sonuç bölümünde ifade olunduğu üzere, inançlı işleme dayalı olup dinlenilirliği kabul edilen iddiaların ispatı, şekle bağlı olmayan yazılı delildir. İnanç sözleşmesi olarak adlandırılan bu belgenin, sözleşmeye taraf olanların veya inanılanın imzasını içermesi gereklidir. Bunun dışındaki bir kabul, hem İçtihadı Birleştirme Kararının kapsamının genişletilmesi, hem de taşınmazların tapu dışı satışlarına olanak sağlamak anlamını taşıyacağından, kendine özgü bu sözleşmelerle bağdaştırılamaz. Ancak, aranılan nitelikte bir yazılı delil bulunamazsa, delil başlangıcı niteliği taşıyan bir belge de (mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi) ispat yönünden değerlendirilebilir. Şayet, delil başlangıcı sayılacak böylesi bir olgu da bulunmuyor ise iddia sahibinin son başvuracağı delilin karşı tarafa yemin teklif etme hakkı olduğu da şüphesizdir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan deliller yukarıda değinilen ve Daire bozma kararında işaret edilen ilke ve olgular çerçevesinde değerlendirildiğinde, dava konusu 32 no.lu bağımsız bölüm yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından hüküm onanmalıdır.
3.3.2. Ne var ki, dava konusu 2 no.lu bağımsız bölümün davalı ... adına kayıtlı 1/2 payının fer'î müdahil ... tarafından davalı ... aleyhine açılan şufa davası sonucunda yargılama sırasında ... adına tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu′nun (HMK) 125/1. maddesinde ″Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir: a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde dava davacı lehine sonuçlanırsa, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur.(1) b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür.″ düzenlemesine yer verilmiştir.
Hal böyle olunca; HMK'nın 125/1. maddesi gözetilerek gerekli usuli işlemlerin yerine getirilmesi, ondan sonra bir karar verilebilmesi için hüküm bozulmalıdır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle;
VI.1. Davalı tarafın 32 no.lu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazı yerinde görülmediğinden reddiyle, anılan bağımsız bölüm hakkındaki mahkeme kararının ONANMASINA,
VI.2. Davalı tarafın 2 no.lu bağımsız bölüme yönelik temyiz itirazı yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine; gelen temyiz eden davalı taraf vekili ile gelen temyiz edilen davacı taraf vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.