Logo

1. Hukuk Dairesi2021/10625 E. 2022/5117 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: ÇİVRİL ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen kararın davalı vekilince istinafı üzerine, Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 25 yıldır yalnız yaşadığını, maliki olduğu dava konusu 1113 ada 108 parsel sayılı taşınmazını intifa hakkını uhdesinde tutarak çıplak mülkiyetini davalı oğluna satış yoluyla temlik ettiğini, ancak gerçekte davalı oğlunun vaadleri ve isteği üzerine ölünceye kadar kendisine bakılacağı inancıyla bedelsiz olarak devrettiğini, ancak devir işleminden sonra davalının kendisini dövüp, tehdit ederek sağlığından ettiğini, kendisine bakmayıp verdiği sözleri tutmadığını, dava konusu taşınmazı davalı oğluna bağışlamaktan büyük pişmanlık duyduğunu, davalının kendisine bakmadığının taraflar arasında görülen ceza dosyalarıyla da sabit olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacı annesine en iyi şekilde baktığını, tüm ihtiyaçlarını karşıladığını, davacının iradesi doğrultusunda taşınmazını satış yoluyla kendisine devrettiğini, hilenin söz konusu olmadığını, ayrıca davacının dava dışı başka taşınmazlar yönünden de aynı iddialar ile tapu iptal-tescil davası açıp sonradan feragat ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davalının, davacı annesine bakacağı yönünde kanı uyandırmak suretiyle hile ile taşınmazın adına devrini sağladığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalı vekili; davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, taraflar arasında yaşanan olaylar sebebiyle açılan Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/867 E. 2019/1297 K. sayılı dosyasının kesinleşmesinin üzerinden 1 yıldan fazla zaman geçtikten sonra eldeki davanın açıldığını, davacı tarafın dava dilekçesinde hile yolu ile bahse konu taşınmazın elinden alındığını beyan etmediğini ve davacının böyle bir iddiası olmamasına rağmen Yerel Mahkeme tarafından hile olgusu sebebiyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığını, kaldı ki davacının hile iddiasını ispatlayamadığını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27.10.2021 tarihli ve 2021/391 E., 2021/1524 K. sayılı kararıyla; davacının davalı tarafından artık kendisine bakılmayacağını dolayısıyla kandırıldığını, en geç ceza davasının kesinleşme tarihi olan 25.02.2019 tarihinde öğrendiğinin kabulü gerektiği, eldeki davanın ise 26.03.2020 tarihinde 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince hüküm ortadan kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı oludğunu, davacının dava konusu taşınmazı ölünceye kadar bakma vaadiyle bedelsiz olarak davalı oğluna devrettiğini, davalının hile ile kendisini kandırdığını, davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığını, taraflar arasında süregelen olayların devamlılık arz ettiğini, bu nedenle hak düşürücü süreden bahsedilemeyeceğini, ceza dava dosyalarında davalının mahkumiyetine karar verildiğini, hile iddiasının kanıtlandığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.

3.2.2. 6098 s. TBK'nın 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3.2.3. 6098 s. TBK’nın 39. maddesinde “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” düzenlemeleri yer almaktadır.

3.2.4. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildiriminin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesinde belirtilen bir yıllık süre içinde karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Bildirimde, geçersizlik sebebi tam olarak açıklanmasa dahi, sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeyle bağlı kalınmayacağı, sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin iptal edildiği gibi açıklamaları mutlaka içermelidir.

Sözleşmeyle bağlı olmama bildirimi (İptal beyanı) hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşmede de, örtülü irade beyanıyla iptal bildirimi yapılabilir. Sözleşmeyle bağlı olmama bildiriminde (iptal hakkı) bir yıllık kısa süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin öğrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Bir yıllık hak düşürücü sürenin, daha uzun bir süre ile de sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı doktrinde tartışmalıdır.

İradesi bozulan kimse, sözleşmeyi yaptıktan 5, 10 veya 30 yıl sonra yanılma veya aldatmayı öğrenmişse, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde sözleşmeyi iptal edip edemeyeceği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bir görüşe göre, sözleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi halinde, iptal hakkının son bulacağı ileri sürülmekte, diğer görüşe göre ise, Türk Borçlar Kanunu'nun 39. maddesinde kanun koyucunun daha uzun bir süreyi bilerek koymadığı, kanunun açık hükmü karşısında yorum yoluyla yeni kural konulamayacağı, böyle bir süre konulmasının kanun koyucunun amacına aykırı olacağı ve anılan maddenin açık hükmüne aykırı olacağı belirtilmektedir. (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları, sayfa, 437-438)

Geçerliliği açısından herhangi bir şekle bağlanmamış olan bu beyan, karşı tarafa ulaştığı andan itibaren sözleşme ilişkisini (hangi görüş benimsenmiş olursa olsun) kesin hükümsüz hale sokar, iptal beyanı geri alınmaz.

Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu ”inşai” bir haktır. (Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları, sayfa, 436-437). Bu niteliği itibariyle de, şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur." ( Prof. Dr. Fikret Eren Borçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar).

Dairenin yerleşik uygulamasına göre, yanılma (hata), aldatma (hile), korkutma (ikrah) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), irade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/11612 Esas, 2014/ 14462 Karar, 18.09.2014 tarihli-, 2013/21405 Esas, 2014/50 Karar, 13.01.2014 tarihli, 2016/11701 Esas, 22.12.2016 tarihli, 2003/52 Esas, 2003/762 Karar, 22.01.2003 tarihli v.d. birçok karar)

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının maliki olduğu 1113 ada 108 parsel sayılı taşınmazının tamamını intifa hakkını üzerinde tutup çıplak mülkiyetini 23.05.2016 tarihinde davalı oğluna satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

3.3.2. Somut olayda, davacının sözleşmenin başka bir saikle yapıldığı yönündeki iddiasının hile olgusunu oluşturduğu, Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/867 E. 2018/1297 K. sayılı dosyasında ceza yargılamasına konu 17.08.2018 eylem tarihinden itibaren davalının bakım edimini yerine getirmeyeceğinin ortaya çıktığı, davacının ise anılan ceza davasındaki 07.11.2018 tarihli duruşmada “...ben yaşadığım yerin tapusunu yaklaşık 2 yıl kadar önce sanık olan oğluma bağışladım. Kendisi de bana ölene kadar bakacaktı. Kendisi sözlerini tutmadı. Evlerimi de geri vermesini istiyorum. Şikayetim hala devam etmektedir...” şeklindeki beyanıyla sözleşmeden dönme iradesini hileyi öğrenme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde bildirdiği anlaşılmakla, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir.

3.3.3.Hal böyle olunca; davada hak düşürücü sürenin geçmediği gözetilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin değinilen yönlerden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi gereğince Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene iadesine, 23/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.