"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Alanya 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 16.09.2021 tarihli ve 2021/355 Esas, 2021/117 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, 792 parsel sayılı 30816 metrekare yüz ölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle .... adına tespit edildikten sonra, Alanya Kadastro Mahkemesinin 30.05.1989 kesinleşme tarihli ve 1988/134 Esas, 1989/52 Karar sayılı kararı ile hükmen davalı adına tescil edildiğini, mirasbırakanları ... adına ise 774 parsel sayılı 2384 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazın tespit ve tescil edildiğini, mirasbırakanları ...’den intikal eden 774 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün davalıya ait 792 parsel sayılı taşınmaza dahil edildiğini ileri sürerek, 792 parsel sayılı taşınmazdaki fazla kısmın iptali ile 774 parsel sayılı taşınmaza eklenmek suretiyle iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.06.2016 tarihli ve 2015/1133 E., 2016/496 K. sayılı kararıyla; davalının davayı kabul ettiğini, kabul beyanı da dikkate alınarak dava dilekçesi ekindeki krokiye göre hazırlanan fen bilirkişisi raporunun açık, denetime elverişli ve hükme esas almaya yeterli olduğu, her ne kadar davacının iptalini istediği taşınmaz kısmının aynı yerdeki 774 parsel sayılı taşınmaza ilave edilmesi talep edilmiş ise de, bu yerin davacı adına değil ... adına kayıtlı olduğu anlaşıldığından, davanın kabul nedeniyle kabulüne ve dava konusu edilen kısmının davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 02.07.2020 tarihli ve 2016/17694 E., 2020/2545 K. sayılı kararıyla, “...Mahkemece davalının kabul beyanı nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, verilen karar usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12/3. maddesinde, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” hükmüne yer verilmiştir. Söz konusu bu süre hak düşürücü süre olup kamu düzenine ilişkin olduğundan Mahkemece re’sen göz önüne alınması gerekir. Davanın, davalı tarafça kabulü bu durumun bir istisnası değildir. Somut olayda dava konusu 792 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti 30.05.1989 tarihinde kesinleşmiş olup, davanın açıldığı 24.12.2015 tarihine kadar kanunda belirtilen 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 16.09.2021 tarihli ve 2021/355 Esas, 2021/117 Karar sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık hak düşürücü süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz isteminde özetle; davanın kadastro öncesi nedene dayalı iptal tescil talebine ilişkin olmadığını, miras haklarının davalının tasarrufu nedeniyle ihlal edilmesi nedeni ile açılmış iptal tescil davası olduğunu, Mahkemece bu doğrultuda deliller toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken kadastro öncesi nedene dayalı talep olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, davalının davacıların mirasbırakanın cezaevinde bulunmasını fırsat bilerek kendisine ait taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında yüz ölçümünü fazla yazdırdığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olup, davalının kabul beyanının hak düşürücü süreye üstün tutulması gerektiği uyuşmazlık konusu yapılmıştır.
6.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, 3402 sayılı Kadastro Kanunu′nun 12/3. maddesinde; kadastro tutanaklarında belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı belirtilmiştir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 308. maddesi, “Davayı kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.”; 309/2. maddesi, "Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir." 311. maddesi, “Feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.” hükümlerini içermektedir.
6.3. Değerlendirme
Somut olayda, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı, ancak davalının ihtiyati tedbire itiraz duruşmasında davayı kabul ettiğini bildirdiği; hak düşürücü sürenin bir hakkı ortadan kaldıran-sona erdiren niteliğe sahip olması, davayı kabulün ise; davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olması nedeniyle Mahkemece davayı kabul beyanına üstünlük tanımak suretiyle işlem yapılması gerekir.
Hal böyle olunca, davanın kabul beyanı çerçevesinde bir karar verilmesi yerine hak düşürücü süre yönünden reddedilmesi doğru değildir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatırana istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.