"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali-tescil ve alacak davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen davanın ise kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı ..., davalının 2981 sayılı İmar Affı Yasası'na göre yapmış olduğu müracaat tarihinde 18 yaşını bitirmemesine rağmen adına yapılan tahsise göre tescil edilen dava konusu 2852 ada 9 parsel sayılı taşınmazda hak sahibi olmasının mümkün olamayacağını, tescilin yolsuz olduğunu ileri sürerek, tapu kaydın iptali ile adına tescilini istemiş, birleştirilen davanın ise reddini savunmuştur.
II. CEVAP
Asıl davada davalı, davanın reddini savunmuş; birleştirilen davada ise, davanın kabulüne karar verilmesi halinde, bedelini ödeyerek satın almış olduğu dava konusu taşınmazın rayiç bedelinin ve ödediği harç, vergi, yapılan giderlerin faiziyle birlikte davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 04/11/2010 tarihli ve 2008/457 E., 2010/582 K. sayılı kararıyla, asıl davada iddianın sabit olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, asıl davanın reddedilmiş olmasına göre konusu kalmayan birleştirilen dava yönünden ise karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 14/12/2016 tarihli ve 2016/10636 E., 2016/11089 K. sayılı kararıyla; “...Her ne kadar tapu ve dayanakları celp edilmemiş ise de mevcut tapu kaydından 19.04.1996 tarih 2299 yevmiye numarası ile imar sonucunda 3937 ada 5 parsel numaralı taşınmazın oluştuğu ve davalı adına tam payla tescil edildiği anlaşılmaktadır. Davalının, tahsis kararının iptaline ilişkin 05.09.1995 tarihli Encümen kararının iptali için idari yargıya iptal davası açtığı, İstanbul 8. İdare Mahkemesi 2008/1647 Esas 2009/1349 Karar sayılı kararında “... bireylerin kendi fiil ve hareketleriyle hak edinip borç altına girebilmesi için fiil ehliyetine sahip olması gerekmekte olup fiil ehliyetinin şartlarından olan erginlik için 18 yaşın doldurulması gerektiği açık iken doğum tarihi 20.11.1971 olan davacının imar affı başvurusunda bulunduğu 20.09.1984 tarihinde 13 yaşında olduğu dolayısıyla da müracaat tarihinde henüz reşit olmadığı bu durumda, henüz 18 yaşını doldurmadığı ve medeni hakları kullanma ehliyeti bulunmadığı anlaşılan davacının hak sahibi olması mümkün olmadığı gibi yaptığı hukuki tasarrufların geçerli kabul edilmeyeceği hususu açık olduğundan davacı adına yapılan tapu tescilinin iptal edilmesine ilişkin dava konusu edilen Encümen kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır....” şeklinde karar vermiş, Danıştay 14. Dairesi 05.02.2015 tarih 2013/907 Esas 2015/952 Karar sayılı kararıyla usul ve yasaya uygun hükmün onandığı, karar düzeltme talebinin de Danıştay 14. Dairesi 18.12.2015 tarih 2015/6253 Esas 2015/10506 Karar sayılı kararıyla reddine karar verilerek, kesinleştiği anlaşılmaktadır...Somut olayda; davalı adına yapılan tahsis işleminin iptal edildiği ve iptal kararının hukuka aykırı olmadığına ilişkin İstanbul 8. İdare Mahkemesi 2008/1647 Esas, 2009/1349 Karar sayılı kararının temyiz incelemesi ve karar düzeltmeden geçerek 29.01.2016 tarihinde kesinleştiği, tescilin dayanağı idari işlemin ortadan kalktığı, bu durumda davalı ... adına mevcut tapu kaydının, TMK.nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumunda bulunduğu sabit olduğu gözetilerek, davanın kabul edilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle mahkemenin kararı bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 10/12/2020 tarihli ve 2018/485 E., 2020/449 K. sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda asıl dava yönünden tescilin yolsuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile; birleştirilen dava yönünden ise, davacının taşınmazın satış bedeli olarak ödediği 717.000 TL'nin birleştirilen dava tarihinde ulaştığı değerin 02/09/2019 tarihli hükme esas alınan bilirkişi raporu ile 890,03 TL, ödenen masrafların ise (harç ve vergi giderleri) birleştirilen dava tarihine kadar 5.807,96 TL olarak hesaplandığı, ancak davacının 30/05/2019 tarihli dilekçesiyle masraflara ilişkin talebinin 1.000,00 TL olduğu anlaşıldığından, taleple bağlı kalınarak birleştirilen davanın ise kısmen kabulü ile 1.890,03 TL’nın davalı Belediyeden tahsiline karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaz için 1989 tarihinde ödenen 717.000 TL bedel ile ayrıca vergi ve harç ödemelerinin günümüze uyarlama bedelinin 1.890,00 TL gibi komik bir rakama ulaşılmasının hukuka aykırı olduğunu, Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunun bilimsel olmadığını, taşınmazın dava tarihindeki değerine hükmedilmesi gerektiğini, Mahkemece zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden değerlendirme yapılmadığını, asıl davada davacı Belediyenin dava konusu taşınmazın satışından 6 yıl sonra Encümen kararı ile satışı iptal ettiğini ancak kendisine hiçbir tebligat yapılmadığını, ayrıca dava konusu taşınmazla ilgili 12.11.2017 tarihinde dava dışı müteahhitle kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davacı Belediyenin ilk önce yapı ruhsat belgesi verip, daha sonra inşaata izin vermemesi nedeniyle dava dışı müteahhit tarafından tazminat davası açılmış olup, davanın halen devam ettiğini, davacı Belediyenin tek taraflı işlem ile kendisini mağdur ettiğini, hakkaniyete ve adalete aykırı olarak hesaplama yapıldığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil; birleştirilen dava alacak isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1 Bilindiği üzere; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 1022/1. maddesinde; “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır. " düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
6.3. Değerlendirme
6.3.1.Kararın (IV./2.) no.lu paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle; birleştirilen davada davacının masraflara ilişkin talebini fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL olarak sınırlandırdığı, masraflar yönünden ıslahın olmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun da hüküm kurmaya ve denetime elverişli olduğu gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle asıl davada davalı/birleştirilen davada davacı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, asıl dava yönünden aşağıda yazılı 4.231,80 TL bakiye onama harcı ile birleştirilen dava yönünden aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının hükmü asıl ve birleştirilen dava yönünden temyiz eden davalı-birleşen davada davacı ...’dan alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.