"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar ... ve... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 173 ada 364 parsel sayılı taşınmazın satışı için dava dışı ...’ı Kartal 13.Noterliğinin 06/05/2013 tarih ve 7451 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile genel yetkili vekil tayin ettiğini, bahse konu vekaletname kullanılmak suretiyle bilgisi ve onayı dışında 177 ada 3 parseldeki 1/6 payının öncelikle dava dışı...’ya, ondan ...’na, ondan da davalı ...’na devredildiğini, Ceyhan’ın ise 1/6 paydan 6031/108186 payı uhdesinde tutmak suretiyle 1500/18031 payı davalı ...’e, 500/18031 payı davalı ...’a devrettiğini, 06/05/2013 tarihli azilname ile vekil ...’ı azlettiğini, davalıların el ve iş birliğini içerisinde hareket ettiklerini, temlikler nedeniyle kendisine bedel ödenmediğini ileri sürerek, dava konusu 177 ada 3 parseldeki 1/6 payın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., dava konusu taşınmazdaki payı iyi niyetli olarak iktisap eden üçüncü kişi konumunda bulunduğunu, öncesine dayalı işlemlerden bilgisinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ..., dava konusu taşınmazdaki payı bedelini ödemek suretiyle aldığını, öncesine dayalı işlemlerden bilgi sahibi olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3. Davalı ..., usulüne uygun davetiyeye rağmen davaya cevap vermemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Erbaa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 12/07/2016 tarihli ve 2014/196 E. 2016/538 K. sayılı kararıyla; davalıların dava konusu taşınmazda 1/6 pay sahibi oldukları, davalılardan ...'ın 19/09/2013 tarihinde, diğer davalıların ise 25/10/2013 tarihinde satış yolu ile bu payı edindikleri, Kartal 13. Noterliğinin 06/05/2013 tarih ve 7451 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davacı Niğmet Yağcı'nın dava dışı ...'ı Erbaa ilçesinde bulunan taşınmazlarını satması husunda vekil tayin ettiği, 10/01/2014 tarihinde ise azlettiği, vekil ... tarafından davaya konu taşınmazın arkadaşları olan davalılara satıldığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Erbaa 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar ... ve ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz nedenleri
Davalılar ... ve ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; davalıların kötü niyetli olduklarının usulünce ispatlanamadığını, davacı tarafından usulüne uygun olarak düzenlenmiş vekaletname uyarınca vekil tayin edilen ... tarafından dava konusu taşınmazdaki payın devredildiğini, bedelin ödendiğini, taraflar arasındaki öncesine dayalı işlemlerden haberdar olmadıklarını belirterek, hükmün bozulmasını istemişlerdir.
3.Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu’nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (III) numaralı paragrafta belirtilen hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davalılar ... ve ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, fazla yatırılan 8,664.45 TL harcın temyiz eden davalılara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.