Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1255 E. 2022/942 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacının, davalının kendisini emekli edeceği vaadiyle kandırarak taşınmazını hile yoluyla devraldığını iddia ederek açtığı tapu iptali ve tescil davasının reddine ilişkin kararın temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı tarafından gerçekleştirilen hile olgusunun tanık beyanları ve dosya kapsamıyla sabit olması ve davalı ...’in de davalı ...’in oğlu olması nedeniyle temliklerin hileli olduğunu bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı gözetilerek, yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 23/11/2020 tarih 2020/345 Esas - 2020/1025 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 09/02/2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekilleri Avukat ... ve Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Hollanda’da ikamet ettiğini, 2010 yılı Temmuz ayında Erdemli ...’deki yazlığına geldiğini ve burada davalı ... ile tanıştığını, davalı ... 'in “seni Türkiye’den emekli yaparım 1600 TL maaş alırsın, bana vekaletname çıkar, emeklilik işleri için SSK'ya 27.000TL para yatırmam gerekiyor, vekaletname ile 27.000 TL vermelisin” diyerek kandırdığını, kendisinin parayı temin edemeyeceğini söyleyince davalı ...'in, ...’teki evinin tapusunu kendisine devretmesini, tapuyu aldıktan sonra bankadan kredi çekeceğini, çektiği krediyi SSK'ya yatıracağını, çektiği kredinin borcu bitince de evin devrini tekrar yapacağını söyleyerek kendisini kandırdığını, bu beyanlara inararak önce Adana 4. Noterliğince düzenlenen 14/07/2010 tarihli vekaletnameyi davalı ...’e verdiğini, daha sonra maliki olduğu 188 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 19 nolu bağımsız bölümünü de 27/07/2010 tarihinde davalıya devrettiğini, davalının bu devirden sonra bankadan kredi çektiğini, sonra emeklilik işlemi ile ilgili işlem yapılmadığını öğrendiğini ve dolandırıldığını anladığını, davalı hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, davalı ...'in, çekişme konusu taşınmazı 22/12/2010 tarihinde oğlu olan diğer davalı ...’ye devrettiğini ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacıyı kandırmadığını, güveni kötüye kullanmadığını, davacı ile yazlık komşusu olduklarını, davacının iki yıldır yazlığını satmak istediğini ve oğlu dolayısı ile maddi sıkıntılarının çok olduğunu söylemesi üzerine söz konusu daireyi parasını peşin ödemek suretiyle aldığını, bir müddet sonra 30/11/2010 tarihinde de dava dışı kızı Halide Gizem Deneri'ye konut satın aldığını, diğer davalı oğlu ...'nin bu duruma sitem ettiğini, bu nedenle dava konusu taşınmazını oğluna devrettiğini belirterek, davanın redddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Erdemli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 26/09/2019 tarihli ve 2011/16 E., 2019/374 K. sayılı kararıyla; dava konusu 188 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki 19 nolu dubleks meskenin tapu kaydı davacı ... adına iken, 27/07/2010 tarihinde davalı ...’a satış suretiyle devredildiği, ondan da diğer davalı ...’ye 22/12/2010 tarihli satış işlemi ile devredildiğinin anlaşıldığı, davacının düzenlenen resmi senete göre satış bedelini aldığı satış senedinin resmi bir belge olduğu, ayrıca davacı tarafından davalı aleyhine bu olay sebebiyle yapılan suç duyurusunun takipsizlikle sonuçlandığı ve bu takipsizlik kararının kesinleştiği, eldeki dava ile ilgili olarak da davalı ... hakkında yürütülen bir ceza davasının bulunmadığı, resmi senedin aksinin eş değer belge ile kanıtlanabileceği, davacının davasını ispatlayamadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; delillerin toplanmadığını, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile karar verildiğini, gerekçenin yetersiz olduğunu, değerler arasında yaklaşık 3 kat fark bulunduğunu, müvekkili tarafın taşınmazı devreden taraf olmasına karşın devralan tarafa sürekli ödemelerde bulunduğunu, bu hususun dahi müvekkilinin gerçek anlamda taşınmazı devretmediğini, yalnızca muvazaalı bir devir yapıldığını ortaya koyduğunu, müvekkili tarafça yapılan ödemelerin banka kayıtları ile görüldüğünü, davacı tarafından şikayette bulunulmasının akabinde dava konusu taşınmazın kötü niyetli şekilde davalı ...'in 18 yaşındaki öz oğlu diğer davalı ...'ye devredildiğini, davalı ...'in birden çok ceza dosyasından yargılandığını ve bir kısmından ceza aldığını, müvekkili davacı ile kayınvalidesi aynı anda davalı tarafından dolandırıldıkları için aynı tarihte şikayette bulunduklarını belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 23/11/2020 tarihli ve 2020/345 E., 2020/1205 K. sayılı kararıyla; dosya içeriğine, toplanan delillere, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, HMK’nın 355. maddesi gereği istinaf sebepleriyle sınırlı olarak ve re'sen kamu düzeni yönünden yapılan inceleme sonucu, İlk Derece Mahkemesine ait kararda usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesi ile davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf talepli dilekçesinde ileri sürdüğü itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

Bilindiği üzere, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK'nın 1023. maddesinde aynen "Tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3. kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1. fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.

Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.

Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.

Nitekim bu görüşten hareketle, "kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 08.11.1991 tarihli l990/4 Esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davacının maliki olduğu 188 ada 1 parsel sayılı taşınmazdaki dubleks mesken vasıflı 19 nolu bağımsız bölümün, 27/07/2010 tarihli satış işlemi ile davalılardan ...’a, onun tarafından da 22/12/2010 tarihinde satış yolu ile oğlu olan diğer davalı ...’ye devredildiği, yurt dışında yaşayan davacının, davalı ...’in, kendisini Türkiye’den emekli edeceği yönündeki vaadleri ile kandırarak dava konusu taşınmazı temlik aldığını ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davacının kayınvalidesi olan dava dışı ... tarafından da davalı ... aleyhine hile hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescil davası açıldığı, yine davalı ... hakkında davacı, dava dışı ... ve diğer şahıslar tarafından dolandırıcılık suçundan dolayı savcılığa şikayette bulunulduğu, ceza davaları açıldığı anlaşılmaktadır.

3.3.2. Dosya kapsamına göre, dinlenen davacı ve davalı tanıklarının beyanlarıyla çekişme konusu taşınmazın davacının emekli edileceği vaadiyle bedelsiz olarak davalı ... tarafından alındığı, yaklaşık iki ay sonra da davalı ...’in taşınmazı oğlu olan diğer davalıya devrettiği, bu suretle yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde hile olgusunun gerçekleştiği, davalı ...’nin de davalı ...’in oğlu olması nedeniyle temliklerin hileli olarak yapıldığını bilen ya da bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı hususunda şüphe bulunmamaktadır.

3.3.3. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile, temyiz olunan, İlk Derece Mahkemesi kararına karşı istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk Derece Mahkemesine, bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, 09/02/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.