Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10540 E. 2022/861 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - BEDEL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil olmazsa bedel istekli dava sonunda, Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafın istinafı üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurularının esastan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı tarafca temyiz edilmiş olup; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde özetle; davalının annesi olduğunu, tarafların Karamürsel Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2000/457 Esas - 2000/439 Karar sayılı veraset ilamına göre ...'ın mirasçıları olduğunu, tarafların muris Hasan'a ait 122 ada 39 parsel sayılı taşınmazın intikalini 17/01/2005 tarihinde gerçekleştirdiklerini, tapudaki hisselerini davalı ...'a satış gösterilmek suretiyle devrettiklerini, söz konusu taşınmazı satma amacı ve iradesiyle değil sırf davalının söz konusu taşınmazdaki iş ve işlemlerin tek elden yürütülmesini istemesi ve gerek kendisinin gerekse diğer kardeşlerinin hak ve menfaatlerini en iyi şekilde koruyacağını belirtmesi ve annesi olması nedeniyle davalıya inanarak ve güvenerek söz konusu taşınmazı bedelsiz olarak davalıya devrettiğini, fakat daha sonra taraflar arasında bir takım sıkıntılar meydana geldiğini, davalı ve diğer kardeşlerinin kullanmakta olduğu dükkanı bilgi ve rızası dışında satmaya çalıştıklarını, ayrıca davalının söz konusu taşınmazla ilgili bilgi ve rızası dışında 3. şahıslarla kat karışılığı inşaat sözleşmesi yapmak istediği bilgisinin kendisine ulaştığını, tapu kaydının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline, olmadığı takdirde hisse bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı cevabında özetle; davacının payını hür iradesi ile temlik ettiğini, muris Hasan Sezai'den intikal eden taşınmazdaki payların davacı ve kardeşleri tarafından satış suretiyle temlik edildiğini, resmi senedin aksinin aynı kuvvetle bir delille ispatı gerektiğini, davacı tarafın kendi muvazaasına dayanamayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olduğu, iddianın yazılı delil ile kanıtlanması gerektiği ya da yazılı delil başlangıcının var olması halinde her türlü delil ile kanıtlanabileceği, ne var ki davacının yazılı bir belgesi bulunmadığı gibi delil başlangıcı sayılabilecek bir bulgunun da var olmadığı, davacının dava dilekçesinde deliller kısmında yemin deliline dayandığı için davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, davacının yemin deliline dayanacağını beyan etmesinden dolayı davalı asile HMK'nın 228/2 ihtarlı tebligat düzenlendiği fakat celse arasında davacı vekilinin yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiğini beyan ettiği, son celsede de yemin delilinden vazgeçtiğine dair beyanda bulunduğu, dolayısıyla inançlı işlem hukuksal nedenine dayanan davanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafça istinaf istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf itirazlarında; iddialarını yinelemiş, müvekkilinin murisinden intikal eden miras payını aynı tarihte annesi davalıya bedelsiz devrettiğini, zira bedelin ödenmemesi halinde payın iade edileceğinin vaadedildiğini, müvekkilinin bu söze güvenerek bedelsiz devre razı olduğunu, Ekim 2017'de taşınmazın inşaat yapılması için yükleniciye verileceğini öğrenen müvekkilinin payını ya da bedelini talep ettiğinde davalının sen payını bana sattın oğlum senin hiçbir hakkın yok dediğini, bu şekilde müvekkilinin aldatıldığını öğrendiğini ve 16/11/2017 tarihinde iş bu davayı açtıklarını, mahkemenin uyuşmazlığı hatalı nitelediğini, hile hukuksal nedenine dayandıkları halde mahkemenin inançlı işlem olarak niteleme ile inceleme yaparak davayı sonuçlandırdığını ileri sürerek kararın kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak davanın kabulüne karar verilmesini ya da davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının mahkemesine gönderilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 18/06/2020 tarihli 2019/777 Esas - 2020/636 Karar sayılı kararıyla; somut olayda, iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada taraf muvazaası söz konusu olduğu, zira davacının taşınmaz ile ilgili işlemlerin tek elden yürütülmesi, taşınmazın idaresi için payını davalı annesine devrettiğini iddia etmekte olduğu, oysa mahkemece niteleme inançlı işlem olarak yapılmış ve bu doğrultu da sonuca gidildiği, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden davacının taraf muvazaası iddiasını 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille kanıtlayamadığı gözetilerek bu istek bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında sonucu itibarıyla bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca, davacını istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuşlardır.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz itirazında; gerek İlk Derece gerekse istinaf mahkemesince davanın nitelendirilmesinin doğru olmadığını, davanın hile hukuksal nedenine dayalı olduğunu, davacının, çekişme konusu taşınmazdaki hissesini, davalı annesinin taşınmazla ilgili iş ve işlemleri tek elden yapmak üzere taşınmazı kendisine devredilmesini istemesi üzerine ona güvenerek devrettiğini, davalının bedeli ödeyeceğine davacıyı inandırarak taşınmazı hile ile elinden aldığını, taşınmazın bedelinin ödenmediğini, belirterek kararın bozulmasını istemiştir.

3.Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hile (aldatma) hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olmaz ise bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. HMK’nın 140/3 maddesinde; "Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür."

TBK’nın 36. Maddesinde; “Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.

Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir.” hükmü düzenlenmiştir.

3.3. Temyiz Nedenlerinin Değerlendirilmesi

3.3.1 Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu 127 ada 22 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması ile 127 ada 39 parsel olduğu, taşınmazın ...'a ait iken ölümü ile 17/01/2005 tarihinde davacı, davalı ve dava dışı mirasçılara intikal ettiği, aynı tarihte davacının diğer mirasçılarla birlikte paylarını davalı anneleri Havva'ya temlik ettikleri, bilirkişi raporunda, taşınmaz üzerinde 20-25 yıllık eski yığma bir yapı bulunduğu, yapı ve arsa değerinin dava tarihi itibarıyla toplam 505.078,40 TL olarak bildirildiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. İlk Derece Mahkemesince, davanın inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı olduğu, davacının yazılı delili yada delil başlangıcı bulunmadığı gibi yemin deliline dayanmaktan vazgeçtiği gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesince de iddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada taraf muvazaası söz konusu olduğu, davacının taraf muvazaası iddiasını 05.02.1947 tarihli 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca yazılı delille kanıtlayamadığı gözetilerek bu istek bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında sonucu itibarıyla bir isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.

3.3.3. İlk Derece Mahkemesince HMK'nun 140/3. maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında uyuşmazlığın niteliği belirlenmemiş, ancak uyuşmazlık inançlı işlem kabul edilerek hüküm kurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından da inançlı işlemin bir türü olan taraf muvazaası benimsenmiştir. Oysa, iddianın ileri sürülüş biçimi, dilekçe içerikleri ve dosya kapsamına göre; davanın hile hukuksal nedenine dayandığı sonucuna varılmaktadır.

Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Hal böyle olunca; tarafların tüm delilleri toplanarak TBK'nun 39. maddesi gereğince davanın öncelikle hak düşürücü süre içerisinde açılıp açılmadığı belirlenerek hak düşürücü süre içerisinde açılmış olması halinde yukarıdaki ilkeler uyarınca inceleme ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı hukuki nitelendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Öte yandan kabule göre de; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf isteği esastan reddedilmiş ise de, İlk Derece Mahkemesinin gerekçesi değiştirildiğine göre HMK'nın 353/1-b-3 maddesi gereğince yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de hatalıdır.

VI. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.