"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : ANTALYA 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali-tescil, alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen tapu iptali-tescil isteğinin reddi, alacak isteğinin kabulü kararına karşı davacı tarafça yapılan istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesince tapu iptali-tescil isteğinin kabulüne karar verilmiş, karar süresi içinde davalı ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 11/01/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... ve vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen davalı ... vekili Avukat gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, kendisini iş insanı olarak tanıtan davalı ... ile 2021 yılında tanıştıklarını, bir süre aralarında gönül ilişkisinin bulunduğunu, bu dönemde davalı ...’ın telkinleri doğrultusunda maliki olduğu dava konusu 948 ada 3 sayılı parseldeki 3 no’lu bağımsız bölümünün satılıp üzerine bir miktar para ekleyerek yeni bir daire almak istediğini, Antalya 13. Noterliği’nin 31/10/2012 tarihli vekaletnamesi ile davalı ...’ı vekil tayin ettiğini, ne var ki davalı ...′ın 3 no’lu bağımsız bölümünü yanında çalışan ...’nin eşi olan diğer davalı ...’a bedelsiz devrettiğini, davalılar ... ve...’ın el ve işbirliği içerisinde hareket ederek kendisini zararlandırdıklarını, herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalı ...’ın hileli hareketleri neticesinde taşınmazının elinden alındığını, hatta davalı ...’ın borcunu ödemek için verdiği senetlerdeki imzanın da kendisine ait çıkmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tescilini, mümkün olmazsa dava tarihindeki rayiç değerinin davalılardan tahsilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., iddiaların doğru olmadığını, vekaletnamenin gerçek ve geçerli olduğunu, eldeki davada taraf sıfatı bulunmadığını, dava konusu taşınmazın diğer davalı adına kayıtlı olduğunu, aleyhine başlatılan icra takibine konu senetlerdeki imzanın kendisine ait olmadığının gerek icra hukuk mahkemesinde gerek savcılık dosyasında ortaya çıktığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ... cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında, dava konusu bağımsız bölümü toplam 120.000,00 TL’ye satın aldığını, satış bedelinin 105.000,00 TL’lik kısmını kullandığı konut kredisi ile davalı Çaplayan’a gönderdiğini, 5.000,00 TL’lik kısmı ise işlem sırasında davalı ...’a elden verdiğini, devrin muvazaalı olmadığını bildirip davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEMESİ KARARI
Mahkemenin 06/11/2019 tarihli ve 2017/189 Esas, 2019/494 Karar sayılı kararında; davalı ...’ın, kullandığı konut kredisi ile taşınmazı satın aldığı, taşınmaz üzerindeki ipoteğin buna delalet olduğunu, davalı ...’ın diğer davalı ... ile birlikte hareket ettiğini gösterir delil bulunmadığı, öte yandan davalı ...’ın satış bedelini davacıya ödediğini ispat edemediği, vekilin borcunu yerine getirmediği gerekçesiyle tapu iptal ve tescil istemi ile davalı ...’a yönelik bedel isteminin reddine, davalı ...’a yönelik bedel isteminin kabulü ile 145.611,35 TL’nin yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı taraf istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı taraf, davada dayandığı iddialarını tekrarlayarak İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve tapu iptali-tescile karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 16/02/2021 tarihli ve 2020/318 Esas, 2021/227 Karar sayılı kararında; çekişme konusu 3 nolu bağımsız bölümün tamamı davacı ... adına kayıtlı iken; Antalya 13. Noterliği'nin 31/10/2012 tarih ve 31725 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile vekil kılınan davalı ... tarafından yanında çaycı olarak çalışan ...′ın eşi diğer davalı ...′a satış suretiyle temlik edildiği, davacı ... ile davalı ...'ın gönül ilişkisi içerisinde bulundukları, aralarında imam nikahı kıydıkları, vekaletnamenin de bu dönemde verildiği, anılan vekaletnamenin kötüye kullanılması suretiyle taşınmazın davalı ...'a devredildiği, davalı ...'ın da vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen veya bilmesi gereken kişi konumunda olduğu, taşınmazı ediniminin korunamayacağı gerekçesiyle başvurunun kabulüne, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.2 maddesi gereğince hükmün ortadan kaldırılmasına ve davanın tapu iptali ve tescil istemi yönünden kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Dava süresince ileri sürülen savunmalar tekrarlanarak kararın bozulması istenilmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, hile ile alınan vekaletnamenin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa alacak isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanunu′nun 390. maddesi) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu′nun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere yukarıda değinilen ilkelere ve (VI/3.) no.lu bentte belirtilen gerekçelere göre, vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle taşınmazın davalı ... tarafından el ve işbirliği içerisinde bulunan diğer davalı ...′a temlik edildiği, davalı ... tarafından konut kredisi çekilmesi ve davalı ...′ın hesabına havale edilmesi işlemlerinin de danışıklı işlemler olduğu sonuç ve kanaatine varıldığından tapu iptali-tescil isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle: davalı ... vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815.00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 10.879,24 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına 16/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.