Logo

1. Hukuk Dairesi2021/160 E. 2022/298 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Sahte vekaletname ile yapılan satış nedeniyle tapu iptali ve tescil davasında, ikinci el konumundaki davalıların iyiniyetli olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

Gerekçe ve Sonuç: Davalıların kötüniyetli olduklarına dair davacı tarafından ispat yükü yerine getirilemediği, ilk ve ikinci temlik arasında kısa süre bulunmasının tek başına kötüniyet göstergesi olmadığı ve davalıların 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanabileceği gözetilerek yerel mahkemenin direnme kararı onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istekli dava sonunda Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince verilen 07/10/2020 tarih 2020/962 Esas 2020/1071 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 17.01.2022 Pazartesi günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, maliki olduğu 2424 ada 10 ( imar ile 91354 ada 8 ) parsel sayılı taşınmazının, adına sahte olarak düzenlenen vekaletname kullanılmak suretiyle vekil ... ... tarafından dava dışı ... ...’e satış suretiyle temlik edildiğini, ...’in de anılan taşınmazı kısa süre sonra davalılara devrettiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiğini, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, dava konusu taşınmazı tapu kaydına güvenerek ve iyiniyetli olarak 100.000,00 TL karşılığında satın aldıklarını, önceki malik ...’i satış tarihine kadar tanımadıklarını, yatırım yapma amacı taşıdıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, sahte vekaletname kullanılmak suretiyle yapılan ilk temlikin yolsuz olduğu, ancak ikinci el konumundaki tapu kayıt maliki davalıların kötüniyetli olduklarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri Özetle

2.1. Davacı vekili istinaf itirazlarında özetle

İlk el ... ... adına oluşan tescilin yolsuz olduğunu, davalıların da bu yolsuz tescile dayalı olarak hak elde etmesinin mümkün olmadığını, ceza dosyası içeriğinin irdelenmediğini, eksik incelemeyle karar verildiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Ankara Bölge Mahkemesi 16. Hukuk Dairesinin 06/04/2017 tarih 2017/187 Esas 2017/312 Karar sayılı kararıyla; ilk temlik ile ikinci temlik arasında kısa süre bulunduğu, akitte gösterilen bedelden fazla bir ödeme yapıldığının davalılarca yazılı delil ile ispat edilemediği, son kayıt maliklerinin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri Özetle

Dava konusu taşınmazın edinilmesinden 6 gün önce aynı bölgeden davalılar ... ve ...’un başka bir taşınmaz daha aldıklarını, bu bölgedeki taşınmazların bir çoğunun kısa bürede el değiştirdiğini, belediye rayiç değeri üzerinden satış bedelinin gösterildiğini, satış bedelinin bankadan çekildiğine ilişkin banka kayıtlarının da temin edilebileceğini, yatırım amaçlı bu taşınmazı edindiklerini, uzun süredir söz konusu bölgeden taşınmaz almak için bir araya geldiklerini, tapu kaydına güvenen iyiniyetli 3. kişi olduklarını, ceza dosyasında yargılanmadıkları gibi tanık olarak dahi yer almadıklarını, yolsuz tescili bilebilecek durumda olmadıklarını, yolsuz tescili yapan kişilerle birlikte hareket ettiklerine dair hiçbir delil bulunmadığını, böyle bir iddia da olmadığını, TMK’nin 1023. maddesine göre iyiniyetin korunması gerektiğini belirterek, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasını istemiştir.

3. Bozma Kararı

Dairenin 23/06/2020 tarihli 2017/4764 Esas 2020/3005 Karar sayılı kararıyla; “...davacı adına oluşturulan sahte vekaletname kullanılmak suretiyle yapılan 17.11.2005 tarihli ilk temlikin yolsuz olduğu konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır. Çözümlenmesi gereken ve aynı zamanda ilk derece ile bölge adliye mahkemeleri arasındaki görüş aykırılığı; ikinci el konumundaki son kayıt malikleri olan davalıların iyiniyetli edinen konumunda bulunup bulunmadıkları, bir başka anlatımla davalıların 4721 sayılı TMK’nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacakları hususuna ilişkindir. Davacı taraf, son kayıt maliki davalıların durumu bildiğini ya da kendilerinden beklenen özeni göstermeleri halinde bilebilecekleri konumda bulunduklarını iddia etmiştir. O halde, yukarıda yer verilen açık düzenlemeler karşısında davacı taraf davalıların kötüniyetli olarak temlik aldıkları iddiasını ispatla mükelleftir. Davacı taraf delil olarak; vekaletnamelere, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/101681 soruşturma numaralı dosyasına, tapu kayıtlarına, keşfe, bilirkişi raporuna ve tanık beyanlarına dayanmıştır. Davacı tanıklarının, davalıların durumu bildiğine yönelik herhangi bir açıklamada bulunmadıkları anlaşılmıştır. Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/62 Esas sayılı dosyası ( Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2009/101681 soruşturma numaralı) incelendiğinde, davalılara yönelik bir soruşturma ve kovuşturma bulunmadığı gibi davalıların aleyhine beyanların da olmadığı görülmektedir. Aksine, eldeki davanın davalılarının ceza yargılamasında suçtan zarar gördüklerini iddia ederek katılma talebinde bulundukları, mahkemece katılma isteklerinin reddedildiği saptanmıştır. Öte yandan, ilk temlik ile ikinci temlik arasında 11 gün gibi kısa bir süre bulunuyor olsa da, bu husus tek başına kötüniyetin varlığını ispata yeterli değildir. Davalıların kötüniyetle hareket ettiğini gösteren dosya kapsamında başkaca bir delil de bulunmadığına göre davacı taraf, iddiasını ispat edebilmiş değildir. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

4. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar

Bölge Adliye Mahkemesinin 07/10/2020 tarihli ve 2020/962 Esas 2020/1071 Karar sayılı kararıyla; ilk el ... ... adına yapılan tescilin yolsuz olduğu, ancak taşınmazı ilk elden edinen davalıların kötüniyetli olduklarının ispatlanamadığı, temlikler arasında kısa süre olmasının da tek başına kötüniyeti göstermeyeceği gerekçesiyle, hükmüne uyulan bozma kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

5. Temyiz Nedenleri Özetle

İlk el olan dava dışı ... ...’e yapılan satışın sahte vekaletname ile yapıldığının sabit olduğunu, adı geçenin herhangi bir satış bedeli ödenmediğini kabul ettiğini, satış işlemlerinin mutlak butlanla batıl olduğunu, buna bağlı olarak sonraki yapılan satışların da geçerli olmayacağını, sonraki maliklerin, yani davalıların iyiniyetli olup olmadığına bakılmayacağını, yolsuz tescilin iyiniyetle geçerli hale gelmeyeceğini, TMK’nin 1023. maddesinin uygulama yeri bulunmadığını, ceza dosyası içeriğinin değerlendirilmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022/1. maddesinde; “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/1. maddesinde, “ Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz.”, 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1024/3. maddesinde, “ Böyle bir tescil yüzünden ayni hakkı zedelenen kimse, tescilin yolsuz olduğunu iyiniyetli olmayan üçüncü kişilere karşı doğrudan doğruya ileri sürebilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir. Değinilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

6.2.2. Türk Medeni Kanunu’nun ( TMK) 3. maddesinde; “ Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.”, yine aynı Kanun’un 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", 6100 Sayılı HMK’nin 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." düzenlemelerine yer verildiği de açıktır.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. ( V/3. ) paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalılar vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacıdan alınmasına, alınması gereken 80,70 TL onama harcının, peşin alınan 850,00 TL temyiz karar harcından mahsubu ile artan 769,30 TL temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 17/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.