Logo

1. Hukuk Dairesi2021/1432 E. 2021/7307 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekilin, vekaletname ile kendisine verilen yetkiyi kötüye kullanarak davacıya ait taşınmazı satması nedeniyle açılan tapu iptal ve tescil davasında, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının tespiti.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekaletnamede yer alan satış yetkisini davacının iradesine uygun olarak kullandığı ve satış bedelinin davacıya ulaştığının tespit edilmesi gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulünün mümkün olmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle, tapu iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinafı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine ilişkin olarak verilen karar davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ...'nın raporu okundu, gereği görüşülüp düşünüldü;

Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.

Davacı, yurtdışında yaşadığını, davalı ...’ı 2004 yılında vekil tayin ettiğini, anılan vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak adına kayıtlı 21 parseldeki ½ payını, el ve işbirliği içerisinde olduğu oğlu diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini, davalıların kötüniyetli olduklarını, satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescile olmadığı takdirde, şimdilik 540.000,00 TL pay bedelinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, davacının oğlu ile davalı vekil ...’ın kızı ...’nun evli olduklarını, davacının oğlunun trafik kazası sonucu öldüğünü, eşi ...’ya ölüm nedeniyle ödenen tazminat parasını değerlendirmek amacıyla davacının dava konusu taşınmazdaki payını satın aldıklarını, aile içi karar alarak dükkanı diğer davalı ... adına kaydettirdiklerini, ödemeyi davacının annesi ... ......nın ... Bankasındaki hesabına yaptıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

İlk Derece Mahkemesince, davacının dava dışı annesinin hesabına hiç bir açıklama yapılmaksızın, dava konusu taşınmazın temlik tarihinden 1 yıl 3 ay önce yatırılan paranın taşınmaz bedeli olarak kabulünün mümkün olmadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle, tapu iptal-tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, davalılar vekilinin istinafı üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

-KARAR-

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının Stuttgart Başkonsolosluğu’nun 05.10.2004 tarih 6346 numaralı vekaletnamesi ile davalı ...’ı, maliki olduğu taşınmazları dilediği kişiye dilediği bedelle satma yetkilerini içerir şekilde vekil tayin ettiği, davalı vekil ...’ın anılan vekaletname gereğince 15/06/2017 tarih ve 17745 yevmiye no’lu işlemle çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazda davacıya ait 1/2 payın tamamını 21.000,00 TL bedelle davalı ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, eldeki davanın 03/01/2018 tarihinde açıldığı, mahkemece yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda, dava konusu parselin temlik tarihindeki 1/2 payının 268.150,00TL, dava tarihlerindeki değerinin 290.000,00TL olduğu anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Somut olaya gelince;davalıların dava konusu taşınmaz bedelini, davalı ...’ın dava dışı kızı ...’ya eşinin ölümü nedeniyle sigorta tarafından ödenen 267.633,71 TL yi Euro ya çevirerek, davacının dava dışı annesi ...’nın ... Bankası hesabına 70.000 Euro olarak yatırdıkları, çekişme konusu taşınmazdaki davacı payının bu nedenle davalı vekil ... tarafından, diğer davalı oğlu ...’e temlik edildiği ve vekaletin vekil edenin iradesine uygun olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamıştır.

Davalılar vekilinin değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kayseri 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara iadesine, 29/11/2021 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(Muhalif)

(Muhalif)

-KARŞI OY-

Dosya içeriğine, ilk derece mahkemesince toplanan ve karar yerinde tartışılan delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; davalı vekil ...'ın vekalet görevini kötüye kullandığı, davalı kayıt maliki ...'in de bu durumu bilen kişi olduğu belirlenerek davanın kabulü yönünde verilen hükmün yasal ve hukuki gerekçesi yerinde bulunduğundan, ilk derece mahkemesi kararının onanması gerektiği kanaatinde olduğumuz için sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına katılmıyoruz.