"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonucunda; Mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi;
I. DAVA
Davacılar, davalılardan ...’nın anneleri, diğer davalının kız kardeşleri olduğunu, davalı ...'in evlatlık verildiği için "..." olan soyadının "..." olduğunu, mirasbırakan babaları ...’tan intikal eden dava konusu, 1583 ada 8 parsel, 1581 ada 25 parsel, 1596 ada 55 parsel, 1581 ada 26 parsel, 1583 ada 27 parsel, 1607 ada 9 parsel sayılı taşınmazlarda pay oranlarının eksik yazıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki pay oranlarına göre davalılar ve davacılar adlarına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 29.04.2016 tarihli ve 2015/496 E. 2016/453 K. sayılı kararıyla;tarafların mirasbırakanı ...'ın 09.08.1962 tarihinde ölümü ile mirasçıları olarak davacı ve davalı tarafların kaldığı, davaya konu taşınmazların 1963 yılında tespit gördükleri, tespite...tarafından itiraz edilmesi üzerine Tavşanlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 1968/4 Esas, 1968/24 Karar sayılı kararı ile davaya konu taşınmazların kök muris Mustafa ...'ın ölümü ile anılan dosya davacısı...ile Hüseyin ... ve eldeki dosya taraflarının miras bırakanı ...'a kaldığı, bu suretle hisseli olduğunun kabul edildiği ve ...'ın hisselerinin yalnızca davalı ...'a ve davacıların annesi ...'a paylaştırıldığı, ... mirasçıları olan davacıların ise kararda belirtilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.09.2020 tarihli 2020/1315 E. 2020/3437 K. sayılı kararıyla “...Davacılar, çekişmeli taşınmazda 1962 yılında vefat eden murisleri ...’tan gelen payları olduğunu öne sürerek dava açtıklarına göre, iddialarının kadastro tespitinden önceki nedene dayandığı kuşkusuzdur. Çekişmeli taşınmazların kadastro tespiti 1963 yılında yapılmış ve 19.09.1968 tarihinde kesinleşmiş olup, kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi olan 10.09.2015 tarihi arasında 10 yıldan fazla süre geçmiştir. Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tespitinin kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra artık, "kadastrodan önceki nedenlere" dayanılarak dava açılamaz. Hak düşürücü süre, hakim tarafından re'sen dikkate alınması gereken dava şartlarındandır. Hal böyle olunca, mahkemece davanın, hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA,...” karar verilmiş, davacılar vekilinin karar düzeltme isteği Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.02.2021 tarihli ve 2020/10697 E., 2021/1587 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 25.06.2021 tarihli ve 2021/63 E. 2021/109 K. sayılı kararıyla; davacıların iddiasının kadastrodan önceki sebeplere dayalı olduğu, dava konusu taşınmazın ilk tesis kadastrosunun kesinleşme tarihinin 19.09.1968, dava tarihinin 10.09.2015 olduğu, Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle, davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, kadastro yenileme çalışmasının 28.03.2013 tarihinde yapıldığını, bu durumun Yargıtay tarafından dikkate alınmadığnı, hak düşürücü sürenin dolmadığını belirterek, kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ketmi verese hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. TMK'nın 599. maddesinde, "Mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, mirasbırakanın aynî haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve mirasbırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar. Atanmış mirasçılar da mirası, mirasbırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler." düzenlemesi yer almaktadır.
6.2.2. Uygulamada ve öğretide ketmi verese (mirasçılığın gizlenmesi) davalarında uyuşmazlığın çözümü, hasımlı veraset ilamı alınmak üzere açılacak bir dava sonucu, mirasbırakanın tüm mirasçılarının belirlenmesi ve davacının bu mirasçılar arasında yer alıp almadığının saptanmasına bağlıdır.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Kadastro sonucu, irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği nedeni ile Tavşanlı İlçesi .... köyü çalışma alanında bulunan 867 (1607 ada 6), 868 (1607 ada 9), 1049 (1581 ada 26), 1050 (1581 ada 25), 1171 (1583 ada 27), 1223 (1583 ada 8) ve 1524 (1596 ada 55) parsel sayılı muhtelif yüz ölçümdeki taşınmazlardan 867 parsel sayılı taşınmaz ..., 868 ve 1049 parsel sayılı taşınmazlar ..., 1050 parsel sayılı taşınmaz...ve Hüseyin ..., 1171 parsel sayılı taşınmaz .... ve ..., 1223 parsel sayılı taşınmaz Ayşe ... ve 1524 parsel sayılı taşınmaz ise Mehmet ve Hüseyin ... adına tespit edildikten sonra, hükmen 4/12’şer pay...ve ..... ..., 3/12'şer payı .... ... ve 1/12'şer payı ise ... adlarına tescil edilmiş; bilahare...ve Hüseyin ...'a ait paylar ..... ...,..... ve .....adına kayden intikal ettirildiği anlaşılmıştır.
6.3.2. Davacıların mirasçılık iddiasına ilişkin sunulan Tavşanlı Sulh Hukuk Mahkemesinin 10/09/2015 tarihli 2015/801 E. 2015/814 K. sayılı hasımsız veraset ilamına göre ...’ın 09.08.1962 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak eşi Ayşe, oğulları İsmail ve Halil İbrahim ile kızı ...’nın kaldığı anlaşılmaktadır.
6.3.3. Hemen belirtilmelidir ki; Mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. " Usuli kazanılmış hak" olarak tanımlayacağımız bu müessese, mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir. (09.05.1960 günlü 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı)
"Usuli kazanılmış hak" kurumunun bir çok hukuk kuralında olduğu gibi, özellikle kamu düzeni düşüncesi ile Yargıtay içtihatlarıyla getirilmiş istisnaları bulunmaktadır.
a-) Mahkemenin bozmaya uymasından sonra bir İçtihadı Birleştirme Kararı çıkarsa, bu yeni İçtihadı Birleştirme Kararının mahkemede ve Yargıtayda görülmekte olan bütün işlere uygulanması gerekir. Buna karşı usuli kazanılmış hak iddiasında bulunulamaz. (09.05.1960 ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı).
b-) İçtihadı Birleştirme Kararında olduğu gibi, bozmadan sonra yürürlüğe giren ve geçmişe etkili bir yeni yasa karşısında, Yargıtay bozma kararına uyulmuş olmakla meydana gelen usuli kazanılmış hak, hukukça değer taşımaz.
c-) Benzer şekilde; uygulanması gereken bir yasa hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli, 2004/10-44 E, 19 K.)
d-) Bu sayılanların dışında ayrıca, görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, "kamu düzeni" ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001)
Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayabileceğimiz bu hal usul hukukunun vazgeçilmez temellerinden birisi olup, kamu düzeni ile ilgilidir. Ne var ki, usuli kazanılmış hak kuralının istisnalarından birisi de maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olmasıdır.
Bu kapsamda vurgulanmalıdır ki, maddi hataya dayalı olan bir bozma kararına uyulmuş olunması halinde usuli kazanılmış hakka değer verilmesi mümkün değildir. Maddi hataya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç, her türlü değer yargısının dışında, hiçbir suretle başka biçimde yorumlanamayacak tartışmasız ve açık bir maddi hata olarak belirlenmelidir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar veya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 gün ve E:2006/4-519, K:527; 31.05.2006 gün ve E:2006/10-307, K:337; 10.05.2006 gün ve E:2006/4-230, K:288; 04.03.2009 gün ve E:2009/10-34, K:104; 14.07.2010 gün ve E:2005/8/368, K:2010/385 sayılı kararı)
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve bitim tarihlerinde zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda, usulünce dosyada delil olarak dayanılan ve uyuşmazlığın esasına etkili olacak bir belge veya delilin incelenmesinde veya bunlara benzer durumlarda, yapılan inceleme sırasında gözden kaçma veya yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrar ve maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı ve daha da ötesinde Anayasa ile korunan "Hukuk Devleti" ilkesini sarsacaktır.
O nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir. (Aynı yönde bakınız: Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı kararı) ve nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99 sayılı ilamları, yine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.03.1972 tarihli ve E:1968/1-277, K:176; 01.03.1995 tarihli ve E:1995/7-641, K:117; 23.01.2002 tarihli ve E:2001/1-1010, K:2002/1; 12.07.2006 tarihli ve E:2006/4-519, K:527; 04.11.2009 tarihli ve E:2009/13-370, K:2009/480; 13.03.2013 tarihli ve 2013/5-10, 2013/348 E.K sayılı kararları; Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, Cilt 5, sayfa 4771 vd.)
6.3.4. Somut olaya gelince; Mahkemece davanın kabulüne dair karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda ilk tesis kadastrosunun kesinleşme tarihinin 19.09.1968, dava tarihinin 10.09.2015 olduğu, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; ketmi verese hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptal ve tescil davasında Kadastro Kanunu’nun 12/3 maddesinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin bozma kararı usuli kazanılmış hakların istisnası olan maddi hata niteliğindedir.
6.3.5. Hemen belirtmek gerekir ki, ketmi verese olgusu kadastro öncesi neden değil, kadastro tespiti ile açığa çıkan bir durumu ifade etmektedir. Mirasçılar mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereği kazanırlar.
6.3.6. Hâl böyle olunca; davacılara ...’ın mirasçılarını gösterir hasımlı veraset ilamı alması için olanak tanınması, alınacak hasımlı mirasçılık belgesinde davacıların mirasçı olduğu belirlendiği takdirde işin esasının incelenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, değinilen husus üzerinde durulmaksızın hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün 6100 Sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.