Logo

1. Hukuk Dairesi2021/2375 E. 2022/1139 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Taraflar arasında yapılan trampa sözleşmesinin muvazaalı olup olmadığı ve davacıların tapu iptali ve tescil taleplerinin kabul edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Davalı vekilinin trampa sözleşmesinin muvazaalı olduğunu kabul eden yazılı beyanı ve diğer deliller birlikte değerlendirilerek, davalı tarafın muvazaayı çürütecek delil sunamaması gözetilerek, yerel mahkemenin davayı kabulüne ilişkin kararı, iptal ve tescil hükümlerindeki eksikliklerin giderilmesi suretiyle düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat davası sonunda Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... Sonkaya geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, ortak mirasbırakanları ... ... ...’dan intikal eden taşınmazları davalı ile trampa yapmak istediklerini, davalıya 2009 ve 2012 yıllarında devir işlemlerinin yapıldığını, davalının ise hisselere karşılık 144 m2 yeri davacılara devrettiğini, ancak davalının ...’ın yerindeki payını da vereceğini söylediğini, ancak devredilen yer ile ...’ın yerinin aynı taşınmaz olduğunun sonrasında anlaşıldığını, amaçlarının trampa yapmak olmasına rağmen tapuda işlemlerin satış gösterildiğini ileri sürerek öncelikle muvazaa nedeniyle, olmazsa hile nedeniyle 1 ve 3 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile payları oranında adlarına tesciline, mümkün olmazsa bedelin tahsiline karar verilmesini istemişler, yargılama sırasında davacılardan ...’ın ölümü üzerine mirasçıları davaya devam etmişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, zamanaşımının geçtiğini, davacıların 1 ve 3 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarının 465 m2 olduğunu ve bunu sattıklarını, ...’ın yeri diye bilinen yerin 5595 ada 3 parsel olduğunu, buradaki payını da davacı ...’ye sattığını ve bedelini aldığını, ancak ...’nin anılan taşınmazdaki payın tamamının devredildiğinden şüphe etmesi üzerine şuyulandırma sonrası başka parselde de pay çıkması halinde onu da devredeceğini belirtip bunun karşılığı olarak boş senet imzalayıp avukatına verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 16/06/2016 tarihli ve 2013/393 E. 2016/879 K. sayılı kararıyla, iddiaların ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 25/11/2019 tarihli ve 2016/13787 E. 2019/6063 K. sayılı kararıyla; “...Somut olaya gelince, davalı ... vekili olduğu belirtilen Avukat ... ...’nin 20.06.2012 tarihli beyanında taraflar arasında muvazaa olduğu anlatılmaktadır. Anılan belgenin düzenlendiği tarihte Avukat ... ...’nin davalı vekili olduğunun anlaşılması halinde, vekilin beyanının temsil edileni bağlayacağı konusunda kuşku yoktur. Hal böyle olunca, öncelikle Mahkemece Avukat ... ...’nin bahsi geçen belgenin düzenlendiği tarihte davalının vekili olup olmadığının saptanması, davalı tarafından ... ...’ye çekilen ihtarname ve ... ...’nin ihtarnameye verdiği cevap, davalı tarafından imzalanıp ... ...’ye verildiği iddia edilen senet ile dosya kapsamındaki tüm delillerin hep birlikte değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle Mahkemenin kararı bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 15/04/2021 tarihli ve 2020/96 E., 2021/87 K. sayılı kararıyla; 20.06.2012 tarihli belgenin düzenlendiği tarih itibarıyla imzası bulunan Avukat ... ...’nin davalının vekili olduğunun anlaşıldığı, davalının düzenlenen belgenin aksini ispata yarar bir belge sunamadığı gibi tüm dosyanın içeriği itibariyle de davalının davacılarla aralarındaki anlaşmaya uygun davranmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili, hükme esas alınan belge tarihi itibarıyla Avukat ... ...’nin davalı ...’ın vekili sıfatıyla hareket etmediğini, adı geçen avukatın daha önce başka bir davada davalı ...’ın vekilliğini yapmış olması eldeki davada da davalı tarafın vekilliğini yapmasına izin verildiği anlamı taşımadığını, Avukat ... ...'nin bir nevi yediemin olarak hareket ettiğini, Mahkemenin vekil sıfatının bulunduğu yönündeki gerekçesinin doğru olmadığını, belgeye itibar edilmemesi gerektiğini, Mahkemece savunmalarının göz ardı edilerek karar verildiğini, satışların trampa olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, davanın kabulüne karar verilmesiyle, davacıların hem sattıkları dava konusu taşınmazın tapusunu bedelsiz olarak geri alacaklarını, hem de kendilerine devredilen taşınmazı geri devretmemiş olacaklarını, davacılara teminat olarak bir senet de verildiğini, senet konusu kalmadığından davalıya da iadesinin gerektiğini, ancak Mahkemece bu senetin hiç değerlendirilmediğini, ayrıca kabul etmemekle birlikte iptal-tescil hükmünün de infaza elverişli olmadığını, Mahkemece gerekçeli kararda kanun yolunun gösterildiği kısmın tavzihle düzeltilmesinin de çelişki oluşturduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de yanlış hesaplandığını belirterek hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, taraf muvazaası ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, muvazaa, kısaca irade ve beyan arasında bilerek yaratılan uyumsuzluk şeklinde tanımlanabilir. Muvazaada taraflar üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan, aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak için anlaşarak bazen aslında bir sözleşme yapma iradesi taşımadıkları halde görünüşte bir sözleşme yapmaktadırlar (mutlak muvazaa). Veya gerçek iradelerine uygun olarak yaptıkları sözleşmeyi iradelerine uymayan görünüşteki bir sözleşme ile gizlemektedirler (nispi muvazaa) Yanlar, ister salt bir görünüş yaratmak için, ister başka bir sözleşmeyi gizlemek amacıyla, sözleşme yapsınlar görünüşteki sözleşme gerçek iradelerine uymadığından, tabandaki sözleşme de tapulu taşınmazlarda şekil koşullarını taşımadığından geçersizdir.

Her ne kadar, muvazaayı düzenleyen TBK.nın l9. maddesinde ve öteki kanun hükümlerinde muvazaalı sözleşmelerin hüküm ve sonuçları hakkında bir açıklık bulunmamakta ise de; taraflar arasında alacak ve borç ilişkisi doğurmayacağı, muvazaanın varlığının hiçbir süreye bağlı olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde bulundurulması gerektiği, belirli bir sürenin geçmesi, sebebin ortadan kalkması veya ilgililerin olur (icazet) vermesi ile geçerli hale gelmeyeceği, uygulamada ve bilimsel görüşlerde ortaklaşa kabul edilmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescil yolsuz bir tescil hükmündedir. Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da Medeni Kanun'un 1025. maddesine göre iptali gerekir. Ayrıca muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen karar, yenilik doğurucu (inşai) bir hüküm değil, açıklayıcı (ihdasi) bir hüküm durumundadır.

Öte yandan, muvazaanın varlığını iddia eden taraf veya bunların ardılı (halefi) sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişi Medeni Kanun'un 6. maddesi gereğince bu iddiasını ispat etmek zorundadır. Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiası, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200. maddesinde belirtildiği üzere ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Sözleşme aynı Kanun'un 203. maddesinde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille ispat edilmesi gerekir. Böyle bir sözleşmenin resmi şekilde yapılması halinde dahi olayın özelliği itibariyle adi yazılı delilin yeterli olacağı öğretide ve kararlılık kazanmış içtihatlarda ortaklaşa kabul edilmiştir. İşte bu görüşten hareketle 05.02.l947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad (namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceği kabul edilmiştir.

6.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 297/2. maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmü düzenlenmiştir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV/2.) no'lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

6.3.2. Ne var ki, Mahkemece, dava konusu taşınmazlarda iptal-tescile karar verilen pay oranlarının ne olduğu belirtilmeden infazda tereddüt yaratacak biçimde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, yargılama sırasında ölen ... ... mirasçıları adına, veraset ilamına atıf yapılmak suretiyle iptal-tescil hükmü kurulması gerekirken bu husus göz ardı edilerek ölü davacı adına tescil hükmü kurulması da isabetsizdir.

6.3.3. Ancak, değinilen bu hususlar yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

V. SONUÇ:

1-Davalının temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün 1. bendinin hükümden çıkarılarak yerine 1. bent olarak “1-Davanın Kabulü ile, Malatya ili, Merkez ilçesi, Tecde Mah. 5586 ada 3 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı payın 26340/180173 oranında iptali ile iptaline karar verilen bu paydan 8780/180173 payın davacı ... adına, 8780/180173 payın davacı ... adına, 8780/180173 payın Malatya 3. Noterliğinin 10.09.2020 tarihli ve 22375 yevmiye no'lu mirasçılık belgesindeki davacı ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline, kalan payın davalı üzerinde bırakılmasına,

Malatya ili, Merkez ilçesi, Tecde Mah. 5582 ada 1 parsel sayılı taşınmazda davalı ... adına kayıtlı payın 38781/186933 oranında iptali ile iptaline karar verilen bu paydan 12927/186933 payın davacı ... adına, 12927/186933 payın davacı ... adına, 12927/186933 payın Malatya 3. Noterliğinin 10.09.2020 tarihli ve 22375 yevmiye no'lu mirasçılık belgesindeki davacı ... mirasçıları adına miras payları oranında tesciline, kalan payın davalı üzerinde bırakılmasına,” cümlesinin yazılmasına, 6100 sayılı HMK.nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/02/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.