"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi
KARAR : Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Şanlıurfa 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine vekili, Şanlıurfa Kadastro Müdürlüğü'nün yazısı ile; dava konusu 152 ve 271 parsel sayılı taşınmazlarda toplulaştırma projesi kontrolü sırasında yüzölçüm hatası tespit edildiğini, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesi uyarınca Hazine'nin hak kaybı olacağından dava açılması gerektiğinin bildirildiğini, bunun üzerine Şanlıurfa 1. Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 2013/587 E. sayılı dosyası ile yüz ölçümün düzeltilmesinin iptali amacı ile dava açıldığını ve görülen davanın reddine karar verildiğini, ancak taşınmazların hudutlarının değişebilir ve genişletilmeye elverişli sınırlardan olması nedeni ile miktar fazlalığının Hazine adına tescil edilmesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu 152 ve 271 parsel sayılı taşınmazların miktar fazlalıklarına ilişkin tapu kayıtlarının iptali ile miktar fazlasının Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, savunma getirmemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacı taraf 3402 sayılı Kanun'un 41. maddesinden bahsetmiş ise de; madde gereğince ölçü, sınırlandırma, tersimat ve hesaplamalardan ... hataların, ilgilinin müracaatı veya kadastro müdürlüğünce re'sen düzeltilmekte ve hak sahipleri tebliğ edilmekte olduğunu, anılan davanın ise taşınmaz malikleri ile diğer hak sahipleri tarafından açıldığını, davalılar tarafından açılmış, taşınmazın yüz ölçümünün daha fazla olması gerektiğine dair herhangi bir dava bulunmadığını, re'sen yapılan bir düzeltme işleminin mevcut olduğunu, 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 31. maddesi açısından ise anılan maddeye göre, taşınmaz malların yüzölçümünün tapu sicilinde yazılı miktardan fazla olduğu hallerde bu fazlalığın bitişik araziye elatmaktan ileri gelmediği ve sınırlarında bir değişiklik olmadığı mahkemece tesbit edildiği takdirde, taşınmazın gerçek yüzölçümünün tapu siciline yazılmasına karar verildiği, bu tür davalarda davacının malik, davalının ise ilgili tapu müdürlüğü olduğunu ve dolayısıyla açılacak davalarda davacı ile malik arasında bağlantı olması gerektiğini, davacının, yüz ölçümündeki farklılığın kadastroca çapı oluşturulan taşınmazdaki fenni hatadan kaynaklandığını ileri sürdüğü, kaydın yüzölçümünün 2644 sayılı Kanunu'nun 31. maddesi doğrultusunda düzeltme olanağı bulunmadığı, talebin yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B.İstinaf Sebepleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya yeterli olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, resen ele alınacak nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile çekişme konusu taşınmazların tesis kadastro çalışmasının 1975 tarihinde yapıldığı ve 1976 tarihinde kesinleştiği, taşınmazlarda Kadastro Müdürlüğü tarafından 3402 sayılı Kanun'un 41. madddesine göre 2013 tarihinde düzeltme işlemi yapıldığı, niteliği itibariyle davanın, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 41. maddesinde düzenlenen yüzölçümündeki hatanın giderilmesi davası olmayıp mülkiyet aktarımına ilişkin olduğu, taşınmazların aynına ilişkin davalarda 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi gereği kadastro tespitinin kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçmekle kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamayacağı ve dava açılamayacağı, davacı Hazinenin taşınmazın miktar fazlalığının, adına özel mülk olarak tescilini talep ettiği, davanın hak düşürücü sürenin istisnası niteliğinde olmadığı, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, miktar fazlalığı için açılan davada Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, oluşan miktar fazlalığının her halde Hazine açısından tescil edilmesi ve hukuken korunması gerektiğini, rapor ile ek raporun çelişkili olduğunu, hüküm kurmaya elverişli olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 12. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı Hazine vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR:
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun'un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
492 sayılı Harçlar Kanunun değişik 13. maddesinin “j” bendi gereğince Hazine'den harç alınmasına yer olmadığına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
11.01.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.