"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : KONYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptal- tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, taraflarca istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tarafların istinaf başvurusunun hükmün gerekçesi yönünden kabulü ile hüküm ortadan kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı ...’in “taşınmazlarına Devlet el koyar, birkaç tanıdığımızın tüm malvarlığına el konuldu, akraban olmayan şahıslara devret” şeklindeki telkini üzerine, maliki olduğu dava konusu 21101 ada 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazları güvendiği davalı ...’e bedelsiz olarak devrettiğini, ancak gerçekte taşınmazlarını satma iradesi olmadığını, davalı tarafından kandırıldığını, hile ile taşınmazlarının elinden alındığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini istemiş, dava tarih ve saatinden iki saat önce taşınmazların devredilmesi nedeniyle yeni malik ... davaya dahil edilmiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, Isparta ilinde emlakçılık yaptığını, dava konusu taşınmazları internet sitesindeki ilanda görüp davacıyla iletişime geçtiğini, Tapu Müdürlüğünde satış işlemlerin başlatıldığını ancak devir işleminin tamamlanmaması üzerine davacının ...’e satış için vekaletname verdiğini, taşınmazların önceki maliki olan davacının babasının FETÖ/PYD suç örgütü sebebiyle ihraç olan bir hakim olduğunu, davacının mal kaçırma niyetinde olduğunu satıştan sonra öğrendiğini, davacının isteği üzerine satış bedelini davacıya elden ödediğini, hilenin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., taşınmaz alım-satım işi ile uğraştığını, davalı ...’in taşınmazları satılığa çıkarması üzerine bir arkadaşı vasıtasıyla tanıştıklarını, davalıyla yaptıkları sözleşme gereğince satış bedelinin bir kısmını araç vererek, kalan kısmını ise banka kanalıyla ödediğini, iyiniyetli olduğunu, davacı ile diğer davalı arasındaki ilişkiyi bilemeyeceğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davalılar ... ve ...’ya yönelik hile iddiasının kanıtlandığı, ancak ikinci el konumundaki kayıt maliki davalı ...’ın ediniminde iyiniyetli olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, hükmün gerekçesinin çok kısa ve yetersiz olduğunu, delillerin tamamının toplanmadığını, muvazaa iddiasının tanık dahil her türlü delille ispatlandığını, davalı ...’un iyiniyetli olduğu şeklindeki gerekçenin doğru olmadığını, davanın kabulü gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı ... vekili; davanın reddine karar verilmesinin doğru olduğunu ancak dava reddedildiği halde lehlerine vekalet ücreti hükmedilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Konya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 09/03/2021 tarihli ve 2021/1167 E., 2021/1269 K. sayılı kararıyla; davada hile değil inançlı işlem iddiasına dayanıldığı, davacının yazılı delil veya delil başlangıcı sunmadığı, hatırlatılmasına rağmen yemin deliline de dayanmadığı, ispatlanamayan davanın bu nedenle reddinin gerektiği, davada hile iddiasına dayanıldığı kabul edilse dahi, taşınmazların ilk kayıt maliki olan davacının babasının FETÖ/PDY üyeliğinden tutuklanması sebebiyle adına kayıtlı taşınmazlara Devletçe el konulması ihtimalinin mevcut olduğu, davalı ...'in bu yasa kapsamındaki ihtimali davacıya söylemesinin hile olarak yorumlanamayacağı, davacının kendi muvazaasına dayanmasının da mümkün olmadığı, hilenin söz konusu olmadığı, ikinci el konumundaki davalı ...'un iyi niyetli olup olmadığının da öneminin bulunmadığı, davalı ...’in istinafı yönünden ise eldeki davanın davalı ...'e karşı husumet yöneltilerek açıldığı, davalı ...’in ise taşınmazları dava tarih ve saatinden 2 saat önce satış yoluyla dahili davalı ...'a temlik ettiği, davacının davanın açıldığı gün taşınmazın temlik edildiğini bilmesi mümkün olmadığından davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinin 124/4. maddesi gereğince yerinde olduğu gerekçesiyle davacının ve davalı ...’in istinaf başvurularının hükmün gerekçesi yönünden kabulüyle HMK'nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca hüküm ortadan kaldırılarak hükmün gerekçesi değiştirilerek davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili; davada hile iddiasına dayandıkları halde Bölge Adliye Mahkemesince inançlı işlem olarak nitelendirilmesinin doğru olmadığını, İlk Derece Mahkemesinin davalı ... ve ...’ya karşı hile iddiasının ispatlandığı yönündeki gerekçesinin davanın hiçbir tarafınca istinaf edilmemesi nedeniyle bu tespitin kesinleştiğini, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf edilmeyen hususlar hakkında aleyhe karar verilemeyeceğini, sadece istinaf edilen hususlar hakkında inceleme yapılacağını, davada inançlı işlemin değil hilenin söz konusu olduğunu, davacının babası ...hakkında FETÖ/PYD soruşturması olmasından dolayı davalı ...’in ve kardeşleri ... ve ...’in dava konusu taşınmazlara Devlet tarafından el konulacağı, derhal devredilmesi gerektiği telkini üzerine davacının içinde bulunduğu durum sebebiyle kandırılarak hile ile taşınmazlarının elinden alındığını, kayıt maliki dahili davalı ...’ın el ve işbirliği içerisinde taşınmazları devraldığını, sunulan sözleşmenin birçok çelişki ve tutarsızlık içerdiğini, satış bedeli olarak ödendiği savunulan araçların 3. kişilere devredildiğini, bu kişilerin taşınmaz bedeli olarak araç aldıklarını kabul ettiklerine dair sözleşmede imza bulunmadığını, dahili davalı ... tarafından banka kanalıyla gönderilen dekontta hangi işlem için düzenlendiği belli olmayan, açıklamasız olarak para gönderildiğini, 240.000 TL’lik bu ödeme ile sözleşmedeki 361.500 TL’lik tutarların birbirinden çok farklı olduğunu, hesabın ticari hesap niteliğinde olduğunu ve içeriğinde mahsup yazılması sebebiyle sanki yapılan bir ödemeyi değil de banka şubesinin iç işleyişine yönelik bir uygulama olduğunu, taşınmazların satış bedelini değil de taraflar arasında ticari ilişkiye benzer başka bir ilişkiyi gösterdiğini, sonuç itibarıyla dahili davalı ...’un satış bedelini ödediğini ispatlayamadığını, iyiniyetli olmadığını, davanın kabulü gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
Davalı ... vekili; Bölge Adliye Mahkemesinin lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin HMK'nın 124/4. maddesi gereğince doğru olduğu gerekçesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının davalı ... ile davalı ... arasında muvazaalı işlem olduğu iddiasında olduğunu, kendilerinin de yargılama boyunca savunma yapıp, duruşmalara katıldıklarını, delillerini sunduklarını, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
3. Gereke
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır.
3.2.2. 6098 s. TBK 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.3. 6098 s. TBK’nın 39. maddesinde “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır.” düzenlemeleri yer almaktadır.
3.2.4. 4721 sayılı TMK’nın 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”
3.2.5. Öte yandan; kötüniyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarihli l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşler de aynı doğrultuda gelişmiştir.
3.2.6. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."
4721 sayılı TMK’nın 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
Somut olaya gelince; her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, davanın hukuki sebebi inançlı işlem olarak nitelendirilmiş ise de; iddianın ileri sürülüş biçiminden davada hile hukuki nedenine dayanıldığı açık olup, davalı kayıt maliki ...’ın ediniminde kötüniyetli olduğu iddiasının ...nın 190. maddesi ve TMK'nın 6. maddesi gereğince ispatlanamadığı gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi bu gerekçe ve sonucu itibarıyla doğru olduğuna göre; yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin ve davalı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan ve davalı ...’ten ayrı ayrı alınmasına, 21/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.