Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2140 E. 2022/944 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılan temlik işleminin iptali ve ecrimisil istemine ilişkin yerel mahkeme kararının temyizi.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı ve davalıların vekil ile işbirliği içinde olduğu gözetilerek tazminat isteminin kabulüne ilişkin hüküm onanmış, ancak ecrimisil hesabında zamanaşımı ve ıslah hükümleri gözetilmediği gerekçesiyle ecrimisil istemine ilişkin hüküm bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - ECRİMİSİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-ecrimisil davası sonunda Yerel Mahkemece davacının tazminat ve ecrimisil taleplerinin kabulüne, davalı ...’a karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davalılardan ........., ... ve ... vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 09.02.2022 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekilleri Avukat ... ve Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen davacı vekili ve davalı ... gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, mirasbırakan babaları ...’den kalan taşınmazların intikal işlemlerini yapması için yeğeni davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, ancak ...’ın vekalet görevini kötüye kullanarak 643 ada 45 parsel sayılı taşınmazdaki payını davalı babasına ve davalı amcasına bedelsiz olarak temlik ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tesciline ve geriye dönük 10 yıllık ecrimisil bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiş, aşamada taşınmazın kamulaştırılması üzerine tapu iptali ve tescil talebini HMK’nın 125. maddesi uyarınca tazminata dönüştürmüştür.

II. CEVAP

Davalılar, davacının taşınmazların bedelini mirasbırakan babaları ölmeden önce ve öldükten sonra fazlası ile aldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlar, aşamada davalı ... ve davalı ...’ın ölümü ile mirasçıları davaya dahil edilmiştir.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 28/03/2013 tarihli ve 2011/218 E., 2013/300 K. sayılı kararıyla; davalı ... yönünden sıfat yokluğundan, diğer davalılar yönünden ise tapu iptali ve tescil isteği bakımından işlemin gerçek bir satış olduğu, ecrimisil isteği bakımından da intifadan men koşulunun gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 10/12/2013 tarihli ve 2013/15073 E., 2013/17637 K. sayılı kararıyla; "...Dosya kapsamından ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...'in 28.06.1992 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak davacı ... ile davalılar ..., ... ve ... isimli oğulları ile dava dışı 3 kız çocuğunun kaldığı, davalı ...'ın davalılardan ...'ın oğlu olduğu, davacının, mirasbırakandan intikal eden taşınmazlara ilişkin intikal işlemlerini yapması için vekil tayin ettiği yeğeni davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullanarak 643 ada 45 parsel sayılı taşınmazdan kendisine isabet edecek payı diğer davalılara satış suretiyle temlik ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır...Somut olaya gelince; hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hal böyle olunca; yukarıdaki ilkeler uyarınca araştırma yapılması, tarafların bildirdiği tanıkların dinlenmesi, toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek iptal tescil isteği bakımından bir karar verilmesi, verilecek karar şekline göre ecrimisil isteğinin de değerlendirilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 30/05/2017 tarihli ve 2014/637 E., 2017/250 K. sayılı kararıyla; davalı ...’a yapılan bir devir olmadığı gerekçesiyle onun yönünden husumet yokluğundan davanın reddine diğer davalılar yönünden ise davacının vekaletnameyi intikal işlemleri için verdiğini ispat edemediği gerekçesiyle davanın esastan reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Bozma Kararı

Dairenin 22/06/2020 tarihli ve 2018/1210 E., 2020/2905 K. sayılı kararıyla; "…Somut olayda, davalıların savunmasında mirasbırakan ölmeden önce ve sonra davacının dava konusu taşınmazdaki payının karşılığını aldığını belirtmek suretiyle davacıya satış işlemi için bedel ödenmediğini bildirdikleri, ayrıca tanık olarak dinlenilen tarafların kardeşi olan ...’nin de ağabeyi ...’ın hep bir araya gelerek ...’ın hakkını vereceğiz dediği yönünde beyanda bulunduğu görülmekle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, vekil ile kayıt maliki olan davalıların el ve işbirliği içerisinde olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olunca davacının bedel ve ecrimisil isteklerinin kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir. Kabule göre de, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 28. maddesi gereğince kişiliğin ölümle sona erdiği ve aynı Kanununun 599. maddesi uyarınca ölüm ile mirasçıların tereke üzerinde hak sahibi olacakları dikkate alınmaksızın mirasçılar adına değil de ölü kişiler adına hüküm kurulması da doğru değildir.” gerekçesiyle bozulmuştur.

6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 13/04/2021 tarihli ve 2020/304 E., 2021/65 K. sayılı kararıyla; dosya kapsamı, tarafların yazılı beyanları, Yargıtay bozma ilamı dosya bir bütün olarak incelendiğinde, Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan yargılama sonucunda, davacının tazminat talebinin kabulü ile 10.000,00-TL'nin dava tarihinden itibaren 266.737,24-TL'nin ise ıslah tarihi olan 11/07/2016 tarihinden itibaren uygulanacak olan yasal faiz ile davalılar ..., ... mirasçılarından ve ...'tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının ecrimisil talebinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile 34.477,47-TL'nin davalılar ..., ... mirasçılarından ve ...'tan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davalı ...'a karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde bir kısım davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

8. Temyiz Nedenleri

Davalılar ......, ... ve ... vekili, öncelikle davacı tarafın 19/06/2012 hakim havale tarihli dilekçesi ile ıslah hakkını kullanmış olmasına rağmen 11/07/2016 tarihinde ikinci kez ve bozma kararından sonra ıslah talebinde bulunmasının hukuken mümkün olmadığını, Mahkemece aynı davada birden fazla ıslah dilekçesi verilemeyeceği, bozmadan sonra da ıslah yapılamayacağı halde bozma sonrasında verilen ikinci ıslah dilekçesine değer verilerek işin esası hakkında hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığını, diğer taraftan dava konusu gayrimenkulün dava devam ederken kamulaştırılmış olması nedeniyle davanın konusuz kaldığını, davacının hukuki yararı olmadığından dolayı davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, kaldı ki dava konusu taşınmazın dava tarihi itibari ile değerinin tespit edilip buna göre karar verilmesi gerekirken dava ile hiç ilgisi olmayan 2015 yılı itibariyle taşınmazın değerinin belirlenmesinin doğru olmadığını, davacı ...'ın dava konusu mirasbırakan ...’den intikal eden hissesini müvekkillerine sattığını, satış bedelini aldığını, intikal ve satış işlemlerini yapmak için davalı ...’a vekâlet verdiğini, dosya içerisinde bulunan ve davacının el yazısı ile yazılmış, içeriği ve imzası inkâr edilmemiş mektupların da bu durumu ispatladığını, diğer mirasçılar ..., ...... ...’in de dosyaya sunulan tutanaklardan anlaşılacağı üzere mirasbırakandan intikal eden hisselerini müvekkillerine sattıklarını, intikal ve satış işlemlerini yapmak üzere ...’a vekâlet verdiklerini, diğer hissedarların müvekkillerine karşı herhangi bir dava açmamasının ve herhangi bir alacaklarının bulunmadığına dair beyanlarının bu durumu ispatladığını, kural olarak gerek paylı mülkiyette gerekse el birliği mülkiyetinde taşınmaz ile ilgili olarak, intifadan men edilmedikçe paydaşların birbirlerinden ecrimisil isteyemeyeceklerini, intifadan men koşulunun gerçekleşmesinin de ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olduğunu, hükmün hiç bir tereddüte mahal bırakmayacak şekilde açık olması gerekirken ve hangi davalının ne miktarda sorumlu olduğu belirtilmeksizin davalılar ..., ... mirasçılarından ve ...'tan müştereken ve müteselsilen alınması yönünde hüküm kurulmasının doğru olmadığını, ayrıca faiz başlangıç tarihleri ve özellikle ecrimisil talebinin tamamı için dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin doğru olmadığını, davalılar lehine eksik vekalet ücretine hükmedildiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

9. Gerekçe

9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile ecrimisil istemine ilişkin olup, aşamada dava konusu taşınmazın kamulaştırılmış olması nedeniyle HMK'nın 125. maddesi gereğince bedel istemine dönüştürülmüştür.

9.2. İlgili Hukuk

9.2.1. Bilindiği üzere; Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

9.2.2. Bilindiği, gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarihli ve 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. (YHGK'nun 25.02.2004 tarihli ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).

25.05.1938 tarihli ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay'ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru belirlenir.

Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık, değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere ve HMK'nın 266 vd. maddelerine uygun olmalıdır.

Bu nedenle, özellikle tarım arazilerinin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.

Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira bedelleri araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilmeli, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.

İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.

9.3. Değerlendirme

9.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; 61 parsel sayılı taşınmazın geldilerinden biri olan 45 parsel sayılı taşınmazın 2/3 payının ...’a ait olduğu, ...’in 28.06.1992 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak çocukları ..., ......, ..., ... ve ...’ın kaldığı, Erzurum 1. Noterliğinin 09/02/2001 tarihli ve 1713 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile ... ve ...’ın mirasbırakanlarından intikal edecek taşınmazlar için (intikal, satış vs yetkilerini içerir şekilde) ...’ın oğlu davalı ...’ı vekil tayin ettikleri, ...’ın anılan vekalet uyarınca dava konusu taşınmazdaki ...’ın 2/21 payını 30/12/2008 tarihinde davalı babası ...’a ve davalı amcası ...’a satış suretiyle temlik ettiği, yargılama devam ederken davalı ...’ın 25/03/2013 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ..., çocukları ...’ın kaldığı, davalı ...’ın da 24/11/2014 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak eşi ...’nın kaldığı ve anılan mirasçıların davaya dahil edildiği, 61 parsel sayılı taşınmazın 11/08/2015 tarihinde kamulaştırıldığı anlaşılmaktadır.

9.3.2. Kararın (IV/5.) numaralı paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, tapu iptali ve tescil (dava konusu taşınmazın kamulaştırılmış olması nedeniyle tazminat) ile ecrimisil talebinin birlikte görüldüğü ve davaların yığılması halinin söz konusu olduğu dosyada taşınmazın bedeline ilişkin isteğin kabul edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine.

9.3.3. Ecrimisil talebine ilişkin hususların incelenmesine gelince; bilindiği ve (9.2.2.) numaralı paragrafta yer verildiği üzere ecrimisile ilişkin talepler 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 5 yıllık süre ecrimisil istenilebilecek azami süre olup, hak edilen ecrimisil miktarı dosya kapsamına göre belirlenecektir.

9.3.4. Somut olayda; çekişme konusu taşınmazdaki davacıya intikal eden 2/21 payın davalılara temlik edildiği tarihin 30/12/2008, dava tarihinin ise 02/05/2011 olduğu gözetildiğinde, davalıların malik olduğu dönemi aşacak şekilde fazla hesaplanan (dava tarihi ile devir tarihi arasındaki hesaplanacak miktara hükmedilmesi gerekirken) ecrimisil miktarına hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, davacının 19/06/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile harcını yatırmak suretiyle ıslah ettiği 74.542,00 TL ecrimisil bedelinden 34.477.47 TL’nin kabul kapsamına alınmış olması nedeniyle, reddedilen kısım üzerinden davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması da doğru olmamıştır.

V. SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;

1- Davalılar vekilinin tazminat talebiyle ilgili olarak kurulan hükme ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA,

2- Davalıların ecrimisil talebine ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'nın 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, yasal koşullar gerçekleştiğinde kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 09/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.