"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda Yerel Mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15/02/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ... ...'un 2/3 paydaşı olduğu 1015 ada 15 parsel sayılı taşınmazın 1 ve 2 nolu bağımsız bölümdeki paylarını oğlu olan davalı ... ve torunu olan davalı ...'e satış aktiyle eşit olarak temlik ettiğini, ancak yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, hak düşürücü sürenin dolduğunu,satış işlemlerinin gerçek olduğunu, murisin davacı ...'ye 1978 yılında Eminönü ilçesi Süleymaniye Mahallesinden 3 adet dükkan aldığını, bilahare ...'nin dükkanları ...'e devrettiğini, murisin bedelini ödediği hâlde davacı ... adına Fatih ilçesinde 1975 yılında kaydettirdiği taşınmaz da bulunduğunu, ayrıca murisin davacı ...'in kocası dava dışı ...'e de çekişme konusu taşınmazların 1/3 payını temlik ettiği gibi başkaca taşınmazları da adına kaydettirdiğini belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
İstanbul Anadolu 19. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/12/2013 tarihli ve 2011/1 E. 2013/324 K. sayılı kararı ile; davalı ... yönünden muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne; diğer davalı ... yönünden ise gerekçe gösterilmeden davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Birinci Bozma Kararı
Dairenin 01/12/2015 tarihli ve 2014/5511 E., 2015/13910 K. sayılı kararıyla; "...Somut olaya gelince; mirasbırakanın çekişmeli taşınmazlarda pay temlik etttiği torunu davalı ...'in murisin sağ olan diğer davalı ...'nin oğlu olduğu dolayısıyla mirasçı olmadığının saptandığına ve davalı ..., mirasbırakanın davacı kızının eşi ... ...'a taşınmazlar aldığını savunmuş ise de ... ...'ın mirasçı olmadığına göre denkleştirmenin varlığından sözedilemez. Ne var ki davalı ..., mirasbırakanın davacı eşi ile kızına da temlikler yaptığını savunarak bu doğrultuda; 572 ada 50 sayılı parselde bulunan 1 ila 7 nolu bağımsız bölümler ve 2003 ada 46 sayılı parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümün tapu kayıtları evrak arasına alınmış ise de, sözkonusu taşınmazların tedavüllü tapu kayıtları ile davacı anne ...'ye 572 ada 50 sayılı parselde bulunan 1 ila 7 nolu bağımsız bölümlerin temlikine dayanak resmi aktin evrak arasına alınıp, mirasbırakan tarafından devredilip devredilmediği belirlenmediği gibi, dinlenen bir kısım davalı tanıkları da mirasbırakanın davacı eşine ve kızına daire ile dükkan aldığını ifade ettikleri halde, bu beyanların değerlendirilmediği, diğer bir söyleyişle; mirasbırakandan tüm mirasçılarına nakledilen malların ve hakların bulunup bulunmadığı hususları üzerinde durulmadığı anlaşılmaktadır. Öte yandan, 6100 sayılı HMK. nun 297/1-c maddesine uygun biçimde kararın gerekçesinin açıklanması gerekirken,davalı ... yönünden yazılı şekilde gerekçesiz olarak hüküm kurulması da isabetsizdir. Hâl böyle olunca, davalı ... yönünden paylaştırma savunması üzerinde durulabilmesi için öncelikle soybağının reddiyle ilgili açılan davanın sonucunun beklenmesi, hasıl olacak sonuca göre, paylaştırma savunması üzerinde durulup durulmayacağının belirlenmesi, şayet paylaştırma savunması üzerinde durulursa mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mal ve hakların araştırılması, tapu kayıtları, resmi akitler ve varsa öteki delil ve belgelerin ilgili mercilerden getirtilmesi, her bir mirasçıya intikal ettirilen taşınmaz ve taşınır malların ve hakların kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, davalı ... yönünden HMK. nun 297/1-c maddesine uygun biçimde kararın gerekçesinin açıklanması gerekirken, gerekçesiz olarak yazılı şekilde hüküm kurulması da isabetsizdir. Kabule göre de, davalı ... hakkındaki davanın reddedildiği gözetilerek yargılama giderinin davacı ve davalı ... arasında dağıtılması gerekirken tamamından davalı ...'nin sorumlu tutulması doğru olmadığı gibi davalı ... yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre nispi vekâlet ücreti takdir edilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin 13/06/2017 tarihli ve 2016/53 E., 2017/163 K. sayılı kararıyla; dava taraf muvazaası olarak nitelendirilmek suretiyle davacıların muvazaayı ispata yönelik yazılı delilleri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. İkinci Bozma Kararı
Dairenin 30/06/2020 tarihli ve 2017/4725 E., 2020/3252 K. sayılı kararıyla; “...Hemen belirtilmelidir ki, bozma kararına uyulmuş olmakla kazanılmış hak (usûli müktesep hak) kuralı uyarınca bozma kararında gösterilen şekilde inceleme yapılarak belirtilen hukuki esaslar gereğince karar verilmesi zorunludur. Bu hususun kamu düzeniyle ilgili olduğu tartışmasızdır. Ne var ki; mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen bozma gerekleri yerine getirilmeden sonuca gidildiği anlaşılmaktadır. Şöyle ki bilindiği üzere, muris muvazaasında muris tarafından mirasçılara intikal yapılması mümkün olduğu gibi, mirasçı olmayan üçüncü kişiler lehine de işlemler yapılması mümkündür. Bu nedenle mahkemenin, davalıların murisin mirasçıları olmadığı gerekçesi muris tarafından yapılan devir işlemlerini ve davayı taraf muvazaası olarak nitelendirmesi ve buna göre sonuca gitmesi doğru görülmemiştir. Hal böyle olunca, önceki bozma ilamında ve 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararında belirtilen muris muvazaasına ilişkin şartların bulunup bulunmadığı, murisin iradesinin terekeden veya mirasçılardan mal kaçırma olup olmadığı hususlarının tereddüte yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra karar verilmesi gerekirken yanılgılı ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Kabule göre de, dava reddedildiğine göre kararda maktu harç yerine nispi harcın hüküm altına alınmış olması da doğru değildir...” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
6. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Üçüncü Karar
Mahkemenin 04/02/2021 tarihli ve 2020/219 E., 2021/50 K. sayılı kararıyla; temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
7. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili; Mahkemece tahkikat aşamasının bittiği bildirilmeden ve sözlü yargılama için gün verilmeden karar verildiğini, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla değil paylaştırma amacıyla hareket ettiğini, mirasbırakan tarafından bizzat davacılara temlik edilen ve 3. kişilerden davacılar adına satın alınan taşınmazların bulunduğunu, bu taşınmazların değerlerinin tespit edilmesini istedikleri halde Mahkemece hiçbir araştırma yapılmadığını, davalılardan ...’nin soybağının düzeltilmesi davası sonucunda mirasçılıktan çıkarılmasının mirasbırakanın geçmişte paylaştırma iradesiyle hareket etmediğini göstermeyeceğini, ayrıca yıllar boyunca çalışarak satış bedellerini ödediklerini, davalı ...’nin uzun yıllar mirasbırakanla birlikte emeğini ortaya koyduğunu, Mahkemece tanık beyanlarından sadece aleyhe olan ifadelerin değerlendirilmeye alındığını, temlikin muvazaalı olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
9.2.2. Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesi ile Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
9.3. Değerlendirme
9.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 1921 doğumlu mirasbırakan ... ...'un 26.05.2006 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacılar eşi ... ile kızı ...’in kaldığı, mirasbırakanın dava konusu 1 ve 2 nolu bağımsız bölümlerdeki 2/3 payından 1/3 payını davalı yeğeni ...'nin oğlu davalı ...'e 03.10.1985 tarihli satış aktiyle, aynı taşınmazlardaki diğer 1/3 payını ise davalı ...'ye 28.08.1989 tarihli satış akdi ile temlik ettiği; davalı ...’nin ilk önce mirasbırakanın nüfusunda bulunduğu, daha sonra davacı ... tarafından davalı ... aleyhine açılan nüfus kaydının düzeltilmesi istemine ilişkin İstanbul Anadolu 25.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/364 E. 2017/62 K. sayılı dava dosyası ile; davalı ...’nin anne ve babasının aynı hanede nüfusa kayıtlı ... ve muris ... ... olmadığının tespitine, ...’un annesinin ... ..., babasının ... ... olduğunun tespitine karar verildiği, söz konusu kararın temyiz edilmeksizin 23.05.2017 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
9.3.2. Somut olaya gelince; dinlenen tanık beyanları ve tüm dosya kapsamından, mirasbırakanın ölen erkek kardeşinin oğlu olan davalı ...’yi nüfusuna aldığı, sonrasında açılan dava ile mirasbırakanla davalı arasındaki soybağının kesildiği, mirasbırakanın mal kaçırma kastıyla değil yetim kalan davalı ...’yi korumak amacıyla temliki gerçekleştirdiği, mirasbırakanın davacılara da doğrudan ya da dolaylı olarak kazandırmalarda bulunduğu, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun davacı tarafça kanıtlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
9.3.3. Hal böyle olunca, HMK’nın 190. ve TMK’nın 6.maddeleri gereğince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA; 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekili için 3.815,00-TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15/02/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.