"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL- TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali-tescil, tenkis davasında davanın reddine ilişkin verilen karar, yapılan temyiz incelemesi sonucunda Dairece; öncelikle ehliyetsizlik hukuki sebebinin araştırılması gereğine değinilerek bozulmuş; Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar süresi içinde taraflarca duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 15/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ve temyiz eden davacılar vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen tereke temsilcisi ... gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl ve birleştirilen davalarda davacılar, mirasbırakan ...’nun ağır kalp hastası, yürüyemez ve yaptığı işlemin sonucunu bilmez hâlde iken, davalı oğlu ...’ın baskısı, telkinleri ve kandırması sonucunda 197, 201, 25, 671, 709 parsel sayılı taşınmazlarını davalılara bağış ve satış suretiyle temlik ettiğini, davalı ...’e devrettiği taşınmazlar için satış bedeli almayıp aynı gün anılan davalının 211 parsel sayılı taşınmazını davalı ...’a devretmesini sağladığını, temliklerin mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını, mirasbırakanın satışa ihtiyacı ve bağış için de nedeni olmadığını ileri sürerek tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini, olmadığı taktirde tenkisini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, işlemlerde muvazaa bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI-1-
Mahkemenin 24/04/2013 tarihli ve 2006/287 Esas, 2013/334 Karar sayılı kararında; kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. YARGITAY BOZMA KARARI
Yukarıda belirtilen mahkeme kararının asıl ve birleştirilen davanın davacıları tarafından temyiz edilmesi üzerine, anılan karar Dairenin 27.01.2015 tarihli ve 2014/21066 – 2015/1304 sayılı kararıyla, öncelikle ehliyetsizlik hukuki sebebi üzerinde durulması, mirasbırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması halinde ise diğer hukuki sebepler bakımından değerlendirme yapılması gereğine değinilerek bozulmuştur.
V. MAHKEME KARARI-2-
Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemenin 20/01/2021 tarihli ve 2016/15 Esas, 2021/40 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakanın hukuki ehliyeti haiz olduğu, ancak muris muvazaasına yönelik iddianın kanıtlandığı gerekçe gösterilerek mirasbırakanla kayden ilgisi bulunmayan taşınmaz dışındaki diğer taşınmazlar yönünden davanın kabulüne; bağış yoluyla temlik edilen taşınmazlar hakkındaki iptal-tescil isteğinin reddine, tenkis isteği bakımından ise davanın tefrikine ilişkin aşağıdaki hüküm kurulmuştur:
1- Asıl ve birleştirilen davalar yönünden 211 parsel sayılı taşınmaza yönelik davanın reddine,
2- Asıl ve birleştirilen davalar yönünden 671, 709 nolu parsellerin ve 25 nolu parselin 3/20 hissesinin davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile Kaş Sulh Hukuk Mahkemesinin 2006/446 Esas 2006/415 Karar sayılı veraset ilamında belirtilen hisseleri oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline,
3- Asıl ve birleştirilen davalar yönünden 197 ve 201 parsel sayılı taşınmazlara ilişkin tapu iptal ve tescil talebinin reddine, terditli tenkis talebi yönünden açılan davanın bu dosyadan tefrikine.
VI. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen mahkeme kararı, asıl ve birleştirilen davanın davacıları ile davalılar ... ve ... tarafından temyiz edilmiştir.
2. Temyiz Nedenleri
Temyiz eden taraflar, hükmün aleyhlerine olan yönlerinden iddia ve savunmalarını tekrarlayarak, davalılar ayrıca harç ve vekalet ücretine itiraz ederek kararın bozulmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Asıl ve birleştirilen davalar; ehliyetsizlik, hile ve muris muvazaası hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Ehliyetsizlik:
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) ″fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir″ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edilebilmesi, borç (yükümlülük) altına girilebilmesi fiil ehliyetine bağlamış, 10. maddesinde de fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olma kabul edilmiş, ″ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.″ hükmü getirilmiştir. ″Ayırtım gücü″ eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek aynı Kanun'un 13. maddesinde ″yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.″ denmek suretiyle vurgulanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına işaret edilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Kanun ile öteki kanunların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.06.1941 tarih 4/21).
3.2.2. Muris muvazaası:
Diğer taraftan; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun(TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun (TK) 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.3. Hile:
Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36′ncı (818 sayılı Borçlar Kanunu'nun (BK) 28′inci) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Getirtilen kayıtlardan; mirasbırakan ...’nun çekişme konusu 25 nolu parselinin 3/20 payını ve 671 nolu parselini davalı ...’e, 709 nolu parselini ise davalı ...’a 26.01.2006 tarihli akitle satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...’in de aynı gün bir sonraki akitle maliki olduğu 211 nolu parselini davalı ...’a satış suretiyle devrettiği; öte yandan, mirasbırakanın aynı gün 197 ve 201 parsel sayılı taşınmazlarını da oğlu davalı ...’a kayıtsız şartsız bağışladığı; davalı ...’ın da daha sonra 709 nolu parseli 26.06.2006 tarihli akitle satış suretiyle davalı ...’ın baldızı olan davalı ...’ye temlik ettiği görülmektedir.
3.3.2. Öte yandan, yargılama sırasında mirasbırakan ...’nun terekesine ... mümessil tayin edilmiş, tereke temsilcisi mahkeme kararını temyiz etmemiştir.
3.3.3. Dosya içeriği ve toplanan deliller yukarıda değinilen ilke ve olgular çerçevesinde değerlendirildiğinde, mirasbırakanla kayden ilgisi bulunmayan taşınmaz ile bağış suretiyle temlik edilen taşınmazlar yönünden davanın reddine; mirasbırakanın satış suretiyle temlik ettiği taşınmazlar yönünden ise muvazaa olgusu benimsenmek suretiyle davanın kabulüne ilişkin V. bentte yazılı olduğu üzere hüküm kurulmasında bir isabetsizlik yoktur.
3.3.4. Ehliyetsizlik iddiası bakımından takip yetkisi tereke temsilcisine ait olup davacıların üçüncü kişi konumundaki davalılar ... ve ...′ye yönelik temyiz yetkisi bulunmadığından, davacıların bu yöne değinen temyiz dilekçesinin reddine.
3.3.5. Diğer yönlerden davacıların ve davalıların esasa değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.
3.3.6. Ne var ki, kabul edilen kısım bakımından taraflara fazla harç ve davalılara fazla vekalet ücreti yüklenmesi ve reddedilen kısım bakımından davalılar lehine eksik vekalet ücreti tayin edilmesi doğru değildir. Tarafların bu hususa yönelik temyiz itirazı yerindedir.
3.3.7. Ancak, anılan husus yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, mahkeme kararının hüküm kısmının;
(6) numaralı bendi, ″Mahkememizin 2006/15 Esas, 2008/206 Esas, 2007/413 Esas sayılı dosyaları için alınması gereken 37.953,37 TL harçtan peşin alınan toplam 11.964,30 TL'nin mahsubuyla bakiye 25.989,07 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye irat kaydına,″
(7) numaralı bendi, ″Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 44.830,25 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,″
(8) numaralı bendi, ″Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince hesaplanan 26.393,34 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalılara verilmesine,″
(9) numaralı bendi, ″Davacılar tarafından yatırılan 11.964,30 TL harcın tamamının ve posta, bilirkişi, keşif ücreti toplamı olan 2.151,95 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre 1.431,65 TL'sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,″
şeklinde düzeltilmelidir.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/7. maddesi uyarınca kararın 3.3.7. bendindeki hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA; temyiz edenlerden alınan peşin harçların iadesine; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca gelen temyiz eden davalılar ... ve ... vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin asıl ve birleştirilen davanın davacılarından alınmasına; kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.